> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Niçin tartışırız
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Niçin tartışırız  (Okunma Sayısı 1232 defa)
09 Ağustos 2012, 16:52:42
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 09 Ağustos 2012, 16:52:42 »



Niçin tartışırız?
Naci BOSTANCI • 86. Sayı / DİĞER YAZILAR


Tartışma, toplumsal ve politik hayatın doğal bir parçası. İnsanlar arasındaki farklılıklar, aynı zamanda fikirlere, dünyayı kavrayışa, geleceği hayal etmeye dönük ayrılıkları getiriyor. Eğer hakikate “şartların bir fonksiyonu olma” niteliği üzerinden bakacak olursak, herkes kendi hakikati üzerinden tartışmaya dâhil oluyor, diğer yandaki hakikilik kavrayışını kendi çizgisine getirmeye çalışıyor. Bunun gündelik dildeki bildik bir karşılığı “kavramlara aynı anlamları yüklemiyoruz, kavramlara farklı bakıyoruz, önce kavramlarda anlaşalım,” türünden ifadelerdir. Buradaki yanılsama, kavramların bağlamla birlikte anlam kazandığı hususunun unutulmasından kaynaklanır. İster istemez insanlar durdukları yerden kavramları değerlendirecekler, dillerini öyle oluşturacaklar ve ilişkilerini de bunun üzerinden kuracaklardır. Kısacası, kavramlara farklı anlamlar vermeye devam edeceğiz. Kavramlar bizim ideolojik ve politik dünyamızda göreceli olsa dahi “ötekilerinkinden” farklı anlamları, sembolleri, tutumları bize iletmeyi sürdürecekler.

Tartışmalarda niçin anlaşamayız?
Tartışmalar yaşanırken taraflar hemen hemen çok az konuda mutabık kalırlar. Herkes kendi pozisyonunu korumaya, orayı tahkim etmeye devam eder. Tartışma sürecinde tarafların akılları “ortak bir söylemi” inşa etmek için çalışmaz, aksine kendi söylemini farklılaştırma, egemen kılma, karşı tarafın dilindeki eksiklikleri, boşlukları öne çıkartmak istikametinde güçlü bir eğilim gösterir. Mutabık kalınan çok az sayıdaki konu ise aslında önemsizdir, taraflar mutabık kaldıkları görüntüsü üzerinden “başkalarına” karşı kendi meşruiyetlerini tahkim etmek isterler. Mutabık kalınan hususların asıl durdukları yere ve pozisyonlarına herhangi bir zarar vermemesi konusunda dikkatlidirler.

Tartışma sürecinde taraflar niçin anlaşamazlar? Bunun nedeni sadece bilişsel, ahlâkî ve estetik düzeydeki köşeli ayrılıklar mıdır? Elbette asıl pay bu ayrılıklardadır. Tartışma her ne kadar “barikayı hakikat müsademei efkardan doğar” türünden sözleri çağırsa da, gerçekte bir güç ve iktidar mücadelesidir. Mindere çıkmış iki güreşçinin maç süresince “kendi aralarında anlaşmaları” düşünülemez. Onlardan beklenen, ait oldukları yapının, sistemin kurallarına uygun şekilde güreşi tamamlamalarıdır. Tartışmalarda da alana egemen olan güç mücadelesi, ortak kurallara uymanın dışında her tür anlaşma halini dışlar, kendi konumları bakımından öldürücü bir yaklaşım olarak değerlendirir. Çünkü “karşı tarafa” hak vermek, bu tarafın iddialarına ilişkin kurmuş olduğu mimariye yönelik ilk çürüme noktası gibi karşılanır. Oradan başlayacak bozulmanın zamanla tüm sisteme sirayet etmesinden ve iddiaları ile ikna ediciliği bakımından “hakikatin yitirilmesinden” endişe edilir.

Zihinlere yön veren hayali taraftarlar
Tartışmada kişilerin temsil edici konumları, konuşmanın niteliğini tayinde önem taşır. Eğer kişiler şahsî hallere ilişkin sadece kendileriyle sınırlı bir tartışmayı sürdürüyorlarsa, burada anlaşma noktalarının çoğalması şaşırtıcı olmaz. Bu ortaklığın alanını, iki insan arasındaki yakınlaşma, tecrübe birlikteliği, geçmişleri bakımından benzer referanslara sahip olma belirler. Eğer kişiler anlaşamıyorlarsa da buna çok dramatik bir anlam yüklemezler. Problem, tartışmayı yürüten kişilerin temsil edici sembol değerlerinden kaynaklanır. Her bir kişi karşı tarafı dinler ve kendi konuşmasını zihninde kurarken, tüm bunları kendisini seyrettiğini düşündüğü bir taraftar kitlesinin bakışları altında yapar. Zihnindeki hayali taraftarlar, onu ayıplamaya, kınamaya ya da coşku dolu şekilde bağırlarına basmaya hazır bir sessizlikte beklerler. Kişinin söyleyeceği her söz, alacağı her tutum tribünleri dolduran bu hayalî kalabalıkların sessiz çığlıklarıyla karşılanır. Bu yüzden temsil edici bir rolle tartışmayı yürüten kişilerin bu etkiden bağımsız, sadece kendileri olarak, kişisel fikirleriyle o tartışmaya dâhil olmaları beklenmez. Hayalî de olsa tribünlerin şahitlik ettiği tartışmalarda, temsil edici kişilerin ayıplama yerine coşku dolu tezahüratları düşünmeleri olağandır. Oysa bir tribün kendi temsilcisini bağrına basarken diğer tribünden yükselecek sesler her zaman onu aşağılayan ve kınayan istikamette olacaktır. İşte tribünler arasındaki, aynı zamanda grup dinamiği esasında anlaşılacak hakikatçi yaklaşımların farklılığı, temsilcilerini de kendi çizgisine çağırır, ona “duyguların da” ortaya konulması rolünü yükler.

Nesnel hakikatler ve yorum
İdeoloji üzerine ortaya konulmuş olan repertuardan hareketle söyleyecek olursak, hiç kimse ideolojilerin dışında değildir; objektiflik ya da nesnellik dediğimiz kategoriler ancak ideolojileri meşrulaştırmak adına geliştirilmiş iddialardır. Bunu ifade ederken objektif ya da nesnel hakikatlerin olmadığını söylemiyoruz. “Su yüz derecede kaynar”, “iki kere iki dörttür”, “Turgut Özal Cumhurbaşkanlığı yapmıştır” türünden nesnel hakikatler, çıplak gerçeklikleri dolayısıyla insanların saf tutmalarına elverişli değildirler. Bunlara ilişkin sorun yoktur. Her şey bunların bir adım sonrasında başlar. Bir adım sonrası yorumdur. Yorum epistemeye, ideolojiye, inanca, kabullere dayalı zengin bir bağlamla hayat bulur. Taraflar, başkalarının gözünde kendi konumlarını meşrulaştırmak adına nesnel kategorileri söylemlerine eklemlemeye çalışırlar. “İki kere ikinin dört ettiği kadar hakikat olan…” denilirken, ortak bir nesnel kategorinin gücünden yararlanmak istenilir. Yahut kendilerine ait anlatının ideolojik, politik değil tamamen bilimsel ve saha çalışmalarından elde edilmiş veriler üzerinden dile geldiği iddiaları da yine meşrulaştırma girişimleridir. Biraz bilim felsefesiyle uğraşanlar, bilimsel düşüncenin de o malum episteme, paradigma kadar güç ve iktidar ilişkilerinin gölgesinde geliştiğini bilirler. Tarih, siyaset, iktisat, hangi bilimden bahsedersek bahsedelim, seçmeye, kompoze etmeye, söylemi etkinleştirmeye, belagata vs. dayalı bir hakikat retoriği söz konusudur.

Anlatı, sahihlik, iktidar ilişkisi

Tartışmaların ortak bir hakikat yolculuğuna aracılık etmediği doğru ise, o zaman niçin tartışıyoruz, türünden çok akli bir soru dile gelebilir. Esasen tartışmalar doğrudan bu tartışmaları yürüten tarafları birleştirme vazifesi görmez, olaya tanıklık edenlerin kendi durumlarını gözden geçirmelerine ve “kendi hakikatlerini ifade eden” diskura daha yakınlık duymalarına aracılık eder. Fayda, ikincildir, dinleyicilerin durumuna yöneliktir. Özellikle siyasî tartışmalar için bu durum hayatîdir. Çünkü siyasette tarafların sahip oldukları anlatı, dinleyicilerin, şahitlerin kendi hakikatlerine, sahihliklerine konuştuğu sürece etkilidir ve iktidar ilişkilerine yönelik bir sonuç doğurur. Halkın (veya halk içindeki çeşitli kesimlerin diyelim) hayatlarına, kendilerini kavrama ve hissetme durumlarına ne ölçüde temsil edici yaklaşıldığı, diskurda ne ölçüde kendilerini buldukları değerlidir. Siyasette birçok konuşma yapılır, birçok tartışma gerçekleştirilir, halk bütün bunlara bakar ve kendince doğru bulduğu üzerinden ilgili kesime güç verir. Elbette hakikat görecelidir fakat egemen durumda olan siyasi konum, belli bir tarihi anda halk bakımından en geniş kesimleri bir araya getiren hakikati ifadede daha güçlü olduğu, söylemi bu açıdan daha sahih olduğu için mevcut yerini hak eder. İktidarın dili her halükarda, geniş yığınların hakikatine daha yakındır. Zaten tartışmada da amaç, bu geniş ve ortak hakikati ifade üzerinden yürür. Herkes yaşananlar hakkında kendi kanaatini aktarır, halk bu kanaatlerden kendisine yakın bulduğunu ödüllendirir ve onun iktidar durumunu tahkim eder. Siyasette hangi söylem halkın hakikatidir sorusunun cevabı, her yerde ve her zaman iktidarın söylemidir.

Tribünsüz zamanlar ve muhakeme
Tartışmaların bir diğer faydası, yapıldığı anda, sıcağı sıcağına bir sonuç doğurmuyor gibi görünse, herkes konumunu muhafaza etmeye devam etse de, sonraki aşamalarda taraflar daha soğukkanlı bir şekilde bir daha düşünürler, daha rasyonel bir zeminde (artık tribünlerin hatırlanmadığı bir zaman diliminde) toplam söylemi muhakeme ederler ve kendi görüşlerini revize ederler. Tartışmanın etkisi, paradoksal şekilde izleyicilerin olmadığı zamana kalır.


Muhakkak tartışma üzerine söylenecek çok söz var. Sokrat’ın kendi muhakemesi etrafında oluşturduğu diyaloglarından modern zamanların konuşmalarına kadar uzun bir tarihi veciz bir özete indirmek mümkün değil. Burada çok ana hatlarıyla bazı hususlara dikkat çekmek istedik. Çeşitli tartışmalara katılıp ya da şahit olup kafasında cevabını bulamadığı sorular olanlar için bu kısa değerlendirmenin faydalı olmasını dileriz.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Niçin tartışırız
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:10:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Niçin tartışırız rüya tabiri,Niçin tartışırız mekke canlı, Niçin tartışırız kabe canlı yayın, Niçin tartışırız Üç boyutlu kuran oku Niçin tartışırız kuran ı kerim, Niçin tartışırız peygamber kıssaları,Niçin tartışırız ilitam ders soruları, Niçin tartışırızönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes