๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 25 Ocak 2012, 12:31:29



Konu Başlığı: Ümmet için ağlayan aşıklar
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 25 Ocak 2012, 12:31:29
Ümmet için ağlayan aşıklar

Kasım 2007 26.SAYI

Hak dostu, aşk rehberi Hz. Mevlana (k.s) zamanında şöyle bir olay yaşanır: Fakih Siraceddin Tatari Konya’ya gelerek Hz. Mevlana’ya (k.s) tabi ve teslim olup, ondan edep ve ilahi aşk dersleri alır. Bir gün Hz. Mevlana (k.s) ona iltifat buyurup “Siraceddin, hazır ol, bu gece seni yanıma alacağım, özel sohbetimde bulunacaksın” der.
Fakih Siracedddin Mevlana’dan duyduklarına ziyadesiyle sevinir zira mürşidinin özel sohbetinde bulunmayı çok istemektedir. Yaşadığı sevinç hissiyle elindeki bütün giyecek ve yiyeceklerini fakirlere dağıtır. “Bugün benim bayramımdır” diye mutluluğunu dile getirir.
Hemen hazırlıklara başlar; Hz. Mevlana’nın (k.s) geleceği yeri düzenler. İstirahat buyurur diye hocası için özel bir yer hazırlar. Çünkü Hazretin gündüz meşguliyeti ve gece ibadetleri çoktur. Bu nedenle hocasının çok yorulacağını ve dinlenmek isteyeceğini düşünür.

Sonunda akşam olur, Mevlana Hazretleri teşrif eder. Siraceddin’e “Sen yatağa gir, dinlen” der. Fakih Siraceddin emirdir diye yatağına uzanır, fakat hiç uyumaz. Başı yastıkta, gözü kapıda öylece bekler.

“Eğer biz uyursak, bu kadar uyuyan ümmete kim ilaç olur”

Hz. Mevlana (k.s) öbür odada ibadet, zikir, murakebe gibi gece ibadetleriyle meşgul olur. Sabah yaklaşır, fakat Hazret hala ibadet halindedir. Fakih Siraceddin bakar ki şafak sökmek üzere, gece bitiyor, fırsat gidiyor. Dayanamaz, elinde olmadan “Ey efendim, köleniz sizi beklemekten öldü” diye bağırır.

Biraz sonra Hz. Mevlana (k.s) odaya teşrif eder, selam verir ve ona şunları söyler: “Siraceddin, eğer biz uyursak, bu kadar uyuyan ümmete ve talebelerimize kim ilaç olur. Ben Allah ile anlaştım ve şunu üzerime aldım: Bize gelen ve tabi olan kimselerin Allah’tan affını isteyeceğim. Onların nefislerini terbiye ile uğraşacağım, kamil olmalarını sağlayacağım. Allah’ın izniyle hepsinin iman ve edeple süslenmesine vesile olup ateşten kurtaracağım, cennete girmelerine ve cennette yüksek makamlar almalarına vesile olacağım.”

Daha sonra şu manada bir şiir okur: “Ey doğru dürüst bir hayır işlememiş ve hayırdan yana iflas etmiş olan kimse! Halin ne olursa olsun sen yine bize gel, katıl ve razı ol. Biz senin gibi yüz binlerin işini gördük, yükünü taşıdık; senin de işini görürüz, yükünü taşırız.”

Fakih Siraceddin (k.s) der ki: “Sonra mescide gittik. Ben bu sözleri ve müjdeleri Hazreti Mevlana’ya tabi olmuş, terbiye eşiğine baş koymuş müritlerine anlattım; hepsi sevinçlerinden şükür secdesine kapandılar, ağladılar.” İşte bütün Allah dostları, gavs ve kutup diye bilenen velilerin görevi budur. Onlar Allah ve kulları arasında köprü vazifesi görürler, ümmetin affı için gözyaşı döker, dua ederler. Biz günahkar kullar için bir ömrü bu yolda feda eden Allah dostlarını ruhbanlıkla suçlamak ne kadar cahilce ve acıdır!..