İstanbul 29. kez sinemaya kucak açıyor

İstanbul 29. kez sinemaya kucak açıyor

Ahmet TERZİOĞLU • 62. Sayı / SİNEMA

Her yıl olduğu gibi bu yıl da, festivalin açılış töreninde Sinema Onur Ödülleri yeni sahiplerini bulacak. Ödülü bu yıl yönetmen Feyzi Tuna, oyuncu Kadir İnanır ve kurgucu Mevlüt Koçak alacak. 2 Nisan akşamı yapılacak açılış töreninde ödülleri takdim edilecek sanatçılardan Feyzi Tuna'nın Kuyucaklı Yusuf adlı filminin gösterimi de gerçekleştirilecek. Kadir İnanır'ın rol aldığı Selvi Boylum Al Yazmalım ise “Özel Gösterim: Türk Klasikleri Yeniden” başlığı kapsamında, filmin restore edilmiş kopyasıyla izleyenlerle buluşacak.

Ayrıca “Joseph Losey: Sınıf ve Güç” başlığı altında, Losey'nin 40 yıla yakın süren ilginç sinema kariyerinden sinema yazarı Fatih Özgüven'in seçtiği filmler de festival programında yer alıyor.
Bu yıl sinema dünyasının önemli kayıpları için de festival kapsamında bir bölüm düşünülmüş: “Anılarına” başlığını taşıyan bölümde Eric Rohmer, Ahmet Uluçay, Zeki Ökten ve Halit Refiğ birer filmleriyle anılacak.

Gözden kaçırılmaması gereken diğer birkaç festival başlığı ise şöyle: “Büyüleyici İsyancılar: Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan Bağımsız Sinemacılar Seçkisi”, “Genç Ustalar, Şair Vakanüvis ve İsyancı: Elia Suleiman”, “İstanbul: İçeriden ve Dışarıdan”. Ayrıca SİYAD üyelerince 1980'den 2010'a kadar çekilen “ilk filmler” arasından yapılan bir değerlendirmeyle belirlenen son 30 yılın en iyi başlangıçları, “İyi Bir Başlangıç” başlığı altında 5 filmi sinemaseverlerle buluşturacak. Jane Campion, Michael Haneke, Quentin Tarantino, Coen Kardeşler ve Lars von Trier'in ilk filmlerinin yer aldığı bölümde, SİYAD üyesi sinema yazarları tarafından filmler öncesinde sunumlar da gerçekleştirilecek.

Festivalin Altın Lale Ulusal Yarışma Jürisi başkanlığını bu yıl, yönetmen Yeşim Ustaoğlu üstleniyor. Bal, Vavien, Kosmos, Kıskanmak gibi önemli filmlerin yer aldığı yarışma, büyük bir rekabete sahne olacak.

18 Nisan akşamı Oliver Stone'un yönettiği, 2010 yapımı Borsa: Para Asla Uyumaz gösterimi ile festivalin kapanışı yapılacak.

Ayrıntılar için: http://www.iksv.org/film/program.asp

Oscar neticeleri

82. Oscar Ödül Töreni’ne damgasını Kathryn Bigelow ve filmi Ölümcül Tuzak (The Hurt Locker) vurdu. Aday olduğu dokuz kategorinin altısını kazanan Ölümcül Tuzak, tipik bir Oscar töreni yaşamamıza vesile oldu. Diğer pek çok ödül gibi, ama onlardan her zaman biraz daha fazla politik (Ölümcül Tuzak’ın muhteviyatı) ve ekonomik (James Cameron ve Kathryn Bigelow’un filmlerinin 9’ar ödül adaylıkları ile rakip olmaları, daha önce hiçbir kadın yönetmenin Oscar almamış olması) bir yöne sahip olan Oscar, Akademi’nin bu yılki tercihleriyle de çok fazla şaşırtmadı. Daha önce hiçbir kadın yönetmenin Oscar almamış olması sorunu, Bigelow’un ve filminin ödüle boğulmasıyla bertaraf edilirken, Amerikan eşitlik ve demokrasi algısı\yanılgısı bir kez daha kendisini yeniden üretti. Bigelow’un filmografisinde oldukça sıradan ve politik anlamda yavan bir yeri olan The Hurt Locker’ın ödüle boğulmasının yanı sıra, oldukça sıradan oyunculuk performanslarının ödüle layık görülmesi, Oscar’ın kırmızı halı kısmını saatlerce tartışan medya mensuplarını ve sinemaseverleri çok da rahatsız etmişe benzemiyor.

Alkazar'dan veda

28 Şubat 1994 tarihinde yönetmenliğini Claude Berri'nin yaptığı Germinal (1993) ile açılışı yapılan Alkazar Sineması, içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle 1 Mart'ta, son seanslarında yer alan Nick Hornby'nin senaryosunu yazdığı An Education (2009) ile izleyicilerine veda etti.

1994 yılında hem fiziksel hem de anlayış olarak bütünüyle yenilenerek hizmete giren Alkazar sineması, İstanbullu sinemaseverlerin vizyonda yer bulamayan filmleri izleyebildikleri ve entelektüel anlamda Beyoğlu ve Emek sinemasıyla birlikte soluk alabildikleri az sayıdaki duraklardan biriydi. Ancak sinemaların giderek her şeyi kapsayan kompleksler halini alan alışveriş merkezlerine entegre mekânlara dönüşmeleri ve bu mekanlara dahil olan sinemaların çok sayıdaki salonlarıyla vizyon filmlerine ağırlık vererek rekabeti üst düzeye taşımalarıyla, Alkazar gibi gösterecekleri filmlerin niteliklerini ön planda tutan sinemaların rekabet gücü giderek zayıflamıştı.

Mevcut piyasa sorunlarına ek olarak, Alkazar gibi sinematek tutumuna sahip sinemaların Kültür Bakanlığı tarafından bütünüyle ticari amaçlarla kurulan sinemalarla bir tutularak, eğlence vergisi gibi ek yükümlülüklerin altında ezilmeleri neticesinde, Alkazar ve az sayıdaki muadilleri ya yıllar içerisinde pes ettiler ya da her geçen gün biraz daha pes etmeye yaklaşıyorlar.

Adalet Dinamit'in kaleme aldığı bir veda metniyle son sözlerini ve sıkıntılarını dile getiren Alkazar Sineması yönetimi, mudavimlerine, "Alkazar sineması, çok uzun bir zamandan beri sınırlı sayıdaki izleyicisinin film izlemek için ödediği bilet satış geliri ile yetinmek zorundaydı. Kendileri de birer Alkazar sevdalısı olan Alkazar sinemasının işletmecileri, son yıllarda bu işletmeyi yaşatmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar, maddi ve manevi her türlü özveride bulundular, ama işte buraya kadar… " cümleleriyle veda etti.

Ticari değerleri her şeyin üzerine koyan piyasa koşullarının yanı sıra, merkezî ve yerel yönetimlerin sinemaseverleri Alkazar Sineması gibi alternatiflerden yoksun bırakarak, 'sinemayı' endüstrinin popüler ürünlerine indirgemelerine seyirci kalan Kültür Bakanlığı'nın sinemaya bakış açısını revize ederek kapalı olan Emek, izleyicilerine veda eden Alkazar ve büyük ekonomik zorluklar içerisinde kıvranan Beyoğlu Sineması'nı, sinemaseverlere yalnızca koltuk konforu vaat eden sinema salonlarından ayırması gerekirdi.

Sinema Kitaplığı

Seçil Büker, Y. Gürhan Topçu
Sinema: Tarih-Kuram-Eleştiri
Kırmızı Kedi, 2010, 395 s.

Seçil Büker ve Y. Gürhan Topçu’nun birlikte kaleme aldıkları Sinema: Tarih-Kuram-Eleştiri, iki ana bölümden oluşuyor. Kitabın ilk bölümü sinema tarihine, kuram ve ideoloji bağlantısına, görsel biçem ve alımlama türlerine yer verirken, kitabın ikinci bölümü ise psikanalitik, feminist ve tür filmi eleştirilerine yaslanan okumaların bulunduğu, temel amacı eleştiri 'kurumu' olan bir bölüm. Tarihsel, kuramsal ve eleştirel perspektiflerden sinemaya farklı bakış açıları sunan kitap, sinemaseverleri bir filmi izlemenin ötesine geçebilmek için gereken ilk adımı atmaya heveslendirebilecek türde.

Vizyonda öne çıkanlar

Kosmos

Gösterim tarihi uzun zamandır sinemaseverler tarafından merakla beklenen Kosmos (2009), Reha Erdem'in Hayat Var (2008) ile beklentileri taşıdığı nokta göz önünde bulundurulduğu takdirde hayal kırıklıklarına neden olmak gibi büyük bir risk ile karşı karşıya. Ancak filmin Altın Portakal sonrasında aldığı eleştiriler, Kosmos'un her Reha Erdem filmi gibi beklentileri karşılamakla kalmayıp, bir sonraki filme dair yeni beklentileri de izleyicilerin sırtına yükleyeceği yönünde. Dünya prömiyeri Berlin Film Festivali'nde gerçekleştirilen Kosmos, 16 Nisan'da uzun süren bekleyişe son noktayı koyacak.

Dr. Parnassus

Terry Gilliam’ın tamamlanması yılan hikâyesine dönen projesi Dr. Parnassus (The Imaginarium of Dr. Parnassus), sonunda izleyicileriyle buluşuyor. Gilliam’ın karmaşık evreninin son ürünü olan film, Gilliam’a ait tüm unsurları içerisinde barındırıyor: kaos, anomaliler ve yaşadığımız dünyaya ait olmayan karakterler… Terry Gilliam’ın nevi şahsına münhasır eserlerinden biri olan Dr. Parnassus, yine de Gilliam’ın daha önceki filmlerinin belirlediği çıtanın üzerine çok fazla çıkamıyor.

Beş Şehir

Türkiye’deki hâkim sinema algısının oldukça dışında yer alan ve kategorize etmesi güç yapıya sahip filmleriyle farklı bir duruş ortaya koyan Onur Ünlü, geçtiğimiz yıl Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’ne layık görülen Beş Şehir’iyle yeninden karşımızda. 9 Nisan’da vizyona girecek olan Beş Şehir, Onur Ünlü’nün filmografisinin en güçlü filmi olarak değerlendiriliyor.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın