๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 02 Ağustos 2011, 12:41:05



Konu Başlığı: Geçimsiz kişilerle nasıl baş edebiliriz
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 02 Ağustos 2011, 12:41:05
GEÇİMSİZ KİŞİLERLE NASIL BAŞ EDEBİLİRİZ?

Mayıs 2011 68.SAYI

Hepimizin güne mutsuz başladığı anlar vardır. “Sabah yataktan solundan kalkmışsın” derler ya yakınlarımız böyle zamanlarda. Onların da keyfini kaçırırız asık suratımızla. Canımız sıkkındır belli ki bir şeylere. Arada herkesin başına gelir bu. Fakat bazı insanların ahlakına geçmiştir artık bu olumsuz yüz ifadesi ve tavırlar. Olmadık şeylere sinirlenip, bağırıp çağırabilirler; durduk yerde birisini fena halde tersleyebilirler. Böyle geçimsiz kişilik davranışlarının sergilenmesi fıtrattan gelen bir özellik olabilirse de, bazen hayat şartlarının da kişinin huyunu değiştirip, tahammülsüz bir yan kattığı olur insan karakterine. En yüce erdemlerden olan sabır ve müsamaha özelliğini yitirir insanlar. Maalesef bu nedenle beşeri ilişkilerimiz de derinden zedelenir.

Efendimiz (s.a.v), “Mümin, geçimi güzel olan kişidir. Geçimsiz kişide hayır yoktur” buyurur. Efendimiz’in hayırdan yoksun olarak nitelediği geçimsiz kişiliğe sahip insanlar, herkesin huzurunu kaçırma pahasına olur olmaz her şeye çatar, surat asar, tartışma çıkartırlar. Böyle kimseler “geçinmeye gönlü yok” deyimini tasdik ettirircesine, tıpkı bir radar gibi sürekli bir yerlerde hata ararlar. Çevrelerindeki olumsuzlukları gördükçe daha da huzursuzlaşırlar. Her şey mutsuz ve asabi davranmaları için bir bahane olabilir. Örneğin, trafikte sabredemeyip kornaya basmaya başlarlar, öndeki araçları bunaltmak istercesine. Yolda yürürken kendilerine birisi yanlışlıkla çarpmaya görsün, o kişiyi sokağa çıktığına pişman ederler. Evde bir eksik gedik mi gördüler, eşlerinin asla kurtuluşu yoktur, evde adeta terör havası estirirler.

SAKIN BENİ ELEŞTİRME!

Eleştirilmek insanı hatalarıyla yüzleştirir, can sıkıcı olsa da. İtiraf edelim, hiçbirimiz eleştirilmekten hoşlanmayız, hele de o an isabetli düşünecek bir ruh halinde değilsek. Fakat bazı insanlar yapılan eleştiriden kendisine bir ders çıkaracağı yerde, eleştiriyi kendi karakterine yapılan bir hakaret olarak algılar. Kendi hatalarını hesaba katmadan, başkalarının kusurlarını rahatça sayıp döker. Peşinden de, “Benim içim dışımda, içimdekini saklayamam!” der. Fakat karşısındaki kişi içindekini açığa vurduğunda, kendisi aynı müsamahayı gösteremez. Yapmış olduğu hatalar en nazik bir tarzda dile getirildiğinde bile, yapıcı eleştiriler olduğunu bildiği halde, ters bir tavır takınarak sesini yükselterek cevap verir karşısındakine. İşin tartışmaya dönüşebileceğini umursamadan kendisini çata çat savunmaya geçer. Yani eleştirilmeye gelemez asla. Yeri geldiğinde “Benim hatamı görürseniz yüzüme söyleyin; bundan çok memnun olurum, anlayışla karşılarım, hatamı bileyim ki düzelteyim kendimi” der oysaki.   

Biraz ileri gitmeyi deneyip, “Belki bu olumsuz tavırları düzeltmesine yardımcı olabilirim” niyetiyle kendisine yakınlaşıp takındığı tutum sebebiyle insanların gözünde nasıl bir izlenim bıraktığından bahsetmeye çabalarsınız. Empati yapmasını; kendisini, terslediği insanların yerine koymasını istersiniz ondan. Tam, “İşte bu sefer görecek kendisini aynada” deyip umutlandığınız anda, terslediği insanlar için, “Onlar da öyle davranılmayı hak ettiler ama” diyerek kestirip atıverir. İşin içinden çıkamayacağını anlayıp, konuyu farklı yöne çekmeyi başarmıştır işte.

HER YERDE KARŞIMIZA ÇIKABİLİRLER

Hayatımızın her alanında böyle geçinilmesi zor insanlarla karşılaşabiliriz. Bu kişiler sosyal alanda, işyeri ortamında mecburiyetler yüzünden iletişim içinde olduğumuz ya da bizzat ailemizde, hayatımızın merkezinde bulunan kişiler olabilirler. Onlara sürekli öfkelenip üzülerek kendimizi yıpratırız. Oysa onları çıkaramayacağımıza göre yaşantımızdan ya da sürekli dargın bir halde sürdüremeyeceğimize göre ilişkilerimizi, onların tahammülü güç davranışlarıyla baş edebilme mekanizmaları geliştirmeyi denemeliyiz. Ancak bu sayede süregelen bu ilişkinin içinden her defasında en az darbeyi alarak sıyrılabiliriz. Kendimize nasıl davranılmasından hoşlanıyorsak, karşımızdakilere de o şekilde davranmamız gerekir. Fakat geçimi zor insanların özellikle hassas oldukları konularda, onlara karşı çok daha özenli hareket etmeliyiz.

ZOR KİŞİLERE NASIL YAKLAŞMALIYIZ?

 
Öncelikle böyle insanların ters tavırlarını fazla üstünüze almamaya alıştırın kendinizi. Sadece şahsınıza değil, herkese karşı böyle olumsuz tutumlar sergilediklerini unutmayın. Yalnız bu sırada geçimsizliklerini bahane ederek, her konuda bütünüyle haksız taraf ilan etmeyin onları, suçu kendinizde de arayın. Her seferinde olup bitenden tamamıyla onları sorumlu tutmak pek adil olmasa gerek. Belki de yanlış bir yaklaşım tarzı kullanarak onları böyle davranmaya siz kışkırtıyor olabilirsiniz. Bu yüzden kendi konuşma stilinizi ve diğer insanlarla iletişim tarzınızı gözden geçirin.
Onların kişilik özelliklerini öğrenip onlara bekledikleri gibi davranın, aksi halde kendilerini kontrol edemeyip kırıcı olabilirler. Ayrıca, olumlu yönlerini ve uyumlu davranışlarını dile getirip takdir etmeyi ihmal etmeyin. Olumsuz davranışlarını ise alttan alıp hoş görmeye çalışın. Hatta asabi davranacağını sezinlediğiniz zamanlar, konuyu mizahi bir yaklaşımla ele alın, konu hakkında onu gülümsetebilecek bir espri yapın örneğin. Bu sayede, kendisinin de ortada o kadar ciddiye alınacak, öfkelenecek bir şey olmadığını idrak etmesini sağlayabilirsiniz. Sizin gülümseyerek ve olaya konuyu basite alarak yaklaşmanız onu da yumuşatacaktır.

Bunların yanı sıra, huzursuzluğa sebep olan konu müsait bir zamanda muhakkak görüşülmeli, fakat konuşma üslubuna dikkat edilip suçlayıcı ifadeler kullanmaktan kaçınılmalı. Muhatabınıza onun şahsından değil, yapmış olduğu davranıştan rahatsız olduğunuzu mutlaka belirtin, ama asla tartışmaya girmeyin. Konuşmanın çatışmaya doğru ilerlediğini farkederseniz,  ısrar etmeden konuşmayı sona erdirin.

ZOR KİŞİLİĞİ DEĞİŞTİREMİYORSAK TEPKİLERİMİZİ DEĞİŞTİRMELİYİZ


Böyle kimselerin davranışlarında, her seferinde herhangi bir farklılık göremiyorsak ve onunla ilişkilerimizi hala sürdürme durumundaysak, bu kişiye karşı hislerimizi ve tepkilerimizi değiştirmeliyiz. Onun davranışlarına öfkelenmemeye, onu hoş görmeye uğraşmalıyız.

Geçinilmesi zor insanların davranışlarının altında yatan nedenleri görmeye çalışmak da iyi bir çözüm yolu olabilir. Belki bize içini açıp, kendisini asabi ve tahammülsüz hale getiren dış etkenlerden bahseder; bu da onu mazur görüp ona karşı daha anlayışlı yaklaşmamıza sebep olabilir. Hatta böylece “bir taşla iki kuş” misali hem bu kişiyle iyi geçinmenin kapılarını aralamış, hem de derdiyle hemhal olma vesilesiyle hiç yoktan bir dost edinmiş olabiliriz.

Böyle zor yapıya sahip insanları değiştirebilmek için çaba harcasak da, maalesef bu çok nadir işe yarar. Çünkü böyle insanlar aynaya bakıp huy ve karakterlerini dışarıdan göremezler. İşin aslı, bu beceriden yoksun olduklarından, merhamet edilmeye ihtiyaçları vardır. Hoş, insan kendi hatalarını başkasının gözüyle bir görebilse, düzelme yolunda ilk adımı kendisi atacaktır zaten. Nefsini bilmeyi o yüzden bu kadar önemsemiş büyükler; kendini bilebilmek için nice yol kat etmiş kemale ermeyi talep edenler. Bunun tek başına başarılabilecek bir maharet olmadığını sezinlemiş ve yardım almak için işin ehlini aramışlar.

Ceyda ARIN