Yorgun babalar evlatlarını özlüyor

Yorgun babalar evlatlarını özlüyor

Haziran 2007 21.SAYI

Benim babam senin babandan daha güçlü”… “Ama benim babam da çok yakışıklı”… Bu sözler size yabancı gelmedi değil mi? Ne de olsa hepimiz bu sözleri söyleyerek büyüdük. Herkesin babası kendine göre, ya en güçlüdür ya da en yakışıklı. Baba güvenilir bir kale gibidir. O kaleyle çevrelenen çocuk, hayattaki bütün tehlikelerden korunmanın huzurunu yaşar. Evladı düşerken onu yakalayabilecek kadar güçlü kollara sahiptir aynı zamanda baba. Ağlayan evladının başını okşarken o, sığınılacak bir limana yanaşmanın keyfini sürer yavrusu.

Kız babaları süper kahramandır yavrusunun gözünde. Erkek çocuklar ise, babalarının tahtını devralacak şehzadeleridir. Her çocuk, belli etmese de aslında, sınırları olan, kurallar koyan müşfik bir baba arayışındadır. Elbette kendisiyle ilgilenen bir babadır asıl istedikleri, her an ve her fırsatta... Baba ile balık tutmak, maça gitmek veyahut film izlemek en keyifli saatlerdir. Beraber yenilen yemek ise dünyanın en lezzetli yemeğidir. Babalık, evladının yalnız elinden değil gönlünden de tutabilmeyi bilmektir aynı zamanda. Ancak günümüz şartları, artan iş temposu baba-evlat arasındaki ilişkinin sağlıklı yürümesine engel oluyor. İşinden eve yorgun dönen baba, her ne kadar evladına daha çok vakit ayırmak istese de bunu sağlayamıyor.

Ünlü babalar da aynı dertten muzdarip. Çocuklarına yeterince vakit ayıramamanın, evlatlarıyla sağlıklı iletişim kuramamanın vicdan azabını yaşıyorlar. Bu sayımızda ekranların beğenilen iki ismi Yaşar Alptekin ve Reha Yeprem’le baba olmayı konuştuk. İçindeki çocuğu hala muhafaza eden Yaşar Alptekin, kızıyla nitelikli zaman geçirmeye gayret ettiğini söylüyor. İki çocuk babası Reha Yeprem ise yoğun iş temposunun kendisini çocuklarından uzaklaştırdığını ifade ediyor.

Manken-oyuncu Yaşar Alptekin, şimdilerde sunuculuğunu yaptığı tv programıyla her hafta pek çok eve konuk oluyor. Göç, yoksulluk, sağlıksız kentleşme gibi problemler yüzünden sokağa kaçan çocukların sorunlarını ekrana taşıyan programın sevilen sunucusu Alptekin bir genç kız babası. 15 yaşındaki kızının adı Ayris. Güzel Sanatlar Lisesi’nde okuyan Ayris, babası için bu dünyadaki en önemli insan.

Yorucu iş saatlerinden sonra kızına ayırdığı zamanları dolu dolu geçirmeye özen gösteren deneyimli manken, kızını öylesine itinayla büyütüyor ve o kadar çok seviyor ki, adeta bir gül bahçesindeki en güzel gülü koklar gibi. Baba-kızın ilişkisi bakanları kendine hayran bırakacak kadar sevgi dolu. Birlikte şarkılar söylüyor, geziyor, iki dost gibi dertleşiyor, birbirlerinin sıkıntılarına ortak çözümler buluyorlar. Baba Alptekin, yaramaz bir çocuk gibi sanki. Bu onun kızını yetiştirmesinde en büyük avantajı olmuş. İçindeki çocuk ruhuyla kızına baktığını, bu sayede onu daha iyi anlayabildiğini ve daha yakın olabildiğini söylüyor. “Annesiyle boşandığımızda kızım dört yaşındaydı ve benim yanımda büyüdü” diyen Alptekin o yılları şöyle anlatıyor:

“Ayris boşanmış anne-babanın çocuğu olarak büyüyor. Ayrıca, ünlü bir babanın kızı. Çocukluğu bu bakımdan zor geçti; ancak Allah’a şükürler olsun az hasarla atlattı o yılları. Onun her şeyiyle ilgilendim. Altını temizlerdim, gazını çıkarırdım, yemeğini yedirirdim. Hastalandığında sabahlara kadar başucunda beklerdim. O benim için dalından koparılmaması gereken bir gül gibi. O bakımdan ona çok iyi bakıyorum. Onu büyütürken sorumluluklarını da öğretmeyi ihmal etmedim. Daha dört yaşındayken masa kurardı. Yedi yaşına geldiğinde çorba ve makarna pişirebiliyordu. Sorumluluklarını yerine getirmiş olmanın kazancını şimdi görüyor ve bunu kendisi de fark ediyor.” Sevilen oyuncu, kızıyla olabildiğince dost olmasına rağmen baba otoritesini de muhafaza ediyor. Ayris’in kendisinden habersiz hiçbir şey yapmadığını belirten Alptekin, “Ona çok güveniyorum. O da bana güveniyor. Bir an nefsine uyup yaptığı bir şeyi hemen benimle paylaşıyor. Çünkü, hemen ona kızmayacağımı telkinde bulunacağımı çok iyi biliyor” diyor.

Kızım namaza başlayınca sabaha kadar ağladım

Yaşar Alptekin, üç yıl önce kıldığı ilk namazla yaşadığı çöplükten gül bahçesine geçiş yaptığını söylüyor. Gençlere ışık tutacak “Namazla Yeniden Doğdum” kitabında, gül bahçesine girmenin iç sevinç çığlıklarını atarken diğer taraftan da o çöplüğe dönme korkusunu yaşadığını anlatıyor. Namaza başladıktan 15 gün sonra kızının kendisiyle birlikte namaz kılmak istediğini anlatırken gözleri doluyor ve devam ediyor: “Kızım o zaman 12 yaşındaydı. Beni namaz kılarken izledi ve hiçbir tesir altında kalmadan namaz kılmak istediğini söyledi. O an duyduğum hazzı hayatımda hiç duymadım. Kızımla birlikte namaz kıldık. O kadar mutlu oldum ki, sabaha kadar ağlayarak kızımı seyrettim ve bana verdiği hediye için Allah’a şükrettim. Kızımı, bazı geceler elinde tespihle uyurken görüyorum.”

Tehlikeleri görerek öğreniyor

Alptekin, kızının, yüreğindeki sevgiyi anlayan tek insan olduğunu belirterek, “Kızım sevgisinden şüphe etmediğim tek insan” diyor ve Ayris’i hayatın tehlikelerine karşı hazırlamaya çalıştığını şu sözlerle anlatıyor: “Sanat camiasının içindeyken her türlü kötülüğü gördüm. O camia, birbirinin yüzüne gülüp sonra da arkalarından kuyusunu kazan insanlarla dolu. Hidayete ermeden önceki yaşantım adeta bir çöplüktü. Oradan geldiğim için tehlikeleri daha iyi biliyorum. Kızıma anlatmak ve nasihat etmek yerine onu tehlikelerin içine sokuyorum. Oradaki yanlış yaşantıları gösteriyorum.

Kızım bir gün hayattan şikayet etti. Onu bir hastanenin acil servisine götürdüm ve insanların çektiği acıları gösterdim. Babaların çocuklarına çobanlık yapmak yerine onlara kendisinin çobanı olmayı öğretmesi gerekiyor. Ben bu dünyadan ayrılınca kızım kendi başına kalacak. O bakımdan kızımın kendi çobanı olmasını sağlıyorum. Ne kadar yorgun olursam olayım ona mutlaka zaman ayırıyorum.”

Ailesi dünyadaki hazinesi

Bir diğer ünlü isim ise yine manken-oyuncu ve tv programı sunucusu olan, bir kız ve bir erkek babası Reha Yeprem. Dört yaşındaki kızının adı Zehra Handan. Mustafa Enes ise 10 yaşında. Ekranların sevilen yüzü ailesine oldukça düşkün. Özellikle, Mustafa Enes’le bir baba-oğul gibi değil de iki oyun arkadaşı gibiler. Birlikte gitar çalıyor, şarkılar söylüyorlar. Hatta bazen sıkı güreş tutuyorlar. Minik Zehra Handan ise en keyifli saatleri babasının kucağında geçiriyor. Kendisi gibi eskiden manken olan 11 yıllık eşi Özlem Hanım, deneyimli oyuncunun sağ kolu. Yoğun iş temposu nedeniyle çocuklarına yeterince vakit ayıramayan Yeprem’in imdadına eşi yetişiyor. İşi gereği sık sık seyahat eden başarılı sunucu, çocuklarıyla çok az zaman geçirebiliyor. Evlatlarından ayrı kalmanın üzüntüsünü her zaman yüreğinde taşıyan Yeprem, adeta uzaktan kumandayla babalık yaptığını söylüyor ve içindeki vicdan azabını şu sözlerle açıklıyor:

Evlatlarımla kısa süreli de olsa kaliteli vakit geçirmeye çalışıyorum

“Ailesine çok düşkün ama onlara yeterince vakit ayıramayan bir babayım ne yazık ki. Eksiklikleri çok net görüyorum ancak iş yoğunluğundan dolayı çözemiyorum. Kızım daha küçük anlamıyor ancak oğlum 10 yaşında ve babaya en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde. Onunla yeterince ilgilenememek beni tahmin edemeyeceğiniz kadar çok üzüyor. Çocuğuyla olan diyaloğun babaları şekillendirdiğine inanıyorum. Evlatlarımla kısa süreli de olsa kaliteli vakit geçirmeye çalışıyorum. Onları tatmin eden bir saatlik zaman ayırabildiğimde bile mutlu olabiliyorlar. İşim gereği çok sık seyahat ettiğim için bunu yeterince sağlayabildiğim söylenemez. Oğluma en fazla telefon açarak, hatırını soruyorum ve bir iki nasihatte buluyorum. Telefonu kapatınca vicdan azabı daha da artıyor.” Ebeveynlerin her şeyi bir kenara koyarak çocuklarını ele almaları gerektiğini belirten Yeprem, aksi takdirde çocukların psikolojik dünyalarında çok ciddi kayıplar olduğunu, hatta araya buz dağları girdiğini söylüyor. Organizasyonlar, televizyon programı derken ajandasındaki boş tarihlerin de dolduğunu, diğer tarafta ailesinde yangın olduğunu anlatan Yeprem, gelecek yıl çocuklarına vakit ayırmak için aile günleri belirleyeceğini ifade ediyor.

En büyük miras sevgi

Çocuklarla yaşanan sorunların onlara ilgi göstererek aşılabileceğini belirten Yeprem, “Yaptığım iş çok önemli, ancak diğer tarafta da çocuklarım var. Şu an baklava gibi döşenmiş, boşluğu olmayan bir iş programıyla sağa sola koşturuyorum. Ancak önümüzdeki yıl böyle olmayacak. Ajandamın içinde aile günleri belirledim. Bu şekilde belki aşabileceğiz. Çocuklarıma vakit ayıramıyorum ve vicdan azabı çekiyorum. Bu yoğun koşturmalar içinde ailemde özellikle oğlumla hiç beklemediğim problemler teşkil etti. Çok şükür telafisi mümkün olan şeylerdi. Tek sorun onlara vakit ayırabilmekte. Vakit ayırınca sorunlar hallediliyor. Babalar çocuklarının maddi ihtiyaçlarını karşılamakla sorumluluk bitti sanıyorlar. Oysa çocuklara verilecek en büyük miras sevgidir” diyor ve ekliyor: “Mankenlik yaparken, geçmişte yaşadığım ve gördüğüm şeyler nedeniyle hayatın tehlikelerini çok iyi biliyorum. O bakımdan tehlikelerden ve yozlaşmadan çocuklarımı koruyabilmek için onlara olayın ne kadar çirkin olduğunu onlara anlatmaya çalışıyorum. Tehlikeleri anlatmak yerine gösteriyorum.”

Huri YAZICI
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın