> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret  (Okunma Sayısı 891 defa)
30 Haziran 2012, 14:00:21
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 30 Haziran 2012, 14:00:21 »



Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret
Said YAVUZ • 62. Sayı / DİĞER YAZILAR


Hoca, Timur'la konuşurken eşeğini övmüş: “İstesem, okuma yazma bile öğretirim ona” demiş. “Öyleyse öğret” demiş Timur. “Sana üç ay süre!” Bu buyruk üzerine hoca eşeğini eğitmeye başlamış. Yemini büyük bir kitabın yaprakları arasına koyuyor, oradaki yem bitince diliyle sayfaları çevirmesini öğretiyormuş. Üçüncü ayın bitimine üç gün kala, eşeği aç bırakmış. Tam üçüncü ay dolunca ortaya büyük bir kitap konulmuş, eşek getirilmiş... Aç hayvan, kitabın sayfalarını birer birer diliyle çevirmiş, bir şey bulamayınca da Hoca'ya bakıp anırmaya başlamış. Timur: “Acayip şey...” diye söylenmiş. Hoca, Timur'a dönmüş: “İşte eşeğin okuması böyle olur!” demiş.

Tarihî hakikatlerin apaçık sayfalar olarak açıldığı bir zamanın mutlaka geleceğini ve o sayfanın da insan gibi er geç okunacağını işaret ettiği yazısında Rasim Özdenören yukarıdaki fıkrayı anlattıktan sonra ekler: “Gene de eşek gibi okumakta ısrar ederse, o zaman, gerçeğin buldozeri olan zaman onu da ezip geçecektir.”

Yukarıdaki fıkra bana daha çok Divan şiirinin cumhuriyet öncesi ve sonrası Türkiye’sindeki serencamını hatırlatır. Divan şiirini okuyan kimi zevatın onu değerlendirirken söylediklerini bir hatırlayalım: Ayakları yerden kesilmiş, yapmacık bir şehir edebiyatı, nazirecilik denen meşum illeti benimsemiş, içtimai hayattan kopuk, samimiyetsiz, hayal ürünü, küf kokan dalkavuk edebiyatı… Onu eleştirenlerden özellikle zikretmek istediğimiz isimlerin sonradan fikirlerini tamamen değiştirmeleri, etraflarında gelişen yabancılaşma hummalarına direnmekte zorlandıklarını gösteriyor. Divan şiirinin “milletimizi millet yapan kültür kaynaklarından biri” olduğu fikrini benimsemiş olsalar da önceleri bunun tersini söylemiş olmalarında mahalle baskısının rolü olduğu anlaşılıyor. Nev-Yunanî bir edebiyat kurmak isterken “eve dönen” Yahya Kemal; Türkçe ve Edebiyat Muallimleri Kongresinde divan şiirinin lise müfredatından kaldırılmasını istedikten bir zaman sonra rücu edip “Bir zamanlar ben de onu kâh yaşıma kâh etrafımdaki havaya uyarak ihmal etmiştim; şimdi içimde onu her şeklinde daha mütekâmil ve yüksek bulmaya çalışan bir taraf var.” diyen Ahmet Hamdi Tanpınar; Divan edebiyatını kötüleyen kitabını yazdıktan sonra, “İtiraf edeyim yaptığım ayıptı, şimdi hiç o fikirde değilim, hatta o zamanda dahi o fikirde değildim…”diyen Abdülbaki Gölpınarlı… Bu isimler dönemin ideolojik “havasına uyarak” konumlandırdıkları yerlerini bir süre sonra o yerden tedirgin olarak terk etmişlerdi. Dil ve edebiyatın sınırlarının aslında neyin sınırları olduğunun bilincindeki Orhan Seyfi Orhon’un Yusuf Ziya Ortaç’a verdiği cevap gerçeğin buldozerini hatırlatıyor: “Bu mısraların söylendiği devirde biz Bağdat’ı zapt etmiştik. Bugün o zaferden kala kala Erenköyü’nde bir isim kaldı: Bağdat caddesi.”

Divan edebiyatı müzesi 1976’da kurulmuş, vakfı ise daha geçen sene açıldı. Bu gibi çalışmalar klasik edebiyatımıza gereken önemin geç verildiğini gösterebilir. Ama öyle de olsa divan edebiyatına dair gün geçmiyor ki yeni bir çalışma duymamış olalım. Bahis konusu ettiğimiz çalışmalara bir yenisi daha eklendi. Osmanlı Romanın İmkânları Üzerine başlıklı eserde Şeyda Başlı cevabı büyük bir gayret ve cüret gerektiren şöyle bir soru soruyor: Acaba teknik olarak kusurlu, eksik, taklitçi olarak nitelenen Osmanlı romanları gerçekten bu vasıfları hak ediyor mu? Osmanlı romanına Divan şiiri penceresinden baksak yine aynı manzara ile mi karşılaşırız? Divan şiirindeki çok katmanlı anlatı yapısı romanlara da sirayet etmiş midir? Bütün bu sorular bizi de hayrete düşürdü. Divan şiirinde kullanılan mazmun (gizli, gizlenmiş mana) merceğini romanlar üzerinde gezdiren yazar orada çeşitli anlam katmanları olduğunu, güçlü şiir geleneğinin orada çeşitli şekillerde dönüşüme uğradığını görmüştür.

Şeyda Başlı’nın çabası takdire değer. Çünkü Osmanlı romanı ile ilgili; çeviriler yoluyla taşınan, taklitçi, öykünmeci, hasta adamın acemi oyuncağı, çömez gibi değer düşürücü yargıların neredeyse kemikleştiği bir dönemde böylesi bir iddia ile ortaya çıkması eserin iyi hazırlandığını da gösteriyor. Bu çalışmanın divan edebiyatı çalışmalarındaki ezberci, basmakalıp duruşu rahatsız edeceği anlaşılıyor.

Demek ki bugüne kadar “Divan şiiri geleneğinin Osmanlı roman yazarlarına aslında pozitif anlamda bir katkısı olmuş mudur?” diye kimse sormamış. Bırakın bu soruyu divan edebiyatının hayalci, saçma, gereksiz olduğunu düşünenler romandaki durumumuza hemencecik bir kulp takmışlar. Bu adamlar zaten acemi, Arap ve Farisi taklitçisi oldukları için Batı’dan devşirdikleri romanlar da olsa olsa bu mirasın kalıntıları olur diye söyleyegelmişler. Ne garip tecellidir ki Namık Kemal dahi divan şiiriyle ilgili değer düşürücü yargılarını İntibah romanında o şiirin imkânlarıyla kurduğu çok katmanlı romanı sayesinde kendisi çürütmüştü.
İsmet Özel’in “biz divan edebiyatını arkamıza alarak Batı şiiriyle hesaplaşmadık; divan edebiyatında başarılmış şeyleri bilen bir toplum olarak Batı edebiyatıyla ilişki kurduk” şeklindeki sözleri ifade edilmeye çalışılan mesele açıklık getiriyor.

Son olarak, sıkı bir çalışma ile Osmanlı yazarlarının üzerindeki Divan Edebiyatı etkisinin yazarları acemileştirmediği, aksine bu birikimin çok katmanlı romanın kuruluşunda merkezî bir rol oynadığını iddia eden bu esere dair bir itiraz: Edebî eleştiride kullanılagelen dil, niçin bu kadar yapay? Bu kelimelerin çoğunun nasıl uydurulduğunu burada anlatmaya gerek yok. Çevirilerde gördüğümüz zevksiz, kuru Türkçenin edebiyat eleştirisinde kimi muhafazakâr dergilerde dahi ikame edilmeye çalışılması oldukça üzücü. Şeyda Başlı’nın eserini yutkunmadan, dilim ekşimeden okumuşsam bunu kullandığı dile değil ortaya koyduğu buluşa ve fikre borçlu olduğumu söylemeden edemeyeceğim.

Şeyda Başlı
Osmanlı Romanının İmkânları Üzerine
İletişim, 2010, 427 s.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret
« Posted on: 29 Mart 2024, 05:14:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret rüya tabiri,Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret mekke canlı, Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret kabe canlı yayın, Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret Üç boyutlu kuran oku Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret kuran ı kerim, Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret peygamber kıssaları,Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaret ilitam ders soruları, Divan Edebiyatı’na iade-i ziyaretönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes