๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 06 Haziran 2012, 11:16:38



Konu Başlığı: İmaj ve Söz Medeniyetleri
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 06 Haziran 2012, 11:16:38
İmaj ve Söz Medeniyetleri
Alper Çeker • 55. Sayı / DİĞER YAZILAR


Dava adlı çizgi romanın, Dava adlı romanla bir ilgisi yok. Zira çizgi roman bir “imaj”, roman ise “söz”dür. Dolayısıyla bu çizgi romanın gördüğü ilginin, ülkemizde edebi eserlerin okunma oranı ile ilgili istatistiklere bir katkısı olmayacağı gibi, toplumumuza ait söz medeniyetinin, yavaş yavaş imaj medeniyeti ile yer değiştirmesine katkıda bulunacağı da bir gerçek.

Dilbilimin temel ayrımlarından biri de, dil ve söz karşıtlığıdır. İnsan, kuralları ve sözcük dağarcığı önceden belirlenmiş bir dile doğar. Bu tarafı ile dil bellektir ve toplumsaldır. Buna karşılık söz, birey tarafından üretilir ve özgündür. Örneğin Türkçe bir dildir, buna karşılık Tutunamayanlar (Oğuz Atay) sözdür.

Yıllar önce Hüsamettin Arslan, Doğu ve Batı arasındaki bu temel farklardan birine dikkatimi çekmişti: Batı, bir imaj medeniyetine sahipken, Doğu, söz medeniyetine sahiptir.

Kur’an konusundaki araştırmaların yoğunluğu, Araplar arasındaki sözlü gelenek hakkında geniş bir bilgi birikiminin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Hasan Hanefî, İslâmî İlimlere Giriş (çev. Muharrem Tan) adlı kitabında Kur’an indiği sırada Araplar arasında okuma yazma oranının düşük olduğunu ve Arapların esas olarak hafızaya güvendiğini yazar. Araplar yazıyı hiçbir zaman “bir koruma ve kaydetme biçimi olarak” kullanmamışlardır. “Gelenekleri ve önemli günleriyle ilgili bilgiler, şiir ve kasideler hep sözlü olarak aktarılmaktaydı.”

Nihad M. Çetin de, Eski Arap Şiiri adlı kitabının bir bölümünü ravilere ayırmıştır: “Eski şairlerin hususi bir ravisi hatta bazen ravileri vardı. Şaire refakat eden ravi onun şiirlerini ezberler ve icabında inşad ederdi. Bu ravilik mesleği şiir sanatının ananevi mektebi mahiyetindeydi. Nitekim bu ravilerin birçoğu, zamanla nesillerinin belli başlı şairleri arasına katılmış ve onlar da bazı müstakbel sanatkârları yanlarında ravi olarak taşımışlardır.”

Sözlü geleneğin Türklerin de içinde bulunduğu pek çok Doğulu kavim için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Genellikle yazı, bilindiği halde tercih edilmemiştir. Yakın zamana kadar müzik besteleri bile yazmak yerine meşk etmek yoluyla bir sonraki kuşağa aktarılmıştır. Uygur Türkleri’nin kitap süslemek amacıyla geliştirdiği minyatür sanatı da, tasvir değil temsil işlevini görür. Minyatürde figürü doğadaki halinden farklı, soyutlanmış bir biçimde görürüz. Yani minyatür, şeylerin birebir imajı değildir.

Buna karşılık Batı’da plastik sanatlar, perspektif içerir ve doğayı birebir taklit etmeyi amaçlar. Bu yüzden tasvirler zaman zaman şeylerle denk sayılmış, hatta onların yerine geçmiştir. Kutsal kişilerin tasviri olan ikonalar fetişe dönüşmüş, birer tapınma nesnesi olmuştur.

Fransız bir rahip olan Jacques Ellul, Sözün Düşüşü (çev. Hüsamettin Arslan) adlı kitabında, imajların Batı’yı istilasını şöyle eleştirir: “Gerçekte, kutsal kitabın vahyi, görsel her şeye temelden uzaktır… Tanrı’yla biricik mümkün ilişki, söze dayanır ve başka hiçbir şeye dayanmaz. Söz, yukarda kaydetmiş bulunduğumuz bütün çağrışımları içerir; aşkı, özgürlüğü, öteki kişinin kendisinin de bilinçlendirilmesini, sözle ilişkili her şeyi ve görmeyle ilişkili hiçbir şeyi.”

Kafka’nın Dava adlı romanı, yazımızın başında belirttiğimiz ayrıma göre sözdür. Dava, bir edebi eser olarak bireyseldir, özgündür ve hatta büyük bir edebi eser olmasını ona bu biricikliği sağlamaktadır. Buna karşılık son günlerde ülkemizde yayımlanan Dava adlı çizgi roman, söz değil, bir imajdır.

Söz, anlaşılmayı bekler; bu nedenle de yorumlanır. Bazen söz bize bir anlam iletir, bazen de biz söze bir anlam giydiririz. Şiirler, öyküler, romanlar her okuyanı farklı bir dünyaya götüren açık, daha doğrusu okuyucusu tarafından tamamlanan metinlerdir. Ama imajlarla insan arasında böyle bir ilişki yoktur. İmaj, siz ona baktığınızda çoktan bitmiş, çizilmiş ya da yontulmuştur.

Dava adlı çizgi romanın, Dava adlı romanla bir ilgisi yoktur. Dolayısıyla bu çizgi romanın gördüğü ilginin, ülkemizde edebi eserlerin okunma oranı ile ilgili istatistiklere de bir katkısı olmayacaktır. Ancak bu çizgi romanın toplumumuza ait söz medeniyetinin, yavaş yavaş imaj medeniyeti ile yer değiştirmesine katkıda bulunacağı bir gerçektir.