Haberdar

HABERDAR

İbrahim BARAN • 47. Sayı / HABERDAR

BAYKAL’DAN YENİ AÇILIM PROJESİ

Uzun yıllardır başörtüsü yasağını ciddiyetle savunan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal önemli bir adım attı. Partisine çarşaflı ve başörtülü bayanları kabul eden Baykal, CHP’nin statükocu tavrını değiştirmeye yönelik ilginç bir manevraya girişti. CHP, böyle bir adım atarak toplumum önemli bir kesiminin nezdindeki olumsuz görüntüsünü değiştirmeye çalışıyor belki de. Baykal’ın bu tavrı parti içinde ve dışında değişik şekillerde yorumlandı. CHP’li bazı kurmaylar gerçekleştirilmeye çalışılan şeyin partinin ilkelerine aykırı, kabul edilemez bir söylem olduğunu ifade ediyor. Bu tür aykırı seslere karşı Baykal, toplumu mevcut değerleriyle kabul etmek gerektiği yolunda beyanatlar verdi. Meseleye hariçten bakan kimilerine göre ise Baykal’ın bu tavrı yaklaşan yerel seçimler öncesi siyaseten yapılan bir gösteriden ibaret. CHP Genel Başkanı bu şekilde davranarak yerel seçimlerde toplumda muhafazakârların da oylarına talip oluyor. Kimilerine göre ise Baykal artık toplumdan bağımsız bir siyaset anlayışıyla yol alınamayacağını fark etti ve zihniyet değişikliğine ihtiyaç duydu. Baykal’ın bu girişimini, 1970’lerde seçim meydanlarında “Ortanın solu, Muhammed’in yolu” sloganını atarak oy toplayan Bülent Ecevit’in 1998’de meclise başörtüsü ile giren milletvekiline “biri şu kadına haddini bildirsin” diye bağırmasına benzetenler de az değil. Onlara göre Baykal, Ecevit kadar tahammül edemeyecek bir takım değişikliklere. Niyeti ne olursa olsun, CHP’nin bu açılımı ve Baykalı’ın kimi konuşmaları Türk siyasetinde bazı konularda yumaşamanın yaşanabileceğinin işareti olarak değerlendirilebilir. Topluma rağmen bir siyasetle bir yere kadar yol alınabiliyor çünkü. Gelecek günler Baykal’ın bu tavrında ne kadar samimi olduğunu gösterecek.

BAZI AYDINLAR ERMENİLER’DEN ÖZÜR DİLİYOR

Geçtiğimiz günlerde bir kısım aydınlar, Türklerin, Ermenileri katlettikleri gerekçesiyle bir özür dileme kampanyası başlattı. Aralarında Prof. Dr. Baskın Oran gibi bilim dünyasının önemli isimlerinin de bulunduğu aydınlara hükümetten ve toplumun değişik kesimlerinden ise tepki geldi. Kampanya metninde, “1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı büyük felakete duyarsız kalınmasını reddediyor, kendi payıma ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” şeklinde ifade edilen kampanyayı hazırlayanlar, bu tutumu tarihî sorumluluk karşısında bireysel bir tavır olarak yorumluyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Herhalde onlar böyle bir soykırımı işlemiş olacaklar ki özür diliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir sorunu yok. Eğer ortada böyle bir suç varsa suç işleyen özür dileyebilir. Ama ne benim ne ülkemin ne milletimin böyle bir sorunu yok. Ülkeler arası münasebetlerse bu konuda Türkiye, tavrını çok açık ve net ortaya koymuştur” dedi. Ermeni soykırımı iddiası, uzun süredir uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin başını ağrıtan bir mesele. Daha önce bazı ülkelerin bu iddiayı kabul etme girişimleri, Başbakan Erdoğan tarafından sert bir şekilde eleştirilmişti. Böyle bir ortamda bazı aydınların ortaya çıkıp bu meseleye ilişkin kampanya başlatmış olması, Türkiye’yi biraz daha fazla zora sokacak. Ansızın böyle bir kampanyanın başlatılması da akıllarda soru işaretleri bırakıyor ister istemez.

ERGENEKON DAVASI SÜRÜYOR

2008 yılını Ocak ayında gerçekleştirilen bir operasyonla günyüzüne çıkarılan Ergenekon örgütü üyelerinin yargılanması sürüyor. Aralarında Avukat Kemal Kerinçsiz, Gazeteci Gülay Kömürcü ve Emekli General Veli Küçük’ün de bulunduğu 86 sanık yargılanmaya devam ediyor. Kendilerine isnat edilen suçların hiçbirini kabul etmeyen sanıkların çapraz sorgulamda zorlandıkları ve itiraflarda bulundukları belirtiliyor. Davanın ilk gününde gazeteci akınına uğrayan Silivri Cezaevi, ilerleyen günlerde aynı ilgiyi göremedi. Gündemin sürekli değiştiği ülkemizde belki de Ergenekon Davası, artık insanların ilgisini çekmiyor. Ergenekon örgütü Türkiye’de yıllardır failleri bulunamayan onlarca terör eyleminin tertipçisi olarak gösteriliyor. Operasyonun başladığı günden bu yana Türkiye’de akıllara hiç gelmeyecek tutuklamalar gerçekleştirilmişti. Bu gözaltılardan sonra yargılamanın da başlaması, Türkiye’de artık derin ilişkiler kurarak düzen değiştirmenin, baskı yaparak, korkutarak birilerine bir şeyleri dikte etmeye çalışmanın eskisi kadar kolay olmayacağı umudunu doğurdu. Davanın neticesi ne olursa olsun Türkiye’de artık ezberlerin bozulduğu bir döneme girildi.

HİNDİSTAN’DA ŞÜPHELİ TERÖR

Hindistan’ın Mumbai kentinde yapılan terör eylemlerinin bilançosu ağır oldu. Teröristler Tac Mahal ve Trident-Oberoi otelleri, bir restoran, hastaneler ve bir tren istasyonu dâhil olmak üzere en az 10 ayrı yerde önlerine gelene otomatik silahlarla ateş edip el bombaları attı: 81’i Hintli 130 kişi öldü, 327 kişi yaralandı. Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, Mumbai’de 100'den fazla kişinin ölümüne neden olan saldırıların iyi planlanmış, yönetilmiş ve muhtemelen “dış bağlantılı” olduğunu söyledi. Saldırıları düzenleyenlerin amaçlarının, tanınmış hedefleri seçerek insanların yüreklerinde korku duygusu yaratmak olduğu ifade ediliyor. Bölgede rehin alınanın arasında bulunan Türkler daha sonra serbest bırakıldı. Saldırganlar genelde turistlerin kaldığı iki lüks otel ve restoranın bulunduğu binaları bastı. Otelden kaçan bir İngiltere vatandaşına göre Tac Mahal Oteli içinde özellikle ABD ve İngiltere vatandaşlarını hedef alındı. Saldırıların sorumluluğunu Deccan Mücahidin Örgütü üstlendi. Terörün nereden gelirse gelsin, kime karşı yapılmış olursa olsun asla savunulacak bir tarafı yok. Ancak şunu da sormamız gerekiyor: Bu saldırılar küçük bir grubun kendi kararıyla mı gerçekleşti yoksa büyük bir planın bir parçası olarak birilerine havale mi edildi?

KOMŞUDA İŞLER KARIŞIK

Yunanistan’da 16 yaşındaki bir gencin polis tarafından öldürülmesi sonucu başlayan olaylar yatıştırılamıyor. Kendilerini “anarşist” ve “iktidar karşıtı” olarak niteleyen gruplar, Atina, Selanik, Yanya, Patras ve Girit Adası’nda çok sayıda banka şubesi, işyeri, polis karakolu, kamu binası ve aracı ateşe verdi. Kent merkezindeki “Monastiraki” semti ile “Ermu” caddesinde 16 banka şubesi, 20 dükkân ve 12 aracın göstericilerce ateşe verildi, “Akropolis” semti polis merkezine de saldırıda bulunuldu. 16 yaşındaki gencin öldürülmesi olayına karışan 2 polis memuru ve olayın meydana geldiği Eksarhia Semti Polis Merkezi amirinin, açılan soruşturma tamamlanıncaya kadar görevden alındığı açıklandı. Öte yandan Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, olaylarda hayatını kaybeden 16 yaşındaki gencin ailesine gönderdiği baş sağlığı mesajında, “Tüm Yunanlılar gibi kendisinin de çok büyük üzüntü duyduğunu, sorumluların bulunacağını ve böyle bir olayın tekrar etmemesi için gereken tüm önlemlerin alınacağını” kaydetti. Yunanistan İçişleri Bakanı Prokopis Pavlopulos, protesto gösteriyle ilgili olarak da insan hakları çerçevesinde gösterileri haklı bulduğunu ancak bu gösterilerin masum vatandaşlara zarar vermesine izin vermeyeceklerini vurguladı. İnsan hakları ihlalleri Avrupa Birliği’nin üzerinde hassasiyetle durduğu bir konu.

GAZZE’DE İNSANLIK DRAMI

İsrail ablukası, Gazze’de ciddi bir dramın yaşanmasına neden oluyor. İsrail’in roket saldırılarını bahane ederek başlattığı abluka, gıda ve ilaç gibi malzemelerin dahi ulaştırılmasında güçlükler çekilmesine, Gazze şeridine yönelik askeri operasyonlar, orada yaşayan 1,5 milyon Filistinli’nin günlük hayatını son derece olumsuz etkilemesine neden oluyor. Yapılan görüşmelerin ardından sınır kapısının İsrailli askerler tarafından açılmasıyla bölgeye az sayıda yiyecek malzemesi ve ilaç nakledildi. Ancak bölgeye sevkedilen malzemelerin halkın ihtiyaçlarını karşılaması imkânsız. Günde 6 saat elektrik kullanımına izin verilen Gazze’de, hayat Filistinli Müslümanlar için yaşanmaz hâle geldi. İsrail yasaları, İsrail vatandaşlarının Gazze Şeridi'ne girişlerine imkân vermiyor. İsrail parlamentosunun Arap milletvekillerinden Ahmed Tibi, sadece insanî amaçlarla, Gazze’ye her türlü yardımın engellenmesini “korkakça” bir tavır olarak nitelendirdi. Filistin Hükümeti’nin başbakanı İsmail Haniye ile İsrail arasında yaşanan mücadelenin, ablukada önemli bir etken olduğu konuşulsa da İsrail’in bu tutumunun geçmişten beri süregelmesi, meselenin nedenlerinin yalnızca bugünlerde aranmaması gerektiğini ortaya koyuyor. İsrail, yıllardan beri Filistin halkına zulmediyor ve dünya bu zulmü yalnızca izlemekle yetiniyor. Eğer küresel güçler bölgeye ilişkin uzlaşmacı politikalar geliştirmezse sorunun ne boyutlara varacağını kestirmek güç değil.

BUSH’A IRAKLI TEPKİSİ

ABD Eski Başkanı George W. Bush veda ziyareti için gittiği Irak’ta küçük çaplı bir saldırıya uğrası. Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin elini sıkarken Iraklı gazeteci öfkesine hâkim olamadı ve “Al sana veda öpücüğü” diye bağırarak Bush’a ayakkabısını fırlattı. Kendisine ayakkabı fırlatıldığını erken fark eden Bush, başını eğerek korumaya çalıştı. Yaşadığı olayın şaşkınlığından kısa süre sonra kurtulan ABD Başkanı, bu olayın keyfini kaçırmadığını söyledi. Salonda bulunan diğer gazeteciler ise başkandan özür diledi. Giriştiği saldırının ardından tutuklanan gazeteci Muntazar El Zeydi, yaptığından dolayı herhangi bir pişmanlık duymadığını söyledi. Iraklı gazetecinin bu tepkisini yalnızca bireysel bir tepki olarak algılamamak gerek. El Zeydi belki de tüm Irak halkının duygularına tercüman oldu. 2003 yılında Irak’a demokrasi getirme vaadiyle giren ABD ordusu hâlâ Irak’tan çıkamadı. Bush’un Irak politikası hem ABD’liler tarafından hem de Irak halkı tarafından cid...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın