๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 28 Eylül 2011, 11:19:51



Konu Başlığı: Sofra adabı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 28 Eylül 2011, 11:19:51
SOFRA ADABI

Kasım 2009 50.SAYI

Toplumuzda misafire son derece değer verilir. Zira misafire ikram, Peygamberlerin ve salih kimselerin adetidir. Yemek yedirmek için daima birilerini gözeten Hz. İbrahim’in (a.s) misafirperverliği hala dillerde dolaşır.

Eve gelen misafir nimetten sayılır. Öyle ki “Misafir dokuz kısmet ile gelir, birini yer, sekizini bırakır” denir. Bizler bu kültürle yoğrulmuşuz. Kültürümüzde ikram vesilelerimiz de çoktur. Hac ve umre dönüşleri, ev alma, düğünler, sünnetler bu vesilelerden bazıları. Ayrıca yakınlaştırıcı ilişkilerden olduğundan, yalnızca dostlarımızla bir arada olmak amacıyla da yemek daveti verebiliriz. Bu ay o ikram vesilelerinden birini, mübarek Kurban Bayramı’nı idrak edeceğimiz için sofra adabına değinelim istedik.

SELAM-KELAM-İKRAM...

“Selam, kelam, ikram” sıralamasını tavsiye etmiş büyüklerimiz. Yani misafirimizi önce selamla karşılama, sonra biraz hoşbeş, sonra da yemek ikramı. Şöyle bir tasarlayalım: Bir ahbabımızı yemeğe davet ediyoruz. Gün ve saati belirleyerek sözleştik. Vakit yaklaştıkça sunulacak ikramlar kadar evin temizlik ve düzenini de elden geçirmeliyiz. Ayrıca konuğumuza özel havlu, terlik gibi ihtiyaçları hazır bulundurmayı da ihmal etmemeliyiz. Tam ev kıyafetimizi çıkarıp temiz bir şeyler giydik ki, işte kapının zili!

Misafirlerimizi kapıda karşılayıp salona alıyoruz. Öncelikle unutmayalım ki onlara güleç bir yüz sunamazsak, diğer ikramlarımızın hiç bir değeri kalmayacaktır. Memnuniyetimiz yüzümüze öyle yansımalı ki, konuklarına pozitif enerji gönderebilen bir evsahibi olabilelim.

İkinci adım, onları odada birkaç dakika yalnız bırakmak. Bu, onların herhangi bir ihtiyaçlarını gidermeleri için fırsat olabilir. Örneğin, kısa bir soluklanmak veya üzerlerine çeki düzen vermek isteyebilirler.
“Hoş geldiniz” faslından sonra kısa bir sohbet ortamı oluşturabiliriz. Bu konuşma daha çok onların hatırını sorma şeklinde olmalı, onları şahsi problemlerimize odaklama şeklinde değil.

Soframız önceden hazır olmalı ki, telaşa sebebiyet verilmesin. Ayrıca unutmayalım, ikramlarımızın vitrini özenle hazırlanmış bir sofradır. İlk önce göze çarpacak olan soframızın düzen ve temizliğidir.

VE SIRA İKRAMDA...

Soframız neredeyse hazır gibi... Son bir kontrolden sonra artık ikramlarımızı masaya taşıyabiliriz. Bu arada ikram çeşitlemesinde aşırıya kaçıp, konuğumuza “karşılığını nasıl veririm” endişesi uyandırmayalım tabi. Bu bir yemek daveti olduğundan misafirimiz muhtemelen tok gelmemiştir. Bu yüzden konuklarımızı biran önce sofraya davet etmek en uygun davranış olacaktır.

Yemeğe davet edilen misafirleri sofraya yaşlarına, bilgi ve makamlarına göre oturtmaya dikkat ederiz. Yemek servisine sağdan başlayıp sıra ile devam ederiz. Servisi konukların sol tarafından yapar, kirli tabakları sağ taraftan alırız.

MİSAFİRSENİZ BUNLARA DİKKAT EDİN

• Yemeğe besmele ile başlanıp, sağ el ile yenir. Yemeğin başında ve sonunda  “Afiyet olsun” dilekleri sunulur.
• Ekmeği ısırarak değil, elle kopararak yemek sofra adabındandır.

• Yemekte peçete bir ihtiyaçtır. Fakat kullanımı karikatürlere dahi konu olan yakaya takmak şeklinde olmamalı. Peçeteyi sadece ağzımızı silmek ve kıyafetimizi korumak için kullanırız, çatal- bıçağı silmek için değil. Su içmeden önce ağzımızı peçete ile silebiliriz. Yağ lekesiyle kaplı bir bardak pek de iştah açıcı görünmese gerek.

• Uzağımızdaki ekmek sepeti veya tuzluk için uzanmakta ısrar yerine, yakınımızdakinden isteyebiliriz.

• Kürdan kullanmamız gerekiyorsa sağ el ile kullanıp, sol el ile ağzımızı kapatırız.

• Sofrada ilaç alınması gerekiyorsa, bunu mümkün olduğunca fark ettirmeden yapmalıyız. *Hastalık, ölüm veya mide bulandırıcı şeylere değinilmesi iştah kaçıracağından pek uygun görülmez.   

• Yemekler beğenilmemiş veya malzemesi eksik bulunmuş olabilir. Ama evsahibine bunu dile getirmekten kaçınırız.

• Misafirin acele etmemesi için, evsahibinin doymuş olsa da yiyor gibi yapması büyük bir inceliktir. Misafir de yemeğini bitirdiğinde hemen sofradan kalkmamalı.

• Kültürümüzde her lokma nimetten sayılıp tabakta yiyecek bırakılmamaya özen gösterilir. Hatta bu, kültürümüzde “sünnetleme” diye adlandırılır. Yemeğin bir bölümü bırakılmak zorunda kalınmışsa bu, çatal değdirilmemiş bir bölüm olmalı. Çöpe dökülmesini önlemek için “hiç dokunmadım” şeklinde belirtilebilir.

• Yemek sonunda nimeti veren Allah’a hamd ve dua, ev sahibine de teşekkür ederiz. İkramlardan hoşnut olunduğuna dair iltifatlar, evsahibini son derece memnun edecektir.

Bir sofra etrafında halkalanmanın güzelliği kullar arasındaki muhabbetin artması şeklinde tezahür ederken, Rabbimiz’in rızasını kazanmaya da vesiledir. Yeter ki konuklarımızın sadece karnını doyurmakla kalmayıp gönüllerini de alalım, kubbemizde bir hoş seda kalsın geriye. 

DİŞ KİRASI

Osmanlı döneminde iftar yemeklerinin ardından verilen “diş kirası” hoş bir adetti. Bu güzel adet, konuk olan eşe dosta gümüş tabaklar, kehribar tespihler gibi hatıralıklar vermekten ibaretti. Günümüzde bu adeti yeniden canlandırmaya çalışan restoranlarımız dahi mevcut.

Ceyda ARIN