๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 07 Haziran 2012, 15:17:59



Konu Başlığı: Artık Yargı Yargılanıyor
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 07 Haziran 2012, 15:17:59
Artık Yargı Yargılanıyor
Murat YILMAZ • 54. Sayı / SİYASETNAME


Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Haziran kararnamesinin gecikmesi ve bu kararname etrafında yaşanan tartışmalar, bir süre önce Mithat Sancar tarafından dile getirilen “hukuk sosuyla darbe” iddiasını yeniden gündeme getirdi. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, HSYK, derin devleti ve onun faaliyetlerini soruşturan savcı ve hâkimleri yerinden edecek, bu tür davaları soruşturacak mahkemelerin mutemet adamlara emanet edilmesini temin edecek bir son dakika kararnamesi ile gündemi değiştirdi. Daha önce Şemdinli’deki iddianameyi hazırlayan Ferhat Sarıkaya’ya meslekten men cezası vermesi örneğini hatırlatarak savcı ve hâkimleri yıldırmaya çalışan çevreler, bu şekilde Ergenekon davası başta olmak üzere, PKK’nın derin devletle ilişkisi olduğu iddia edilen KCK yapılanması ve JİTEM soruşturmalarını ancak bu şekilde engelleyebileceklerini düşünerek HSYK’da bu cüretkâr davranışta bulunabildiler.

Şüphesiz bu cüretkârlığın arkasında, dava ve soruşturmaların ilerlemesinden duyulan can havli duygusu ve bir süre önce Ergenekon soruşturmasında ele geçen ve Genelkurmay Başkanlığı’nda görevli bir albayın imzası bulunan “İrtica ile Mücadele: AKP ve Gülen Cemaati’ni Bitirme” andıcının suçüstü durumu yatıyor. Bu belge karşısında askerî savcılığın ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “savunma” olarak anlaşılabilecek karar ve beyanları da, böyle bir hamleyi cesaretlendirmiş olmalı. Ancak kamu vicdanını hâlâ kanatan Ferhat Sarıkaya kararından sonra, yürütme bu “korsan kararname”ye teslim olmayarak, Türk milleti adına işini yapan hâkim ve savcılara sahip çıkma azmini göstermişti. Böylece yargıyı demokratik hiçbir meşruiyetle yüz yüze getirmeyen oligarşik yargı anlayışına ciddi bir darbe vurulmuş, bu şekilde Türkiye’deki yargının temel probleminin bağımsızlık olduğu şeklindeki temel argüman da çökmüş oldu. Türkiye’de yargının temel probleminin tarafsızlık ve demokratik meşruiyet olduğu bir kez daha meydana çıktı.

Birkaç ay önce Anayasa Mahkemesi yeni binasına taşınırken adaletin evrensel timsali gözleri bağlı bir kızın heykelinin temsil ettiği adalet meleğinin “gözleri açık bir Türk kızı” şekline dönüştüğü kamuoyuna yansımıştı. Bu dönüşüm, aslında bir zihniyetin tecessüm etmiş halidir ve Türkiye’deki yargının evrensel hukuk misyonundan kopuşunun heykeli. Gözlerin kapalı olması, hukukun tarafsız olması gerektiğini ifade ediyor. Bu bakımdan yargının tarafsızlığını yitirdiği ve açıkça taraf haline geldiği Türkiye’de hukukun durumunu bu değişiklik açıkça dile getirdi. Anayasa Mahkemesi’nin Ahlatlıbel’deki yeni binasına taşınmadan önce mukim bulunduğu Çankaya’daki binanın 12 Eylül’de el konulan DİSK binası olması, yüksek yargıdaki problemin mekân düzeyindeki bir başka tezahürü. Esasen mahkemenin 27 Mayıs sonrası kuruluş süreci de, Türkiye’deki yargı probleminin tarihi köklerine işaret ediyor. Bu konudaki erken ve hâlâ geçerliliğini koruyan en gerçekçi değerlendirmelerden birini, 27 Mayıs Darbesi’nin devirdiği ve hukuksuzca Yassıada’da yargılanan üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar yapmıştı. Bayar, Osmanlı’da askerî sınıfla beraber iktidar ortağı olan yargı sınıfının, üniversitelerle beraber 27 Mayıs Darbesi’yle bu ortaklığını tazelediğini iddia ediyor. Gerçekten bilhassa 27 Mayıs Darbesi sonrası yargı, siyasileşmiş ve bürokratik vesayetin ortaklarından biri haline gelerek yozlaşmıştı. Dolayısıyla bugün tartışılan konunun derin kökleri var.

HSYK, işte bu ortaklığı yargı içinde konsolide eden temel kurumlardan biri. Bürokratik vesayeti ve onun hukuk dışı uygulamalarını soruşturan savcı ve hâkimler, kararları yargı denetimine kapalı olan bu kurum marifetiyle yıldırılıyor, bürokratik vesayetin uygulayıcıları korunuyor. Son zamanlarda sık sık tartışılan adli tıp da, kamuoyu baskısıyla mahkûm edilmek zorunda kalınanların –eski Özel Harekât Dairesi Başkanı İbrahim Şahin örneğinde olduğu gibi– tahliye edilmesine yardımcı oluyor. Yargı, herhangi bir yolla demokratik meşruiyetle yüz yüze gelmediği için, oligarşik bir yapı içerisinde giderek yozlaşıyor. Bu ülkede mafya babası Alaaddin Çakıcı’nın işlerini takip ederken teknik takibe yakalanan bir Yargıtay Başkanı çıktı ve bu Yargıtay Başkanı, Yargıtay kararıyla yargılanamadı. Bu itibarla, yargı oligarşik yapısından arındırılarak demokratik meşruiyet temin edeceği AB standartlarında bir reforma şiddetle ihtiyaç duyuyor.

Son HSYK skandalında, yüzlerce kişinin öldüğü ve sakat kaldığı cezaevlerindeki “Hayata Dönüş” operasyonunun Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olan şahsın, bu sefer HSYK üyesi olarak karşımıza çıkması, bu atamayı yapanların ve kamuoyunun da yeniden düşünmesini elzem kılıyor. Şayet adalet kamu vicdanında hak ettiği yeri bulmazsa, kalkınmanın ne kadar kırılgan olduğunu şu son ay herkese öğretmiş olmalı. Namık Kemal ne kadar haklı: “Bulunmazsa adalet milletin etrafı beyninde/Geçer bir gün zemine arşa çıksa da sâye-i devlet”.