> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > İstanbul’un yangın kuleleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İstanbul’un yangın kuleleri  (Okunma Sayısı 1030 defa)
09 Temmuz 2012, 16:38:37
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 09 Temmuz 2012, 16:38:37 »



İstanbul’un yangın kuleleri
Önder KAYA • 71. Sayı / DİĞER YAZILAR


İstanbul, tarih içinde en büyük zararı yaşadığı yangınlardan ve şehrin dokusuna zarar veren belediyecilerden gördü. Hangisinin en büyük yıkıma yol açtığı tartışmalı bir konu. Malum olduğu üzere İstanbul, tarih içinde deprem ve yangın felaketlerine sıklıkla maruz kalmış bir şehir. Bundan dolayı da Osmanlı devrinde hem bölgede taş bulmanın zorluğu ve ahşabın ucuzluğu, hem de depreme karşı bir tedbir olması açısından, ahşap konutlar tercih edilir olmuştu. Ancak bu durum, İstanbul’un meşhur poyrazının da etkisiyle çıkan yangınların, daha büyük tahribata yol açmasına sebebiyet vermişti. Yine de deprem, yangına göre çok daha korkutucu kabul edilen bir afetti. Zira yangındaki can kaybı, depreme göre yok denecek kadar azdı. Belki de bundan dolayı ünlü şair Keçecizade İzzet Molla kaleme aldığı bir şiirinde “Yarabbi sen bize hareket-i arz felaketi verme, bize alıştığımız yangın afeti kâfî” der.

Yetkililer yangının yol açığı yıkımın ortadan kaldırılmasında, önceden haberdar olmanın önemini anlamış ve bu amaçla da ya Galata Kulesi örneğinde olduğu gibi bazı eski yapıları yangın gözetleme işine tahsis etme yoluna gitmiş, ya da Bayezid ve İcadiye yangın kuleleri örneklerinde olduğu üzere bu amaçla yeni binalar vücuda getirmişlerdi. Bazen de bir takım yapılar yangın gözetleme işine tahsis edilmişti. Mesela bir dönem Süleymaniye Camii’nin minarelerinden teki, Davut Paşa ve Selimiye kışlalarındaki kuleler bu amaca hizmet etmişlerdi.
Şehrin ana yangın gözetleme kuleleri olarak kullanılan Galata, Bayezid ve İcadiye kuleleri birbirini tamamlar nitelikte yapılardı. Örneğin Eyüp tarafı en iyi Galata Kulesi’nden görülürken, Yedikule, Aksaray ve Bebek’e kadar olan Boğaz’ın Rumeli Sahili, Bayezid Kulesi’nden rahatlıkla gözlenebiliyordu. İcadiye Kulesi ise, hem nüfusu 19. yüzyıldan itibaren gittikçe kalabalıklaşan Anadolu yakasını hem de Bebek ve Arnavutköy’ün yukarı kesimlerini gözetleme açısından biçilmiş kaftandı.

Galata Kulesi
İstanbul’da yangın kulesi denilince akla ilkin Galata Kulesi ve Galata Kulesi denilince de Cenevizliler gelir. Zira İstanbul siluetinin bu görkemli yapısını, söz konusu topluluğa borçluyuz. Bilindiği üzere 10. yüzyıldan itibaren Bizans deniz gücünün zayıflamasına paralel olarak İtalyan şehir devletleri, İstanbul üzerindeki etkinliklerini arttırmışlar ve Eminönü çevresinde bir takım ticari merkezler kurmuşlardı. Bunlar arasında yer alan Pisa, Amalfi, Ceneviz, Venedik gibi şehir devletlerinden, ilerleyen zamanlarda sadece son ikisi İstanbul için kıyasıya bir rekabete giriştiler. 1204’te IV. Haçlı Seferi’nin organizatörü olan Venedik, Ceneviz’in önüne geçerek şehirde mutlak bir üstünlük temin etti. Ancak Bizanslıların 1261’de başkentlerini geri almasıyla Ceneviz’in talihi döndü. Bu tarihten itibaren Bizanslılar, Venediklilere karşı bir müttefik olarak gördükleri Cenevizliler’e, Galata kıyısında bir yerleşke tahsis ettiler. Ancak bu yerleşkenin etrafının tahkim edilmemesini şart koştular. Bununla birlikte Cenevizliler, gerek ilerleyen yıllarda Bizans’ın içine düştüğü buhranlı devrelerden istifade ile ve gerekse de bazı dönemlerde yerleşkelerinin Venedikliler ve Katalanlar tarafından yağmalanmasını gerekçe göstererek, Galata’daki yaşam sahalarının etrafını tahkim etmeye başladılar. 14. yüzyıl ortalarında ise bu tahkimatın bir parçası olarak Bizanslıların “Büyük Burç”, Cenevizlilerin ise “İsa kulesi” dedikleri Galata Kulesi inşa olundu. Kule, hem Marmara denizi ve Boğaz cihetine, hem de Haliç istikametine olan hâkim yapısı ile bir denetleme merkezi vazifesi görüyordu. Ayrıca bu sayede Bizans başkentinde olan bitenler de gözlemlenebiliyordu.

1453’te İstanbul’un Osmanlılarca fethinden sonra Galata, Fatih Sultan Mehmed’e sulhen teslim olmuştu. Padişah, hâkimiyet nişanesi olarak Galata surlarının bir kısmını ortadan kaldırtırken, bir rivayete göre Galata Kulesi’nin de yaklaşık 8 metrelik kısmını yıktırmıştı. Ancak kule, muhtemelen Osmanlılar zamanında da benzer bir amaç için kullanılmaya devam etmişti. Zira 1509’da bütün İstanbul’da ciddi bir yıkıma sebebiyet veren ve halk arasında “Küçük Kıyamet” diye adlandırılan depremin akabinde onarım gören yapılar arasında Galata Kulesi de bulunuyordu. 16. yüzyıla gelindiğinde ise kule, önce tersanede çalışan kölelerin kaldığı bir zindan, sonra da tersanenin gemi levazım ambarı olarak hizmet vermişti. Lale Devri’nden itibaren de yangın gözlem kulesi olarak kullanıldı. Bu tarihte kuleye yerleştirilen bir gözcü ekibi, çıkan yangını kös vurmak suretiyle duyurmakla vazifeliydi.

Kaderin garip bir cilvesi olarak yangın gözlemevi olarak kullanılan kule, ilerleyen yıllarda iki büyük yangın geçirdi. Sultan III. Selim’in saltanat devresi içinde 1794’te yanan bina, kısa bir süre sonra tamir olundu. Bu tamirden bir süre sonra kulenin en üst katında bir de kahvehane oluşturuldu. Zira mekân, İstanbul’un en manzaralı noktalarından biri konumundaydı. Yapılanların üzerinden yarım asır geçmeden yapı, Sultan II. Mahmud saltanat devresine denk gelen 1831 yılında bir kez daha yandı. II. Mahmud, kuleyi yeniden tamir ettirirken, en üst katın şeklini değiştirerek on dört pencereli yeni bir oda yaptırmış ve bu odanın dışındaki alanı da çepeçevre demir parmaklıklar taktırarak bir seyirgâh haline getirtmişti. Nitekim bu özelliğinin de etkisiyle Galata Kulesi sonraki yıllarda seyyahların sıklıkla uğradıkları mekânlardan biri haline gelecekti. Yine onun zamanında Galata Kulesi’nin tepesine kurşun kaplı sivri bir külah yerleştirildi.

Kule en önemli dönüşümlerden birini İstanbul’un batılı anlamdaki ilk belediye teşkilatı olarak kurulan 6. Daire’nin 1864’teki imar faaliyetleri sırasında yaşadı. Bu tarihte kulenin avlusuyla, kıyı bölgelerine inen sur duvarları ortadan kaldırıldı ve yapı tarihsel kimliğinden bir yerde soyutlandı. Bu tarihten sonra Galata Mevlevihanesi ile bir bütünlük sergileyen etrafındaki mezar alanı da peyderpey yok edildi ve alana Avrupaî tarzda apartmanlar dikildi. Mezar alanının bir kolu Tepebaşı üzerinden Kasımpaşa’ya, diğer kolu ise Tophane’ye uzanıyordu. Galata Kulesi, cumhuriyet döneminde de tadilata uğradı. 1964’te belediye eli ile başlayan onarım, 1967’de sonuçlandı.

Bayezid Yangın Kulesi
Bayezid yangın kulesinin tarihçesi 18. yüzyıla kadar uzanıyor. Bu yüzyılın ortalarında Küçükpazar semtinde meydana gelen yangın, vaktinde görülemediği ve erken müdahale edilemediği için rüzgârın da etkisiyle kısa sürede büyümüştü. Alevler bir süre sonra Süleymaniye’ye uzanmış ve Yeniçeri Ağası’nın konutu olan Ağakapısı da alevlere teslim olmuştu. Söz konusu yangın sonrasında İstanbul’da ilk kez bir yangın kulesinin yapımına girişildi. Ancak hemen belirtelim ki yukarıda ifade olunduğu üzere Galata Kulesi 1717’den beri bu işe tahsis edilmiş olup, şehrin muhtelif yerlerinde çıkan yangınlar kös vurulması suretiyle ilgili kişi ve yerlere haber edilirdi. Lakin Süleymaniye civarındaki bu kule, sırf yangın gözlemlemek amacıyla inşa olunan ilk yapıydı. Süleymaniye’deki Ağakapısı’nın geniş avlusunda inşa olunan kulenin içine, Vezneciler semtinde bulunan Acemioğlanlar ocağından getirtilen yaklaşık 25 nefer konularak, yangınların zamanında bildirilmesi işi ile vazifelendirildiler. Kulenin üst tarafındaki gözetleme köşküne yerleştirilen bu delikanlılara zamanla, “Köşklü” denilmeye başlandı. Kulenin yeri konusunda ise Süheyl Ünver, kaleme aldığı bir makalesinde “bugünkü İstanbul müftülük binasının yerinde idi” şeklinde bir ifade kullanıyor.

Köşklüler nöbet sistemi ile geceli gündüzlü çalışırdı. Köşklülerin öncelikli işi çıkan yangını anında yetkilere ve halka duyurmaktı. Bu nedenle köşklülerin iriyarı, hızlı ve çevik kişilerden seçilmesi zorunluluktu. Yeniçeri Ocağı kaldırıldıkta sonra köşklü denilen zümre daha ziyade Kazdağlı, Alanyalı ve Bozkırlı gençlerden seçilir oldu. II. Meşrutiyet ilan olunana kadar İstanbul’un üç önemli yangın kulesinden Galata’da 18, Bayezid’de 30 ve İcadiye’de 3 köşklü görev alırdı. Köşklülerin ellerinde “harbe” ya da “harbi” denilen mızrak benzeri bir değnek olurdu. Bunlar koşarak yangın mahallini durumdan haberdar ederler ve gerekli tedbirlerin alınmasını temin ederlerdi. Köşklülerin yoluna çıkıp da “yangın nerede” diye sorulmaz, sorulsa da cevap alınmazdı. Çoğu zaman köşklü ya haberi vermesi gereken yere doğru duraksamadan koşusuna devam eder, ya da soran kişiye okkalı bir küfür savururdu. Ancak Süheyl Ünver, çocukluk anılarından hareketle, usul erkân bilenlerin köşklülere “Uğurlar olsun” dediğini, bunun üzerine de çoğu zaman köşklülerin “eyvallah” dedikten sonra yangın yerini söylediğini ifade eder. Köşklülerin gündüz vakti muhatabı ilgili yerlerdeki idareciler, gece vakti ise mahalle bekçileri idi. Geceleri koşarken ellerinde akordeon şekilli bir fener de bulunurdu. Bu haber verme şekli II. Meşrutiyet devrinden sonra telefonların yaygınlaşmaya başlaması ile tarihe karıştı.

Biz yine kulemizin tarihçesine dönelim. İnşa edilen kule ahşap olduğundan kaderin garip bir cilvesi ile 1774’teki Cibali yangınında alevlere teslim oldu. Yangın sonrasında Ağa kapısı yeniden inşa olunurken, yangın kulesi de yine ahşap olarak yeniden dikildi. Bu seferki kulenin sonunu ise yangın değil, II. Mahmut getirecekti. Sultan II. Mahmut, 1826’da yeniçeri ocağını kaldırırken, tıpkı Mehter takımı gibi bu ocağa bağlı olan tulumbacı ocağının faaliyetlerine de son verdi. Ocağın idarecisi konumundaki Yeniçeri Ağasının mekânı olan Ağa kapısı da, “Şeyhülislamlık kapısı” haline getirildi. Ahşap yangın kulesi de yıktırıldı.
Ancak yangın kulesi yıktırılsa da, tulumbacı ocağı lağvedilse de İstanbul’un yangınları devam etti. Sultan, ocağı kaldırırken, eski sarayın bulunduğu Bayezid meydanındaki araziyi de açtırmış ve bu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İstanbul’un yangın kuleleri
« Posted on: 26 Nisan 2024, 11:45:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İstanbul’un yangın kuleleri rüya tabiri,İstanbul’un yangın kuleleri mekke canlı, İstanbul’un yangın kuleleri kabe canlı yayın, İstanbul’un yangın kuleleri Üç boyutlu kuran oku İstanbul’un yangın kuleleri kuran ı kerim, İstanbul’un yangın kuleleri peygamber kıssaları,İstanbul’un yangın kuleleri ilitam ders soruları, İstanbul’un yangın kuleleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes