๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 19 Temmuz 2012, 12:52:13



Konu Başlığı: Modernleşme serüvenimiz ve kadın
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Temmuz 2012, 12:52:13
Modernleşme serüvenimiz ve kadın
Yakup ÖZTÜRK • 75. Sayı / DİĞER YAZILAR


12 Haziran Genel Seçimleri öncesi partiler milletvekili aday listelerini bir bir açıkladılar. Bu listelerde öne çıkarılan bir şey vardı: Hangi partinin ne kadar çok kadın adaya yer verdiği. Liderler, konuşmalarında kadına verdikleri değeri vurgulayan açıklamalar yaptılar. Kadının aktif siyasette alacağı rolü, demokrasinin, çağdaşlaşmanın tescili olarak gördükleri aşikârdı. Bu söylemlerin üzerine, Türk modernleşmesinin eşiğinde kadının tarihi sorusu akıllara geliyor.

Türkiye’de modernleşmenin resmî tarihi Tanzimat’la birlikte başlatılıyor. Eğitimde, ekonomide, devlet yönetiminde, askeriyede ve daha pek çok alanda yenileşmenin ilk keskin adımları bu dönemde atıldı. Tanzimat, II. Meşrutiyeti; II. Meşrutiyet, Milli Mücadele dönemini doğurdu. Cumhuriyet öncesi siyasi tarihimizi anlamamız için bu üç dönemin temel yapısını kavramamız gerekiyor. Çünkü bu dönemler bir yandan kendi içinde bir özgünlük durumu sergilerken, bir yandan da birbirleriyle ilişkilerinde bir bütünün parçaları gibiler.

19. asrın ikinci yarısından itibaren, Avrupalı devletlerle olan ilişkiler, Osmanlı toplumunun hem biyolojik hem de fizikî yapısında değişikliklere zemin hazırladı. Bu zemin, kadının da yeniden okunmasına meydan verdi. Şüphesiz, kadına dair en temel gelişme eğitim alanındaydı. Osmanlı toplumunda yaygın olan azınlık okulları, eğitime yapılan yatırımları tetikledi. Hukukî alanda da kadının haklarını öne çıkaran bazı düzenlemeler olsa da, kadın için en büyük adım bir aydın bilincinin oluşması adımıydı. Nitekim Tanzimat’la birlikte edebiyatımıza giren romanların arka planını çok zaman kadın meselesi oluşturuyordu.

Tanzimat devrinde Batı’nın, Osmanlı üzerindeki tesirini her geçen gün artırması, eğitimde, ekonomide ve edebiyatta birtakım gelişmelere kapı araladı. Bunların hayata geçirilmesi için ilk yapılması gereken kadının eğitim seviyesinin yükseltilmesiydi. Tanzimat dönemi, kadına resmen eğitim hakkının verildiği ilk dönem oldu. Daha önceleri aileler, şahsi çabalarıyla kızlarına özel dersler verdiriyorlardı. Kadın, ilk defa bu dönemde devletten maaş aldı. Kadının çalışma hayatına ilk adım atışı, eğitim alanındaydı. Sözgelimi ebe mektebinden mezun olanlar çalışmaya başlamışlardı.

Kadınlarla ilgili hukukî işleyişte de bu dönemde önemli düzenlemeler yapıldı. Mal-mülk hukukunda, cariyeliğin kaldırılmasında, yabancılarla evlenmede ve giyimdeki değişiklikler bu döneme tesadüf ediyor. Osmanlı’da Tanzimat öncesinde kadının topraktan miras alması söz konusu değildi. Bu dönemde kadın, erkek kardeşle eşit kabul edilmişti. Daha öncesinde kadın şer’i hukuka göre araziden miras alabiliyordu. Cariyelik kurumu da bu dönemde kaldırıldı. Ancak bu, resmî işleyişte kabul edilmiş, halka yansımamıştır. Bu, o dönemin edebî eserlerine baktığımızda görülebilir. Yabancılarla evlenme ve giyim-kuşamdaki durum, İslam’ın tayin ettiği yönde devam etti.

Tanzimat Edebiyatı’nda kadın
Tanzimat devrinde kadın meselesini anlamak için edebiyatçılara ve edebî faaliyetlere kulak vermeliyiz. Edebiyat erbabı, siyasal ve sosyal meselelerin hemen her alanında görüş veren isimler oldukları için, onların kadının ihyası için kadın meselesini ele almaları önemli. Tanzimat devri edebiyatçısı, edebi eserlerini inşa ederken dört bir yandan kadını kuşatan tartışmaları eserlerine almışlardır. Kadının eğitimi, cariyelik, çok evlilik, görücü usulü evlilik gibi birçok husus, bu eserlerde göze çarpıyor. Kadının, hakir görüldüğü durumların üstesinden gelmek için Şemseddin Sami gibi isimler, İslam’ı bahane ederek kadının toplum içinde sosyal haklara sahip olmasını doğru bulmayan nesle yine İslam’dan hareketle cevap verip İslam’ın kadına verdiği değeri belirtiyorlardı. Abdülhak Hamid, “Bir milletin kadınları, ilerleme derecesinin ölçüsüdür” diyordu. Bu söz Meşrutiyet devri kadın dergilerinin adeta sloganı olmuştu. Edebiyatçılar ve kadın meselesi denildiğinde başköşeye yerleştirilecek bir isim varsa o da Ahmed Mithat Efendi’ydi. Kadının, yazı hayatına girmesi için büyük çabalar sarfeden Ahmet Mithat, edebiyat ve düşünce hayatımıza Fatma Aliye Hanım’ı kazandırdı. Türk toplumunda uç vermeye başlayan feminizmin karşısında duran Efendi, İslam’ın kadına verdiği haklar Türk kadınına verilmiş olsaydı, feminizmin Osmanlı toplumundaki menfî tesirleri görülmeyecekti, düşüncesindeydi. Ahmet Mithat Efendi, İslam hukukunun, Batı’ya oranla kadına daha çok haklar verdiğini düşünüyor. Elan, haklıdır! Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olan Fatma Aliye Hanım da Tanzimat devrinde kadının savunulmasını mümkün kılan ender kadınlar biriydi.

Bu dönemde kadın haklarını savunan onlarca dergi ve gazete yayın hayatına başladı. Bunlar üzerinde tek tek durmamız mümkün değil ancak Tanzimat devrinde bir kadın meselesi gündemi oluşturmakta bu yayınların büyük katkıları oldu diyebiliriz. Bizzat kadınlar tarafından çıkarılan ilk dergi Şukufezar, kadın hakları ve seçimden ilk söz eden gazete Terakki bunlardan bazılarıydı. Selanik’te çıkan Ayine hariç, tüm yayınlar İstanbul merkezliydi. İstibdat sebebiyle yayın faaliyetlerinde aksamalar olsa da, II. Abdülhamid’in Tanzimat’ın son devrinde ve halline kadar geçen dönemde kadının eğitimi meselesine verdiği önemin altını çizmemiz gerekiyor. II. Abdülhamid’in en önemli faaliyetleri arasında eğitime yapılan katkıların büyük yeri vardı.

Bütün bu çabalar, kadının toplum içindeki yerini bir nebze biçimlendirdi fakat kadın meselesi sadece aydınların tartıştığı bir meseleden öteye gidemedi. Kadının toplum içindeki yeni konumunun mimarı, toplumun bizzat kendisi değil, aydınlardı. Alttan gelen bir talep olmadığı için bu mesele, belki de dar bir çerçevede kalmaya mahkûmdu. Kadınları ilgilendiren köklü değişiklikler için Cumhuriyet’i beklemek gerekecekti.

II. Meşrutiyet döneminde kadın hakları

II. Meşrutiyet döneminde kadın haklarının ve kadının sosyal hayattaki konumunun pekiştirildiğini görüyoruz. Bu dönem kadının lehine görece değişikliklerin olduğu bir dönemdi. İlk yükseköğretim kadına bu dönemde verildi. 1914’te İstanbul Darülfünunu’nda kızlara yönelik dersler verilmeye başlandı. Yine ilk defa bu dönemde Darülelhân’a gitme imkânı bulmuşlardı. Aile hukukunda da ilk defa bu dönemde Batı tesiri görülüyordu. İçeriğine girmeyeceğimiz bu kararname için Batı ile İslam arasında “bocalayan” bir kararname olduğu fikrini tekrarlayabiliriz.

II. Meşrutiyet devrinde de fikrî ve edebî alanda kadına dair tartışmalar vuku bulmuştu. Devrin öne çıkan düşünce akımlarından İslamcılık, Milliyetçilik ve Batıcılık kadın hakkında farklı fikirleri savunuyordu. İslamcılar, kadının Batı düşüncesinden uzak tutulması gerektiğini, sadece İslam’a uygun bir biçimde yetiştirilmesinin yeterli olduğunu ifade ediyorlardı. Kadının aile hayatı dışına çıkarılmasına karşıydılar. Çok kadınla evlilik hususunda ihtilafa düştükleri oldu. Batı karşısında aile müessesinin zayıfladığını düşünüyorlardı. Batıcıların bir kısmı, o dönem bir yana, bugün için dahi “ileri” fikirlere sahiptiler. Abdullah Cevdet gibi isimler örtünmeye karşıydılar. Kadınların eksikliklerinin temelinde İslam vardı. Bir kısım Batıcılarsa, kadın haklarını dine dayanarak savundular. Tek evlilikten yanaydılar ve kadının sosyal hayata katılmasını elzem görüyorlardı. Milliyetçiler ise pek çok yönden bu iki akımın ortasında kalıyordu. Kültürel bir İslam’dan yola çıkan milliyetçiler, kadın söz konusu olduğunda da bunu kaynak gösteriyorlardı. Kadın, hem Batı’daki gibi iş hayatında varolmalı hem de Müslüman-Türk kimliğini korumalıydı. Giyim konusundaysa çarşaf ve peçenin kaldırılmasını yeterli görüyorlardı.

II. Meşrutiyet’in bir diğer özelliği ise, kadın faaliyetlerinin yaygınlık kazanmasıydı. Onlarca cemiyet ve dernek kadınların hemen her alanda haklarını korumak adına faaliyetler yürütmüşlerdi. Bu dönemin basın faaliyetlerinde de değişiklikler göze çarpıyordu. Artık, sadece kadının eğitimi ve moda dergilerde işlenmiyordu. Kadının sosyal ve hukukî hakları üzerine yazılar çoktan kaleme alınmaya başlanmıştı. Fatma Aliye Hanım, Nezihe Muhiddin, Nigar Hanım bu dönem öne çıkan kadın yazarlardan bazılarıydı.

Osmanlı’nın tarih sahnesinden silindiği, Anadolu topraklarının var olma mücadelesi verdiği dönemin adı olan Milli Mücadele Dönemi’nin bütün ağırlığı kadın meselesini de içine almıştı. Bu dönem kadınları; işgalin zulmüne uğradıkları için erkekleri savaşa çağıranlar, bizzat cephede çarpışan, askere tıbbi müdahalede bulunanlar, dernek ve basın faaliyetleri yürüterek bir bilinç uyandırmaya çalışanlar ve bu faaliyetlere moda olduğu için katılan sosyetik kadınlar olmak üzere tasnif edilebilir. Bu dönemin aktif kadınları Halide Edip, Müfide Ferit, Nakiye Elgün gibi isimlerdi.


Konu Başlığı: Ynt: Modernleşme serüvenimiz ve kadın
Gönderen: Pelinay üzerinde 08 Haziran 2016, 16:37:09
Kadina Islam kadar hic bir din,hic bir millet ,toplum deger vermemeistir veremezde.
Modernlesme,çağdaslasma adi altinda yapilan butun bu calismalar kadini daha da esarete surukledi ama farkinda degiliz.cunku zahiren özgur rahat gorunuyor ama arka planda kadin bu inkılaplara kurban edildi.gunumuzde de iyice batinin ozentisi olup ciktik.buysa modernlesme ilerleme keske hic ilerlemeyip kalsaydik o halimizde.


Konu Başlığı: Ynt: Modernleşme serüvenimiz ve kadın
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 03 Eylül 2016, 00:40:39
Esselamu aleykum
Sozde devrimci insanlar inkilap yaptik duye sokakta geziyor ancak inkilap yapacagim diye de dinini unuttu karsi cinsi etkilemek icin insanlqr kendinden gecyor ...Ama en kotusu nesil gisiyor koti yola...Rabbim islah etsin insallah milletimizi...


Konu Başlığı: Ynt: Modernleşme serüvenimiz ve kadın
Gönderen: Ruhane üzerinde 03 Eylül 2016, 10:36:02
Modernleşmenin kadınlar üzerinden yapılması çağ disiliktir..Kadınlar daha e degersizlestiriliyor.Halbuki  Kadınların değer kazanması islamiyetle başlamıştır..Sukurki dinimiz ıslam ..


Konu Başlığı: Ynt: Modernleşme serüvenimiz ve kadın
Gönderen: Ceren üzerinde 03 Eylül 2016, 13:59:32
Aleykumselam.Rabbim bizleri hangi devirde olursak olalım tesetturune ve islama uygun davranip yasayan kullardan olalim inşallah...