> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Kitle iletişim araçları meselesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kitle iletişim araçları meselesi  (Okunma Sayısı 980 defa)
09 Temmuz 2012, 16:12:41
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 09 Temmuz 2012, 16:12:41 »



Kitle iletişim araçları meselesi
Naci BOSTANCI • 71. Sayı / TOPLUM


Kitle iletişim araçları (KİA) hayatımızın içinde. Teknolojileri, içerikleri, toplumsal ve politik ilişkilerde oynadıkları rollerle ilgili çok zengin bir repertuar mevcut. Burada o hususlara değinmeyeceğim. Onların eleştirel yanlarının varlığı mukabil bir chartist hareketi gerektirmiyor. İngiliz işçi sınıfının, yerini alan makinelere karşı giriştiği mücadele onlara başarı sağlamadı. Teknolojik gelişme, beraberinde getirdiği birçok sorunla birlikte yoluna devam ediyor. Daha önemlisi henüz en etkili olarak gördüğümüz televizyona ilişkin tüm hikâyeye vakıf olamamışken, onun ardından başka iletişim araçlarının ve mecralarının hiyerarşide daha yukarılara doğru tırmanması. Bunun en çarpıcı örneği de internet. Daha yakın zamanlara kadar televizyon haberciliği için bir yardımcı hizmetli rolünde olan internet, Wikileaks olayının da gösterdiği gibi, televizyondan rol çalmaya, onun yerini almaya başladı. Bu olayda internetten ne tür haber akacak, beklentisiyle davranan ve oradaki akışa göre haber yapan televizyonlar, hem gündemin gerisine düştüler hem de haber kaynağı olarak internete başvurmak zorunda kaldılar. Elbette henüz internet televizyon kadar etkili ve yaygın değil, aynı zamanda bir ölçüde interaktif yanları sebebiyle daha çok okuryazar kesimlere sesleniyor. Ancak tablo internetin önümüzdeki dönemde daha fazla hayatımıza gireceği, gerçek ve hayali hayatımızın yanında yarı gerçek yarı hayali siber bağlarla ayrıca bize bir ilişkiler ağı sunacağı istikametinde. Yeni teknolojilerle birlikte internetle ilişkiler zenginleşiyor, adeta her gün yeni bir işlev onun dünyasına ekleniyor.

‘Hayat problem çözmektir’
Popper, Hayat Problem Çözmektir diye bir kitap yazmıştı. Kitabın adı aslında bireyin, toplumların, toplumsal çevrelerin hayatla ilişkilerinde üstlenmeleri gereken konumu ifade ediyor. Evet, hayat problem çözmektir, KİA da buna dâhil. O teknolojilerle de ilişkilerimizi problem çözme mantığı üzerinden yürütmek durumundayız. Bu doğrultuda söylenecek her söze, geliştirilecek her öneriye “ama, fakat” şeklinde itirazlar bildirilebilir. Onlara karşı da yeni tezler geliştirmek, bu diyalektik ilişkiyi sürdürmek gerekiyor.

Maddi ve moral kaynakların dağıtım alanı olarak siyaset ve tayin edici kararların teşekkülü bakımından da iktidar ilişkileri her vakit problemli konulardı. Modernleşme yüksek nüfus, karmaşık toplumsal örgütlenme, yanlış bilinç anlamında ideolojik inşalar için “etkileyici araçlar” ile birlikte bu karmaşıklığı daha da artırdı. Diğer yandan ise temel hak ve hürriyetler konusunda alınan mesafe, demokrasinin klasik biçimlerinin de ötesinde katılımcılığa doğru evrilerek niteliğini artırması, sivil toplum örgütlenmeleri, küresel ölçekte teşekkül eden insani normlar, bunların takipçisi olacak ulus üstü örgütlenmeler olumlu gelişmeler. Kitle iletişim araçları insanların hayatında işgal ettikleri yer bakımından bu diyalektik ilişkinin her iki yanında çeşitli sonuçlar doğuruyor.

Öyle anlaşılıyor ki, bize düşen, bir yandan KİA için eleştirel düşüncelerin ifade ettiği dikkatleri yaygınlaştırmak, insanların medya okuryazarları haline gelebilmeleri için çaba göstermek. Son zamanlarda yaygınlaşmaya başladığı gibi, eğitim-öğretim hayatının bir parçası olarak bu medya okuryazarlığı uygulamasını örgütlemek. Diğer yandan ise KİA’nın toplumsal gerçekliği temsil edecek şekilde örgütlenmesinin yollarını zorlamak, özel yayıncılığın yanı sıra kamu yayıncılığı marifetiyle geniş bir temsile sahip bir “anlayış, okuma, çözümleme” biçimini medyanın dünyasına taşımak. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi iletişim alanını düzenlemek amacıyla oluşturulan üst kurullar da yayınların tekel haline gelmesinin önüne geçmeye, bu doğrultuda normlar ve kurallar belirlemeye çalışıyorlar. Demokratikleşme güçlendikçe, kamu yayıncılığının temsil edici referans çerçevesi genişliyor, toplumsal kesimler daha kapsayıcı bir yaklaşımla bu alanda temsil ediliyorlar. Mahalli basın, kendi gerçek çevresinin “haberlerini, olaylarını” öğrenme arzusu ve toplumsal talebi istikametinde güç kazanıyor. Küreselleşmeyle birlikte telaffuz edilen küre-yerelleşme bu süreci destekliyor. Haberciliğin ilişkili olduğu hukuki düzenlemeler, çeşitli toplumsal değerler dikkate alınarak güncelleniyor, emsal kararlar çıkıyor, bu alanda hukuki normlar oluşuyor.

Basın, siyaset ve etik
Belki bunların yanında tartışmaya açılması gereken yeni bir alan, basın meslek ilkeleri olarak adlandırılan on altı ilkenin sürekli olumsuzlayan, gazeteciyi kaçınılması gereken ödevlerle donatan kriterlerini yeni baştan düşünmek olabilir. Gazeteci sadece “yapmaması” gereken ödevleri olan kişi midir, yoksa aynı zamanda üstlendiği kamusal rol dolayısıyla “yapması gereken” ödevleri de var mıdır? Basın yayın organlarının arkasındaki sermaye, toplumsal hiyerarşide işgal ettikleri yer, ideolojik konumları vs. düşünüldüğünde bu tür bir ödevlendirmenin gerçekçi olamayacağı üzerine görüşler ileri sürülebilir. Ya da bu ödevlendirmenin sınırlarının nereden geçeceği konusu ciddi tartışmalar çıkarabilir. Tıpkı ilişkili olduğu hukuki içtihat, tarih içinde yaşadığı dönüşüm gibi, bu konuda da süreç tayin edici olacak. Önemli olan bu sürecin içine pozitif ödevlendirmeyi de bir anlayış olarak eklemek, bunların ne ölçüde yerine getirildiğine dair bir takip yapmak. Bir dönem Türkiye’de RTÜK’ün özel televizyon yayıncılığına bir zorunluluk olarak kültür programlarını getirdiğinde, gece geç vakitlerde, izleyicilerin en az olduğu, reklamlar bakımından değerinin çok düştüğü kuşaklarda bu tür yayınlar yapıldığını biliyoruz. Ancak burada amaç, KİA çevreleri kadar doğrudan kamuoyunun kendisidir ve ona “yayıncılığın ne olduğu”na ilişkin bir kavrayış sunmaktır. Kamuoyu bu konuda, tıpkı şehir hayatı için karşılıklı saygıyı ve birarada yaşamayı sağlayan civitasın yani yurttaşlığın oluşması gibi, bir yayıncılık civitasının normlarından haberdar olursa, yayıncıların o çok hassas oldukları “izleyiciler” olarak tayin edici rollerini bu normlar istikametinde kullanabilirlerse, o zaman adil, dengeli, tutarlı bir toplam yayıncılık için daha ümitvar olabiliriz.

Siyasetçi ise, KİA’nın potansiyelini ancak insanlık tarihine eşlik eden ahlâki normlara dikkat ederek iktidar ilişkilerinin bir unsuru olarak kullanırsa, fair play esaslı bir siyasal mücadeleye katkı sağlar. Kuralsızlık, kışkırtıcılık, manipülasyon siyasi mücadelenin başat referansları haline gelirse, belki ilk evrede ilgili çevrelere çıkar sağlayan bir durum oluşabilir fakat orta ve uzun vadede onlar da dahil herkes için olumsuz bir dünyanın teşekkülüne zemin hazırlar. Kurallı toplumun son tahlilde herkesin yararına niteliği hesaba katılmalı, hukuki metinlerden öte geleneklerin oluşması desteklenmeli.

İngiltere’de siyasal bilimler öğrenimi gören bir yabancı öğrenci, İngiliz siyasi geleneğine ilişkin olarak, seçimlerden en çok oyu alan parti başkanının Kraliçe tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilmesine ilişkin bir soru sorar. Yasalarda yazılı olmayan bu görevlendirme konusunda Kraliçe farklı davranırsa, daha az oy alan bir parti başkanını hükümeti kurmakla görevlendirirse ne olacaktır? Soruyu anlayamadığı için birkaç kez tekrar ettiren öğretim üyesi, sonunda, eğer İngiltere’de yaşanıyor olsaydı, böyle bir soru sorulmazdı, çünkü baştan beri geleneğin bu şekilde oluştuğu başka bir düşüncenin kimsenin aklına gelmediğini ifade eder. “Şeytanın avukatlığı”nı yaparak hukuki düzenlemeler gerçekleştirmenin sınırı yok. Bir noktadan sonra şeytanın avukatlığına ihtiyaç duyulmayan toplumsal düzen kurulmalı, siyasetçiler, entelektüeller, ekonomik elitler, böyle bir toplumun sadece ahlâk gerektirdiği için değil aynı zamanda kendi çıkarlarına olduğu için kurulmasına destek vermeliler.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kitle iletişim araçları meselesi
« Posted on: 29 Mart 2024, 00:37:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kitle iletişim araçları meselesi rüya tabiri,Kitle iletişim araçları meselesi mekke canlı, Kitle iletişim araçları meselesi kabe canlı yayın, Kitle iletişim araçları meselesi Üç boyutlu kuran oku Kitle iletişim araçları meselesi kuran ı kerim, Kitle iletişim araçları meselesi peygamber kıssaları,Kitle iletişim araçları meselesi ilitam ders soruları, Kitle iletişim araçları meselesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes