๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 24 Mayıs 2012, 16:25:41



Konu Başlığı: Futbol diplomasisi Ermenistan eksen değiştiriyor
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 24 Mayıs 2012, 16:25:41
FUTBOL DİPLOMASİSİ ERMENİSTAN EKSEN DEĞİŞTİRİYOR
İbrahim KARAGÜL • 44. Sayı / DİĞER YAZILAR


“Her şeyden önce bu gezi siyasî ilişkilerden kaynaklanmadı. Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı bir maça davet etti. Abdullah Bey’in vereceği cevap Türkiye’nin uluslararası camiada alacağı notu olumlu ya da olumsuz etkileyecekti. Gitmediği takdirde ‘bir spor karşılaşmasına dahi gitmiyor’ denilecekti. Gitmesi oyunu bozdu. Kimse bu neden bu açıdan değerlendirmiyor? İkinci boyutu; Kafkasya İşbirliği Paktı’nın dördüncü ayağı oturtturduk. Sırada Ermenistan var. Dışişleri Bakanı’mı gönderiyorum. Maç arasında veya sonrasında Ermenistan Dışişleri Bakanı ile görüşerek bu konudaki görüşünü alacak. Sayın Cumhurbaşkanı da Ermenistan Cumhurbaşkanı’na konuyu açacak. Olumlu olumsuz belli olacak…”

Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ermenistan ziyaretini, ?am dönüşü uçakta bulunan gazetecilere bu sözlerle yorumladı. Başbakan’a göre Kafkas Paktı ya da İşbirliği Platformu çok önemliydi. Türkiye’nin güneyini saran krizden sonra Kafkaslar’a ve Karadeniz’e sıçrayan gerilimin önüne geçmenin, en azından krizi dondurmanın tek yolu buydu. Çünkü ne ABD, ne Rusya, ne de Avrupa Birliği Kafkas-Karadeniz hattında hızla tırmanan krize ilişkin hiçbir çözüm önerisi getirmiyordu. Krizin, Türkiye ile Rusya’nın yüzyılların çatışmacı birikimiyle tekrar karşı karşıya gelmesi, üstelik bu kez kendisi için değil, Batı adına bu yükü üstlenmesi söz konusuydu. Ona göre, Gürcistan-Karadeniz’deki krize dengeli yaklaşım şöyle olmalıydı:

“Gürcistan olayından sonraki süreçte bizi bir tarafa doğru itmeye çalışıyorlar. Bazıları tümüyle ABD’nin, bazıları tümüyle Rusya’nın tarafına itmeye çalışıyor. Oysa biri en yakın müttefikimiz olan ABD, diğeri ise enerji başta olmak üzere önemli ticaret hacmimizin bulunduğu Rusya. Ben Türkiye’nin tümüyle bir tarafa itilmesine müsaade etmem. Türkiye’nin ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre hareket ederiz.

Rusya bizim için önemli bir enerji kaynağı. Ayrıca çok önemli seviyede ticaretimizin olduğu bir ülke. Doğalgaz alımımız, enerjiye olan ihtiyacımız belli. Bunları yok sayabilir misiniz? Sayamazsınız. Rusya ile ekonomik, ticarî ilişkilerimize baktığınızda Rusya’yı göz ardı edemezsiniz. O hâlde Türkiye kendi çıkarları doğrultusunda bir denge gözetecektir. Taraflardan birine doğru itilmesi doğru değildir”.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan tarafından 6 Eylül’de Erivan’da oynanan Ermenistan-Türkiye A millî futbol maçına davet edilmesi, Türkiye içinde çok ciddi itirazlara neden olmanın yanında, dünyada geniş yankı uyandırdı. Türkiye ile Ermenistan arasındaki “soykırım” davası, Türkiye’nin Ermenistan’a uyguladığı ambargo, Ermenilerin Dağlık Karabağ ve Azerbaycan topraklarını işgal altında tutması, diaspora Ermenilerinin Türkiye’ye yönelik düşmanca tutumu, Ermeni lobisinin dünya genelinde Türkiye karşıtı güçlü kampanyaları ortada dururken ve bunlardan hiç birinde bir ilerleme söz konusu bile değilken Cumhurbaşkanı’nın futbol maçı için de olsa Erivan’a gitmesinin kolay kabullenilmesi elbette beklenemezdi. Üstelik Azerbaycan’ın rahatsızlığı açıkken. Üstelik Ermenistan hiçbir konuda somut çözüme kapı aralamamışken.

Ama bazen sorunlara hiç tahmin edilmeyen vesilelerle çözüm kapıları aralanabiliyor. “Futbol diplomasisi” bu sorunların birçoğunda tahmin edilmeyen açılımların sebebini oluşturabilir. Nitekim Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinden hemen sonra, Erivan’ın Azeri topraklarından çekilme konusunda ılımlı mesajlar verdiğini gördük. Ayrıca, Azerbaycan’ın rahatsızlığı hemen ardından yapılan Bakü ziyaretiyle giderilmeye çalışıldı. Peki bu aşamaya nasıl gelindi, bu sonucu hazırlayan olay neydi? Öncelikle bir not aktarayım:

Türkiye’nin Ermenistan’a yönelik açılımı aslında bir yıl önce başladı. Ankara iki konuda kararlı bir girişime hazırlanıyordu. Biri Kürt meselesi, diğeri Ermenistan meselesi. Buna bağlı olarak 2008’in bahar aylarında Kafkaslar’da önemli gelişmeler bekleniyordu. Hem Karabağ konusunda hem de Türk-Ermeni ilişkilerinde hareketlilik yaşanacağı, bu hareketliliğin hem Türkiye-Ermenistan arasında yakınlaşmaya hem de Ermeni işgali altında bulunan Karabağ dışındaki topraklarla ilgili sorunun çözümünde kendini göstereceği ifade ediliyordu. Türkiye; Ermenistan’dan spesifik olarak bu toprakları iade etmesini istiyor. Ermenistan ise, “bu topraklardan zamanı gelince çekileceğiz, pazarlık için tutuyoruz. Buralar Azeri toprağıdır” diyordu.

Bütün komşularıyla yakın ilişkilere giren, bölgedeki genel çatışmacı sürece diyalog ve işbirliği projeleriyle müdahil olan, çatışmadan güç devşirenlerin dışında uzlaşma arayışlarından güç devşirme yöntemini benimseyen, bunu da önemli ölçüde başaran Türkiye, Ermenistan açılımıyla aslında Rusya ile arasında bir kuşak oluşturmaya çalışacaktı. Kuzey Irak-Kürt meselesi ile ilgili açılım çokça dile getirildi, kısmen başarı sağlandı süreç hâlâ ilerliyor. Ermenistan’la ilgili açılım ise seçim sonrasına kaldı.

Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırması ardından Rusya’nın Güney Osetya, Abhazya ve Gürcistan’a girmesi, gerilimin bir anda dünyanın en önemli kriz hâline gelmesi, Doğu ile Batı arasında yeniden Soğuk Savaş tartışmalarının başlaması Kafkaslardaki güç mücadelesini yeniden ateşledi. İşte tam bu sırada, gerilimi dondurmak için bölgesel işbirliği önerisini getiren Türkiye, Ermenistan açılımı için de fırsat yakalamış oldu.

Süreç, bir taraftan Ermenistan ile Türkiye’yi yakınlaştırırken diğer yandan Rusya ile Batı arasında Kafkaslarda devam eden güç mücadelesinde Ermenistan için bir eksen değişikliğinin yolunu açıyordu. Böyle devam ederse Rusya Kafkaslar’daki en önemli müttefikini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak, Gürcistan ve Azerbaycan’dan sonra Ermenistan da Batı ile yakınlaşacaktı. Tabi bu durumun hem soykırım tartışmalarında hem de Azeri-Ermeni sorununda önemli değişimleri beraberinde getireceği düşünülüyor. Öyle görünüyor ki, Ermenistan’daki bu değişim, bundan sonra, hem Türkiye, hem Azerbaycan hem de Avrupa ve ABD’nin bölgedeki nüfuzu ve Rusya ile ilişkileri açısından kritik bir durum arzedecek ve bütün dünyanın dikkate bu bölgede toplanacak.

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’le yaptığı gergin görüşmeden çıkar çıkmaz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü maça davet etmesi, aslında her şeyi anlatıyor.