Bu savaşta insanlar ölmüyor

Bu savaşta insanlar ölmüyor

Hakan HASTAOĞLU • 63. Sayı / DİĞER YAZILAR

Amerika Birleşik Devletleri, ocak ayının sonunda yeni savunma ve savaş stratejisini açıkladığında teknolojinin ülkeler arasındaki savaşları bile nasıl değiştirdiği gözler önüne seriliyordu. Obama’nın ekibinin hazırladığı stratejik plana göre, gerilla savaşı kadar özel kuvvetler, insansız uçaklar ve siber savaşa da odaklanılacak. İyi ama siber savaş diyerek kablolar üzerinde akan hatta artık havada dolaşan sinyallerle nasıl savaşılabilir?

Teknoloji, askerî endüstrinin gelişmesinde oldukça etkin veya teknolojinin gelişmesinde askerî ihtiyaçlar temel gerekçelerdendir denilebilir kolaylıkla. Bugün, internet başta olmak üzere birçok teknolojik ürün askerî laboratuarlarda geliştiriliyor. Biyolojik silah üretirken değişik virüs türleri imal edildi mesela. Bu konularda oldukça gelişmiş komplo teorileri külliyatı mevcut ama biz dikkatimizi daha çok siber savaş denilen olguya çekersek karşımıza internetin gelişimiyle birlikte farklı boyutlar kazanmış müthiş çekişmeli bir mücadele sahası çıkar.

Çok boyutlu bir mesele ile karşı karşıyayız. Hadisenin ticari tarafını gözümüzün önüne getirdiğimizde kapitalizmin vahşi yüzü burada da karşımıza çıkıyor. Çok uluslu ve devasa şirketlerin rekabetinde iş artık savaş boyutuna ulaştı. Rakibinin geliştirdiği ürünlere ve ticari sırlara erişmek isteyen şirketler, endüstriyel casusluk için oldukça yüklü bütçeler ayırabiliyor. Eski istihbaratçıların, casusların özel şirketlere verdikleri hizmetlerin yanında istihbarat kuruluşları bile bu vakalara müdahil olabiliyor. Dünyanın iki dev uçak firması Boeing ile Airbus arasında yaşanan endüstriyel casusluk skandalına Amerikan istihbarat kuruluşlarının da dâhil olması, Amerika’nın Avrupa ile derin bir kriz yaşamasına sebep olmuştu. Medyaya yansıyan buna benzer casusluk öyküleri, Hollywood filmlerinden tanıdık gelen sahnelere benziyor ama “hacker” denilen bilgisayar korsanları oldukça gerçek.

Misal vermek gerekirse; Türkiye gündeminde bir dönem epey yer tutan Ukraynalı bilgisayar korsanı Maksym Yastremsky dünyanın en tehlikeli “hacker”ı olarak biliniyordu ve Antalya’da yakalandıktan sonra peşinde olan FBI’a teslim edilmemek için bir Türk kızıyla evlenerek eniştemiz oldu. İnternet üzerinden 80 bin kişiyi dolandıran bu adamın Amerikalılar tarafından istenmesinin en önemli sebebi ise en büyük düşmanları El-Kaide’ye bilgi satmış olmasıydı. Muhtemelen müthiş yeteneklerini değişik ülke ve teşkilatların emrine sunmuştu. Muhtemelen diyoruz çünkü faaliyetleri tam olarak deşifre edilemedi. Bilgisayarında 16 değişik şifre ile korunan bilgilerine Microsoft’un uzmanları bile ulaşamadı. Tek bir adamın bu şekilde zararlı olabildiği sanal dünyada, artık siber ordular kurulmaya da başladı.

Siber ordular iki türlü örgütleniyor. Birincisi gönüllülük esasına göre sanal âlemde bir araya gelen ve başkalarının sistemlerine sızmaktan, bilgilerine ulaşmaktan, sisteme zarar vermekten keyif alan ekipler. Bunlar aynı zamanda maddi kazanç sağlama imkânına da sahip. Kredi kartı dolandırıcılığı, banka hesaplarını boşaltmak gibi oldukça değişik metotlar hâlihazırda tatbik ediliyor ama bizim ilgilendiğimiz mesele “hacker”lık müessesinin ideolojik, stratejik silah olarak kullanılması. Bu tip organize ideolojik saldırılara çokça şahit oluyoruz: Peygamber Efendimize (s.a.v.) hakaret eden karikatürlerin yayınlamasını protesto eden bilgisayar korsanları Danimarka, Norveç gibi Avrupa ülkelerine ait resmî ve özel kurumların sitelerine saldırılar düzenlemişti. Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’ne karşı Çin’in katliamı gündeme gelince yine siteler “hack”lenmişti. Görüldüğü gibi artık gençler arasında sokak gösterileri/çatışmalarının yerini bu tip güç gösterileri almaya başladı bile denilebilir.

Siber orduların bir de daha organize olan türleri var. En başta söylediğimiz gibi, Amerika başta olmak üzere büyük devletler artık siber ordulara çok yüklü bütçeler ayırıyor. Çin’de yayınlanan gazetelerde yer alan bir iddiaya göre ABD’nin 2 bin değişik bilgisayar virüsünü silah olarak kullanan 80 bin kişilik siber ordusu bulunuyor. Buna karşılık Amerikan kurumlarına ait internet siteleri de sürekli olarak Çin, Rus, İran, Kuzey Kore gibi ülkelerden gelen saldırılara karşı koymak zorunda. Ülkeler arasındaki sanal rekabet dozu da bu şekilde gittikçe şiddetleniyor. Gmail isimli posta servisine yönelik Çin’de artan saldırılardan bunaldığını açıklayan Google, bu ülkedeki faaliyetlerini sona erdirme tehdidinde bulundu. Çin hükümeti de, kendisine yönelik sansürcü suçlamalarıyla birlikte Batılı şirketlere taviz vermemekte ısrarlı olduğunu gösterdi. Bütün bu karşılıklı suçlamaların arasında Google’ın Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı (NSA) ile içeriği gizli tutulan bir anlaşma yaptığı ortaya çıktı. Çin’in siber saldırılarına karşı ortak savunma geliştirme amacı taşıdığı söylenen anlaşmanın aslında Google’ın servislerini kullanan dünyadaki milyonlarca insanın kişisel bilgilerini hükümetin kullanımına sunmak için yapıldığı iddia edildi. Dünyanın en büyük internet firması ile en büyük istihbarat kuruluşu ortak çalışacaklar çünkü karşılarında oldukça iyi örgütlenmiş ordular var.

ABD’nin seçkin üniversitelerinden Berkeley’in sistemine sızan korsanlar 6 aylık çalışmalarının neticesinde 160.000 öğrenci ve mezunun kimlik, sağlık, sosyal güvenlik bilgilerini ele geçirdi. Binlerce insanı mağdur edebilecek bu tip saldırıların yanında ulusal güvenliği tehdit edebilecek başka saldırılar meydan geliyor. Çinli ve Rus ajanların ABD enerji ağına girdikleri tespit edildiğinde devletin derinliklerinde panik havası hâkim olmuştur muhtemelen. Çünkü sistemlere müdahale etmeyen korsanlar sadece günü geldiğinde kullanabilmek için elektrik, su, kanalizasyon sistemlerine sızıp işleyişi takip etmeye, açık kapılar bırakmaya çalışmışlardı. Merkezî yönetimi artırıp, insan hatalarını azaltmak için kurulan sistemler internet üzerinden birbirine bağlanınca toplumda büyük kargaşalar üretebilecek açıklar da verebiliyor.

Devlet başkanlığı seçimleriyle birlikte muhaliflerin etkili eylemler yaptıkları İran da siber orduları ile gündemde olan bir ülke. Seçim öncesinde internet sitelerine erişimin yasaklanmasına rağmen unutulan Twitter üzerinden kalabalıkların organize olması engellenememişti. İnternetin öneminin çok iyi kavrandığı ülkede, Devrim Muhafızları ile bağlantılı olan İran Siber Ordusu adlı birim de internette muhaliflerin propaganda için kullandıkları sitelere karşı kapsamlı saldırılar organize etti. Aynı zamanda İran aleyhinde yayın yapan yabancı siteleri de hedefleri arasına alan bu ordu, sanal meydanda süren siber savaşta küresel rekabet açısından önemli bir yer işgal ediyor.

Dünyada bu işlerle uğraşanların gündemleri aşağı yukarı böyle. Devlet olarak da, fert olarak da mevzudan haberdar olmamız, önlem alırken doğru enstrümanları seçmemize yardımcı olabilir. Yoksa askeriyede teknolojinin gerektiği gibi kullanılmaması sonucu istihbarat zafiyeti yaşandığını itiraf eden Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ gibi çok zor durumlarda kalabiliriz.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın