> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Aile Dergisi > Diğer Yazılar > Her yol ayrımı bir fırsattır
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Her yol ayrımı bir fırsattır  (Okunma Sayısı 1033 defa)
24 Nisan 2012, 06:13:27
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 24 Nisan 2012, 06:13:27 »



Her yol ayrımı bir fırsattır

Ağustos 2007 23.SAYI

Önüne hiç beklemediği bir anda çıkan fırsatı değerlendirmesi onun mübarek beldeye yüz sürmesine de sebep oldu. Tavafını yılların verdiği hasretle, gönlü yanarak, gözlerinde sağanak, dilinde dualarla bitirdi. Makam-ı İbrahim’in biraz sağında kendisine müsait bir yer buldu. Namazını kıldı. Elleriyle beraber ruhunu da Mevla’sına açtı. “Rabbim ne büyük saadet burada, Senin evinde olmak…” Bir an, hayatının çok eskilerde kalmış günlerini düşündü.

Lise son sınıftaydı. Arkadaşları hangi mesleği seçeceklerine karar vermenin telaşını yaşarken,  başka bir ruh aleminde farklı bir sancıyla bocalıyordu o.  Bir sabah uyandığında kalbinde tarifsiz bir boşluk ve donuk bir soğukluk hissetti. Ne yapmış da kaybetmişti sol tarafındaki sıcaklığı, iman sıcaklığını? Ruhu bedeninden ayrılmış da onu izliyor gibiydi. Hani önceden alnı secdeye giderdi ara sıra; mesela kandil gecelerinde? Sınavlara girmeden önce fakire sadaka verir, oruç tutardı.  Oysa şimdi daha nice değerlerinin anlamı kaybolmuştu. Hiçbir şeyden zevk alamıyordu. Bütün hayatı zift karasına boyanmıştı. “Allah” lafzını nerede duysa, kalbiyle mücadelesi başlıyordu.

İçindeki onun olmayan ama ona aitmiş gibi haykıran, inkarcı sese direniyordu. Sırf onu duymamak için bazen kendi kendine kızar ya da bulunduğu mekanı değiştirirdi. Daha önce yaşadığı maneviyat dolu huzurlu günleri düşünüyor, yaşadığı kabus dolu günlerin rüya olmasını istiyordu. Kendisini bekleyen sonun ne olacağını soruyordu kendine. Tıkanıyordu. “İmanıma sahip çık Rabbim…”  diyebiliyordu sadece. Kalbi gibi göz pınarları da kurumuştu. Ağlayamıyor ve ağlamanın aslında ne büyük bir ihsan olduğunu fark ediyordu.

İçine düştüğü, anlam veremediği bu girift hal, onu üniversite yıllarına kadar izledi. Herkesin hayalini süsleyen bir bölümü başarıyla kazanmıştı. “Belki bu benim için bir fırsattır, hayatımda bir yeniliktir” deyip, unuttuğu “umut” kelimesine sarılarak okula kaydoldu. Fakat üniversitede değişen sadece çevresi ve arkadaşlarıydı. Asıl değişmesi gereken buhranları yine onunlaydı. Mevsimler kaç kere değişmiş ama iç dünyasının viran hali değişmemişti. Aklında ve dilinde sadece şu yakarış vardı: “Sen varsın, ama ben hissedemiyorum. En çok sevdiğinle bana yardım et!” Okulun bahçesinde yaprakları dökülmüş ama kırık bir dalı gövdesinden kopmamış bir ağaç vardı. Nedense gelip geçerken gözüne takılan o kırık dalda kendini görürdü. “Şu biçare dal, ağaca az bir yeriyle bağlıyken diğer dallarla beraber yeşerir, baharı kendinde gösterirse, belki benim umutlarım da gerçekleşir” diyordu. Zaman yine aynı onulmaz kuruntularla geçerken, onu neyin beklediğini bilmiyordu.

“Sen tövbe etmiş miydin?”

Dolu dolu eda edilen kandil gecelerinin üzerinden geçen senelerden sonra, zaman onu bir Miraç gecesinde, bir yakınının evinde sürprizlerle karşıladı. Orta yaşlı, nur yüzlü bir hanım tane tane Kur’an okuyordu. Başında beyaz örtü vardı. Yanı başındaki yatakta yatalak bir genç kız hafifçe yerinden doğrulmuş Kur’an-ı Kerim’i huşuyla dinliyordu. Gözü hep o kıza kayıyordu. Genç kızın huzurla ışıldayan gözleriyle karşılaşınca bir an irkildi. Kız “Asıl acınacak sensin” der gibiydi. İlahiler söylenirken çoğu ağlıyordu. O ise sadece seyirciydi. Ağlama hissi çok uzaklarda kalan ve özlenen eski bir dost idi.

Geceye dualarla devam edilirken, bir ara Kur’an okuyan hanımla bakışları kesişti ve ona gülümsedi. Saniyeler geçmeden, itilircesine bu zarif kadının dizinin dibinde buldu kendi. Biraz konuştular. “Sen hiç tövbe ettin mi?” diye sordu kadın. Nasuh tövbesini anlattı uzun uzun. “Belki bunu düşünebilirim ama başörtüsü takmam, namaz da kılmam” dedi. “Bunları bir yap, gerisine karışma” diye ekledi şefkatle bakarken. Ses tonunda emin bir ifade vardı. Benliğini iki yolun arasında koca bir ayrımda hissetti. Bir seçim yapmalıydı. Karşısına çıkan yeni yolu bir fırsat bilip tercih etmeli veya eski yolunda devam etmeliydi. Bir süre düşündü: “Ya daha kötü olursam?”

Gözlerini açtığında elleri nur yüzlü kadının ellerinde, ağlamaktan başörtüsü ve dizleri sırılsıklam olmuştu. Köşesinde yatan kızla yeniden göz göze geldi. Bu sefer kızın bakışları farklıydı. Acımanın yerini muhabbet almıştı. “Mevsimlerdir beklediğin, dualarında istediğin o sevgiliyi buldun” der gibiydi. Hem de yeryüzündeki en sevgiliyi, “Evlad-ı Rasulü...” Gecenin sonunda “Her şey güzel olacak” diye dua edip uyudu.

Sabah uyandığında, kendisini muhafaza eden bir gücün varlığını hissediyordu, sol yanındaki demirimsi soğukluğa rağmen. Bu gücün yardımıyla araştırdı, okudu ve nihayet okuduklarını yaşamaya başladı. Kendini ucu bucağı olmayan tasavvuf deryasının içinde, kaptanı olan kurtuluş gemisinde buldu.

“Fırsat rüzgar gibidir, onu eserken yakalamak lazım”


Ilık bir nisan günü, üniversitenin bahçesinde derse yetişmek için hızlı adımlarla yürürken birden aklına o ağaç geldi, heyecanlanıp daha bir hızlandı. Kırık dal yeşermişti, tıpkı kendisi gibi. “Çok şükür!” dedi. Anladı ki ümit etmek, gözyaşı gibi, her şeyden daha değerli olan iman gibi, çok büyük bir nimetmiş. Art arda kaç kez yer değiştiren mevsimler boyunca yaşadığı fikir boşluklarının sebebi ne olabilirdi, Sevgili’yi yeniden bulmasından gayri?.. İnsan hayatta karşısına çıkan fırsatları nimet bilmeliydi. Bu fırsatlar kişiyi Hakk’a götürebilirdi. Bir düşünürün dediği gibi “Fırsat rüzgar gibidir, onu eserken yakalamak lazım”.

İlk haccındayken, Kabe’nin karşısında gözleri ıslak yalvarıyordu Mevlası’na: “Kimseye bana verdiğin imtihanı verme Allahım. Benim durumuma düşenlere, hatta daha kötü olanlara merhamet et. Dostunun ellerini o aciz kullarına da yetiştir. Verdiğin her türlü nimeti elinden alıp, mecnun bir halde aratıp perişan etme kullarını. Ümit tohumlarını daim kalbimizde bulundur ve yeşert. Kırık bir dalı olsak da, bizi dost ağacımızdan ayırma…”

Hülya BALÇIN

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Her yol ayrımı bir fırsattır
« Posted on: 24 Nisan 2024, 15:51:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Her yol ayrımı bir fırsattır rüya tabiri,Her yol ayrımı bir fırsattır mekke canlı, Her yol ayrımı bir fırsattır kabe canlı yayın, Her yol ayrımı bir fırsattır Üç boyutlu kuran oku Her yol ayrımı bir fırsattır kuran ı kerim, Her yol ayrımı bir fırsattır peygamber kıssaları,Her yol ayrımı bir fırsattır ilitam ders soruları, Her yol ayrımı bir fırsattır önlisans arapça,
Logged
24 Nisan 2012, 13:21:36
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 24 Nisan 2012, 13:21:36 »




    Öyle tanıdık bir hikaye ki bu etkilenmemek mümkün değil..İnsana ''Yalnız Değilsiniz ''diye haykıran cinsten..Rabbim kırık dalımızı yeşertsin inşaallah..Yüreğinize sağlık....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes