> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi  (Okunma Sayısı 1511 defa)
01 Temmuz 2012, 10:14:17
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 01 Temmuz 2012, 10:14:17 »



Turkuaz yahut Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi
Ali Şükrü ÇORUK • 61. Sayı / DİĞER YAZILAR


Savaş gibi risk düzeyi oldukça yüksek siyasi kararlarda kamuoyunun ikna edilmesi ve desteğinin sağlanması için çoğu kere propagandaya başvurulur. Bu amaca hizmet edecek en önemli vasıtalar ise kitle iletişim araçlarıdır. İkna kabiliyeti yüksek görseller, devrin önde gelen edebiyatçılarına yazdırılan hamasi şiirler, zaferin yakın olduğunu vurgulayan savaş haberleri toplumun savaş karşısındaki moral motivasyonunu yüksek tutmak amacıyla gazete ve dergi sayfalarında bol bol yer alır. Kendisinden beklenmeyecek derecede büyük başarılara imza atan “isimsiz kahraman”ların ön plana çıkarılması ise en etkin propaganda yöntemi olarak karşımıza çıkar.

İttihat ve Terakki’nin Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na sürüklerken topluma gösterdiği hedef “zafer-i nihaî” yani kesin zafer yönündeydi. Onlara göre Osmanlı, bu savaşın sonucunda elde edilecek kesin zaferle birlikte kaybettiği toprakları geri alarak eski şanlı günlerine tekrar geri dönecek, bununla da kalmayıp Orta Asya’daki Türk ülkelerini de bünyesine katacaktı. Almanya ile İngiltere arasındaki küresel rekabetin sonucunda ortaya çıkan savaştan İttihat ve Terakki, güçsüz ve hazırlıksız Osmanlı adına böyle bir sonuç bekliyordu. Ama beklenen olmadı.

Savaş sırasında İstanbul’da çıkan gazete ve dergiler haliyle İttihat ve Terakki siyasetinin propaganda vasıtası olarak faaliyet göstermişlerdir. Ayrıca dönemin ünlü şairlerinden Mehmet Emin Yurdakul ve Abdülhak Hamit Tarhan’a büyük paralar karşılığında şiirler yazdırılmış ve bu şairlerin kitapları askerlere cesaret vermesi amacıyla cephelere gönderilmiştir. Türk edebiyatında önemli bir yeri olmakla beraber toplumsal konulara mesafeli yaklaşan, başına buyruk, bohem bir hayat yaşayan, ağır ve anlaşılmaz bir dil kullanan Abdülhak Hamit’in böyle bir işle görevlendirilmesi herhalde şairi de şaşırtmıştır. Nitekim;

“Türk ordusunun yaptığı elvâh-ı tahayyür,
Gösterdiği âsâr-ı tecellî vü tefekkür,
Tarihe veleh-bahş olacak âbidelerdir!
Etmiş denilir mucizeler devri tekerrür”

tarzında yazdığı şiirlerin cephedeki askerlere ne derece cesaret verdiği tartışmalıdır.

Turkuaz batırıldı mı yoksa karaya mı oturdu?

İttihat ve Terakki’nin Birinci Dünya Savaşı’nda kullandığı propaganda unsurlarından birisi de Çanakkale Savaşları sırasında ele geçirilen Fransız denizaltısı Turquoise (Turkuaz) olmuştur. Bilindiği üzere 30 Ekim 1915’te Boğaz geçişi sırasında Akbaş Limanı yakınlarında karaya oturan Turkuaz, kurtulmaya çalışırken Müstecip Onbaşı tarafından top mermisiyle vurulmuş ve mürettebatıyla birlikte teslim alınmıştır. Olay, aynı tarihli Başkumandanlık Vekâleti İstihbarat Şubesi Müdürü Seyfi imzalı kurum içi bir belgede “Turkuaz namındaki bir Fransız tahtelbahri (denizaltısı) Akbaş Limanı civarında karaya vurdu. Üzerine ateş edilerek harpten hariç kılındı. 24 neferiyle 2 zabit esir edildi. Tahtelbahr yüzdürülecektir” şeklinde not edilmiştir. Aynı birim tarafından gazetelere gönderilen açıklamada ise “Bugün (30 Ekim 1915) Turkuaz ismindeki Fransız tahtelbahri Çanakkale’de topçularımız tarafından batırıldı” şeklinde bir ifade kullanılmıştır (Belgeler için bkz. Osmanlı Belgeleri’nde Çanakkale Muharebeleri, c. II, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara 2005). Kolayca anlaşılacağı üzere denizaltının ele geçirilmesiyle ilgili olarak iki belge arasında bazı farklar söz konusudur. Birinci belgede denizaltı için “karaya vurdu ve üzerine ateş açılarak savaş dışı bırakıldı” denirken kamuoyuna yapılan açıklamada denizaltının karaya vurması konusuna temas edilmeden direkt olarak “batırıldı” denmektedir. Tabii bu değişiklik bilinçli bir değişikliktir. Denizaltının “batırılarak” ele geçirildiğini duyurmak kamuoyu nezdinde elde edilen başarının değerini daha da arttırmak içindir. Nitekim daha sonraki günlerde İttihat ve Terakki’ye yakın gazetelerde denizaltının “hayyen ve salimen” yani fazla zarar görmeden ele geçirildiği hakkında yayınlar yapılacaktır.

Turkuaz, Müstecip Onbaşı oluyor
Turkuaz ele geçirildikten sonra yüzdürülerek İstanbul’da Camialtı Tersanesi’ne getirilir. Yaklaşık on gün süren tamirattan sonra Osmanlı donanmasına katılmasına karar verilir. Savaş sırasında düşmana ait farklı standartlara sahip bir denizaltının batırılarak yahut sağ salim ele geçirilerek on gün gibi kısa zamanda ordu envanterine girmesi ve savaşta kullanılacak hale getirilmesi ise üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Ancak bütün bunlar İttihat ve Terakki’nin ele geçirilen denizaltı etrafında propaganda yapmasına engel değildir. Çünkü propaganda çoğu kere kitleleri “görüntü” ile ikna etme sanatıdır ve her ülke bu sanatı savaş sırasında çarpıcı imajlar eşliğinde kullanır.

Bütün bunlar olurken dönemin gazetelerinde Turkuaz’ın ele geçirilmesiyle ilgili yayınlar yapılır. Bu yayınlarda ön planda yer alan gazete ise İttihat ve Terakki’ye yakınlığı ile bilinen Tasvir-i Efkâr’dır. Cemal Paşa’nın savaş öncesi Fransa ziyaretinde bu denizaltıya bindiği yazılır. Bunun doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak burada bir kurgu olduğu kesin. Bu ayrıntıdan maksat olayları geriden başlatarak Turkuaz’ın sanki elimize geçeceği önceden belliymiş gibi bir atmosfer oluşturmak: “Cemal Paşa’nın Fransa ziyaretinde bu denizaltıya binmesi, onun bir gün bizim olacağının kutlu ve uğurlu bir işaretidir.” Turkuaz’ın donanmaya katılacağı gün Tasvir-i Efkâr’ın birinci sayfasında çıkan bir yazıda elde edilen başarının büyüklüğü vurgulanır. 10 Kasım 1915 tarihli gazeteye göre bir denizaltının sağ salim teslim alınması dünya denizcilik tarihinde bir ilktir ve bu başarı Osmanlı ordusuna nasip olmuştur. Dönemin süper güçlerinden İngiltere bile Alman denizaltılarıyla başa çıkamazken imkânsızlıklar içindeki Türkiye’nin böyle bir başarıyı elde etmesi bizim açımızdan “iftihar” vesilesidir. Denizaltıların savaş kabiliyetleri üzerinde duran gazete böyle bir dönemde son teknolojiyle inşa edilmiş Turkuaz’ın tabiri caizse “kendi ayağıyla gelip” donanmamıza katılacak olmasından büyük mutluluk duymaktadır.

Turkuaz’ın donanmaya katılması töreni de gösterişli olur. Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın Alman Amirali Suchon ile katıldığı törene basın yayın kuruluşları da davet edilmiştir. 300 kişilik bir askerî birliğin eşliğinde yapılan törenle Müstecip Onbaşı olarak ismi değiştirilen denizaltıya Osmanlı bayrağı çekilir. Denizaltının üzerinde bulunan Müstecip Onbaşı yazısının üzerindeki örtüyü bizzat Enver Paşa kaldırmıştır. “Bursa’nın Yenişehir kazasından Ferhat oğullarından Necip oğlu Müstecip Onbaşı” denizaltıyı vuran ve “salimen” ele geçmesini sağlayan topçu neferidir. 11 Kasım 1915 tarihli Tasvir-i Efkâr denizaltıya Müstecip Onbaşı isminin verilmesinden dolayı Enver Paşa’yı kutlar. Böylelikle sıradan bir insanın ülkenin mukadderatına tesir edecek işler yapması mümkündür mesajı verilmiştir. Dolayısıyla Harbiye Nezareti’nin yaptığı böyle bir kadirşinaslık, vatan için çalışan insanları şevke getirecektir. Haliç’in iki yakasına birikmiş olan İstanbul halkı da büyük heyecanla ve alkışlarla törenleri izlemektedir. Daha sonra Enver Paşa’nın önünde bir manevra yapan denizaltı “Donanmanın ilk muharip denizaltısı” olarak Haliç’e çekilir.

Büyük törenlerle donanmaya dâhil edilen Müstecip Onbaşı birkaç gün sonra halkın ziyaretine açılır. Cuma ve Cumartesi günleri kadınlar, Pazar ve Pazartesi günleri erkekler bir liralık “duhuliye” ödeyerek denizaltıyı ziyaret ederler. Giriş biletlerinin ise Tokatlıyan, Pigmalyon, Karlman, Petring, Weinberg gibi mağazalardan temin edilebileceği duyurulur. Toplanan paraların Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Hey’eti tarafından muhtaç durumdaki asker aileleri için kullanılacağı söylenir.

Denizaltıya ismi verilen Müstecip Onbaşı başarısından dolayı ödüllendirilir. Donanma Cemiyeti tarafından kendisine madalya verilir. Tasvir-i Efkâr gazetesi tarafından kendisine “naçizane altın bir saat” hediye edileceği yazılır. Müstecip Onbaşı’nın yıllar sonra ortaya çıkan komutanı Emekli Yarbay Şerafettin Ersoylu ise konuyla ilgili anılarını anlatırken (Resimli Tarih Mecmuası, Eylül 1955) Turkuaz denizaltısını ilk kendisinin gördüğünü ve Müstecip Onbaşı’ya ateş emrini verdiğini söyler. Durum böyle olduğu hâlde Müstecip Onbaşı’ya gösterilen ilginin kendisinden esirgendiğini ilave eder.

Niyazi Bey’in geyiği, Enver Paşa’nın denizaltısı
Vaktiyle Abdülhamit’e karşı hürriyet mücadelesi vermek için avanesiyle birlikte dağa çıkan Niyazi Bey, sarp ve çetin dağ yollarını aşmak için bir geyiğin kendilerine yol gösterdiğini söylemişti. Meşrutiyet ilan edildikten sonra geyiğiyle birlikte İstanbul’a gelen Niyazi Bey hürriyetin kazanılmasında ve Meşrutiyetin tesis edilmesinde bu kutsal hayvanın oynadığı role işaret etmişti. Yani Abdülhamit güya öyle zalim bir idareciydi ki onu yönetiminden hayvanlar bile şikayetçi olmuşlar, bir geyiği temsilci seçerek hürriyet yoluna düşmüşlerdi. Halk ise Meşrutiyet’in ilk günlerine damgasını vuran hürriyet geyiğini görmek için büyük arzu göstermişti. Öyle ya böyle mübarek bir vazifeyi ifa eden mahlûk basit bir hayvan olamazdı. Neticede kapalı ve açık mekânlarda bu arzu yerine getirilmişti. Zavallı hayvan bu ilginin neticesinde fazla yaşamamış, İstanbul’un hürriyet ortamında can vermişti. Geyiğin ölümünden birkaç yıl sonra da Niyazi Bey vefat etti.

Enver Paşa’nın büyük bir zafer nişanesi olarak sunduğu Turkuaz nam-ı diğer Müstecip Onbaşı denizaltısı da İstanbul’da fazla kalmadı. Donanmanın “mühim” bir parçası olarak Haliç’te bekledi. Hâliyle savaşta aktif olarak kullanılması mümkün değildi. Çünkü denizaltı Fransız donanması standartlarında yapılmıştı. Ancak o kendisi üzerinden yapılan propagandayla topluma karşı ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 01 Temmuz 2012, 10:14:39 Gönderen: Hafize Aişe »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 13:29:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi rüya tabiri,Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi mekke canlı, Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi kabe canlı yayın, Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi Üç boyutlu kuran oku Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi kuran ı kerim, Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi peygamber kıssaları,Müstecip Onbaşı’nın hikâyesi ilitam ders soruları, Müstecip Onbaşı’nın hikâyesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes