Konu Başlığı: 12 Eylül İddianamesi Gönderen: Safiye Gül üzerinde 04 Ağustos 2012, 13:14:08 12 Eylül İddianamesi bugün yaşadıklarımıza da ışık tutuyor Ümit KARDAŞ • 84. Sayı / DİĞER YAZILAR12 Eylül darbesine karşı açılan davanın kabul edilmesi ve halen Ergenekon ile ilişkili görülen darbe teşebbüsleri davalarının görülüyor olması, Türkiye’nin demokrasisini ve hukuk devletini inşa etmesi için bir fırsat sunuyor. Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin tarafından 12 Eylül 1980 askerî darbesine yönelik hazırlanan ve Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 12 Eylül İddianamesi, birinci bölümde demokrasi/çoğulcu demokrasi kavramlarını tanımlayarak açıklıyor. İkinci bölümde ise 12 Eylül 1980 öncesi meydana gelen önemli terör olaylarının darbeye zemin hazırlamak amacıyla devlet yönetimini ele geçirmek isteyenlerin yönlendirme ve kurgularıyla çıkarılmış bir provokasyon olduğunu öne sürüyor. Provokasyon olarak nitelenen bu olaylar 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan 1 Mayıs 1997 Katliamı; Malatya Belediye Başkanı’na yönelik 6 Nisan 1978 tarihli bombalı suikast eylemi; 7 öğrencinin öldüğü 16 Mart 1978 Katliamı; 11 kişinin öldüğü ve birçok işyerinin tahrip edildiği 1978 Sivas Katliamı; 105 kişinin öldüğü, 176 kişinin yaralandığı, 210 ev ve 70 işyerinin tahrip edildiği 19-26 Aralık Kahramanmaraş Katliamı; Abdi İpekçi’nin 11 Şubat 1979 tarihinde öldürülmesi eylemi; Gün Sazak’ın 27 Mayıs 1980’de öldürülmesi eylemi; 26 kişinin öldüğü 4 Temmuz 1980 tarihli Çorum Katliamı ve 6 Eylül 1980 Konya Mitingi’nde meydana gelen olaylar. İddianamede tanık beyanları, şüpheli beyanları ve diğer deliller ışığında; 12 Eylül 1980 öncesi terör olaylarına bakıldığında, olayların toplumu kaosa, iç çatışmaya sürükleyerek ülkeyi yönetilemez hale getirip, askerî darbeye zemin hazırlamak ve yönetimi ele geçirmek isteyen devlet içindeki derin yapıların yönlendirmesi ve kurgulamasıyla çıkarılmış terör olayları olduğu ifade ediliyor. İddianamede, devlet içindeki etkili güçlerin, olaylarda güvenlik güçlerinin etkin olarak görev yapmasını engellediği, güvenlik güçlerinin bazı olaylarda kullanıldığı, bu kadar organize ve geniş çaplı olayların devlet içinde örgütlenmiş illegal güçlerin planlaması ve iştiraki olmadan yapılamayacağının anlaşıldığının altı çiziliyor. İddianamede ayrıca, şüphelilerin darbe yapmaya yaklaşık bir yıl önceden karar verdikleri, her hâlükârda ülke yönetimini cebren ele geçirmek niyetinde oldukları, yapılacak askerî darbenin halkın gözünde meşru görülebilmesi için terör olaylarının üzerine bilerek gitmedikleri, müdahale etmedikleri veya tertiplenen olay amacına ulaştıktan sonra müdahale ettikleri, şüphelilerin darbe yapmak için bir yıl şartların olgunlaşmasını bekleyerek darbe için fırsat kolladıklarının görüldüğü belirtiliyor. 12 Eylül’den yola çıkıp bugüne gelirsek; Türkiye, 2002 yılından sonra halen yargılamaları süren çeşitli darbe teşebbüslerine şahit olmuştu. Bu darbe teşebbüslerine zemin hazırlayan süreçlerin hangi olaylarla ve kimlerle kurgulanmaya çalışıldığına ilişkin iddialar, 12 Eylül 1980 öncesi ile benzerlik gösteriyor. O halde bu iddianame ile açılan davanın kabul edilmesi ve halen Ergenekon ile ilişkili görülen darbe teşebbüsleri davalarının görülüyor olması Türkiye’nin demokrasisini ve hukuk devletini inşa etmesi için bir fırsat sunuyor. Cumhuriyet döneminin aşağı yukarı yarı süresinin hukukun askıya alındığı istisnai bir rejim altında askerî darbe dönemleri başta olmak üzere, örfî idare-sıkıyönetim ve OHAL gibi olağanüstü yönetimlerle geçtiği, normal dönemlerde dahi DGM- özel yetkili mahkemeler, Terörle Mücadele Kanunu gibi araçlarla istisnai halin sürekli hale geldiği açık. Söz konusu iddianamenin kabulü normalleşmenin ve demokratikleşmenin önünü açabilme imkânını sunuyor. * Dr. Ümit Kardaş, Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi, Emekli askeri hâkim. |