> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Aile Dergisi > Diğer Yazılar > Şefkatli olabilmek ne güzel haslet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şefkatli olabilmek ne güzel haslet  (Okunma Sayısı 681 defa)
15 Mayıs 2012, 15:53:05
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 15 Mayıs 2012, 15:53:05 »



ŞEFKATLİ OLABİLMEK NE GÜZEL HASLET

Ekim 2011 73.SAYI

Şefkat denince akla ilk gelen çocuklardır. Çocuklara karşı şefkat, sevgi ve merhamet göstermede Efendimiz’in (s.a.v) pek çok davranış ve sözleri bizlere rehberlik eder, yüreğimizi genişletir. Peygamberimiz (s.a.v) son derece müşfik bir baba idi. Çocuklarına olan sevgisi ne onu hayatının esas gayesinden ayırmış, ne de çocuklarına karşı olan gerçek sorumluluklarını unutturmuştur. Efendimiz’e (s.a.v) ashabı en büyük oğlunun adına izafeten “Ebu’l-Kasım” derdi ve Efendimiz (s.a.v) bundan çok hoşlanırdı. Peygamberimiz’in (s.a.v) tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti ve müminlere olan düşkünlüğü, çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmekteydi. Peygamberimiz (s.a.v) hem kendi çocukları ve torunları hem de ashabının çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, doğumlarından isimlerinin konmasına, sağlıklarından ilimlerinin artmasına, giyimlerinden oynadıkları oyunlara kadar onlar için tavsiyelerde bulunmuş, hatta bizzat yol göstermiş, ilgilenmişti. Enes (r.a) şöyle rivayet eder: “Aile efradına karşı Peygamber’den daha müşfik hiç kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim’in Medine’nin kenar mahallerinde oturan bir sütannesi vardı. Sütannenin kocası bir demirci idi. Hz. Peygamber sık sık bu aileyi ziyarete giderdi. Eve varınca demircinin izhirle dumanlanmış evine girer, çocuğu kucaklar, öper koklar ve bir müddet sonra dönerdi. Bunu yaptığı zaman da kendisi Arap yarımadasının hemen tamamını kaplayan ve Bizans İmparatorluğunun güney sınırlarına uzanan Medine devletinin tartışmasız yöneticisiydi.”

Torunları Hasan ve Hüseyin’i çok severdi ve onlarla sık sık oynardı. Torunları onun sırtına çıkıp ata binme oyunu oynarlardı. Efendimiz torunu Hasan’ı (r.a) omuzlarında taşırken: “Ey Allahım ben onu seviyorum ve Senin de sevmeni niyaz ediyorum!” derdi. (Buhari ve Müslim). Ebu Hureyre birgün Allah Rasulü ile dışarı çıktıklarını ve Fatıma’nın evine geldiklerinde Peygamber’in Hasan’ı kastederek “Küçük adam orada mı? Küçük adam orada mı?” buyurduğunu ve Hasan’ın geldiğini, kucaklaştıkları sırada Allah Rasulü’nün (s.a.v) “Ey Allahım ben onu seviyorum, Senin de onu ve onu sevenleri sevmeni niyaz ediyorum” buyurduğunu rivayet etmiştir. (Buhari ve Müslim) “Rasulullah Hasan’ı omuzlarında taşırken sahabeden biri Hasan’a ‘Bindiğin binek ne güzel binektir’ dedi. Peygamber ‘Ve sürücüsü ne güzel sürücüdür’ buyurdu.” (Tirmizi)

ÇOCUKLAR NEŞELİYSE MUTLU OLDU, ACILARINA ÜZÜLDÜ

Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir: “Yanında el-Akra b. Habis el-Temim otururken Rasulullah Hasan’ı öptü. El-Akra ‘Benim on çocuğum var, ben onların hiç birini öpmedim’ dedi. Rasulullah ona hiddetle baktı ve ‘Çocuklara merhamet etmeyene kimse merhamet etmez’ buyurdu.” “Efendimiz’in (s.a.v) oğlu İbrahim’in vefatında mübarek gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Abdurrahman bin Avf, ona ‘Sen de mi ağlıyorsun ya Rasulallah?’ diye sordu. Hz. Peygamber ‘İbn Avf, bu merhamettendir’ dedi ve daha çok gözyaşı döktü. ‘Göz ağlar, kalp üzülür, fakat biz sadece Allah’ın hoşnut olacağı sözü söyleriz’ dedi.”

Bu davranışı Peygamber’in herkes gibi bir insan olduğunu ve diğer insanlar gibi acı ve üzüntü duyduğunu göstermektedir. Peygamber de çocuklarıyla beraber yaşadı, onları sevdi, onlarla oynadı, onlarla güldü ve diğer insanların evlerinde çocuklarıyla beraber yaptığı her şeyi yaptı. Onların neşeli zamanlarında mutlu oldu, acılarına üzüldü.

Oğlu İbrahim öldüğünde, yaşlar yüzünden aşağıya yuvarlandı. Sahabiler onu teselli ettiler. Onun başkalarına üzüntülerini azaltmalarını öğütlediğini hatırlattılar, fakat Peygamber şöyle buyurdu: “Hayır, ben bağıra bağıra ağlamayı ve ölünün aşırı övülmesini yasakladım. Sizin bende gördüğünüz sevgi eseridir ve kalpteki merhamettir; merhamet etmeyene merhamet edilmez. Çocuğumuz için üzülüyoruz, gözler yaşla doluyor ve kalp içe doğru kabarmaktadır, yine de Rabbimiz’i üzecek hiçbir şey söylemeyiz. Eğer ölüm herkes tarafından takip edilecek yol olmasaydı ve en sonuncumuz ilk gidenimize kavuşacak bulunmasaydı, İbrahim için bundan daha fazla üzülürdüm” buyurmuştu.

Bütün bu olaylar çocuklarını ve torunlarını çok sevmesine rağmen, prensiplerinden hiçbir durumda fedakarlık etmediğini göstermektedir. Onlara iyi davrandı ve şefkat gösterdi. Fakat onlara olan sevgisinin ve şefkatinin davasını ve prensiplerini etkilemesine hiçbir zaman izin vermedi. Çocukları ile olan ilişkilerinde sıradan bir insan gibi davrandı ve yaşadı; hissi ve bedeni bütün zorlukları ve çileleri geçirdi. Fakat bunları sabır ve azimle karşıladı. Ölçüsünü kaybetmedi ve hangi durumda olursa olsun prensiplerini değiştirmedi. Onun büyüklüğünün esası buradadır.

Tarihte hiçbir insan davranış ve tavırda, iyi ahlakta ve takvada bu yüceliğe erişememiştir. O, herkesten mükemmeldi. Bütün bunlar ahlaki güzellik ve olgunluk ile mükemmel huzur ve mutluluğun kazanılabilmesi için insanlığın Peygamber’den öğrenmesi ve günlük hayatında uygulaması gereken davranışlardır.

Peygamber’in çocuklarıyla olduğu kadar eşleriyle de çok iyi ve samimi ilişkileri olduğuna ve onlarla çok huzurlu ve sakin bir hayat geçirdiğine şüphe yoktur. Evinin bütün atmosferi sevgi, şefkat, iyilik ve takva doluydu. “Peygamber’in (s.a.v) kızı Fatıma Annemiz’in (r.a) çocuklarına olan sevgisi de son derece kuvvetliydi. Hz. Peygamber mescitte namaz kılarken Hasan ve Hüseyin (r.a) içeri girerek dedeleri Efendimiz’in (s.a.v) sırtına oturdular, Efendimiz secdeyi uzattı, başını ancak çocuklar, sırtından inince kaldırdı. (Taberani)

EFENDİMİZ (S.A.V) KIZ ÇOCUKLARINA VE AİLEYE İTİBAR KAZANDIRMIŞTIR

Efendimiz (s.a.v) çocukların, özellikle kız çocukların statüsünü hem bu dünyada hem öteki dünyada iyi duruma getirmiştir. Kız çocuklarını diri diri gömmek gibi vahşi adetleri, fakirlik korkusuyla çocukları öldürmeyi yasakladı ve onların hem bu dünyada hem öte dünyada bizlerin yardımcıları olacaklarını öğretti. Bütün çocukların günahsız olduğunu açıkladı. Ana babaların, doğumlarından başlayıp erginliğe erişinceye kadar çocuklarına karşı olan ağır vazifelerini en mükemmel ve ideal emirler şeklinde vazetti. Çünkü hanelerimiz bütün faziletlerin veya kötülüklerin fidanlığı, çocukluk hayatının ön planını renklendiren her şeyin ilkidir. İlk neşe ilk hüzün, ilk eğitim yeri… Hz. Peygamber sadece çocuğun eğitimine büyük önem vermekle kalmadı; onun karakterinin ve tavırlarının İslam’ın öngördüğü çizgilere göre oluşmasını da çok önemsedi. Bu sebeplerden dolayı o (s.a.v) çocukların haklarını savunanların en yücesidir.

Cahiliye devrinde kız çocuğun doğum haberi bir kişinin hayatında alabileceği en kötü haber kabul edilirdi. Hz. Peygamber bu tavrı tamamen reddetmiş ve bu adetleri bütünüyle değiştirmiştir. Çocuklara, rengi ve cinsiyeti ne olursa olsun eşit davranılması gerektiğini bizzat kızı Fatıma annemize (r.a) olan sevgisini gösterme biçimiyle öğretmiştir. Efendimiz her seferden dönüşte ve sefere çıkarken ilk olarak Fatıma annemizi ziyaret ederek onu ne kadar sevdiğini bu şekilde de gösterirdi. Peygamberimiz’in kız çocuklarını güzelce ve özenle yetiştirenlere Allah’ın büyük mükafat vereceğini belirten pek çok hadisi vardır. “Eğer bir kimse kız çocuğu olur da onu diri diri gömmezse, hor görmezse ve erkek çocuklarını ona tercih etmezse Allah onu cennete kor.” buyurmuştu.

Cahiliye devri Arapları çocuklarını üç sebepten öldürürlerdi. Kur’an, her üç sebebi de kötülemiştir. İlk olarak putlarını memnun etmek için çocuklarını sunaklarda kurban ederlerdi: “...Allah’a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi…” (En’am, 137) İkinci olarak, çocuklarını fakirlik korkusuyla öldürmekte idiler. Kur’an onları bu konuda uyarmış ve çocukların öldürülmesini yasaklamıştır. İsra Suresi’nin 31. ayetinde çocukların yoksulluk korkusuyla öldürülmemesi gerektiği, onların rızıklarının Allah (c.c) tarafından verileceği buyrulmaktadır. Üçüncü olarak; cahiliye Arapları kız çocuğundan dolayı bir damada sahip olmayı zillet kabul ediyorlardı. Eğer kızları bir savaş sırasında yakalanırsa cariye haline getirilirdi ki bu da ayrı bir zilletti. Bu sebepten de kızlarını öldürüyorlardı. Tekvir Suresi’nin 8 ve 9. ayetlerinde, hesap gününde, kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğünün, sorulacağı ifade edilmektedir.

Hanzade YÜCEL

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şefkatli olabilmek ne güzel haslet
« Posted on: 28 Nisan 2024, 20:31:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şefkatli olabilmek ne güzel haslet rüya tabiri,Şefkatli olabilmek ne güzel haslet mekke canlı, Şefkatli olabilmek ne güzel haslet kabe canlı yayın, Şefkatli olabilmek ne güzel haslet Üç boyutlu kuran oku Şefkatli olabilmek ne güzel haslet kuran ı kerim, Şefkatli olabilmek ne güzel haslet peygamber kıssaları,Şefkatli olabilmek ne güzel haslet ilitam ders soruları, Şefkatli olabilmek ne güzel hasletönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes