๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 09 Eylül 2011, 12:36:00



Konu Başlığı: Peygamberimizin halası Safiyye r.a
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 09 Eylül 2011, 12:36:00
PEYGAMBERİMİZ’İN HALASI; SAFİYE (R.A)

Temmuz 2010 58.SAYI

Cesaret en güzel müminde durur.
Uhudlardan bir Uhud’da o ana yazılan her müminde durduğu gibi.
Metanet en güzel mümine yakışır.
Uhudlardan bir Uhud sonu şehit yakınlarına yakıştığı gibi.
Allah’tan gayrısından korkmama ve “Allah’ın dediği oldu” deme hali.
İşte müminin cesaret ve metanet hali.

BABA YADİGARI, KARDEŞ EMANETİ

Hz Safiye (r.a) Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) halasıdır. Peygamberimiz (s.a.v) için bir baba yadigarıdır.
O da Peygamberimiz’i (s.a.v) bir kardeş emaneti olarak görür. Daha sonraları çok daha ötesi Yaradan’ın emaneti bilir. Hem yeğenine hem yeğeninin davasına sahip çıkar.
“Getirdiğin başım gözüm üstüne ey kardeşim oğlu” der bir ömür boyu, bin ömür boyu.
Hz. Safiye (r.a) kardeşlerinin emanetini, en azılı, gözü dönmüş bir İslam düşmanı öyle ki kardeş bile görmeyecek yeğen bilmeyecek olan Ebu Leheb’e sık sık hatırlatır.
Bir gün yine Ebu Leheb’in Peygamberimiz’i (s.a.v) incittiğini duydu. Kardeşine gelerek şöyle der:
Ebu Leheb, ey kardeşim! Kardeşimizin oğlunu ve onun dinini yardımsız bırakmak sana yakışır mı? Ehl-i kitap alimleri Abdülmuttalib’in soyundan bir peygamber çıkacağını bildiriyorlar. İşte o peygamber yeğenimiz Muhammed’dir”
Lakin tüm gözleri kapanmış Ebu Leheb’e bu sözler de tesir etmez. Şu karşılığı vererek kız kardeşini uzaklaştırmak ister:
“Zaten kadınların sözleri erkeklere ayak bağıdır”
İnadın ve kibrin yüzünden nasibini uzaklaştırdın. Kız kardeşini uzaklaştırdın.
Başına gelecek azabı uzaklaştırabilecek misin?
Beklenen o çetin günü de uzaklaştırabilecek misin?

BİR OĞUL BÜYÜTMEK

Bir ağaç koyar gibi toprağa, bir ağaç büyütür gibi.
Bir oğul büyütmek...
İsmini ismi yanına koyacak Peygamber.
“Yardımcım” diyecek.
Bir oğul büyütmek şimdi sana nasiptir ey Safiye.

* * *
Zübeyr bin Avvam (r.a) on beş yaşında Müslüman olarak ilk inanan yedi insan arasına girmiştir.
Safiye (r.a) oğlu Zübeyr bin Avvam’ı (r.a) mücahit olarak yetiştirdi.
Ve emekleri zayi etmeyen Zübeyr (r.a) genç yaşta İslam fedaisi oldu. Allah Rasulü (s.a.v) onun için şöyle dedi:
“Her peygamberin bir havarisi, yardımcısı vardır. Benim de yardımcım Zübeyr’dir.”
Zübeyr’in (r.a) Allah ve Rasulü için yaptığı fedakarlıklar daha bu dünyada semeresini verdi. Bir gün cennetle müjdelendi.
Hz Safiye de -Allah ondan razı olsun- cennetle müjdelenen bir evlada sahip oldu.

Müjdeyi kendi alır gibidir Safiye (r.a)
Ve belki o gün ilk defa almış gibidir kucağına bebeğini.
Öyle saf öyle temiz.
Öyle asil.
Öyle bilen öyle bildiren.
Sanki şimdi doğmuştu.

İNANAN BİR İNSANDA CESARET

Uhud günüdür.
Eli silah tutan İslam erleri meydandadır.
Senin için benim için meydandadırlar.
Hanımlardan bazıları da savaşa katılmıştır.
Yaralılara bakmak, su taşımak için.
Fakat gün çetindir.
Ellerine ölümden, öldürmekten ziyade hayat yakışan, yaşatmak yakışan o hanım ellerine de zaman zaman savaşmak, silah tutmak düşer.
Hanımların çoğu ise çocuklarıyla birlikte Medine’dedir. Medine’deki evlerin en yüksek ve sağlam olanı Hassan bin Sabit’in (r.a) evine yerleştirildiler Efendimiz (s.a.v) tarafından. Hassan bin Sabit de (r.a) hasta olduğu için Medine’de kalmıştı. Medine’de şimdi Müslüman hanımlar ile Yahudi ve münafıklardan bazıları kalmıştı.
Bir ara hanımlar baktılar ki Yahudilerden biri bu eve doğru yaklaşıyor. Safiye (r.a) hemen gelip durumu Hassan’a (r.a) bildirdi. Fakat Hassan (r.a) hem hasta hem de yaşlıydı. Şöyle dedi:
-“Ey Abdülmuttalib’in kızı Allah seni esirgesin. Ben onun yanına inecek kadar kuvveti kendimde bulsaydım Rasulullah ile Uhud’a gider müşriklere karşı savaşırdım.”
İş başa düşmüştü. Safiye (r.a) cesaretini kuşandı imanını kuşanır gibi. Eline geçirdiği bir çadır direğiyle kapıya indi. Yavaşça kapıyı araladı ve elindeki direği Yahudi’nin kafasına indirdi. Yere düşen Yahudi bir daha kalkamadı. Ölmüştü.
Böylece Safiye (r.a) büyük bir tehlikeyi önlemiş oldu. Zira o Yahudi’nin arkası da gelebilirdi.
Böylece bir kafir öldüren ilk Müslüman hanım oldu.
Cesaret ne güzel durdu sende ey Safiye Uhudlardan bir Uhud günü.

MÜJDELER YETİŞİR; MÜJDELER KOLUM KANADIM

Uhud devam etmektedir. Yaşadığı bu hadiseden sonra içi içine sığmaz Safiye’nin (r.a). Zira düşman bu cesareti gösterebildiyse yeğeni Allah’ın Rasulü ne alemdedir?
Ne yaşamaktadır?
Sağ mıdır selamette midir?
Birkaç hanımı alarak cihat meydanına koşar. Yolda bazı mücahitlere rastlarlar.
Onlardan Allah Rasulü’nü (s.a.v) ve savaşın gidişatını sorar. Allah Rasulü’nün sağ olduğunu lakin kardeşi Hamza’nın (r.a) şehit olduğunu öğrenir. Ve şehit kardeşini görmek ister. Uçarak gelir adeta. Allah Rasulü (s.a.v) Zübeyr’den (r.a) annesine engel olmasını ister:
“Anneni geri çevir. Kardeşi Hamza’nın cesedini görmesin.”
Hamza’yı o halde görsün istemez.
Hamza çoktan uçmuş cennetlere. Ama hıncını alamamış, hırsı geçmemiş olanlar ellerine yüzlerine ne yapmış öyle.
Kolaysa ruhunu parçala, ruhunu al ayaklarının altına çiğne ez.
Haydi, ruhunu tut, tut gitmesin.
Görmek ister kardeşini Safiye (r.a)
Ne halde olduğunu bilerek ister.
Ve gördüğünde metindir.
“Kardeşim, bu felakete Allah yolunda uğradın. Bundan daha büyük makam mı var? Biz Allah yolunda bundan daha fazlasına uğramaya da rıza gösteririz. İnşallah sabredecek ve sevabını Allah’tan bekleyeceğim.” 
Allah Rasulü (s.a.v) halasının göstermiş olduğu bu metanete çok sevindi ve şu müjdeyi verdi:
“Bana Cebrail (a.s) geldi. Melekler katında Hamza için ‘Allah’ın ve Rasulü’nün aslanıdır’ diye yazıldığını haber verdi.”
Şimdi metanet ne güzel yakışır sana ey Safiye.
Uhudlardan bir Uhud sonu şehit kardeşin Hamza’nın başında ne güzel durur.
Bir hilal ne güzel durursa geceleri gökte…
Hem o kadar yakın hem o kadar uzak.
Bir şehit doğar şimdi içinde.
Bir şehit doğar hilal gibi
Hem o kadar yakın hem o kadar uzak.
Bir şehit yaşar şimdi içimde.

BİN ÖMÜR YAŞAMAK

Peygamber’in (s.a.v) yanında olanlar; dostları, arkadaşları bir ömür değil binlerce ömür yaşadılar, yaşıyorlar.
İlim diye okuduğumuz her cümlede onların soruları, onların cevapları yazılıdır.
Onlar konuşur biz dinleriz şimdi.
Safiye’nin (r.a) Peygamberimiz (s.a.v) için yazdığı mersiyeyi dinleriz:
“Ey Allah’ın Rasulü, sen bizim ümit kaynağımızdın
Sen bize karşı iyilik yapandın, cefa eden olmadın
Sen esirgeyen yol gösteren ve öğreten olmuştun.
Allah’ın Rasulü’ne anam, teyzem ve amcam
Dayım sonra kendi nefsim fedadır
Şayet insanların Rabbi seni bize bıraksaydı
Mesut olurduk. Fakat Allah’ın emri geçerlidir.
Allah’ın selamı sana olsun Ya Rasulallah!
Senden razı olarak Adn Cennetlerine koysun.” Amin…

* * *
Onlar yaşar biz anlatırız.
Ve Uhudlardan bir Uhud’dur şimdi başlar içimde.
Söz dinler miyim; tutunur muyum son ana dek Uhud’a?
Son nefese dek.
Mıhlanmış gibi Uhud’a, durur muyum son nefese dek?
Durmayı nasip et.
Kalmayı nasip et.
İmanımı kuşanır gibi cesaretimi
İmanımı kuşanır gibi metanetimi kuşanmayı nasip et.
Hamza bakar şimdi geceleri
İçimdeki şehide bakar.
Hem o kadar yakın hem o kadar uzaktır.
Hem o kadar bende hem o kadar ağyar…

Elvida ÜNLÜ