๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 26 Nisan 2012, 14:53:26



Konu Başlığı: Cebimizin densiz konukları
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 26 Nisan 2012, 14:53:26
Cebimizin densiz konukları

Mayıs 2007 20.SAYI

“Yerin kulağı var” deyimi onların sayesinde tedavülden kalktı. Hemen herkeste var olan “cep telefonlarının değişik model, görüntü ve ses kaydı özelliği, o çok korkulan tele kulak işlevini fazlasıyla yerine getiriyor. İnsan kendini eskisi gibi özgür ve rahat hissedemiyor. İstenmedik bir cümlenin veya hareketin meçhul bir cep kaydına geçmesi ve olmadık anda karşısına çıkması işten bile değil.

Yaklaşık on beş yıl önce aklımızın ucundan geçmezlerdi. İhtiyaç da hissetmezdik hani. Hayatımıza hızlı bir giriş yaparak kendilerine hiç zorlanmadan ölümcül bir bağlılık oluşturdular. Her keseye hitap eden farklı model, renk ve ebatlarla gönlümüzü fethediyor, onsuz yaşamanın imkansız olduğunu düşündürüyorlar. Yeni yetme çocuklardan gençlere, yetişkinlerden yaşlılara, çalışan bayandan ev hanımına herkes cep telefonlarının kapsama alanına girdi. Çıkması da zor. Aslında çıkma gibi bir gayretin varlığı da tartışılır.

Hayatımıza getirdiği kolaylıkları inkar edecek değiliz ama bunlar, yol açtığı kullanım çılgınlığını mazur göstermeye yetmiyor. Özellikle kalabalık ortamlarda, toplu taşıtlarda her biri ayrı telden viyaklayan, bazen de olmadık yerde çaldığı için bir an önce susturma telaşıyla yavrusuna sarılan anne gibi düğmeye basanlar… Otobüslerde telefondaki muhataplarına seslerini duyurmak için üst perdeden konuşurken yan koltukta oturanların çektiği işkenceyi takmayanlar… Hepsi bir yana bu yüzünden emektar sabit telefonlarının ezilip geçmesine dayanamıyor yürek. Bir gün gizlice bütün telefonları toplayıp boğaz köprüsünden aşağı atası geliyor insanın. En azından kendi çevremizde olanları… Onların çırpınışını büyük bir zevkle izlerken, sabit telefonlara olan vefayı göstermek ister gibi.
Kontör aat güzelim kontör aat!

En çok kızdıran şeylerden biri de “çıt, çıt” yazılan mesajlar. Evde, yolda, işte, okulda, yatağın içinde, kısacası hayatın her anında elde son model telefonla laf olsun diye yazılan sözüm ona mesajlar… Teknoloji mi bize hizmet ediyor, yoksa biz mi onun esaretinde savrulup gidiyoruz, anlamak zor. Ama şundan eminiz; bu alet sahibini çok iyi kullanıyor, iletişimi israf boyutlarında doyasıya yaşatıyor. Kabarık gelen faturalar, dayanmayan kontörler, göz boyama maharetinin devreye girmesiyle gelen hediye kontörler ve her zaman ona para yetiştiremeyen zavallı kullanıcılar…

Yaydığı radyasyonlarla beyine verdiği zarar tartışıla dursun, cüzdana verdiği tahribat can yakıyor. Gülü seven dikenine katlanır hesabı dişinden tırnağından harçlık arttıran, telefon bayilerini sevindirmeye koşuyor. Baş döndürücü bir gelişme gösteren ceplerin hizmette sınır tanımayan (!) şirketleri, tatlı karlarının hesabını yaparlarken; fatura, biriktirdiği parayla model değiştirmeye koşan gençlere kesiliyor.

Cepler yaşantımıza girdiği günden beri camideki  ibadetlerin bile ahengi bozuldu. İmam kamet getirirken, “Lütfen cep telefonlarınızı kapatın” uyarısını yaptıktan sonra safların düz tutulması ve sıklaştırılmasını söylüyor.

Cepteki tele kulak

En acıklısı ise, gündelik hayatımızın bilinmedik bir cep kamerası tarafından her an kayda alınma tehdidi altına girmiş bulunması. Zamanımızı çalan, arkadaşlarımızı unutturan, aile bağlarımızı zayıflatan bu cazibeli iletişim aracı, hizmet alanından çok, iletişim israfını körüklerken bir de casusluk tehdidi taşımaya başladı.

Köşe başlarındaki dilencilerin, yakın zamanda kontör dilenmeye başlaması da uzak bir ihtimal değil. Tüketim çılgınlığının reklamlardan beslenerek her geçen gün artması iletişimi yozlaştırıyor. Ve bu gelişmeler bu çokbilmiş aletlere karşı tavır almaya itiyor. Atalarımız, “Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan demiş.” Günümüzde değirmen taşları kalmadığı gibi, muhabbet için de bir baş ile bir kulak yeterli oluyor. Yeter ki elinizin altında bir cep telefonunuz bulunsun. Bu konudaki son gazete haberlerine bakılırsa, cep telefonu klozet kapağından daha fazla bakteriye sahip. Dolayısıyla, mikrobik hastalıkların bu kadar yayılmasındaki suçlulardan birini uzakta aramamak gerekiyor. Atın ölümü arpadan olsun diyenlere de söylenecek sözümüz olamaz tabii ki.

Necla GÜNAY