Doğruluktan iyiliğe iyilikten cennete

DOĞRULUK’TAN İYİLİĞE İYİLİK’TEN CENNETE

Saliha SELÇUK

Nisan 2015 115.SAYI

Abdullah b. Mes’ud’dan (r.a) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz ki ‘doğruluk’, kişiyi iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı surette doğru söz söyleye söyleye nihayet Allah katında ‘sıddik’ (çok doğru sözlü olan) kimse diye yazılır. Yalan da (kişiyi) sapıklığa, sapıklık da cehenneme götürür. Kişi devamlı surette yalan söyleye söyleye nihayet Allah katında ‘yalancı’ diye yazılır.” (Buhari, Edeb, 69)

GİZLİ ŞİRK TEHLİKESİNE DİKKAT!

Kainatta cereyan eden olayların gerçek faili Allah Teala’dır. Dolayısıyla yağmur, kar, soğuk, sıcak gibi hadiseleri Allah’a nispet etmek gerekir. Ne var ki insanlardan bir kısmına bir zarar ya da fayda dokundu mu, bu durumu; yegane yaratıcı olan Allah’tan değil de kendilerinde farklı özellikler bulunan fani varlıklardan bilirler. Mesela bir kimsenin “Ey, filan! Hayatımı sana borçluyum”, “Allah ve sen istersen bu iş olur”, “Doktor olmasaydı ölüp gitmiştim” gibi sözler söylemesi, bunları kalben tasdik etmesi ve itikat meselesi haline getirmesi böyle bir şirkin neticesidir. İbn-i Abbas (r.a) gizli şirkten bahsederken onun “Gece karanlığında siyah bir taş üzerinde yürüyen kara karıncanın ayak hareketlerinden daha gizli olduğunu” (İbn-i Kesir, Tefsir, I, 61) ifade etmektedir.
Gizli şirkin bir çeşidi de gösterişe dayalı ibadet ve amellerdir. Allah Rasulü (s.a.v) kişinin, kendisine bakanlar sebebiyle kıldığı namazı daha güzel bir şekilde eda etmesini, gizli şirkin tezahürü olarak görmektedir. (İbn-i Mace, Zühd, 21) (Üsve-i Hasene, II, 167)

ALLAH TEALA’NIN KUDRETİNİ TEFEKKÜR

“Bir damla suda yüz milyar defa yüz milyar atom vardır. Bir atomun çapı milimetrenin on milyonda biri kadardır. Bu kadar küçük atomda muazzam bir hareket vardır. Çekirdek etrafındaki elektronlar; akla şaşkınlık verecek bir hızla, saniyede elli bin kilometre hızla dönerler.” (İsmail Karagöz, Kur’an’da Zikir Kavramı ve Allah’ı Zikir, s. 112)

İLMİN ÖNEMİ

Kesir b. Kays şöyle rivayet etmektedir: Dımaşk Mescidi’nde Ebü’d-Derda ile oturuyordum. Biri ona yaklaşıp şöyle dedi: “Ey, Ebü’d-Derda! Buraya senin Hz. Peygamber’den rivayet ettiğini duyduğum bir hadis için Medine’den geldim.” Ebü’d-Derda ona “Bir ihtiyaç için gelmedin mi?” dedi. O, “Hayır” diye karşılık verdi. Ebü’d-Derda “Ticaret için de mi gelmedin?” diye sorunca “Sadece o hadis için geldim” dedi. Bunun üzerine Ebü’d-Derda şu hadisi rivayet etti: “Kim ilim talebi maksadıyla bir yola girerse Allah ona bu sebeple cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler ilim talebesinin yaptıklarından razı olduklarından kanatlarını onlar üzerine sererler. Denizdeki balıklar dahil gökteki ve yerdekiler, alim için istiğfar ederler. Alimin abide üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Şüphesiz alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak altın ve gümüş bırakmadılar, ilim bıraktılar. Her kim onu tahsil ederse büyük bir nasip elde etmiş olur.” (Ebu Davud, İlim, 1) (Hüseyin Okur, Yolumuz-Dört Hak Mezhep, s. 12- 13)

BİR GÜN MENZİLE VARILIR

“O, yolda bize rehberlik etsin çünkü kişi kendi kendisinin kılavuzu olamaz.” (Mantıku’t-Tayr, s. 172)
“Allah dostlarıyla birlikte olmak istiyorsan dergahın çilesine istekli olmalısın.
Bir kervan mola vermiş ve dinlenmek üzere bir menzile konmuştu.
Adamın birisinin çocuğu kayboldu bu sıra. Adam üzüntü içinde sordu soruşturdu gün boyu, bulamadı çocuğunu. Akşam oldu, adam aramayı sürdürdü.
Sonunda gözünün ışığını buldu.
Çocuklar gibi sevindi.
‘Nerede, nasıl buldun?’ diye sordular.
‘Her karşılaştığıma sordum, yavrumu tarif ettim, anlattım, sonunda çıktı karşıma.’
Allah dostlarına ulaşmak isteyenler, bir gün mutlaka menzile varırlar.
Bu uğurda çok sınavdan geçer, çok insanın arkasından koşarlar.
Gül için çok diken acısı çekilir.” (Bostan, s. 120-121)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın