๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 07 Aralık 2011, 18:38:03



Konu Başlığı: Az ve Öz
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 07 Aralık 2011, 18:38:03
Az ve Öz

Nisan 2008 31.SAYI

Komşuların iyi derse iyi bir insansın

Hz. Ebu Hureyre’nin (r.a) rivayetine göre sahabeden biri Peygamberimiz’e (s.a.v) gelir ve “Bana öyle bir amel göster ki onu yaptığım zaman cennete gireyim” der. Efendimiz de (s.a.v) kendisine iyi bir insan olmasını buyurur. “Ya Rasulullah! İyi olduğumu nasıl bileceğim?” deyince Allah Rasulü (s.a.v) şu cevabı verir: “Komşularına sor; eğer onlar senin iyi olduğunu söylerse sen iyi bir kimsesin, yok eğer kötü olduğunu söylerse o zaman sen kötü bir kimsesin.” (Acluni, Keşfü’l Hafa)

Kerimden sadece kerem gelir

“Ya Rabbi! Senin küçük ve zayıf kulun kapına geldi. Allahım! Aciz hizmetçin kapına geldi. Ya Rabbi! Dilencin kapına geldi, Senin yoksulun kapına geldi!..” diyerek Kabe’nin duvarına yapışan Hazreti Hasan Efendimiz yanık ilticasına şöyle devam eder: “Allahım! Nimetler verdin, ancak beni şükreden bir kul gibi bulmadın. Musibetlerle imtihan ettin, ama beni sabreden bir kul olarak bulmadın. Ben şükrü terk etmeme rağmen sen yine de nimetini benden esirgemedin. Sabrı terk ettiğim için musibeti arttırarak devam ettirmedin. Allahım! Kerimden elbette ki sadece kerem gelir.” (Kuşeyri, er-Risale)

Maşallah diyenin duası makbul olur

Hz. Musa (a.s) Rabbi’nden bir talepte bulunmuş, fakat bu isteği yerine getirilip karşılanmamıştı. İsteğini tekrarlayıp maşallah (Allah dilerse) deyince istediği hemen önünde hazır edilmişti. Bunun üzerine, “Ya Rabbi! Şu zamandır ihtiyacımı size arz ediyorum, ancak bunu şimdi karşıladınız” deyince Allah Teala ona şöyle vahyetmişti: “Ey Musa! Maşallah sözünün ihtiyaçların temininde en etkili söz olduğunu bilmiyor musun?” (Ahmet b. Hanbel, Zühd)

Sevilen kul mazlum olandır

Bayezid-i Bistami’ye sordular: “Hak Teala katında en sevgili ve gerçek mümin kimdir?” Şu cevabı verdiler: “Hak Teala katında en sevgili ve gerçek mümin, hiç kimsenin incinmesini istemeyen ve hiç kimseyi incitmeyendir, mazlum olandır. Bilmez misiniz ki, mazlumların duaları Allah Teala indinde kabul görür.” (Eşrefoğlu Rumi, Müzekki’n-Nüfus)

Sen mi üstünsün ben mi?

Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine bir papaz gelip; “Ben mi üstünüm, sen mi üstünsün” diye sorar. O da papaza sorunun cevabını ancak bir hafta sonra vereceğini söyler. Papaz gider. Bir hafta sonra geldiğinde papaz onun vefat ettiğini duyar ve acele ile bulunduğu yere gider. Cenaze namazı için hazır bulunanlara; “Bugün bana cevap verecekti…” diye söylenince onlarda tabutu göstererek; “İşte orada, git sor, o boşuna konuşmaz” derler. Papaz büyük bir şaşkınlık içinde söyleneni yapar. Tabutunun başına gidip aynı soruyu sorar. Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri Allah’ın izniyle başını kaldırıp şöyle cevap verir: “Geçen hafta sonumun ne olacağını bilmediğim için sana cevap veremedim. Ben imanla gidip kendimi kurtardım ve senden üstünüm. Sen kendine bak…” Papaz ağlamaya başlar. Kelime-i şehadet getirip Müslüman olur.

Abdestin dört farzı

Hanefi mezhebine göre abdestin farzları dört tanedir. Birinci farz; yüzü bir defa yıkamaktır. Yüzün sınırları, saçın bittiği yerden sakal veya çene altına, kulakların köklerine kadar olan bölümdür. Yıkama sırasında su sakal, bıyık ve kaşın altına ulaştırılmalıdır. İkinci farz; kolları, parmak uçlarından dirsekler dahil olmak üzere bir defa yıkamak. Üçüncü farz; başın dörtte birini bir defa mesh etmek. Üç veya daha fazla parmağı kullanmak gerekir. İki parmakla mesh etmek, başa giyilen sarık, takke veya kadınların başörtülerinin üzerine mesh edilmesi geçerli değildir. Dördüncü farz ise; sağlam ve çıplak ayakları topuklarıyla birlikte bir defa yıkamaktır. Yaralı veya mestle örtülü ayakları yıkamaya gerek olmayıp sadece mesh etmek yeterlidir. Yıkanması farz olan bu dört yerde eğer iğne ucu kadar kuru bir yer kalırsa veya altına suyu geçirmeyecek (hamur, çamur, boya vb.) bir madde bulunursa, abdest alınmış sayılmaz.

İman ve kelime-i şehadet

Efendimiz (s.a.v) Allah’a (c.c) imanın özünü şöyle açıklar: “İman, Allah’ın varlığına, meleklerine, kitaplarına, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah tarafından yaratıldığına inanmaktır.” Bu altı madde imanın şartlarını oluşturur. (Buhari)

İmanın yeri kalptir ve dil ile ifade edilmesi dilin şahitliği ve şehadetin başlangıcıdır. İmanın hakikati tasdik etmektir. İslam’ın ilk şartı olan Kelime-i Şehadet cümlesi iki kısımdan oluşur. Birinci kısımda Allah’tan başka ilah olmadığına, ikinci kısımda da Hz. Muhammed Efendimiz’in (s.a.v) Allah’ın kulu ve rasulü olduğuna şahitlik edilir. Bu şehadet cümlesini kendi isteğiyle söyleyen kişi, İslam dinini kabul ederek Müslüman olur.

Efser BERİN