๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 25 Ocak 2012, 12:19:49



Konu Başlığı: Fedakarlık örneği bir bey
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 25 Ocak 2012, 12:19:49
Fedakarlık örneği bir bey

Kasım 2007 26.SAYI

Evlilik hayatında fedakarlık hanesine hep kadınların adı yazılıdır. Zor günlerde, yoklukta, yoksullukta, hastalıkta, evlatların sıkıntılarında genellikle sabır gösteren, eşine destek olan ve metanetle bu imtihanların verilmesinde en büyük pay sahibi olan kadınlardır çoğumuza göre. Elbette erkekler de başka açılardan imtihanlara karşı sabır göstermeye çalışırlar ama fıtraten “fedakarlık” kadınlara yakıştırılır en çok.

Eşinin yıllarca süren işsizlik zamanlarında elinden gelen iş her neyse dantel örüp, merdiven silip, çaycılık yapıp evin rızkını çıkaran kadınlar tanırız. Evinin direği bir kazaya uğrayıp yatağa bağlandığında canını dişine takıp evin maişetini karşılamak için çırpınan kadınları takdirle anarız.

Kadın eşine, çocuğuna bedeniyle ve ruhuyla kanat germeye uygun bir yapıdadır. Kendinden çok çocuğunu, ailesini düşünür. Bakmayın şimdilerde reklamlarda her gördüğüne özenen, her şeyim olsun diye huzurunu feda etmeye hazır kimi kadınların eşinin hem gönlünü hem bütçesini yormasına… Aile hayatında “güzel geçim”, “dirlik, düzenlik” arayanlar için mühim olan, her daim sığınacağı huzur dolu bir liman gibi, sevgi dolu, sabırlı, güler yüzlü, fedakar bir eş sahibi olmaktır. Gerisi yalan…

Peki hep mi kadınlara düşer işin en zoru? Fedakarlık timsali beyler hiç mi yok etrafımızda? “Ev geçindirmenin zorluğu ortadayken başkaca gayrete ihtiyaç var mı?” diye soranlar olacaktır elbette. Kolay mıdır aslanın midesindeki ekmeğe uzanmak? O halde eve gelindiğinde etrafında pervane olunmalı, bir dediği iki edilmemelidir…
Adetlerimize göre evlilikte erkeğin sorumluluğu evini geçindirmektir. Ütü yapmak, yemek pişirmek, temizlik, çamaşır nasıl hiçbir soru ve görev dağılımına gerek duyulmaksızın kadına yüklenen görevler ise erkekler için de akşama kadar koşturmak böylesi doğal bir vazife... Peki ya bir erkek, ailede kadının da bütün yükünü üstleniyorsa? İşte bu noktada imrenilesi bir fedakarlıktan söz edilebilir…

Hastalıktan alınan şükür ve fedakarlık dersi

Hanımı beş yıldan bu yana felçli ve bakıma muhtaç olduğundan işini gücünü bırakıp eşinin sağlığıyla ilgilenen Kazım Özen, o fedakar erkeklerden biri. Geçirdiği ağır hastalıktan dolayı felç olan eşinin adeta eli ayağı olan Kazım Bey, hanımının görevlerini de üstlenmiş yıllarca. Evin hem annesi hem babası olurken eşinin tedavisi için de elinden gelen çabayı sarfetmiş. Şefika Hanım ise uzun süren tedaviler sonrası ancak tripod bastonuyla evin içinde hareket edebilecek kadar iyileşebilmiş. Özen çifti “Buna da şükür” diyor. Çünkü atlatılan büyük bir hastalıktır ve yardımla da olsa yürüyecek hale gelebilmesi bile büyük bir nimettir onlara göre…

Halbuki yolun başında her şey ne kadar da güzeldir. Uzaktan akraba olan iki genç, ailelerden biri pek istemese de evlenirler. Mutlu da olurlar. Yine sıkıntılar vardır ama sağlıkla, tevekkülle üstesinden gelirler her şeyin. Uzun yol şoförüdür Kazım Bey. Günlerce gider gelmez. Ama bu kısa süreli ayrılıklar daha çok bağlar onları birbirlerine. Çocukları olur, onları büyütürler, okuturlar… Uzaklara gider sonra çocuklar. Derken torunlar dünyaya gelir… Mutlulukları katlanır. Tek dertleri evlatların, torunların uzakta oluşudur. Ancak bir takım ailevi sıkıntılar onlara bambaşka bir imtihan kapısı açar. 

Şefika Hanım’ın iki cümlesinden biri eşine duyduğu minnetten dolayı “Allah razı olsun” sözleri

Bir gün Şefika Hanım’ın bedeni, yaşadığı sıkıntıları taşıyamaz olur. Üzüntü, felç olur bedende. Düşüp kalır, öylece. Eşi o gün bugündür bırakmaz onu. Namaza giderken bile başına bir hal gelmesin diye bir komşusuna emanet edip gider. Ve hastalık öncesi Şefika Hanım’ın yaptığı her işi kimselere bırakmadan kendisi yapmaya başlar. Evini görenler ne kadar temiz, düzenli, titiz olduğunu anlatırlar birbirlerine. Bir erkek için çok zor ve külfetli olan temizlik, bulaşık, çamaşırı büyük bir titizlikle yapmaya başlar Kazım Bey. Bir misafir geldiğinde hemen mutfağa girip ikram edecek bir şeyler yapmaya koyulur. Bunları yaparken hiçbir zaman yüksünmemesi, şikayetçi olmaması, şaka yollu da olsa bıkkınlık ifadesi kullanmaması eşinden aldığı “Allah razı olsun” dualarıyla karşılık buluyor. Öyle ki Şefika Hanım’ın iki kelimesinden biri eşine duyduğu minnetten dolayı “Allah razı olsun” sözleri…

Gülcan TEZCAN