> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Bir davaya iman etmek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir davaya iman etmek  (Okunma Sayısı 1003 defa)
11 Temmuz 2012, 19:36:00
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 11 Temmuz 2012, 19:36:00 »



Bir davaya iman etmek
Elif TUNCA • 72. Sayı / SİNEMA


Aslında ayın filmi, Mahkûmiyet (Conviction). Ancak geçen ay ön gösterim tarihi derginin çıkış tarihine yetişmediği için yazısını yetiştiremediğimiz bir de Hür Adam var ki hiç değilse tarihe kayıt düşme adına bu filmden bahsetmek gerekiyor. Ama işin güzel tarafı, iki filmin de hayatlarını bir davaya adayan insanların gerçek hikâyeleri olması. Bu noktada hem benzerlikler kurup hem de mukayese yapma imkânı doğuyor.

“Tarihçe-i Hayatın resimlisi”
Hür Adam’dan başlayalım. Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını beyazperdeye aktarma çabası, başlı başına büyük bir iddia. Gayret bizden Tevfik Allah’tan diyerek yola çıkılacak elbette ama o “gayret” sözünün altını da biraz doldurmak iktiza eder. Hür Adam’da maalesef bunu görebildiğimizi söylemek zor. Böyle bir teşebbüs her şeyden önce çok sağlam bir senaryo çalışması gerektirirdi ki Hür Adam’da buna rastlayamıyoruz. Said Nursi’nin, hapisler, sürgünler ve bunlara rağmen bir an aksatmadığı iman hizmeti ve bu hizmetin yıllar içinde ortaya çıkan ve çıkmakta olan semereleri, büyük bir destan. Senaryo açısından zorluk da burada beliriyor zaten. Temel bir hikâye, yan hikâyeler ve inandırıcı bir karakter olmazsa bu tür anlatılar, belgeselden az hallice bir kıvamda kalıyor (Burada belgeselleri eleştiriyor değiliz, kurmacanın hakkının verilmediği durumda ortaya çıkan garabete verilecek isim bulunamadı henüz). O zaman da perdeye yansıyanlar için en fazla “Tarihçe-i Hayatın resimlisi” denebilir. Tıpkı Zülfü Livaneli’nin Veda’sının, ortaokul tarih kitabının resimlisi olması gibi. Üstelik Hür Adam’ın resimlendirmesinde, olur olmaz başvurduğu bilgisayar efektleri de ayrıca göze batıyor. Oysa önümüzde hâlâ bir Çöl Arslanı-Ömer Muhtar örneği var. Tarihî biyografi yapacakların, önce bunlara göz atması, sonra da mümkünse onlardan da bir adım ileri gitmeye teşebbüs etmesi ne kadar sevindirici olurdu. Hatta parası olanın el yordamıyla film çekmeye çalışmaktan ziyade işi ehline ve yetenekli gençlere teslim edip bu yolla hizmet etmesi çok daha sevindirici olurdu ki inşallah bu meselede üstadın dediği gibi “acele edip kışta geldiğimiz” için bu serzenişler dökülüyordur dilimizden. Cennetâsâ baharda gelecek olanlar bu sözlerimizi tekzip edecektir inşallah.

Betty Ann Waters’ın gerçek hikâyesi
Gelelim Mahkûmiyet’e. Biraz Erin Brokovich biraz Kız Kardeşimin Hikâyesi biraz da Adalet Peşinde çağrışımları barındıran film, hayatını kardeşinin adalet mücadelesine adayan bir kadının, Betty Ann Waters’ın gerçek hikâyesine dayanıyor. Kardeşi Kenny, cinayet suçlamasıyla tutuklanıp götürüldüğünde geride karısı ve henüz bebek olan kızı Mandy kalır. Müebbete mahkûm olan Kenny’nin hayatının yitip gitmesini engelleyecek tek şey varsa o da kardeşi Betty Ann’in, kendisine duyduğu sonsuz sevgi ve güvendir. Bütün şahitler aleyhindeyken ve en ufak bir umut yokken bile üstelik kocasını kaybetme ve çocuklarıyla düzgün ilgilenememe pahasına Betty Anne, önce lise, ardından da lisans eğitimi alıp avukat olur ve ağabeyinin davasını üstlenir. Elbette yıllar bu cümledeki gibi hızlı akmıyor; bütün bu süre içinde –daha sonra boşanan– evli ve çocuklu bir kadının çırpınışlarla geçen yıllarını ve parmaklıklar ardında adeta her biri bir yıla denk düşen dakikaları geçirirken yaşlanan bir adamın hallerini siz düşünün.

Betty Anne’inki kardeşlik bağının gözünü kör ettiği saçma bir inat mı yoksa güven duygusunun beslediği bir sağduyunun azmi mi; filmin sonuna kadar bu, çok da belli olmuyor. Zaten temposu düşük olan filmin nabzını yükselten tek şey de bu. Geri dönüşler, bu anlamda Betty Anne ve Kenny’yi tanımamıza yardımcı olduğu gibi Kenny’nin suçlu da masum da olabileceğini gösteren verilerle akıl karıştırma görevi de üstleniyor. Öğreniyoruz ki Betty Anne ve Kenny, küçüklükten itibaren birbirlerine son derece bağlı ve ufak tefek haylazlıklardan geri durmayan haşarı tipler. Acı olan, anne ve babalarının ilgisizliğinin had safhada oluşu. Bu, önce Kenny’nin polisle tanışmasına sonraları da iki kardeşin devlet tarafından ayrı ayrı ailelere evlatlık verilip travmalar yaşanmasına sebep…

Neticede devlet nazarında Kenny “olağan şüpheli” sınıfına çoktan girmiş. Ancak seyirci olarak biz de Betty Anne’in gözünden bakıyor ve masum olduğuna emin olamasak bile vahşi bir cinayeti Kenny’ye yakıştıramıyoruz. Fakat adalet sistemi delil bekler! Bu noktada Betty Anne hem kendi cin kafasını çalıştırıyor hem de New York’ta “Masumiyet Projesi” adlı organizasyon çatısı altında özel davalara bakan avukat Berry Scheck’in dikkatini çekmeyi başarıyor. İşin burada bittiğini sanmak safdillik olur; bürokratik dertler ve keyfe keder uygulamalar bizim memlekete özgü değilmiş meğer. Betty Anne’i de buna benzer zorlu bir mücadele karşılıyor; 18 yılın üzerine!

Mahkûmiyet, ana eksende hukuk sistemini sorgularken bürokrasiye ve çürük aile yapısına da iğneler batırmaktan geri durmuyor. Filmi, “çalışırsan sen de başarırsın” mottolu, basit Amerikan rüyası filmleriyle bir tutmak haksızlık olur. Elinde, ağabeyinin masumiyetine olan inancından başka hiçbir şeyi olmayan -bir başka bakış açısıyla ise her şeyi olan- bir kadının yıllar boyu adeta iğneyle kuyu kazması… Ki bu gücü veren de aslında sadece bu inancından başka bir şey değil, öyle ki bütün bu yıllar içinde bir defa bile ağabeyine “Gerçekten sen mi yaptın?” diye sormuyor, hatta olumsuzluklar üst üste gelip de ağabeyi “Yeter artık vazgeç, ispatlayamayacaksın, ben burada öleceğim” dediğinde dahi pes etmiyor. O kadını yıkan tek şey, ağabeyinin inancını kaybedip intihara teşebbüs etmesi. Sadece bunu bir daha yapmayacağına dair söz alıyor ve kaldığı yerden devam ediyor mücadelesine.

Hâsılı kişisel veya evrensel, küçük veya büyük bir ‘dava’ya “inanan”lar için çözümsüzlük, imkânsızlık söz konusu değil. Bunu ister bir Türk filminden, ister bir Hollywood filminden isterseniz de kendi hayatınızın filminden alın…

Hür Adam
Yönetmen: Mehmet Tanrısever
Oyuncular: Mürşit Ağa Bağ, Engin Yüksel, Mesut Çakarlı

Mahkûmiyet (Conviction)
Yönetmen: Tony Goldwyn
Oyuncular: Hilary Swank, Sam Rockwell, Minnie Driver, Juliette Lewis

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir davaya iman etmek
« Posted on: 24 Nisan 2024, 10:15:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir davaya iman etmek rüya tabiri,Bir davaya iman etmek mekke canlı, Bir davaya iman etmek kabe canlı yayın, Bir davaya iman etmek Üç boyutlu kuran oku Bir davaya iman etmek kuran ı kerim, Bir davaya iman etmek peygamber kıssaları,Bir davaya iman etmek ilitam ders soruları, Bir davaya iman etmekönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes