Konu Başlığı: Ramazan bitince rahatlayanlardan mısınız Gönderen: Safiye Gül üzerinde 25 Temmuz 2012, 14:14:23 Ramazan bitince rahatlayanlardan mısınız? Hakan ÇOPUR • 79. Sayı / MEDYAMübarek Ramazan ayında birçok insan iftar ve sahurda televizyon ekranlarının karşısındaydı. En alâkasız kanalın bile hiç olmazsa iftar ve sahur vakitlerini ekranında gösterdiği bol bereketli bir ayı geçirdik. Bu bereketten medya da nasibini almış olacak ki televizyon kanallarında dinî içerikli birçok program yer aldı. Ancak insan düşünmeden edemiyor; yılın bu bir ayında “azıcık da olsa” milletin manevi dünyasına uygun programlar yapan kanallar, yılın kalan bölümünde neden bu kadar vurdumduymaz olur? Bana alırsa her kanal normaldeki yayın çizgisi ne ise Ramazan’da da buna uygun hareket ediyor. Manevi değerlere karşı zaten hassas olan kanallar yaptıkları programların niteliğiyle Ramazan’da da bu farkı ortaya koyarken normal zamanda hassasiyeti olmayan birçok televizyon kanalı yüzeysel, niteliksiz ve “yapalım da geçsin” modunda programlar yaptı. Peki, biz bu ayda ne yaptık? Ramazan Müslümanlığı Diğer zamanlarda yapılan gereksiz programlarına Ramazan ayında da aynen devam etmek, ama bu program menüsüne minik iftar ve sahur programları eklemek “ortaya karışık” durumu gibi geliyor. Bu yaklaşım çelişik olduğu kadar da gereksiz; çünkü toplum kimin neyi niye yaptığını pekâlâ anlıyor ve biliyor. Dolayısıyla ya “Ramazan Müslümanlığından” vazgeçmek, ya da “yılın tamamında Müslüman olmak” daha doğru bir yaklaşım. Bu cümle aslında Müslümanlığını Ramazan ayına hapsetmiş insanlarımız için de geçerli. Bu bakımdan belki de televizyonlara fazla kızmamak gerekiyor. Toplum olarak durumumuz ne ise ekrana yansıyan da benzer bir tablo. Tabii ki ekran da toplumu etkiliyor, ancak aslolan insanın/toplumun kendisi. O bakımdan bu toplumun geneli Ramazan Müslümanlığından kurtulmadan aslında medya eleştirisi yapmak, yerinde ve haklı bir tavır olmayabilir. Ancak, bir kısım medyanın Ramazan’da da “reyting mantığı” ile plazalardan yayıncılık yapıyor olması insanı rahatsız edebiliyor. Tüketim hırsına kurban gitmesin Ramazan Ramazan ayında sadece kulluğun gereği olarak aç kalan insan, esasen kendisindeki tüketim ve harcama dürtülerini dizginlemeyi öğrenmeli. Zaten yılın tamamını bu anlayışla yaşayan bir insan kapitalizmin oyuncağı olamaz. Ancak böyle bir ayda, bırakın tüketim alışkanlılarımızı gözden geçirmeyi, daha fazla tüketen insanlar oluyoruz. Medya-reklam-tüketim üçgeninde her zaman ezilen tüketici, Ramazan ayında da aynı hızla tüketmeye devam ediyor. Değişen tek konu, tüketim nesnesi olan maddelerin Ramazan ayına göre ayarlanmış olması. Ancak akşamları kallavi iftarlar verilirken Ramazan’ın gerçek anlamını idrak etmekten ne kadar uzak bir manzara içinde olduğumuzu pek düşünmüyoruz. Bu noktada tüketim hırsımızı körüklüyor diye medyaya kızmanın bir anlamı yok. Zira medya her zaman bunu yapıyor. Tüm bunlara rağmen iyi şeyler de oldu. Örneğin, Somali’deki kıtlıktan etkilenerek büyük iftarlarını iptal eden birçok kişi ve kurum, iftar için harcayacakları paraları Afrika’ya gönderdiler. Ramazan’lar yapaylaşıyor mu? Gerçek ile sahte birbirinden nasıl ayrılır? Normalde camiden içeriye sadece Cuma’dan Cuma’ya adımını atan bir insanın Ramazan’da Teravih’lere gitmesi ile normalde dinî içerikli program yapmadığı halde Ramazan’da yapan televizyon kanalları arasında fark yok. İkisi de gerçeğin peşinde değil ve “mış gibi” yapıyor. Tam da bu yüzden bir kısım medyada Ramazan bitince geriye herhangi bir iz kalmıyor. Çünkü zaten bu kanalların Ramazan gibi bir “derdi” yok. Ancak bizim böyle bir “derdimizin” olması lazım. Kendimizi gerçeğin peşinden gitmekten alıkoyan engellerden kurtarmamız kaçınılmaz. Ramazan bunlar için çok iyi bir vesileydi; önümüzdeki yıl yine olacak. Ama asıl önemlisi bizim geri kalan 11 ayda ne yaptığımız. Biz yılın kalan kısmında “Ramazan hiç yokmuş gibi” yaşıyorsak medyanın üzerimizde olumsuz etki yapmasına gerek yok. Toplum olarak Ramazan’ları yapaylaştırmış, kendi hakikatinden çıkarmışsak o zaman sahici bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var demektir. Kanaatimce bu hesaplaşma ve sahicileşme ihtiyacı, “mış gibi yapan” medya için de geçerli. Tüketen tükenir Ramazan ayını gerçekten yaşamayan, onu tüketiyor/harcıyor demektir. Nasıl ki insanlar çok önem verdikleri şeylere itina gösterirler ve önemsiz gördüklerini de alelade yaparlar, medyanın Ramazan’la imtihanı da aynen böyle bir şey. Bu, medya için olduğu kadar bireysel olarak hepimiz için de geçerli. Ramazan’ı harcayan kendini harcıyor ve bu bakımdan aslında itibarını/güvenilirliğini yitiriyor. Türkiye’de medyanın önemli bir bölümünün, milletin manevi dünyasına mesafeli yayıncılık yapıyor olmasından dolayı eleştirilebileceğini düşünüyorum. Ramazan’larda bu mesafe sanki azalıyor gibi gözükebilir; ancak kanaatimce bu bir göz aldanmasından başka bir şey değil. Çünkü Ramazan’larda medya düzleminde yaşadığımız şey, “mış gibi” yapan bir yayıncılık anlayışına şahitlik ediyor. Ancak not edilmesi gereken husus, Ramazan’ları tüketenlerin aslında kendilerini tüketiyor olmaları. Yapay ve sathi Ramazan yayıncılığı ile bir kısım medyanın anlamlı bir iş yapması mümkün değil. Yazının başlığına cevaben ifade etmek gerekir ki, medyanın önemli bir bölümü Ramazan bitince rahatlayan kesimden. Peki ya siz/biz? |