๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 16 Eylül 2012, 12:45:33



Konu Başlığı: Ümmü Kühha
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 16 Eylül 2012, 12:45:33
O ÜZÜLDÜ, AYET İNDİ; ÜMMÜ KÜHHA (R.A)

Temmuz 2012 82.SAYI

Ümmü Kühha (r.a) Ensardan Evs bin Sabit’in (r.a) hanımıdır. İslam kelimesi, Peygamber şehri olacak olan Medine’de duyulmaya başladığında eşi Sabit (r.a) ile Müslüman olarak Allah Rasulü’nün (s.a.v) arkadaşları arasına katılmıştır.
Allah Rasulü (s.a.v) Medine’ye hicret ettiğinde her Medineli gibi onlar da evlerini o kutlu muhacire açmak, O’nu evlerinin baş tacı yapmak istemişlerdi.
O şerefe nail olamadılar belki ama Allah Rasulü’nü şehirlerinde en güzel şekilde ağırlamak için ellerinden geleni yaptılar zira onlar gönüllerini açmışlardı gelsin mekan eylesin diye.
Bir ev değil, bir şehir de değil bin şehir az gelirdi.
Gönül vermek can koymaktı onlar için çünkü.

O’NDAN ÖĞRENDİLER

Ümmü Kühha (r.a) ve eşi sürekli Peygamberimiz’in (s.a.v) yanında olmaya, onun hizmetinde bulunmaya gayret ediyorlardı.
İyi ve kötü günde,
Savaşta ve barışta.
Böylece Peygamber Efendimiz’den de (s.a.v) ilim öğreniyorlardı.
Cihadın önemini öğrenmişlerdi.
Sadakati,
Ahde vefayı,
Dostluğu,
İman kardeşliğini ki can kardeşlikten öteydi.

ONLAR DÜŞÜNMESİNLER BİR DÜŞÜNEN VARDIR

Zor zamanlardı.
Bedir’in intikamını almak isteyen müşrik zalimler ordusu Medine’ye yürüyordu.
Uhud eteklerinde bir tarih yazılacaktı.
Evs bin Sabit de (r.a) Uhud Savaşı’na katılan mücahitlerdendi.
Savaştı ve şehit oldu.
Şehit tahtına binerek gitti.
Kalanlara eşi ve üç kızını bırakarak gitti.
Kalanların arasında en yakınları, akrabaları vardı. Şehit emanetine sahip çıkmak da ilk önce onlara düşerdi.
Lakin karanlıklardan aydınlığa çıkmak zaman alacaktı.
Nitekim cahiliye devrinin kötü bir adeti vardı. Ona göre mirastan pay almak ancak savaşan kişilerin yani erkeklerin hakkıydı. Ölen kişinin karısı ve kızları mirastan pay alamazdı.
O sebepten akrabaları Ümmü Kühha (r.a) ve kızlarını mirastan mahrum bıraktılar.
Düşünmediler ne yiyip ne içeceklerdi.
Düşünmediler onlar şehit emanetleriydi.
Düşünmeden, akıl nimetinin hakkını vermeden hareket ediyorlardı.
Hala atalarının izindeydiler.
Ya ataları yanlış yolda idiyseler?
Ya merhametsiz idiyseler?
Ya adaletsiz idiyseler?
Düşünmediler, mahrum bıraktılar.
Ümmü Kühha (r.a) çaresiz bir şekilde Allah Rasulü’ne (s.a.v) gelerek halini arz etti. Allah Rasulü (s.a.v) kayıtsız kalmadı ve şöyle dedi: “Şimdi evine dön. Bakalım Allah ne buyuracak?” Allah’a güvenen çaresiz, kimsesiz kalmazdı. Nitekim Allah yetimin hakkına sahip çıkarak şöyle dedi: “Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir.” (Nisa, 7)

ŞÜPHESİZ ALLAH ADİLDİR!

Allah Teala böylece yetimlerin hakkına el konulmasının önüne geçmiştir. Aynı zamanda bu ayet bir devrim niteliğindedir zira mirastan mahrum bırakılanlar kadınlar ve kızlardır. Cahiliye devrinde hor görülen kadınlar ve kızlardır.
Yeni bir devir başlamaktadır. Devir saadet devridir.
Eskiye dair yanlış olan ne varsa devrildiği devirdir.
Rabbimiz yetime sahip çıkarken cahiliyenin kötü bir anlayış ve uygulayışını da yıkmakta, devirmektedir.
Ayetin nazil olmasından sonra Peygamberimiz (s.a.v) Ümmü Kühha’nın (r.a) akrabalarına haber gönderdi: “Evs’in malından el çekin o maldan hiçbir şey dağıtmayın!”
Böylece Ümmü Kühha (r.a) ve kızları bir nebze de olsa teselli oldular.
Allah Teala sarmıştı yaralarını nasıl iyileşmez artık. Şehit ailesidirler. Artık tek kederleri şehitlerine kavuşuncaya kadar onu özleyecek olmalarıdır.
Bir müddet sonra da bir başka ayet nazil oldu. Bu ayette mirasın nasıl pay edileceğine dair kaideler verildi: “Allah size çocuklarınız (ın alacağı miras) erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasının her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da yalnız anası babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa, 11)
Alimler bu ayeti tefsir ederken mirastan alınan paylarla mükellefiyetler arasında denge yolunun tutulduğuna dikkat çekmişlerdir.
İslam aile hukukuna göre erkek evlenirken mehir verecek, düğün masrafı yapacaktır. Evlilik sonrası da hem muhtaç olan yakın akrabasına hem de eşi ve çocuklarına bakacak, onların barınma, yeme içme ve giyim gibi asgari ihtiyaçlarını da karşılayacaktır. İşte bu sebeplerle erkeğin payı kadının iki misli olmuştur.
Ümmü Kühha’ya (r.a) eşinden kalan mirasın sekizde biri, kızlarına da üçte ikisi verildi. Geri kalan da Evs’in (r.a) amcaoğullarına verildi.


Onlar sıkılırdı kimi zaman, ayet yağardı ılık bir nisan yağmuru gibi.
Onlar üzülürdü kimi zaman, ayet açardı bir yaz güneşi gibi.
Onlar ağlardı kimi zaman, bir ayet silerdi gözyaşlarını.
Şimdi biz üzülsek, sıkılsak o ayetler bizi de bulur.
Siler gözyaşlarımızı.

Elvida ÜNLÜ