Çocuk

Çocuk

Eylül 2008 36.SAYI

İlk ok atan sahabi; sa’d b. ebi vakkas (r.a)

Ben sahabeden Sa’d b. Ebi Vakkas’ın okuyum. Diğer oklardan farkım Allah Rasulü (s.a.v) döneminde düşmana atılan ilk ok olmam. Bedir Savaşı’nın intikamını almak isteyen müşrikler savaş hazırlıklarına başlamıştı. Uhud Savaşı’nda okçular yerinden ayrılınca Müslümanlar yenik duruma düşmüştü. Müşrikler Allah Rasulü’nün etrafını sarmış, mübarek dişi kırılmıştı. Sa’d, Efendimiz’i (s.a.v) korumak için siper oldu. Allah Rasulü de Sa’d’a okları atması için mübarek eliyle verirken şöyle diyordu; “At Sa’d! Anam babam sana feda olsun!”

Sa’d, ok atmasındaki ustalığı ile Efendimiz’in (s.a.v) övgüsünü kazanmıştı. Onun Uhud gününde tek başına bin ok attığı söylendi. Sa’d (r.a) Müslüman olmasına sebep olan olayı da arkadaşlarına söyle anlatmıştır: “Müslüman olmadan önce rüyamda kendimi karanlık bir yerde gördüm. Bu arada ay doğdu ve ben onun aydınlığına tabi oldum. Benden önce bu aya kimlerin uymuş olduğuna bakıyordum. Onlar, Zeyd b. Harise, Ali b. Ebi Talib ve Ebu Bekir’di. Onlara ne kadar zamandan beri burada olduklarını sorduğumda; ‘Bir saat kadardır’ dediler. Araştırdığımda öğrendim ki, Rasulullah (s.a.v) gizlice İslam’a davette bulunmaktadır. Efendimiz’i aradığımda onu Ecyad tepesi taraflarında ikindi namazını kılarken buldum. Orada Müslüman oldum.”

Sa’d’ın (r.a) Müslüman olduğunu öğrenen annesi küplere biner. Eğer girdiği dinden dönmezse, yemeyip içmeyeceğine dair yemin eder. Gerçekten annesi bir zaman sonra açlık ve susuzluktan bayılır. Ayıldığı zaman Sa’d; “Senin bin tane canın olsa ve bunları bir bir versen, ben yine de dinimden dönmeyeceğim” der. Onun kararlılığını gören annesi yemininden vazgeçer. Sa’d annesini çok sever bir dediğini iki etmezdi. Ancak imanla alakalı bir konuda Rabbi’ne isyan edemezdi. Onun bu durumu üzerine Allah Teala; “Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin…” (Lokman, 15) buyurmuştur. Böylece Sa’d hakkında ayet inen seçkin sahabelerden biri olmuştur. Sa’d’ın (r.a) Allah Rasulü’nün (s.a.v) vefatından sonra da İslam’a hizmeti devam etmiştir. Hz. Ömer döneminde Kufe valisi olmuştur. Allah Rasulü’nden birçok hadis de rivayet etmiştir.

Duamız

Allahım! Ramazan ayını bizim için bereketli ve feyizli kıl.
Beni ve bütün Müslüman kardeşlerimi acizlik ve tembellikten koru.
Duaları makbul kullardan kıl bizi.
Amin.

Şeyma Bayrak
İstanbul

Bilmeceler

1- Gökte durur paslanmaz, suya düşer ıslanmaz.
2- İki kapaklı, çok yapraklı, içinde bilgi saklı.
3- İki domates yolda gidiyormuş, birinin üzerinden otomobil geçmiş, diğeri ona ne demiş?
4- Balıklar niçin konuşmaz.

Sen o zaman görürsün tozu dumanı

Bir gün Nasrettin Hoca ve çırağı kurt avına giderler. Kurdun inine girerler ama kurtlar ortalıkta yoktur. Bir süre sonra Nasrettin Hoca dışarıya çıkar ama çırağı hala kurdun inindedir. O sırada Hoca, kurdun geri gelip inine girmeye çalıştığını görürünce kurdun kuyruğuna yapışır. Ortalık toz dumana karışır. Tozdan ortalığı göremeyen çırak, “Ne oluyor, bu toz da nereden?” deyince, Hoca “Kurdun kuyruğu koparsa sen o zaman görürsün tozu, dumanı!” der.

Ayasofya Camii

Adım Ayasofya Camii. Tarihçiler en az bin beş yüz yıllık ömrüm olduğunu ve İmparator I. Konstantinos zamanında yapıldığımı söyler. Beni inşa ederken Anadolu’nun antik şehir kalıntılarından mermer ve renkli taşlar getirildi. Ömrüm boyunca çeşitli medeniyetlerin bana katkısı çok büyük oldu. Benim için en önemli yenilik Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle gerçekleşti. O günden sonra artık kiliseden camiye dönüştürüldüm. Mekânım Türk yazı sanatının en güzel örnekleriyle süslendi. Mihrabımın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp hediye ettiği levhalar var.

Seyyah Evliya Celebi’nin hafızlık töreni benim mekânımda oldu. Evliya Celebi benim gizli sırlarımla ilgili birçok bilgi vermiştir. Mesela onun anlattığına göre, Akşemseddin’in ilk tefsir dersini verdiği pencere, soğuk pencere ismiyle bilinir. Buradan esen rüzgârın öğrencilerin zihnini açtığına inanılır. Benim 361 kapım vardır. Hepsi de tılsımlıdır. Defalarca saysanız bir kapı daha meydana çıkar. Kıble kapısının kanatlarının Nuh Peygamber’in gemisinin tahtasından yapıldığına dair bir efsane de vardır. Tabi doğrusunu ancak Allah bilir…

Uzun yıllar Müslümanlar benim mekânımı şenlendirdi. Zaman su gibi akıp giderken 1935 yılında müzeye dönüştürüldüm. Ancak cami olarak hizmet veren küçük bir bölümüm var. Her gün yüzlerce turist beni görmek için gelir. Bense eski günlerde olduğu gibi dört bir tarafımdan yankılanan Kur’an seslerinin özlemini çekerken yeniden cami olarak hizmet vermek için dualar ederim.

Kadriye BAYRAKTAR
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın