๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 17 Ekim 2011, 16:27:15



Konu Başlığı: Fıkıh
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 17 Ekim 2011, 16:27:15
Fıkıh

Şubat 2009 41.SAYI

HUZURLU AİLE İÇİN SABIRLI EŞLER

Evliliklerde eşlerden birinin “doğru” bulduğunu diğeri “yanlış” olarak nitelendirebilmektedir. Bu noktada sabır ve anlayış devreye girer. Gerçekten de aile hayatında huzurun temini açısından sabrın önemi büyüktür.

Sağlıklı bir aile kurabilmek için tartışmaları ve anlaşmazlıkları çözümlemeyi bilmek önemli gerekliliklerden biridir. Aile içerisindeki anlaşmazlıkları birbirini kırmadan, yaralamadan çözen çiftler, sağlıklı bir aile kurabilmiş demektir. Anlaşmazlıklar kimi zaman ciddi, kimi zaman da basit meselelerden çıkabilir. Öncelikle bunların çıkış noktasını doğru tespit etmek gerekir. Bu tespit muhatabın ne söylemek istediğinin doğru anlaşılmasına bağlıdır. Nitekim bazen eşlerin, birbirlerinin niyet ve amacını öğrendiğinde, “Eğer bu niyetle söyledinse iş başka…” ya da “Öyle mi? Eğer bu amaçla yaptıysan o zaman ben de senin gibi düşünüyorum” dedikleri vakidir.

Arzulanan aile hayatında eşler birbiriyle daima aynı düşüncede, aynı anlayışta olmayı isterler. Doğrularının hayat arkadaşıyla örtüşmesini temenni ederler. Ancak bilindiği gibi bu, şahsa özgü bir idealdir. Ve ideallerin gerçekleşmesi her zaman mümkün olmayabilir. Çünkü eşler farklı mizaç, kültür ve beğenilere sahiptirler. Bir tarafın “evet” dediği bir duruma, diğeri “hayır” diyebilmektedir. Birinin “doğru” bulduğunu da diğeri “yanlış” olarak nitelendirebilmektedir. Bu noktada sabır ve anlayış devreye girer. Gerçekten de aile hayatında huzurun temini açısından sabrın önemi büyüktür.

Bu hususa ilişkin Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v) kızı Hz. Fatıma’ya (r.anha) evinin geçimi hakkındaki şu tavsiyesi gerçekten manidardır: “Amcamın oğlunun (Hazreti Ali’nin) yoksulluğuna sabret, kanaatkâr ol. Vallahi seni hem dünyada önder, hem de ahirette önder olan biriyle evlendirdim!” (Ahmed b. Hanbel, Taberânî) Bir rivayette de Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Kim hanımının kötü ahlâkına karşı sabrederse, Allah Teala (c.c) karşılaştığı belalara sabreden Eyyüb’e (a.s) verdiği ecir kadar ecir verir. Hangi kadın da kocasının kötü ahlâkına sabrederse; Cenab-ı Hak da (c.c) ona Firavun’un hanımı Asiye’ye verdiği ecir kadar sevap verir.” (Zebîdî 6/138)

İNSANOĞLU ZAYIF YARATILIŞLI

Rasulullah (s.a.v), eşlerin birbirlerinin bazı kusurlarına sabretmelerini tavsiye etmiştir. Her insanda bazı eksik ve kusurların bulunması doğaldır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de de belirtildiği gibi insanoğlu zayıf yaratılışlıdır. Bu nedenle eşlerin birbirlerinde gördükleri kusurlara tahammül etmeleri gerekmektedir. Rasulullah (s.a.v) bu hususu şu hadis-i şeriflerinde vurgulamaktadırlar: “Bir mümin erkek hanımına buğzetmesin! Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.” (Müslim)

“EVLATLARIMIZI SAHİPSİZ BIRAKMAYIZ” DERKEN…

Aile içinde dünyevi sıkıntılar ya da manevi boşluklardan kaynaklanabilecek sıkıntıların olabileceği malum. Eşler bu gibi durumların çözümünü kendi aralarında halledemezlerse, büyüklerine ve güvendikleri yakınlara başvurabilirler. Bu durumda danışılan kimsenin vazifesi yapıcı bir şekilde sorunun güzellikle çözümüne yardımcı olmaktır. Maalesef günümüzde aksi durumlarla da sıkça karşılaşıyoruz. Ne yazık ki aileler, “Evlatlarımızı sahipsiz bırakmayız” sloganlarıyla, yuvaların dağılmasına sebep olabiliyorlar. Ailelerin evlatlar arasında nasıl hakem olması gerektiğini asr-ı saadetten bir bir tablo ile gösterelim:

Bir gün Hz. Fatıma (r.anha), kocası Hz. Ali’ye (r.a) kızmış olacak ki, “Seni Peygamber’e (s.a.v) şikâyet edeceğim” diyerek evden çıktı. Hz. Ali de (r.a), Hz. Fatıma’nın (r.anha) peşinden gitti. İkisi birlikte Hz. Peygamber’in (s.a.v) huzuruna vardılar. Hz. Fatıma (r.anha), kocasından şikâyetçi olduğunu babasına söyledi. Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Fatıma’yı (r.anha) hoşnut etmeye çalıştı ve Hz. Ali’ye de (r.a) ona daha yumuşak davranmasını tavsiye etti. Hz. Ali (r.a) eşi ile birlikte eve dönerken “Allah’a yemin ederim bundan sonra sana istemediğin bir şeyi yapmayacağım” dedi. (İbn Sad) Hz. Peygamber (s.a.v) , Hz. Ali’nin (r.a) hatasını anlamasını sağlayarak genç çiftin arasını düzeltmişti.

“EN ÇOK SEVDİĞİM İKİ KİŞİYİ BARIŞTIRDIM”

Bir defasında Rasulullah (s.a.v), kızı Fatıma’nın (r.anha) evine gelmişti. Hz. Ali’yi evde göremeyince kızına “Eşin nerede?” diye sordu. Hz. Fatıma (r.anha) “Aramızda bir şey oldu da darıldık. Bundan dolayı dışarı çıktı ve gündüz uykusunu benim yanımda uyumadı” dedi. Rasulullah (s.a.v) nerde olduğunu öğrenmesi için birini gönderdi. Adam Hz. Ali’yi (r.a) buldu ve “Ya Rasulallah, “Mescitte uyuyor” dedi. Rasulullah (s.a.v) gitti, baktı ki Hz. Ali (r.a) yan tarafına yatmış, ridası sıyrılmış ve vücudu toprağa bulanmış haldeydi. Rasulullah (s.a.v), “Toprağın babası” anlamında “Ey Ebû Turâb! Ey Ebû Turâb, kalk!” diyerek Hz. Ali’nin (r.a) bedenindeki toprakları silmeye başladı. Birlikte Hz. Ali’nin (r.a) evine gittiler. Sahabiler Hz. Peygamber’in (s.a.v) birkaç saat sonra evden neşeli bir şekilde çıktığını gördüler. Sahabeden birisi sebebini sorunca, “Nasıl sevinçli olmayayım, en çok sevdiğim iki kişiyi barıştırdım” buyurdu. (İbn Sad)   

Hüseyin OKUR