๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 07 Aralık 2011, 18:25:15



Konu Başlığı: Çocuk
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 07 Aralık 2011, 18:25:15
Çocuk

Nisan 2008 31.SAYI

Eyüp peygamber’in kuyusu

Dertlilere deva, hastalara şifayla dolu bir su kuyusuyum ben. Yıllarca yerin derinliklerinde bekledim. Günlerden bir gün Allah’ın emriyle yeryüzünde ilk tanıştığım insan Eyüp (a.s) oldu. Onu ilk gördüğüm gün çok hastaydı. Bütün vücudu yaralar içindeydi. Bu hastalıkla birlikte onun  hayat hikayesini de öğrendim.

Bir gün Eyüp Peygamber penceresini açmış gökyüzünü seyrediyormuş. Allah’a verdiği nimetler için şükrediyormuş. Öyle güzel ve düzenli bir ailesi varmış ki görenler onun hayat düzeni ve huzuruna hayran olurmuş. Zenginliğinin haddi hesabı yokmuş. Fakirlere yardım eder yoksulları sevindirirmiş… Bir gün beklenmeyen bir şey olmuş. Hava birden kararmaya başlamış. Sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağmış, bağ ve bahçeleri sel almış. Eyüp’ün (a.s)  bütün mal varlığını telef olmuş. Ancak her şeye rağmen Eyüp (a.s) Allah’a şükretmeyi bırakmamış. İnsanları doğru yola davete devam etmekten bir an olsun geri kalmamış. Başka bir gün Eyüp (a.s) bahçesinde ekinleriyle uğraşırken; çocuklarının bir evin altında kalıp öldüğünü öğrenmiş. Evlatlarının ölümüne çok üzülmüş ama hiçbir zaman isyan etmemiş. Bir başka gün ise yatağından kalkmak için adım attığında vücudunun her yanında  küçük çıbanlar görmüş. Bir kaç gün içinde de yaralar içinde kalmış. Doktorlar onun vücudunda çıkan çıbanlara çare bulamamışlar. Etrafında vefakar eşinden başka kimsesi kalmamış. Akrabaları hanımına gelerek Eyüp’ü (a.s) şehirden götürmesini ona bulaşan hastalığın kendilerine zarar vermesinden korktukları söylemişler. O da eşini alıp bir ormanın içine bir kulübe yapmış. Orada tam yedi yıl yaşamışlar. Vücudundaki yaralar diline kadar yayılınca; “Vücudum yaralar içinde ama dilim ve kalbime bu yaralar dokunursa ben Rabbim’i nasıl zikrederim” diye dua etmiş. Bu dualarına karşılık Allah (c.c) Cebrail adlı meleği göndermiş. Cebrail ona; “Ayağını yere vur, çıkan suyla yıkan” demiş. Eyüp (a.s) denileni hemen yapınca ayağının ucundan su fışkırmış. 

İşte ben, o gün onun ayağının dibinden akan suyu taşıyorum içimde. Allah’ın peygamberi Eyüp’ü görüp onun yaralarına ilaç oldum. Benim suyumla yıkanınca genç bir delikanlı oldu. Eskisinden daha güzel ve sağlıklıydı artık. Eşi alışveriş için dışarı çıkıp evine gelene kadar iyileşmişti. Eşi onu görünce hayretler içinde kaldı. Eyüp (a.s) beni göstererek Cebrail’le gelen müjdeyi anlatı. İkisi de Allah’a şükrederek namaz kıldılar. O günden sonra benden su yudumlayan her varlığa Eyüp’ün sabrını anlattım.

Ayın Duası

“Nefret olan yere sevgi, kırgınlık olan yere af, karanlık olan yere aydınlık, üzüntü olan yere sevinç götürmeyi... Bize lütfet ya Rabbim...” 

MERVE KARAARSLAN / ALANYA

Bilmeceler

1- Çat orda, çat burada, çat kapı arkasında

2- Geceleri fener, gündüzleri söner.

3- Hangi tasla su içilmez?

4- Başımda saç yok, içimde tat çok

5- Geldi mi gelir, gitti mi gelmez?

Temelin ev adresi

Temel çocukken kaybolur. Polisler onu bulunca sorarlar; İsmin ne senin;  -Temel,  er. - Evin nerede biliyor musun? - Parkın karşısında! - Peki park nerede? - Evin karşısında!

Üç büyük mescitten biri; Mescid-i Aksa

Adım Mescid-i Aksa. Aksa’nın manası uzak demek. Mescitlerin sultanı Kabe’ye çok uzak olduğum için bu isimle adlandırıldım. Kabe’yi ilk defa inşa eden Adem (a.s) olduğu gibi beni de ilk defa inşa eden Süleyman Peygamber’dir. O günleri hatırlıyorum da etrafım bağ ve bahçelerle süslüydü. Dünya nimetleri açısından mübarek olduğum gibi din bakımından da birçok güzelliklere sahip oldum. Aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesi olma şerefine nail oldum. Hz. Muhammed Efendimiz (s.a.v) benden şöyle söz etmiştir; "Yolculuk ancak şu üç mescidden birine olur: Benim şu mescidime (Mescid-i Nebevi), Mescid-i Haram'a ve Mescid-i Aksa’ya."

Kabe’den sonra en yaşlı mescidim ben. Bu zaman içinde birçok olaylara şahit oldum. Acı tatlı günler gördüm ama bu günkü gibi hiçbir zaman üzülmedim. Hemen her gün Müslüman çocukların ağlayan seslerini duyuyorum. Bir tarafımda Yahudiler ağlayarak dua ediyor diğer tarafafımda Müslümanlar namaz kılıyor. Ben ise Hz. Ömer devrindeki günleri hayal ediyorum. Çünkü dört bir yanımda Müslümanların sesini duyuyordum. Bir gün olur da beni ziyaret etmek isterseniz bilin ki ben kapılarımı açmış dört gözle sizleri bekliyorum… Müminlerin camileri özlediği gibi camiler de müminleri özler. Her gün beş defa davetiye gönderirler. Yalnızca duyanlar bilir…

Kadriye BAYRAKTAR