๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 05 Haziran 2012, 16:53:57



Konu Başlığı: Açılımın Ermenistan Cephesi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 05 Haziran 2012, 16:53:57
Açılımın Ermenistan Cephesi
Mesut ÖZCAN • 56. Sayı / DİĞER YAZILAR


Ermenistan sorununun çözümü konusunda Türkiye’nin daha aktif olmasının temel nedeni, bu sorunun varlığının Türkiye’nin bölgesinde yürüttüğü aktif politikanın tam anlamıyla kuşatıcı olmasını engellediğinin bilincinde olunmasıdır. Gelecek günler Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde tarihî seyrin yön değiştirdiği günler olacak.

Ülke gündemi “demokratik açılım” tartışmalarına endekslenmiş ve herkes bu konuyu tartışırken, Ermenistan ile Türkiye arasında varılan mutabakatın açıklanması bir anda Türkiye’de ve yurtdışında dikkatleri bu mutabakatın üzerine çekti. Aslında Nisan ayında varılan uzlaşının bir devamı olan bu gelişme, geçtiğimiz aylarda özellikle Azerbaycan’ın tepkisi nedeniyle ortaya çıkan duraklamanın aşıldığını gösteriyordu. Bu noktada Ekim ayındaki Türkiye-Ermenistan maçı dolayısıyla futbol diplomasisinin de hızlandırıcı etkisini unutmamak lazım. Varılan mutabakat ile iki protokol üzerinde anlaşmaya varıldı. Biri “Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü”, diğeri ise “İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü”. Protokollerin kamuoyları tarafından tartışılması ve 6 hafta sonunda parlamentoların onayına sunulması hedefleniyor. Protokollerde Ermenilerin Karabağ işgaline değinilmese de, Türk yetkililer sürecin devam edebilmesi için Karabağ sorununda çözüm yönünde bir iradenin ortaya çıkmasının gerekli olduğunu dile getiriyorlar.

Bu son gelişme etrafında Türk dış politikası için sorunlu olan bir konuda daha yeni bir sürece girilmiş olunuyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun formüle ettiği “komşularla sıfır problem” politikası çerçevesinde komşu ülkelerle ilişkilerini geliştiren Türkiye’ye yönelik en önemli eleştiri Ermenistan ile diplomatik ilişkinin bulunmaması ve sınırın kapalı olmasıydı. Davutoğlu’nun çevremizde donmuş problemler olarak nitelediği sorunlar arasında yer alan Karabağ’ın işgali, Azerbaycan-Ermenistan ihtilafı ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın kapalı olması Soğuk Savaş sonrasının çözülmeden kalan sorunları arasında yer alıyordu. Bu türden donmuş sorunların ne kadar tehlikeli gelişmelere açık olduğu ise geçen yıl Gürcistan ile Rusya arasında patlak veren savaşla ortaya çıkmıştı. Türkiye bu yeni tutumu açıklarken, sorunların mevcut haliyle devam etmesinin kimseye faydası olmadığını dile getiriyor.

Türk dış politikasının son yıllarda yaşadığı dönüşüm ve getirilen yeni vizyon, ülke içinde ve dışında büyük takdir topladı. Bu noktada eksik kalan halkalardan Kıbrıs ve Ermenistan konularının çözümü için de Türkiye çaba gösteriyor. 2004 yılı sonrasında Kıbrıs politikasında yaşanan dönüşüm, Türkiye’nin uluslararası imajını ciddi şekilde dönüştürmekle kalmadı, aynı zamanda yeni atılımların önündeki bir engeli de ortadan kaldırdı. Her ne kadar Kıbrıs konusu kesin bir çözüme bağlanamamış olsa da, önceden olduğu gibi bunun müsebbibi olarak Türkiye gösterilemiyor. Ermenistan ile yaşanan sorunlar Kıbrıs kadar eski olmasa da, bu ülkenin bağımsızlığını kazanmasının ardından yirmi yıla yakın bir zamandır devam ediyor. Aynen Kıbrıs sorununda olduğu gibi, Ermenistan Türkiye ile karşılaştırılamayacak kadar küçük olsa da, Rum lobisine benzer şekilde dünyanın farklı yerlerindeki Ermeni lobisi Türk dış politikası için sürekli negatif faktör olarak var olageldi. Özellikle ABD’de her yıl kongreye getirilen soykırım tasarısı Türkiye’nin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp duruyor ve muhtemel dış politika adımlarını sürekli olarak baltalıyordu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da belirttiği gibi Türk dış politikasını sürekli olarak bu tasarıya endeksli kılmak söz konusu olamayacağına göre, bu konuda adım atılması gerekiyordu. Şunu da kabul etmemiz gerekir, ABD’deki Ermeni lobisinin faaliyetleri bu konuda Türkiye’yi adım atmaya zorlayan esas faktörlerden biri olmakla beraber, AB üyelik süreci ile komşularla sorunsuz ilişkiler geliştirme zorunluluğu da son dönemde etkili olmaya başladı. Tüm bunların yanında son birkaç yıldır Ermenistan sorununun çözümü konusunda Türkiye’nin daha aktif olmasının temel nedeni, bu sorunun varlığının Türkiye’nin bölgesinde yürüttüğü aktif politikanın tam anlamıyla kuşatıcı olmasını engellediğinin bilincinde olunmasıdır. Bu türden sorunlar, bölge dışı aktörler tarafından sürekli bir müdahale aracı olarak kullanılageldi. Bu da Türkiye’nin hareket alanını daraltan olumsuz bir unsur olarak karşımıza çıkıyordu.

Tüm bu unsurların bilincinde olarak Nisan ayında başlatılan süreçte özellikle Azerbaycan tarafından gelen tepkiler nedeniyle bir duraksama gözükse de, Türkiye adım adım statükoyu olumlu yönde değiştirmeyi hedefleyen politikasını uygulamaya devam ediyor. Bu adımları atarken de, dış konjonktürün getirdiği bazı olumlu şartları kullanmayı da ihmal etmiyor. Ermenistan ile ilişkilerde futbol diplomasisinin yanında, ABD’de yeni Obama yönetiminin tutumu ve AB ilerleme raporunun yayınlanacak olması gibi bazı unsurlar süreci gerçekleştirmede olumlu katkılar sağlıyor. Son açılım çerçevesinde resmî açıklamalar yapıldıktan sonra gelen tepkiler Türkiye’nin doğru yolda olduğunu gösteriyor. Türkiye, sorunun çözümü konusunda daha istekli olan Ermenistan yönetimini destekleyecek adımlar atarak, diaspora ile Ermenistan yönetimi arasındaki ittifakı çatlatıyor. ABD ve Fransa gibi Ermeni lobisinin yoğun ve etkin olduğu ülkelerdeki lobicilerin eleştirileri sürecin doğruluğunun bir göstergesi adeta. Aynı şekilde Ermenistan içerisindeki Taşnak-Sütyun Partisi gibi milliyetçi partilerin eleştirileri de Sarkisyan’ın Türkiye’nin önkoşullarına boyun eğildiğini iddia ediyor. Diğer bazı muhalif siyasiler de Türkiye’nin Ermenistan sınırını açmasını AB’nin istediğini, Türkiye’nin zaten bunu yapmak zorunda olduğunu ve bunun karşılığında taviz verilmesinin doğru olmadığını dile getiriyorlar.

Mevcut siyasî, ekonomik, coğrafî ve askerî unsurlar dikkate alındığında Türkiye ile mukayese dahi edilemeyecek olan Ermenistan’ın bu sorunla ilgili gücü uluslararası destekten geliyor. Atılan adımlar ile Türkiye, bir yandan kendisi hakkındaki olumsuz propagandayı Kıbrıs örneğinde olduğu gibi bitirmeyi, diğer yandan da daha uzlaşmaz bir tutum takınan diaspora ile Ermenistan yönetimi arasındaki birliği zayıflatmayı amaçlıyor. Yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle nüfusu azalan bir ülke durumundaki Ermenistan uzlaşmaya daha açık bir görüntü çizerken, bir anlamda tuzu kuru olan diaspora daha tavizsiz bir siyaset izliyor.

Türkiye içerisinden ve Azerbaycan’dan gelmesi muhtemel muhalefetin aşılması için de çeşitli emniyet sübapları düşünülmüş gözüküyor. Protokollerin önce kamuoylarında bir müddet tartışılacak ve daha sonra parlamentolar tarafından onaylanacak olması bu bakımdan faydalı bir geçiş süreci sağlayacak. Azerbaycan yönetimi de, Ermenistan ile ekonomik gelişmişlik farkının uzun vadede dengeyi kendi lehine döndüreceği beklentisi nedeniyle çözümsüzlüğün devam etmesine razı olmanın bir fayda sağlamayacağının bilincinde olmalı. Sorun devam ettikçe bölgedeki Rus varlığı meşruiyetini koruyacak ve Türkiye’den uzaklaşarak Rusya’ya yakınlaşmak Azerbaycan’a büyük bir fayda sağlamayacak.

Türkiye bu yeni tutumuyla bazı noktalarda geri adım atıyor gibi görünse de, cesaret göstererek sorunun çözümü için uygun bir ortamın oluşmasına katkıda bulunuyor. Unutmamak gerekir ki, diplomaside gerektiğinde taviz vermeden hedeflere ulaşmak söz konusu olamıyor. Türkiye’nin yanında Erivan hükümeti de cesaret gösteriyor, çünkü soykırım iddialarının uluslararası komisyon tarafından araştırılması gibi Ermenilerce kabul edilmeyen bir konuyu kabul ediyor. İlişkiler gelişirse Ermenistan ekonomik açıdan kazançlı çıkacak gibi gözükürken Türkiye’nin kazancı ise daha çok stratejik olacak. Sürekli bir ayak bağından kurtulmanın yanında, bölgesel etkinliğini de artırabilecek. Yine unutmamak gerekir ki, uzun yıllardır devam eden sorunların bir anda çözülmesi kolay değildir. O nedenle aynen Yunanistan ile olan ilişkilere benzer şekilde, oluşturulacak olumlu bir hava, tansiyonu düşürecek ve sorunların aşılmasına imkân verecek bir atmosferi sağlayacaktır.