> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Aileye meydan okuma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Aileye meydan okuma  (Okunma Sayısı 766 defa)
14 Temmuz 2012, 12:47:22
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 14 Temmuz 2012, 12:47:22 »



Aileye meydan okuma
Naci BOSTANCI • 73. Sayı / DİĞER YAZILAR


Aile kurumunun “zamanımızda” artık modası geçmiş bir kurum olduğunu söyleyenler bulunabilir. Bu “zamanımızda” sözü malum, kimi derin farklılıkları meşrulaştırmak için kullanılan hayli gizemli bir ifade. Gerekçe yerine konulur ancak neyi açıkladığı bilinmez, ima ettiği, zamanımızın geçmişten radikal bir şekilde koptuğudur.

Yetersizliği ve ailenin ilgili olduğu bağların en azından bir kısmını bile hesaba katmadığı için fantastik ve spekülatif düşünceler grubuna bile alınamayacak “ailenin modasının geçtiği” iddiası, ortaya bazı genel geçer hükümler koyuyor. Bunlara göre, “artık” kadın ve erkek arasındaki işbölümüne gerek kalmıyor. Teknolojik imkânlar, işbölümü esaslı cinslerin kurumsal ve istikrarlı birlikteliğini gerekli olmaktan çıkartıyor. Kimse kimseye muhtaç değil. Önemli olan kişisel başarı. Yeteri kadar paran varsa, toplumsal statün yüksekse bu karşı cins için daha geniş bir seçme şansını sunuyor sana. Aile demek aynı zamanda çocuk demektir, bu durum ise hayatı yaşamayı engelleyen bir bağdır. (Şehirleştikçe azalan doğurganlık oranını nihai noktaya taşıyan bir yaklaşım.) Kaldı ki bu zalim ve acımasız dünyaya çocuk getirmek doğru bir tutum değildir. (Bu da çocuk karşıtı fikirlerin moral meşrulaştırıcısı olarak devreye sokulur.) Aile de diğer toplumsal kurumlar gibi kültürel bir kategori, maddi şartların değişimine bağlı olarak nasıl değişiyorsa bir gün miadını da dolduracak ve bambaşka bir ilişki biçiminin önünü açacak. O gün bugün.

Aile karşıtı düşünceleri daha da uzatmak mümkün. Bu görüşler, açıktan ifade edilmese de aileyi mülkiyete, cinselliğe nihayet ekonomik şartlara indirgeyen teorik arka plandan besleniyorlar. Böyle bakıldığında cinselliğin başka türden karşılanma imkânları, mülkiyetin sadece ilgili kişiye haz sağlayacak bir meta olarak algılanması ve nihayet ekonomik şartlara bağımlı bir değişken olarak ailenin son bulacağı düşüncesi, bu üçlü sacayağına yerleştiriliyor.

Tüm bu düşüncelerin gizli öznesi, kendi hayatının sahibi, güçlü ve egemen bir varlık. Ebedi gençliği içinde dilediği gibi yaşama özgürlüğü böylelikle kayıt altına alınmak isteniyor. Oysa insanın bu dünyadaki gerçekliği, yukarıdaki iddiaların ve teorik düşüncelerin arkasındaki gizli özneyi tekzip ediyor.

Yaşadığımız apartmanın üst katındaki genç çiftin iki yıl önce bir çocukları oldu. İki yıldır en olmadık zamanlarda çocuğun feryatlarıyla sıçrıyoruz. Gecenin ilerlemiş bir vaktinde ağlama sesiyle uyandığımda, biraz öfkelenirken biraz da ailesi için sabır diliyorum. Çünkü sürekli uyanmak ve ağlayan çocuğa koşmak, onun bakımını sağlamak kesinlikle sabır işi. Seksen yaşında bir annem var. Beşinci bakıcısını sudan sebeplerle kovdu. Problemin bakıcılarda değil kendisinde olduğunu anlatmak imkânsız. Hayatla ilişkisi yemek içmekle sınırlı bir durumda olan annem için, bakıcısı etrafında oluşturduğu bu dramatik tablo hayati bir anlam taşıyor. Böylelikle güç ve iktidar ilişkilerindeki yerini alıyor, kendisini toplumsal alanda sınıyor, öfkeleniyor, kızıyor, ümit ediyor, hayatla bağlarını yeniden tazeliyor. Pozitif olarak yapamadığı katkıyı negatif yönden hiç olmazsa sorun olarak gerçekleştiriyor.

İnsan bebek olur, yaşlı olur. Hepimiz iyi ve kötü zamanları bir potansiyel olarak içimizde saklarız. Aile kurumu, bu farklı insanlık hallerini, piyasa şartları içinde değil moral değerlere dayalı olarak ve kesinlikle insan için o çok gerekli sevgi ve anlayışla düzenleyen bir kurum. Üstelik sadece bundan ibaret değil. Yukarıda belirtilen gizli özne gibi insan ebedi gençlik yanılsaması içinde bulunsa bile, “sosyal” bir varlık olarak, çıkara ve ihtiyaçlara dayalı nesnel ilişkilerin ötesinde içten dayanışmanın bağlarını arar. “Eşsiz kimliği ve varlığı” nedeniyle “en yakını olan ailesinin” maddi ve moral desteğini bekler. Kendilerini en yakından gördüğümüz, suretlerinde aynı zamanda kendi ömrümüzün izlerini takip ettiğimiz varlıklar, ailemize ait olanlar. Bir de elbette televizyon dizilerinde yakınlık temalı sahnelerdeki yakın plan çekim yüzlerde buna şahit oluyoruz. Ancak takdir edilmeli ki bu yüzler birer yanılsama, bunun dışında da kimseye bu ölçüde yakın olmayız.

Ailenin rolü, çocukluk ve yaşlılık dönemlerindeki şartları düzenlemekten öte bir ömür boyu özel bir ilişki üzerinden maddi ve ruhi dengeyi sağlama işidir. “Gönüllü birliktelik, ya da özgür ilişki” dediğimiz “yakınlıklardan” bu türden bir karşılıklılık üretilemez.

İnsanlık tarihini takip ettiğimizde, birçok kişisel ve toplumsal ilişkiyi anlamada anahtar ayrımlardan birisinin özel ve kamusal hayat ayrımı olduğunu görürüz. Arendt, Habermas, Sennett, Hegel, Kant, Marks… Birçok düşünür bu konuyu derinlemesine tartışmış. Genel kabul, modernleşme ile birlikte kamusal özel ayrımının sınırlarının daha açık bir şekilde çizildiği ve normların bu esasta güncellendiği. Geleneksel dünyada neredeyse her tür ilişki “özel ilişki” hükmünde. Ekonomik işletmeler aile işletmeleri ve “pazar kurallarına” göre değil, aile içi ilişkilerin değerlerine göre çalışıyor. Çalışma şartlarından ücretlendirmeye kadar çok esnek bir uygulama söz konusu. Çünkü sonuçta “onlar bir aile”. Kral ya da padişah da babaları, onlar da onun çocukları. Böylelikle siyasi otorite döver de sever de, her ne yaparsa onların iyiliği için yapar; olup bitenlere aklı ermeyen biz çocukların yapması gerekense onun şefkatine, adaletine ve cezalandırmasına kayıtsız şartsız rıza göstermek.

Modernlik bunu değiştirdi, tebaayı vatandaş, kralı hukuki otorite, primus inter pares yaptı. Sayısız pratiği, ilişki biçimini, anlayışı, bağları, normları modernlikle birlikte kamusal hayata ve onun nesnel kurallarına indirgeyen şartlar, eğilimler, öyle anlaşılıyor ki en azından kimilerince abartılı bir tarzda algılanmıyor. Bu kesimler, kamusal/özel sınırını dengeli bir yerde muhafaza etmek yerine tüm özel alanları kamusallığın kurallarıyla tahkim etme peşindeler. Dün kamusal hayat kendisini özel hayattan çekip çıkarırken, bugün sınırlarını alabildiğine genişleterek tüm alanları kendi kuralları üzerinden yeniden tanımlamalı (ya da kaderci bir iddiayla tanımlayacaktır) deniliyor. Kralı baba tahtından indiren insanoğlu şimdi babayı, anneyi, nihayet aileyi de özel hayatın eşsiz tahtından indirmenin ve bu alandaki kuralları piyasa şartlarına taşımanın peşinde. Aileyi kuran “özel alan değerleri” piyasa şartlarına tabi olduğunda, tıpkı Taylorist üretim modelinde olduğu gibi, çocuklar yatırım yapılan bir işletme gibi görülebilir, “en düşük maliyet en yüksek fayda” esasında çocuklar arasında bir seçme yapılabilir, verimsiz işletmelerin ise kapatılması düşünülebilir. Sadece çocuklar için değil eşler ve ebeveynler arasındaki ilişki de nesnel, rasyonel normlar üzerinde kurulmalı. Piyasa şartları neyi emrediyorsa ona göre davranmak, her zaman çıkarları kollamak, “fedakârlık, yardım, destek, dayanışma, ailenin üzerindeki o manevi hale” gibi uydurma ve rasyonel insanla bağdaşmayan yanılsamalardan da kurtulmak gerekiyor.

Ailenin son bulduğu, onun yerini rasyonel insanın çıkara dayalı tercihlerinin aldığı bir toplumsal yapı düşünebilir miyiz? Toplum çıkarları dikkate alır ancak sadece ona indirgenemez. Çıkarların mütekabiliyetinden öte bir denge ve istikrar haline yönelik sağduyu topluma hayat verir. Tüm özel alanların piyasa ilişkilerine teslim edildiği bir dünyada bırakın aileyi toplum bile mümkün değil.

Birileri çıkıp “Evet, aile ortadan kalkacak ama bu insani değerler de yok olacak anlamına gelmiyor. Yine vicdan, dayanışma, fedakârlık olabilir” gibi rüyalar görebilir. Ekonomik ilişkilerde olmayan kavramlar, acaba piyasa ilişkilerine teslim olmuş insan ilişiklerinde nasıl hayat bulacak? Antropoloji, bize kıt ekonomik şartlar içinde bulunan kimi kabilelerin, bir kutsal pratik olarak, üreticilikten düşmüş yaşlı ebeveynlerin öldürülmesine cevaz verdiğini anlatıyor. Bu, çocukların ebeveynlerine karşı son kutsal görevleri. Nesnel ilişkiler böyle, çıkarlar karşılanmadığında vahşet kutsalın kılığında geri dönüyor.

Aile elbette bir yanı insanın doğal köklerine, diğer yanı ise kültüre uzanan bir kurum. İstikrarsız içeriği dolayısıyla değişimlere uğruyor. Onu bütünüyle ortadan kaldırmak kolay olmasa da ona hayat veren değerleri zayıflatmak mümkün.“Bireyin özgürlüğü, gerçek çıkarlar ve nesnellik” gibi soyut ve istikrarsız bir kavram seti üzerinden aileyi yok etmeye çalışanlar, bunun muhtemel sonuçlarına ilişkin insanlık tarihinden ilham almalı ve bir kez daha düşünmeliler. Tüm insani ilişkilerin paraya tahvil edilebildiği ve pazar ilişkileri üzerinden mübadele edilebilir görüldüğü bir dünyanın, sadece ailenin değil “insaniliğin” de sonu olacağını belirtmek bir kehanet olmayacaktır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Aileye meydan okuma
« Posted on: 29 Mart 2024, 01:42:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Aileye meydan okuma rüya tabiri,Aileye meydan okuma mekke canlı, Aileye meydan okuma kabe canlı yayın, Aileye meydan okuma Üç boyutlu kuran oku Aileye meydan okuma kuran ı kerim, Aileye meydan okuma peygamber kıssaları,Aileye meydan okuma ilitam ders soruları, Aileye meydan okumaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes