๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 22 Ağustos 2012, 15:27:44



Konu Başlığı: Ümmü Sinan
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 22 Ağustos 2012, 15:27:44
O ENSAR BİR HANIMDI; ÜMMÜ SİNAN (R.A)

Mayıs 2012 80.SAYI

Elvida ÜNLÜ


YERİN VE GÖĞÜN ŞAHİTLİĞİNDE SÖZ VERMEK...

Ümmü Sinan (r.a) nesebi hakkında fazla bilgi sahibi olmadığımız bir hanım sahabidir. Hicret’ten sonra Müslüman olmuş, İslam’ın ilk yıllarındaki yalnızlık ve çileleri yaşamamıştır. Bu, onun çile çekmediğini göstermez zira İslam her inananla gittikçe büyürken çile de büyümüştür. İnananlar arttıkça hem İslam’a düşmanlık, hem de Müslümanlara düşen sorumluluk artmıştır.
İşte böyle bir zamanda Medine’de İslam’dan haberdar olan Ümmü Sinan (r.a) Ensar’dan bir grup hanımla Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) gelerek biat etmiş, Müslüman olmuştur.
Hanımlar Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) söz verdiler.
Yerin ve göğün şahitliğinde, zamanın şahitliğinde, bizlerin şahitliğinde…
“Allah’tan başka hiçbir ilaha inanmayacağım ve ibadet etmeyeceğim.
Allah’a ve Rasulü’ne itaat edeceğim.
Yalan konuşmayacağım.
İçki içmeyeceğim.
Zina yapmayacağım.
Çocuklarımı öldürmeyeceğim.”
İşte söz vermişti Ümmü Sinan (r.a), söz vermişti hanımlar.
Sözlerinin tüm manasını bilerek söz vermişlerdi.
Allah’a ve Rasulü’ne itaat etmenin yeri geldiğinde candan geçmek olduğunu, olacağını bilerek söz vermişlerdi.
Yerin ve göğün şahitliğinde…
O’NDAN ÖĞRENMEK
Ümmü Sinan (r.a) ilme sevdalıydı. Fırsatını buldukça Peygamber’in (s.a.v) vaaz ve nasihatlerini dinlerdi. Bir şeyler öğrenmek ve öğretmek isterdi. Öğrendi, öğretti.
Yaşadıklarından, öğrendiklerinden bazıları Kütübi Sitte’de yer alır. Şöyledir:
“Peygamber (s.a.v) Ümmü Sinan’a (r.a) sordu:
-Neden bizimle haccetmedin, seni bundan alıkoyan nedir? Ümmü Sinan (r.a) cevap verdi:
-Eşim Ebu Fülan’ın sadece iki tane sulama devesi var. Birine o ve oğlu biniyor. Diğeriyle de ben arazimi suluyorum. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
-Öyleyse Ramazan geldiğinde umre yap. Ramazanda yapacağın umre nafile haccın sevabına denk gelir.”

Sübeyte bint Hanzala da (r.a) onun şöyle dediğini rivayet eder:
“Biz Rasulullah ile birlikte cuma ve bayram namazlarına çıkardık.”

SİZİNLE BİRLİKTE EY ALLAH’IN RASULÜ…

Medine’ye hicretle beraber Müslümanların sorumluluklarının ve İslam’a olan düşmanlığın arttığını söylemiştik. Medine’de Ensar’dan başka bir de Yahudiler yaşıyordu.
Allah Rasulü (s.a.v) Hicret’ten sonra Medineli Yahudilerle anlaşma yapmıştı. Bu anlaşmaya göre, iki dinin mensupları da dinlerini yaşamak ve dinlerinin gereklerini yapmakta serbest olacaklardı. Biz Medineliyiz düşüncesiyle hareket edecekler, şehirlerini birlikte savunacak, yekdiğerinin düşmanını düşman, dostunu dost bileceklerdi.
Yahudiler içten pazarlıklı davranmışlardı ve çok geçmeden gerçek yüzlerini göstererek İslam düşmanlarıyla işbirliği yaptılar.
Bu ihanet cezasız kalamazdı. Cevabi olarak bir gün Müslümanlar kendilerini Hayber Kalesi önünde bulacaklardı.
Ümmü Sinan (r.a) hizmet ehli, gözü pek, cesur ve becerikli bir hanımdı. Hayber’e gidileceğini ve birçok kadının da bu seferde bulunacağını öğrenince yerinde duramadı.
O zamanlar Müslüman hanımlar da seferlere iştirak ediyor; yaralıları tedavi ediyor, su taşıyor, askere yemek pişiriyorlardı.
Ümmü Sinan da (r.a) bir şeyler yapmalıydı. Hemen Allah Rasulü’ne (s.a.v) geldi. Aralarında şu konuşma geçti:
-Ya Rasulallah, sizinle birlikte savaşa katılmak istiyorum. Yaralılarınıza su taşır, hastalarınızı tedavi eder, yemeğinizi pişiririm.
Efendimiz (s.a.v) onun bu isteğinden memnun kaldı.
-Allah’ın bereketi üzerine olsun. Yanımızda senin için kadın arkadaş da var. Dilersen kavminle dilersen bizimle katılırsın savaşa.
-Sizinle katılmak istiyorum Ya Rasulallah.
-O halde zevcem Ümmü Seleme ile beraber bulun.

Ümmü Sinan (r.a) Hayber’e katıldı ve büyük hizmetler gördü. Sefere dair hatıralarını şöyle anlatır: “Yaralıları yanımda olan ilaçlarla tedavi ediyordum. Onlar da iyileşiyordu.”
Savaş sonunda ganimet olarak gümüş takılar, Fedek kadifesi, Yemen elbiseleri, saçaklı yaygı, tunç tencere ve yedi dinara sattığı deve verildi.
Bu savaşta esir düşen Hz. Safiye Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile evlenmiştir. Ümmü Sinan da (r.a) onların düğün hazırlıklarında candan hizmet etmiş; Hz. Safiye’yi süslemiş, saçlarını taramış ve ona güzel kokular sürmüştür.

BİR OĞUL VERMEK TOPRAĞA

Ümmü Sinan ve Ebu Sinan’ın oğulları Sinan vefat etmişti. Bununla ilgili hatırasını Ebu Sinan şöyle anlatır:
“Oğlum Sinan’ı defnettiğimde kabrin kenarında oturan Ebu Talha Havlani bana sordu:
-Sana bir müjde vereyim mi? Ben:
-Tabi söyle, dedim. Bana Rasulullah’ın şu sözlerini nakletti:
-Bir kulun çocuğu ölürse Allah meleklerine, ‘Kulumun çocuğunu mu kabzettiniz?’ diye sorar. Melekleri de ‘Evet’ derler.
O zaman Allah Teala tekrar, ‘Yani kalbinin meyvesini mi elinden aldınız?’ diye sorar. Melekler yine ‘Evet’ derler.
Allah Teala kulunun bu esnada ne söylediğini sorar. Melekler ‘Kulun sana hamdetti ve biz Allah’ın kuluyuz ve ona döneceğiz ayetini okudu’ derler.
Bunun üzerine Allah Teala şöyle emreder: ‘Öyleyse kulum için bir köşk inşa edin ve bunu beytül hamd (hamd evi) diye isimlendirin.”

BİR ŞEY İSTERSEM YALNIZ…

Ümmü Sinan (r.a) bir gün Efendimiz’e (s.a.v) gelip utanarak bir ihtiyacını dile getirdi. Efendimiz de (s.a.v) “Keşke müstağni olsaydın, bu senin için daha hayırlı olurdu” buyurdu.
Bunu duyan ve anlayan Ümmü Sinan (r.a) bir daha kimseden bir şey istememeye azmetti ve kararında durdu.

Söz verdi onlar
Sözlerinin tüm manalarını bilerek.
Arkadaş oldu onlar
Arkadaş olmak nedir bilerek.
Ya biz, bize kardeşlerim diyene kardeş olmak nasıldır bilir miyiz?
Kardeş olmayı bilir miyiz?
O bizleri özler.
Özlemek nedir bilir miyiz?