๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 12 Eylül 2011, 16:51:41



Konu Başlığı: Mezhep taklidi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 12 Eylül 2011, 16:51:41
MEZHEP TAKLİDİ

Mayıs 2010 56.SAYI

Mezhep, bir müslümanın dinini doğru ve sistemli bir şekilde anlayıp yaşaması için tabi olduğu görüşler bütünüdür. Bilindiği gibi fıkhi meselelerde tabi olduğumuz dört hak mezhep vardır (Hanefi, Şafi, Maliki, Hanbeli). İmam Azam, İmam Şafi, İmam Enes b. Malik ve İmam Ahmed b. Hanbel bu hak mezheplerin imamlarıdır ve fıkhi konularda bu imamların görüşlerine başvurulur.

Dünyanın dört bir yanında müslümanlar yaşamakta ve herkes kendi sosyal yaşantısı, çevresi, kültürü, bulunduğu coğrafya gibi faktörler çerçevesinde bu dört mezhepten biriyle amel etmektedir. Dini hayatını bu hak mezheplerden birine göre tanzim eden birinin ölünceye kadar aynı mezhepte kalması gibi bir mecburiyet yoktur. Yani hepsinin de hak mezhep olması dolayısıyla, mezhebini değiştirmesini gerektirecek bir amil sebebiyle bir diğer hak mezhebe geçebilir. Mesela, Şafi mezhebine mensup olan bir kadının, evlendiği erkeğin Hanefi olması durumunda, karşılaşılabilecek bazı problemlerin ortaya çıkmaması açısından Hanefi mezhebine geçmesi makul görülebilir. Ancak bir mezhepten diğer mezhebe geçen kimsenin, ibadet ve muamelelerinin kamil manada olabilmesi için girdiği mezhebin meselelerini bilmesi gerekir. Ancak mezhep değiştirme günlük elbise değiştirir gibi değil, verdiğimiz misalde olduğu gibi cebredici bir sebebe dayanmalıdır.

MEZHEP TAKLİDİNİN ŞARTLARI

Müslümanın dini hayatı ile sosyal hayatı bir bütün halindedir. Bu sebeple bazen, özellikle güncel meselelerde karşılaşılan problemlere karşı, tabi olunan mezhepte bir çözüm bulunamayabiliyor. Bazen kişinin karşılaştığı durum kendisini çok zora sokacak hatta harama bile götürecek bir boyutta olabiliyor. Böyle durumlarda, saydığımız sakıncalara düşülmemesi için alimlerce diğer üç mezhepte, bu konuyla ilgili diğer fetvalara da bakılabileceği bildirilmiştir. Buna taklit denilmektedir. Bir mezhebi taklit edebilmenin de şartları vardır:

1. Bir meselede bir mezhebi taklit etmek için o mesele hakkında o mezhebin şart ve vaciplerini bilmek gerekir. Mesela bir Şafi, karşılaştığı durum sebebiyle abdest hususunda Hanefi mezhebini taklit etme durumunda kalacaksa, abdestin şart ve vaciplerini Hanefi mezhebine göre bilmesi ve onlara riayet etmesi gerekir. Yine bir ibadet veya muamele başka bir hak mezhebe göre taklit edilecekse, o ibadet veya muamelenin daha önce yapılmamış olması gerekir. Mesela, Şafi mezhebine mensup olan bir kimse, namaza başlamadan önce hanımına eliyle dokunduğunu namazı kıldıktan sonra hatırlasa; sonra da, “Nasıl olsa abdestim Hanefi mezhebine göre tamamdır” deyip o meselede Hanefi’ye tabi olsa, namazı sahih olmaz.

2. Taklidi keyfî ve kolayını yaşamak için değil meşru bir sebebe dayandırarak yapması gerekir.
3. Telfik yapmamalıdır. Mesela bir kişi meşru bir mazeret (örneğin başının çoğunun yaralı olması gibi) sebebiyle Şafi mezhebini taklit ederek başının onda birini mesh etse, sonra Hanefi gibi düşünerek elinin yabancı bir kadına değmesinden sonra tekrar abdest almayıp namazını kılsa, onun namazı sahih olmaz. Zira bu kişi abdestini Şafi mezhebine göre almışken eli yabancı bir kadına değdiğinden abdesti bozulur. Çünkü Şafi mezhebine göre böyle bir durumda abdestin bozulacağı malumdur.

MEZHEP TAKLİDİNDEKİ YANLIŞLAR

İbadet hayatımızda gerek mezhep taklidi gerekse yanlış bilgilenme kaynaklı olarak yapılan pek çok yanlış bulunmakta… Bunlardan biri de bayanların abdest alırken yabancı erkeklerin saçını göreceği endişesiyle başörtüsü/eşarp üzerinden başını mesh etmeleridir. Aslında bizim mezhep taklidinde yapılan yanlışlardan kastettiğimiz de budur. Yani aslında bir başka mezhepte bile olmayan bir meseleyi taklit etmek! Zira ne Hanefi mezhebinde ne de Şafi mezhebinde eşarp ve başörtüsü üzerinden meshin sahih olabileceğine dair bir şey yoktur ki taklidi yapılsın! Yapılan yanlış, böyle bir uygulamanın diğer mezheplerde var olduğunu zannederek yapmaktır. Bu ise yeterli dini bilgiye sahip olunmamasından ileri gelmektedir. Halbuki gerek Hanefi mezhebine gerekse Şafi mezhebine müntesip bir kadının, saçının yabancı erkekler tarafından görülme endişesi taşıdığı bir durumda, başörtüsünün üzerinden suyun saçına sirayet edecek kadar ıslatarak mesh etmesinde bir sakınca yoktur. Burada dikkat edilmesi gereken suyun saça ulaşmasıdır.

Bunun yanında saçlarının görünmesinden endişe eden bir kadının kollarını yıkarken başkalarının görmesinden endişe etmemesi daha vahim bir durumdur. Zira saçlar kadar kollar da avrettir. Saça gösterilen önem ve özen diğer azalara da gösterilmelidir. Böyle bir durumda kalan kadın, öncelikle kendisinin abdest alabileceği mekanları tercih etmelidir. Zira günümüzde kişinin temizliği için ayrılmış mekanların çoğunda bayan erkek için tahsis edilmiş özel yerler bulunmaktadır. Böyle bir yer bulunamıyor ise başka bir bayandan rica ederek önünde durmasını isteyebilir veya erkeklerden müsaade isteyebilir. Eğer bu da mümkün olmuyor ve abdest alacak başka bir yer de yoksa ve namaz vaktinin çıkacağından endişe ediliyorsa teyemmüm ederek abdest alması, avret yerlerini açarak abdest alıp namaz kılmasından daha evladır.

Yine bazı yanlış bilgilerden dolayı, mecbur kalındığı zaman, ayakları yıkamaya lüzum kalmaksızın çorapların üzerinden mesh edilebileceği sanılmaktadır. Bunlar ve benzerleri, kimi zaman taklit kimi zaman da fetva adı altında yapılan yanlışlardan bazılarıdır. Çorap üzerine meshin sahih olabilmesi için çorap olarak giyilen şeyin, normal deriden mamul olan mestlerin taşıdığı şartları taşıması gerekir.

Yine mezhep taklidi adı altında yapılan yanlışlardan biri de diş dolgusuyla alakalıdır. Özellikle muayyen günlerinde diş dolgusu yaptırmak durumunda olan kadınların, böyle bir durumda iken, gusülde ağzın yıkanmasının farz olmadığını bildiren Şafi mezhebini taklit etmelerine gerek yoktur. Taklit, yazımızın başlarında da söylediğimiz gibi kişinin kendi mezhebinde, karşılaştığı bir sorunun çözümünü bulamadığı zamanlarda yapılması gerekir. Hanefi mezhebinde, diş dolgusu yaptırmak için başka bir mezhebi taklit etmeye gerek yoktur. Zira bu mesele hakkında mezhebin fakihleri diş dolgusunun gusle mani olmayacağını defalarca belirtmişlerdir. Hulasa bir mezhebi taklit, her mevzusu önem ve özen gösterilmesi gereken bir konudur. Taklit bir zarurete binaen yapılmalı, keyfi ve nefsi istekler sebebiyle taklide başvurmamalıdır.

Hüseyin OKUR