> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Aile Dergisi > Diğer Yazılar > Evi yuva haline getirmek zorundayız
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Evi yuva haline getirmek zorundayız  (Okunma Sayısı 718 defa)
04 Ekim 2011, 14:34:36
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 04 Ekim 2011, 14:34:36 »



SOSYOLOG YAZAR NAZİFE ŞİŞMAN: "EVİ YUVA HALİNE GETİRMEK ZORUNDAYIZ"

Temmuz 2009 46.SAYI

Zaman değişti. Artık ne eski aileler kaldı, ne de o aile ilişkileri… Şehirleşme, modern hayat kadını da erkeği de anne babalarından ve kendilerinden önceki kuşaklardan çok farklı konumlandırmaya başladı aile içinde. Aile reisliği neredeyse el değiştirdi. Ancak bu fıtratı zorlayan farklılaşma evlilikleri de sarsmaya başladı. Yazdığı kitaplarla modernizmin toplumsal hayatımıza etkilerine dikkat çeken Nazife Şişman’la kadın ve erkeklerdeki bu değişimi ve aile hayatına yansımalarını konuştuk.

Modern hayat geleneksel kadın ve erkek rollerini ne ölçüde değiştirdi?

Geleneksel kadın erkek rolleri dediğimiz şey toplumun farklı kesimleri için farklılık arzediyordu. Mesela erkek dışarıda çalışıyor, kadın evde çocuk bakıyordu gibi bir açıklama yapılır geleneksel toplumlar için. Halbuki tarım toplumunu göz önünde bulundurursak, kadın erkek hatta yaşlı ve çocuklar da dahil hep beraber çalışılıyordu. Tarlada, hayvan bakımında herkesin gücüne göre bir katkısı vardı. Aile bir üretim birimiydi. Evet kadınlar çocukların ve evin bakımını da üstleniyorlardı. Ama bütün mesaileri evle sınırlı değildi. Şehirde de üst sınıfların, yani paşaların haremleri hariç kadınlar dokumadan, bostancılığa pek çok işle uğraşıyordu.

Kadın ve erkeklerin aile içi rollerinde değişime yol açan en önemli gelişme sanayi devrimidir. Üretim fabrikalara taşınınca, kadınlar üretim sürecinden tamamen dışlandılar, eviçi roller çok fazla vurgulanmaya başlandı. Okullaşma çocukların eğitimini de ev dışına attı. Böyle olunca ya tüketici kimliğine hapsolmak ya da evin tamamen dışında bir mesai harcamak arasında seçim yapmak zorunda kaldılar. Ki her ikisi de kadınlar için dezavantajlı.

Kadının ev dışında daha çok varolmasının fıtrattan kaynaklanan dengeleri olumsuz yönde etkilediğini söyleyebilir miyiz? Kadınlar sosyal ve toplumsal hayatta pek çok alanda ‘hak’larını aldılar. Peki mutlular mı?

Bu dengeler sadece kadınlarda değil, erkeklerde de bozuldu. Çünkü günümüzde kapitalist ekonominin mecbur bıraktığı iş hayatı erkekler için de yeterince fıtrat bozucu. Kadınlar için biraz daha katmerli hale geliyor sorun. Ev dışında mesaiye mecbur kalmak, kadının çocuk dünyaya getirmek, onları belli bir yaşa kadar büyütmek şeklindeki döngüsünü dikkate almıyor. Ya işinde başarılı olmak için çocuklarını ihmal etmek, ya da çocuklarına bakmak için sosyal hayatın dışında yer almak gibi bir seçeneğe mahkum ediliyor. Emanetten Mülke adlı kitapta bu fıtrat bozumunun kadınları nasıl bir mücadeleye sevkettiğini ele almaya çalışmıştım.

Günümüzde meseleyi sorunlu hale getiren husus, ekonominin en temel insan faaliyeti haline gelmesi. Diğer bütün faaliyetlerden daha önemli görülüyor ekonomik faaliyet. Kimsin sorusunun cevabı bu sebeple kişinin yaptığı iş, meslek ve kazandığı para üzerinden veriliyor. Böyle bir durumda bir kadının kendini ev ve çocuklar ile tanımlaması hiç de prestijli bir durum olmuyor. “Çalışmıyorum, ev hanımıyım” cevabı yeterince ironik ve pek çok kadın için onur kırıcı oluyor. Çünkü kadını sadece bir tüketici olarak kodluyor bu cevap.

Fakat bunun tam aksi noktadan baktığımızda nasıl bir fotoğraf çıkıyor? Kadınlar “haklar”ını kullanma iddiasıyla ya da ekonomik zorunluluklar nedeniyle daha fazla dışarda bulunduklarında, bu onlara iki katı yük olarak dönüyor. Çünkü hem ev dışında hem ev içindeki sorumluluklar kadınların çekemeyeceği kadar ağır hale getiriyor hayatı. Bu aşırı yüklenme hem kişisel huzuru hem aile huzurunu muhafaza etmeyi güçleştiriyor.

Bu noktada kadınlar evlerine geri dönseler bütün problemler çözülürdü gibi bir klişe önerinin de çok anlamlı olmadığını ifade etmeliyim. Çünkü ev bizim bildiğimiz manada korunmuş bir alan değil artık. Televizyonun, gündüz kuşağı yayınlarının girdiği bir ev, hiç bir zaman o özlediğimiz sosyal hayatın kirlerinden korunmuş, evinin direği kadınlar olmamızın teminatı olan bir alan değildir artık. Bu nedenle, evi kadın için de erkek için de yuva haline getirmek zorundayız. Öncelikler sıralamasını buna göre yapabilmek için de daha esnek mesailerin olması gerekiyor.

Şehirleşme ve modern hayatla birlikte erkeklerin önceki kuşaklara göre aile hayatında daha az sorumluluk aldığı, alışılageldik erkek rolünden uzaklaştığına dair tespitler var. Daha feminen erkekler, daha erkeksi davranan kızlarla karşılaşır olduk deniliyor. Siz bu tespitlere katılıyor musunuz?

Erkeklerin aile sorumluluğunu üstlenme konusunda daha önceki dönemlerden farklılık arzettiği kesin. Kadın ve aile hep yan yana kullanılıyor. Sanki aile kadının meselesi imiş, erkeğin sorumluluğu dışındaymış gibi. Ataerkillik, erkeğin baskısı geçen yüzyılda en çok tartışılan konulardan biriydi. Kadın özgürlüğü bu otoriteye isyan üzerinden güç devşirdi. Baskıcı otoriterlik tabi ki hiç bir zaman onaylanabilecek bir tavır değlidir. Ama erkeklerin bu otoriterliğine karşı çıkılırken sorumluluk duygusundan da kurtulmaları sağlanmış oldu. Maçoluk eleştirilirken erkeğe koruyuculuk kollayıcılık atfeden olumlu özellikler de hedef tahtasına yatırıldı. Böyle olunca kentli-görgülü erkeğin daha efemine özellikler göstermesi gerekir gibi bir anlayış oluştu. Diğer taraftan bu erkeklerin koruyuculuk kollayıcılıktan vazgeçmeleri ve daha az sorumluluk duymaları gibi bir sonuca da yol açtı.

Son bir kaç yüzyıl kadınların daha fazla sosyal hayatta yer almalarına yol açan iktisadi ve kültürel değişmelere sahne oldu. Kadınlar yeni bir toplumsal kategori olarak kendilerine alan açma mücadelesi verdiler hep. Onların bu mücadelesi erkeklerde bir geri çekilme ve yerini kaybetmişlik hissi ile karşılık buldu. Bu nedenle kadınların dişleriyle tırnaklarıyla hayata tutunduğu –ki bu anneliğin verdiği koruma içgüdüsünden de güç alıyor- bir ortamda erkeklerin yarıştan çekildiği, vazgeçtiği bir dönemi tecrübe ediyoruz. Şu an bunları çok net göremiyoruz, ama önümüzdeki yıllarda daha bariz hale gelecek. 21. yüzyıl kadın yüzyılı olacak derken kastedilen de bu.

Özellikle büyükşehirlerde evlilik yaşının yükselmesi ve boşanma oranlarının artışında kadın ve erkek rollerinin yer değiştirmesi bir etken olabilir mi?

Evlilik yaşının yükselmesinde kadın erkek rollerinin yer değiştirmesini tek etken olarak göremeyiz. Genel olarak evliliğin bağlayıcı bir kurum olarak görülmesi de bu sonucu etkiliyor. Nil Karaibrahimgil’in “evlenmek gerek” şarkısında ifadesini bulan baskın popüler kültür evliliği bağlayıcı, kısıtlayıcı bir kurum olarak görüyor. Hatırlarsınız 5-6 yıl önce hit olmuş bir parçaydı. “Anne benim koşmam gerek, istemiyorum çocuk yapmak” diyordu. Bu sunum, gençlerin evlilikten uzak durmalarını belli oranda etkiliyor. Diğer taraftan gençlik denilen yaş döneminin gittikçe uzaması da etkiliyor geç evlilikleri. Çünkü okulun bitmesi, bir meslek sahibi olunması vs. artık yirmili yaşların  sonlarını buluyor. Beklentilerin artması, ekonomik yetersizlikler pek çok farklı faktör etkiliyor evlilik yaşının yükselmesini.

Boşanmalara gelince... Bu konuda kalıp bir yargı var. Kadınlar iş hayatına atıldı, aile sorumluluklarını yerine getirmiyor, ekonomik güvence de olunca kolayca boşanma talep ediyor diye. Ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Kadınların çalışması çok zor durumda olduğu halde geçim yüzünden evliliğe katlanan kadınların boşanmasını kolaylaştırmıştır belki. Ama boşanmalarda erkeklerin çekip gitmesinin daha etkin olduğunu görüyoruz. Erkekler arasında, çocuklarla kadınları bırakıp kendilerine yeni bir hayat kurmak üzere sorumluluklardan kaçma şeklinde bir eğilim gittikçe yaygınlaşıyor. Yani erkeğin evlilik ve aile yükünden kaçma isteğinin, özgürlüğünü yaşama gibi hedonist isteklerinin boşanmaları daha kolay hale getirdiğini söyleyebiliriz.

Kadının çalışıyor olması erkeği ailevi sorumluluklarından azade kılar mı?

Fıkhi olarak soruyorsanız, ben bu konunun uzmanı değilim. Ama bildiğim kadarıyla erkeklerin kavvam oluşu, ailenin maişetini temin etme şartına bağlıdır. Yani erkeklere ayrıcalık ya da üstünlük gibi gelen yetki, aslında sorumluluğun yerine getirilmesi için bir teşviktir. Bu nedenle kadının çalışıyor olması, erkeklerin bu sorumluluktan kurtulmalarını onların nezdinde belki meşrulaştırıyor. Fakat Allah nezdinde durum nedir? Asıl sorulması gereken bu.

Kadın ve erkeğin yaşadığı değişim ve dönüşüm aile kurumunu nasıl etkiliyor?

Bir önceki soruyla da bağlantılı olarak cevaplayabiliriz bu sorunuzu. Günümüzde kadınlar özgürlük”lerine kavuştukça (!!!) erkekler sorumluluklarını bir kenara bırakmakta daha rahat hissediyorlar kendilerini. Mesela bir kaç yıl önce Medeni kanunda bir değişiklik yapıldı. “Evin reisi erkektir” ibaresi kaldırıldı kanundan. Hiç bir erkek buna itiraz etmedi. Sanki üzerlerinden büyük bir yük kalkmış gibi sevindiler. Çünkü yetki gibi görünen bu ifade aslında erkeklere sorumluluk yüklüyor. Modern erkekler ne şamın şekeri ne arabın yüzü dercesine, ne yetki ne sorumluluk diyorlar her halde. Bu da aile kurumunun devamı açısından çok ciddi bir soruna işaret ediyor.

Bu yeni dönemde karı, koca ve anne baba tariflerini yeniden yapmak gerekecek mi?

Toplumsal roller her dönemde değişim gösterebilir. Bir toplumda kadının yaptığı işleri bir başka toplumda erkekler yapıyor olabilir. Aile yapıları da toplumdan topluma farklılık gösterebilir. Bunlara bizatihi değer yüklemek pek anlamlı değildir. Ama insan fıtratını korumayı temel bir mesele olarak gören İslam dininde bazı ahlaki ilkeler vardır ki bunlar hangi çağda yaşıyorsanız, hangi toplumda yaşıyorsanız yaşayın değişmez. Mesela anne babaya üf bile dememek, akrabalığı korumak... Kadınlar çocuk d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Evi yuva haline getirmek zorundayız
« Posted on: 20 Nisan 2024, 05:34:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Evi yuva haline getirmek zorundayız rüya tabiri,Evi yuva haline getirmek zorundayız mekke canlı, Evi yuva haline getirmek zorundayız kabe canlı yayın, Evi yuva haline getirmek zorundayız Üç boyutlu kuran oku Evi yuva haline getirmek zorundayız kuran ı kerim, Evi yuva haline getirmek zorundayız peygamber kıssaları,Evi yuva haline getirmek zorundayız ilitam ders soruları, Evi yuva haline getirmek zorundayızönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes