> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Aöf İlahiyat Programı > İlahiyat 2.sınıf > Ders Özetleri ve Notları > Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti
Sayfa: 1 [2] 3   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti  (Okunma Sayısı 13001 defa)
16 Eylül 2009, 19:39:39
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #5 : 16 Eylül 2009, 19:39:39 »



ÜNİTE 6


Kongre; Sözlük anlamı olarak belli bir amaca ulaşmak isteyen kişilerin bir araya gelerek sorunları görüşmeleri ve hedefe varabilmek için kararlar almaları yolunda düzenledikleri toplantı demektir.
Kongreler sadece Türkler tarafından düzenlenmiş değildir.Ateşkes öncesi anlaşma devletlerince işgal edilen arap ülkelerinde suriyenin bağımsızlığı için toplanan Genel Suriye Kongresini örnek olarak göstermek mümkündür. Kurtuluş savaşı yıllarında kimi dernekler belli ufak bir yöreyi kurtarmak için kongreler toplarken (Balıkesir Kongresi) kimi dernekler ise büyük bir coğrafi bölgeyi kurtarmak için kongreler düzenlemişlerdir( Alaşehir Kongresi) üçüncü tür kongreler isi bütün ulusu içine alacak niteliktedir.(Sivas Kongresi)

ERZURUM KONGRESİNE KADAR GELİŞİM;
Amasya tamimine kadar ülkede 8 kongre toplanmıştı bunların biri dışında diğerleri yöresel nitelikteydi. Kars’ta 4 ardahan da 2 izmirde 1 kongre toplanmıştı. Tüm ulusu birleştirici tek kongre ise Göz Hekimi Esat Paşa’nın girişimiyle istanbulda toplanan Milli Kongre idi. Kongre yurdun savunulması için bütün ulusal güçlerin toparlanması, Osmanlı devletinin ulusal kurumuna alınması için çaba sarfedilmesi gibi amaçları gerçekleştirmek istiyordu. Tüm iyi niyetine karşın milli kongrenin ömrü az oldu.
Erzurum kongresi sırasında ise ünlü Balıkesir kongresi toplandı. 27 haziran 30 temmuz tarihleri arasında toplanan kongrede , yunan işgaline karşı cephelerin kurulması ve ulusal birliklerin oluşturulması kararları alındı. Ancak bu kongre yerel bir kongre idi.

ERZURUM KONGRESİ;
Yurdun çeşitli bölgelerinde yerel kongreler toplanırken Doğu Anadolu’da durum iyi değildi. Bölgede ciddi bir Ermeni işgali tehtidi vardı.Bu nedenle İstanbul’da kurulan Vilayet-i Şarkiye Müdafai Hukuki Milliye Cemiyeti etkinliğini Doğu Anadolu’ya kaydırmıştı. 13 nisan 1919’da İngilizlerin Kars’taki ulusal kuruluşu basarak kenti Ermenilere teslim etmeleri Erzurum’da da endişe yarattı bu arada Erzurum’daki 15.Kolordu Komutanlığı’na atanan Kazım Karabekir kente gelmiş ve ermeni tehlikesine karşı gizli çalışmalara başlamıştı. Aynı günlerde Mustafa Kemal, Samsun’a çıktı ve Havza’da kurtuluş için ilk önemli adımları attı.
Mustafa Kemal, Doğu Anadolu illerinin temsilcilerinden oluşan Erzurum Kongresine katılma kararı verdi. Bu kongrenin dört açıdan yararı olabilirdi.
A) Erzurum’daki 15.kolordunun yurttaki tek derli toplu güç olduğundan hareketle Kazım Karabekir Paşa’nın yardımıyla bütün yurda örnek olabilecek bir örgütlenme modeli kurabilirdi.
B) Erzurum ve bazı önemli doğu illeri henüz işgal edilmemişti. Bu nedenle burada kongre güven içinde toplanabilirdi.
C) bununla birlikte Erzurum, Ermeni tehdidi altındaydı ve bu nedenle halktan savunma için yardım sağlanabilirdi.
D) Erzurum kongresinin başarılı olması Sivas kongresini olumlu etkileyebilirdi.

Kongre öncesinde Mustafa Kemal ile İstanbul hükümeti ilişkileri;
Mustafa Kemal, Amasya’dan ayrılıp Erzurum’a doğru giderken Osmanlı Hükümeti’nin emriyle kendisini tutuklamaya gelen Elazığ Valisi Ali Galip’in komplosunu tehlikesizce atlattı.
Bu arada Damat Ferit, Paris Barış Konferansı’na çağrılmış ve burada hiç varlık gösteremeyerek aşağılanmıştı.
Mustafa kemal Erzurum’a geldikten kısa bir süre sonra 7/8 temmuz gecesi Osmanlı hükümeti tarafından görevden alındığına dair telgrafı aldı ve kendisi de hemen tüm resmi görevlerinden istifa ettiğini açıkladı. Artık Mustafa kemal normal bir vatandaştı. Bu durumda kazım Karabekir Paşa’nın, Mustafa Kemal’in kendisinin ve ordusunun emrinde olduğunu açıklaması Mustafa Kemal’i oldukça rahatlattı.
Bundan sonra Erzurum Kongresi çalışmalarına daha da hız verildi. Kongre 23 Temmuz 1919’da toplandı.
Kongre açılınca Mustafa Kemal oybirliği ile başkanlığına seçildi.
Mustafa Kemal ilk amacı bölgesel olan kongreye ulusal bir nitelik kazandırmak oldu. Bunun için ulusu temsil eden bir kurul oluşturulmasını bu kurul içinden çıkacak bir hükümet kurulmasını ve bu hükümetin istanbul’dan ayrı olduğunu söyleyerek üstü kapalı da olsa yeni bir devletin kurulacağını sezdirmek istiyordu.
Kongrede beliren görüş, özetle yurdun bütünlüğünü sağlamak için ulusal iradenin belirmesi gereklidir. Bu ulusal iradenin ve onun çevresinde toplanan ulusal güçlerin varlığı padişahlık ve halifelik makamını kurtaracaktır. Kongrede ayrıca bölgedeki azınlıkların tam bir güvenlik içinde olduğu sömürüye yol açmaması koşuluyla dış yardım alınabileceği karara bağlandı. En önemli kararlardan birisi ise doğudaki bütün derneklerin birleştirilmesi ve Şarki Anadolu Müdafai Hukuk Cemiyeti adı altında toplanmasıdır. Bu dernegin iş görebilmesi için heyeti temsiliye kuruldu ve başkanlığına Mustafa kemal getirildi.

Erzurum kongresinin sonuçları;

1-Kongreyle direniş hareketlerinin tek çatı altında toplanabileceği ve yurtseverlerin tek amaç etrafında toplanmalarının mümkün olduğu kamuoyuna ilk kez gösterildi.
2-Sivas kongresinin toplanması kolaylaştı.
3-Gelişmelerden rahatsız olan Damat Ferit ise Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’in tutuklanarak istanbul’a gönderilmeleri emrini verdi.

ERZURUM’DAN SİVASA YENİ KONGRELER;

İkinci Balıkesir Kongresi; birinci Balıkesir kongresi 27 haziran 30 temmuz tarihleri arasında toplanmıştı. Yunan işgalinin yayılması üzerine Egeli yurtseverler 26-30 temmuz tarihleri arasında Balıkesir’de ikinci kongreyi topladılar. Yerel niteliği ağır basan kongre sonunda Ege’deki direniş büyük ölçüde örgütlendi ve Kuvayi Milliye birlikleri güçlendirildi.

Birinci Nazilli Kongresi; Yunanlılar Aydın’dan sonra 4 haziran 1919 da Nazilli’yi de işgal etmişlerdi. Nazilli’nin kurtarılması için Yörük Ali Efe ve Mehmet Efe komutasındaki Kuvayi Milliye birlikleri kurulmuştu. Ancak bu efeler arasında uyuşmazlık vardı bu uyumsuzluğu gidermek için Mustafa Kemal ve Celal Bayar görevlendirildi. Galip hoca takma adlı Celal Bey ve arkadaşları çabalarıyla Nazillili yurtseverleri henüz işgal edilmemiş olan Muğla’da bir kongre topladılar. Kongrede Osmanlı hükümetine yardımcı olmanın yanı sora Kuvayi Milliye birlikleri arasında uyum sağlanması konularında karar alındı bu kongre oldukça yerel niteliklidir.

Alaşehir Kongresi;
Egeli yurtseverlerin girişimleriyle ulaşım açısından elverişli olan Alaşehir’de 16-25 Ağustos tarihleri arasında bir kongre düzenlendi. Kongrede Nazilli ve Erzurum kongrelerinin sonuçları görüşüldü kongrede alınan karara göre yunanlılar en büyük düşmandı ve onlarla mücadele edilmeliydi ancak Yunanlıları kovmak için anlaşma devletleriyle görüşmeler yapılabileceği doğrultusunda garip bir karar alındı. Alaşehir kongresi sırasında 18 ağustos’ta Muğla’da bir başka toplantı daha yapıldı. Bu kısa kongrede yerel kuvayi milliyenin güçlendirilmesi kararlaştırıldı.

SİVAS KONGRESİ;
Erzurum kongresinin toplanmasını önleyemeyen Damat Ferit bu kez Sivas Kongresi çalışmalarını önlemek için uğraşmaya başladı. Kongrenin önlenmesini iki esas noktaya dayandıran bir taktik kullandı.
1- Mustafa Kemal ve arkadaşları ittihatçı olduğu yolunda söylentiler çıkarmak,
2- İngiltere ile anlaşarak Yunanlıların makul bir çizgide durmasını sağlamaktır.
Yunanların ilerlemesinin yurttaki direnişi arttırdığını bilen Damat Ferit, İngiliz Generali Milne’nin adı ile alınan bir hat üzerinde (Ayvalık-Akmaz-Gölmarmara-Aydın-Selçuk hattı) Yunan ordularının bir süre bekletilmesini sağladı. Amacı savaştan bıkmış insanları kendi etrafına çekerek Mustafa Kemal’in eylemini önlemekti.
Sivas kongresi hazırlık aşamasında şiddetli direnmelerle karşılaştı. Bu direnmeleri şöyle özetlemek mümkündür. Bazı kimseler Damat Ferit gibi düşünüyorlardı. Onlara göre kongrenin toplanması anlaşma devletlerinin iyice olumsuz tutum içine girmelerine neden olabilirdi. Büyük bir karamsarlık içinde bulunan bazı yurtseverler ise kongrenin yarar sağlamayacağına inanıyorlardı. Ayrıca korku ve endişe duyuyorlardı. Bazı kişiler ise girişimi Alaşehir’de olduğu gibi yerel bir hareket olarak görüyorlardı. Bir başka zorluk ise seçilen bazı kişilerin istanbul’a bağlı yöneticiler tarafından gönderilmemesiydi.
Tüm bu güçlüklere karşın Sivas kongresi 4 eylül 1919 da toplandı kongreye engellemeler yüzünden ancak 31 kişi katıldı. Alınan kararlar----- daha ilk gün Mustafa kemal başkan seçilememesi için kulis faaliyetlerine başlayan bir gurubun bulunmasına karşılık Mustafa Kemal bu faaliyetleri boşa çıkardı. Ve başkan seçildi bir diğer sorun Amerikan Mandası isteyenlerin ortaya çıkmasıydı. Manda; bir ulusun bir başka devlet tarafından yöneltilmesi anlamına geliyordu. Sivas kongresinde amerikan mandası isteyenler arasında Rafet Bey, İsmail Hami (Danişment) ve Halide Edip gibi aydınların bulunması ilginçti. Mustafa Kemal ve arkadaşları manda düşüncesiyle sonuna kadar mücadele ettiler. Sonunda Amerikan senatosuna bir mektup gönderilmesi kararlaştırıldı ve sonuçta manda reddedildi. 11 eylül’de sona eren kongrede alınan kararları şöyle özetleyebiliriz.
SİVAS KONGRESİNDE ALINAN KARARLAR
--- Yurtta dağınık bir şekilde faliyet gösteren dernekler Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti adı altında birliştirildi.
--- Bu cemiyetin kuruluş ve bağımsızlık için var gücüyle çalışması bir başka devletin güdümüne girilmemesi ve Türklerin yaşadığı yerlerin terk edilmemesi kararlaştırıldı.(Manda ve himayenin Kesinlikle Reddi)
--- Damat Ferit hükümetinin düşürülmesi ve yeni yurtsever bir hükümetin kurulması için çaba sarfedilmesi kabul edildi.
--- Osmanlı parlementosunun yeniden toplanması için çalışma...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:58:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti rüya tabiri,Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti mekke canlı, Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti kabe canlı yayın, Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti Üç boyutlu kuran oku Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti kuran ı kerim, Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti peygamber kıssaları,Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti ilitam ders soruları, Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özetiönlisans arapça,
Logged
16 Eylül 2009, 19:43:00
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #6 : 16 Eylül 2009, 19:43:00 »

ÜNİTE 7


Türk tarihinde iki önemli siyasal kuruluş;
Türk tarihinde ilk düzenli siyasal örgütlenme ve muhalefet İttihat ve Terakki Derneği ile başladı. Derneğin amacı II.Abdulhamit’in baskı yönetimine son vermek ve anayasalı monarşiye yeniden geçmekti. 1909’daki anayasa değişikliğinden sonra tam olarak yasallaşan dernek 1913 yılında siyasal bir partiye dönüştü. Özellikle Türklük bilincinin uyanmasında rol oynayan parti, Türkçü ve İslamcı siyaset arasında bir çizgi izledi. Demokrasi ve özgürlük gibi vaatlerle iktidara gelen ittahat ve terakki, kısa zamanda muhalefete tahammül edemeyen totaliter bir yapıya büründü. Bununla birlikte siyasal düşüncelerin İstanbul dışına da yayılması konusunda önemli hizmetleri oldu.
Mondros ateşkesinden sonra kurulan hükümetler özelliklede Damat Ferit hükümetleri İttahatçıları savaş suçlusu ilan etmişlerdi. Bu suçlama o döneme yurt dışına kaçan Enver Talat ve Cemal Paşa gibi ittihatçıların ulusal kurtuluş mücadelesinde etkin olmalarını engellemiş oldu. Bütün bunlara karşın İttihat ve Terakki Partisi meşrutiyet düşüncesinin yanı sıra ulusal devlet bilincini geliştirmiş ve gelecekte cumhuriyeti hedefleyen yeni bir siyasal yapının ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti
İttihat ve terakki gibi önemli bir siyasal örgüt varlığını yitirirken ateşkes sonrasında onun bıraktığı boşluğu Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti doldurdu. Bu örgüt başlangıcını Reddi ilhak ve Müdafai Hukuk derneklerinde bulmuştur. Sivas kongresiyle birkaçı dışında tüm bu dernekler ve kuruluşlar birleşerek yurt düzeyinde yayılan bir büyük örgüt durumuna gelmişlerdi. Dernegin asıl amacı siyasaldır. Gerçekten de Sivas kongresinde alınan kararların hepsi siyasaldır. Meclisi Mebusan’ın toplanması ve Damat Ferit’in düşürülmesi derneğin siyasal faliyetine tipik bir örnektir. Dernek daha sonra TBMM’nin kuruluşunu sağladığı ve zafer sonrasında da Mustafa Kemal tarafından rejimin ilk siyasal partisi haline geldi.
SİVAS KONGRESİ SONRASI SİYASAL GELİŞMELER;
Mustafa Kemal Paşa’ya göre Mebusan Meclisi’nin yapacağı bir iş kalmamakla birlikte, Sivas’ta bu meclisin toplanması yönünde alınan karar doğrultusunda çalışmalar yapılmaktaydı. Diğer taraftan Osmanlı Parlementosu ulusu temsil eden bir organdı. Bu nedenle yeni kurulan (Ali Rıza Paşa Hükümeti) Osmanlı hükümetiyle anlaşma yolları aranmalıydı.
Bütün bunlar gerçekleştirilirken de Kuvayi Milliye birliklerinin, Heyeti Temsiliyenin disiplini ve düzeni altına alınmasına çalışılmalıydı.

Osmanlı Hükümeti’yle anlaşma- Amasya Protokolleri; Sivas Kongresi’ni engelleyemeyen ve büyük bir siyasal yenilgiye uğrayan Damat Ferit 1 ekim 1919’da istifa etmiş yerine yurtsever ılımlı bir asker olan Ali Rıza Paşa sadrazam olmuştu. Yeni hükümet bir an önce barış yapabilme gerekçesiyle Anadolu ile iyi geçinmeye ve işbirliği yapmaya çalışılmıştır.
Bu amaçla Bahriye Nazırı Salih Paşa, İstanbul hükümeti temsilcisi olarak Amasya’ya geldi ve Mustafa Kemal Paşa ile 20-22 ekim tarihlerinde görüşmeler yaptı. Amasya kararları olarak tarihe geçen bu görüşmeler sonunda özetle şu kararlar alındı;
İstanbul Hükümeti, Heyeti Temsiliye’yi tanıyacak; Meclisi Mebusan toplanacak; Anadolu hareketlerinin temsilcileri ile iyi geçinilecek; buna karşılık Heyeti Temsiliye de yurdun bütünlüğüne bir zarar gelmemesi koşuluyla İstanbul hükümetinin işlerine karışmayacaktı.
Bu kararların alındığı Amasya protokollerinin önemi son derece büyüktür. Bu görüşmelerle İstanbul hükümeti Heyeti Temsiliye’yi kendine denk bir siyasal organ olarak görmüş ve onun varlığını tanımış oldu.

Ankaranın ulusal kurtuluş hareketinin merkezi yapılması;

Amasya’da yapılan görüşmelerden sonra tekrar Sivas’a dönen Mustafa Kemal burada komutanlarla önemli toplantılar yaptı. Bu toplantılarda Meclisi Mebusan’ın nerede ve nasıl toplanacağı konusu tartışıldı. Bu toplantılarda meclisin İstanbul’da toplanması kararlaştırıldı ayrıca Heyeti Temsiliye’nin sürekli çalışabileceği uygun bir kent aranıyordu sonuçta Ankara’da karar kılındı. Mustafa kemal ve heyeti temsiliye 27 aralık 1919 da ankaraya geldi. Ankara’nın merkez olarak tayin edilmesinde şu etkenler rol oynar;
• Ankara stratejik açıdan çok önemli bir yerdi.
• İstanbul’dan gelen demiryolu Ankara’da sona eriyordu. Bu bakımdan ulaşım açısındanda önemliydi.
• Batı Cephesi’ne yakın olduğu gibi diğer çarpışma alanlarınada eşit uzaklıktaydı.

ASKERİ GELİŞMELER;
Mustafa Kemal, Ankara’ya geldiğinde işgaller ve bu işgallere direnişler yoğunlaşmaktaydı. Ankara’ya gelmesinden once, sembolik işgal güçleri kentten ayrılmak zorunda kalmıştı.
Bununla birlikte Eskişehir –Ankara demiryolu İngilizlerin denetimine girmişti.
Yunanlılar ise Batı Anadolu’da milne hattı adı verilen çizgide durmuşlardı.
İngiliz General Milne’nin saptadığı çizgi Ayvalık-Gölmarmara – Aydın–Selçuk hattıydı.

MECLİSİ MEBUSANIN AÇILMASI ;
Parlamento, halk temsilcilerinin bir araya gelip çalıştığı kurulun, anayasa hukukundaki adıdır.
Gerçek demokrasilerde halkın parlamentoda temsiline büyük özen gösterilir. Osmanlıda ilk parlemento dönemi 1876’da ilan edilen I. Meşrutiyet ile başladı. Bu dönemde halkın seçtiği temsilçilerden oluşan Meclisi Mebusan ve padişahın seçtiği kişilerden oluşan Meclisi Ayan’dan oluştu. Kısa süren dönemden sonra 1908 yılındaki anayasal değişikliklerle Meclisi Mebusan’ın yetkileri artırıldı.Ancak parlemento Mondros Ateşkesi sonrası feshedildi.

Meclisi Mebusanın açılış hazırlıkları; hazırlıklar sırasında iki nokta üzerinde tartışmalar çıktı. Birincisi meclisin toplanacağı yer konusuydu. Bu konuda Mustafa kemal ile Salih paşa arasında Amasya’da yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanmış ve İstanbul dışında toplanılması kararlaştırılmıştı. Ancak bu karar istanbuldaki hükümet çevrelerince uygun görülmemiş ve onaylanmamıştı. Mustafa Kemal’e göre İstanbul dışında toplanan bir meclis padişahın etkisinden çıkabilir ve ulusal kararlar alınabilirdi. Ancak Mustafa Kemal’in en yakın arkadaşları bile meclisin İstanbul dışında toplanmasına sıcak bakmıyorlardı. Bu nedenle yalnız kalan Mustafa kemal itirazları sonuçsuz kaldı ve meclisin İstanbul’da toplanması kararlaştırıldı.
İkinci konu ise mecliste hangi konuların tartışılıp karara bağlanacağıydı Mustafa Kemal sağlıklı kararların alınabilmesi için kendisinin Meclis Başkanı seçilmesi ve mecliste bir Müdafai Hukuk grubunun kurulmasını istedi.

Meclisi Mebusanın açılması ve çalışmaları;
Son Osmanlı parlementosu 12 ocak 1920’de toplandı. Ancak Mustafa Kemal’in istekleri gerçekleşmedi. Meclis 28 Ocak tarihine kadar başkanını seçemedi ve istenilen Müdafai Hukuk grubunu kuramadı. 28 ocak 1920’de gizli olarak toplanan mecliste Misakı Milli kabul edildi. Bu belgenin kabulünden birkaç gün sonra müdafai hukuk grubu yerine Felahı Vatan grubu kuruldu ve meclis başkanlığına da Reşat Hikmet Bey seçildi.

MİSAKI MİLLİ ;
 28 ocak 1920’de Meclisi Mebusan’da kabul edilen Misakı Milli daha Erzurum Kongresi sırasında hazırlanmaya başlanmıştı. And metni Mustafa Kemal tarafından kaleme alınmış ve İstanbul’a giden milletvekillerine verilmişti. Misakı Milli’nin içeriği özetle şöyledir;
• Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde imzalanan Ateşkes Antlaşmasının çizdiği sınırlar içinde her bakımdan birlik oluşturan yurttaşların oturdukları yerler hiçbir biçimde yurttan koparılamaz.
• Osmanlı saltanatının ve halifeliğin merkezi İstanbul’un güvenliği sağlaması koşuluyla boğazlar açılabilir.
• Daha önce bizden ayrılan Batı Trakya’da ateşkes sınırları dışında tutulmak istenen Kars, Ardahan ve Batum’da halk oyuna başvurulması gerekir.
• Osmanlı devletindeki Arapların çoğunlukta olduğu yerlerde halkoylamasına başvurulabilir.
• Bağımsızlığımızı sınırlayacak siyasal, ekonomik, hiçbir anlaşma kabul edilemez. Bu koşulları tartışmasız benimsenmedikçe hiçbir atntlaşma yapılamaz.

Misakı Millinin Niteliği;
Hukuksal açıdan Misakı Milli bir parlemento kararıdır. Ancak kararı padişah onaylamamıştır. Kararın en kısa ifadesi ‘’Türklerin vatanı bir bütündür ve parçalanamaz.’’ olarak belirtilebilir bu metinle kongrelerde beliren ulusal istekler Osmanlı parlementosuna yansıtılmıştır. Dikkatle incelendiğinde kesin bağımsızlık ilkesinin yer aldığı görülür.

Misakı Millinin Sonuçları;

Misakı Milli’nin ilan edilmesi meclis ve hükümet üzerinde baskıların artmasına yol açtı. Ali Rıza Paşa baskılar karşısında 3 mart 1920’de görevinden ayrıldı. Yerine yeni hükümeti Salih Paşa kurdu ancak aynı baskılar Salih paşa hükümetinede uygulandı.

İSTANBUL’UN İŞGALİ ;

Anlaşma devletleri 16 MART 1920de sadrazam Salih Paşa’ya bir nota vererek İstanbul’un resmen işgal edileceğini bildirdiler. İşgal hemen başladı. Resmi dairelere el konuldu. Bazı askerler şehit edildi. Meclisi Mebusan basıldı ve Kuvayi Milliyeci olarak bilinen üyeler tutuklandı.
18 martta toplanan meclis bu koşullar altında çalışmanın mümkün olmayacağına karar vererek toplantılarını durdurdu. 11 nisanda ise Padişah kanuni esasideki yetkilerini kullanarak Meclisi Mebusanı dağıttı.
İstanbul’un İşgalinin sonuçları;
İstanbul’un işgali ülkede şok tesiri yaptı olay miting ve gösterilerle protesto edildi. Bu arada Mustafa Kemal’in ne denli haklı olduğu da anlaşılmıştı. Artık tek umut Mustafa Kemal Paşa ve Ankara idi.
Bu nedenle istanbul’dan Ankara’ya bir göç başlamıştı. Mustafa Kemal ise İstanbul işga...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Eylül 2009, 21:22:04
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #7 : 16 Eylül 2009, 21:22:04 »

ÜNİTE 8.


TBMM.NİN AÇILIŞI;
Yeni seçilen ve İstanbul’dan kaçabilen milletvekilleri nisan ayı başlarında Ankara’ya ulaşmışlardı. Milletvekillerinden başka pek çok aydın ve yurtsever de Ankara’ya akın ediyordu. Bu nedenle Ankara’da konut sıkıntısı doğdu. Öncelikle milletvekillerinin barındırmak için Erkek Öğretmen Okulu milletvekillerine ayrıldı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Partisi’nin Ankara örgütü tarafından açılan kulüp binası ise meclisin toplantı yeri olarak seçildi.
Bu arada Ankara’da devam eden sembolik Fransız işgali de tamamen ortadan kaldırıldı.
23 nisan 1020’de cuma günü TBMM açıldı. Toplantıyı en yaşlı üye olan Sinop milletvekili Şerif Bey açtı. Önce Büyük Millet Meclisi adıyla açılan meclis 9 ay kadar sonra TBMM adını aldı.
Millet Meclisi kavramının kullanılması Meclisi Mebusan’dan tümüyle farklı olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Şerif Bey yaptığı açılış konuşmasında meclisin yetkilerini de belirtmiştir. Bu meclis ulus tarafından toplanmıştı ve ulusun yetkilerini bizzat eline almasıyla olmuştu. Yine aynı konuşmada padişaha bağlılık dile getirilmekle birlikte, meclisin içte ve dışta tam bağımsızlık ilkesine olan kesin bağlılığı dile getirilmiştir.
Ertesi gün Mustafa Kemal meclis başkanlığına seçildi ve bu görevini Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar sürdürdü. Meclis çalışmalarına hemen başladı. Yürütme işlerini görmek üzere geçici bir kurul seçildi ( Muvakkat İcra Heyeti)
Genel olarak TBMM; kuruluşundan itibaren bir kurum olarak süreklilik göstermiş ve ana ilkesi hiçbir zaman değişmemiştir. Bu ilke egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu ilkesidir. Birinci TBMM’nin kuruluşuyla ortaya çıkan sistem çok ufak değişikliklerle 1961 yılına değin devam etti. İlk TBMM uzun bir süre saltanat ile birlikte yaşamak zorundaydı ve ayrıca bağımsızlık savaşının yürütülmesi görevini yüklenmişti.

TBMM’nin meşrutiyeti;

Meşrutiyet geniş anlamıyla, bir kurumun toplumda geçerli olabilmesi için dayandığı kural, inanç ya da güçtür. Toplumda pek çok ilişki geçerliliğini yasalardan alır. Yasaların meşruiyet (geçerlilik) kaynağı ise anayasadır. TBMM kurulduğu zaman bir anayasaya dayanmıyordu ancak bu durum TBMM’nin meşru olmadığı anlamına gelmez.Bu yüzden ulus tarafından tanınmasına herhangi bir olumsuz etki yaratmadı. Ulus,TBMM’yi kendi iradesiyle meşru kılmıştır.
Kuvayi Milliye’nin doğması ,kongrelerini yapması ve Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti’nin kurulması TBMM’nin açılışını kolaylaştıran gelişmeler olarak değerlendirilebilir.

TBMM’nin Yapısı;

Pek çok kişi, hatta Mustafa Kemal Paşa’nın bazı arkadaşları bile TBMM’yi geçici olarak görüyorlardı. Ancak TBMM, ulusal egemenliğe kesinlikle sahip çıkması ve kurduğu düzenin ulusal olması nedeniyle çok sağlam temellere dayanıyordu. Bu nedenle geçici olması beklenemezdi.
1921 Anasayası’nın birinci maddesinde egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğunu belirtmiştir. Bu hüküm Osmanlı devletinin tarihe karıştığını ifade etmektedir.
TBMM ilk aylarında tercihini yapamamış ve her iki egemenlik anlayışı arasında bocalamıştı. Mustafa Kemal de istemeyerek de olsa bu çelişkiye bir süre katlanmıştır. Çünkü geçiş dönemi yaşanıyordu ve egemenlik anlayışı kökünden degişiyordu. Mustafa kemal iki yıl içinde kademeli olarak ulusal egemenliği dışında hiçbir kaynağın kabul edilemeyeceğini meclis üyelerine kavratmıştır.
TBMM’nin bir başka özelliği ise ulusal bir düzen kurmuş olmasıdır. TBMM türk ulusunu temsil etmektedir. Yeni kurulan devlet türk ulusuna dayandırılmaktadır bu büyük bir devrimdir. Burada ulusçuluk, etnik köken ve ırk gibi öğelere dayanmaz.

TBMM’nin Hukuksal Niteliği;
Bütün siyasal sistemler güçler birliği ve güçler ayrılığı olarak iki ana kümede toplanır. Rejim ne olursa olsun devletlerde yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç işlev vardır. Yasama:Yasama işlevi toplum yaşamını düzenleyen hukuk kurallarının temeli olan yasaları koymaktır. Yürütme:Yasaların uygulanması gerekir. Uygulanamayan kuralların hiçbir değeri yoktur. Hukuk kurallarını uygulayan organa hükümet denir. Yargı: Hükümetler yürütme işlevini yerine getirirler hukuk kuralları her zaman dogru biçimde uygulanmayabilir. Ayrıca yurttaşlar arasında anlaşmazlıklar çıkabilir. Bu durumda haksızlıkların gidermek ve anlaşmazlıkları çözmek ve kurallara uymayanları cezalandırmak gerekir. Bunu yargı işlevi gerçekleştirir.
Eğer bütün güçler ayrı ayrı organlarda değilde tek organda birleşmişse; buna güçler birligi sistemi denir. Bütün bu işlevler her biri ayrı güce sahip organlarca yerine getiriliyorsa bu durum güçler ayrılığı söz konusudur.
TBMM hem yasaları koyacak hem uygulayacak hemde gerekirse yargı işlevini yerine getirecekti. Bir hükümet yoktu. İcra vekilleri heyeti adı verilen kurula TBMM Hükümeti de denirdi. Fakat her konuda son söz meclise aitti. TBMM üç gücü de ulustan aldığı yetkiye dayanarak ulus adına kullanırdı.
Ancak parlementonun yapısı ne kadar demokratik olursa olsun kesin bir güç birliği sisteminin bazı önemli sakıncaları doğabilir. Ancak önder ve kadrosu çabuk karar alan, aldığı kararı hemen uygulayabilecek ulusal bir organa ihtiyaç duyuyordu. Bir savaş vardı. Bu savaş hem dış düşmanlara karşı hemde Osmanlı hükümetine karşı yürütülüyordu. Bunu kazanmak için TBMM’nin yetkilerini kıskançlıkla kullanması gerekliydi.

TBMM nin çalışmaları;
TBMM’nin iç siyaset’teki temel hedefi savaşı kazanmak olmakla birlikte, dış siyaset alanında da kendini tanıtmak için her türlü girişimde bulunmuştur.
TBMM üyelerinin büyük bir çoğunluğu Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti mensuplarıydı. Bu nedenle ilk günlerde meclis üyeleri arasında tam bir görüş birliği vardı. Ancak ARMHC bir siyasal parti degildi. Çeşitli dünya görüşlerine sahip yurttaşlar yurdun kurtuluşu için bir araya gelmişlerdi. Onların birbirine bağlayan tek öğe bu amaçtı.
Ancak bu üyeler arasında zamanla, Mustafa kemal’in izlediği genel politikaya karşı çıkanlar bir grup oluşturdular. Bu gruba ikinci Müdafai hukuk grubu denildi. Bu grubun büyük bir çoğunlugunun karşı çıkması kişisel nedenlere dayanıyordu. Ancak gruplar bir siyasal parti temsilcisi olmadıklarından içlerinde bir siyasi parti disiplini yoktu. Birinden diğerine geçmek mümkündü. Bu nedenle sayıları sık sık değişiyordu.
Bu arada TBMM, otoritesini yaymak ve gücünü yurdun her yerinde gösterebilmek için her türlü önemi alıyordu. Bunların başında İstanbul hükümeti ile her türlü ilişkinin kesilmesi gerekiyordu. Çıkarılan Hıyaneti Vataniye Yasası ile İstanbul hükümetiyle ilişkiye girenler vatan haini sayılmıştır.
TBMM dış dünyaya da kendisini kabul ettirme yoluna girmiştir.Bunun için İlk olarak Rusya’da yeni kurulan Sosyalist Hükümet’le ilişkiler kurulması için girişimler başlatıldı.
Diğer yandan 30 mayıs 1920’de Fransa hükümeti ile 20 günlük bir ateşkes anlaşması imzalandı.
TBMM bu çabalar içinde iken, Damat Ferit ile İngilizler de boş durmuyorlardı. Damat Ferit’in İstanbul’da kurduğu mahkeme 11 mayıs 1920 de Mustafa Kemal Paşa’yı ölüm cezasına çarptırdı. Bu cezayı Vahdettin onayladı.Diğer taraftan da İstanbul hükümeti anlaşma devletleriyle barış imzalamak için çalışmalarını artırmıştı.

TBMM ye karşı tepkiler;
Kuvayi Milliye’nin kesin olarak birleşmesi;
1920 yılı başından TBMM’nin toplanmasına kadar geçen sürede dört kongre daha toplanmıştır. Bu kongreler Edirne, Oltu, Balıkesir ve Lüleburgaz’da toplanmıştır.
TBMM’nin açılmasından sonra da kongreler toplandı. Bunların en önemlisi 9-14 mayıs 1920 de toplanan Büyük Edirne Kongresi’dir. Kongrede Anadolu’daki birliğin benimsenmesi kabul edildi. Ama barış görüşmelerine Trakyalılar olarak katılarak Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini önleyebileceklerini düşünüyorlardı.
2 ağustos 1920’de toplanan Afyon Kongresi’ne TBMM temsilcileri de katılmış ve Batı Anadolu tümüyle ulusal devlet otoritesi için alınmıştır.
5 ağustos ve 8 ekim 1920 tarihlerinde toplanan Pozantı kongresinde de TBMM’nin denetiminde kararlar alınmıştır. Pozantı kongreleriyle Kuvayi Milliye’nin birleşmesi olayı tamamlanmış oldu.

Asgeri Gelişmeler;
TBMM’nin açılması Anlaşma Devletleri tarafından tepkiyle karşılandı. Bu devletler tarafından yönlendirilen Yunan ordusu Milne Çizgisi’ni dört bir yandan aşarak Batı Anadolu’da ilerlemeye başladı. 22 haziran 1920 de başlayan bu saldırı sonucunda Alaşehir, Balıkesir, Bursa ve Uşak başta olmak üzere Batı Anadolu’da pek çok yerleşim merkezi işgal edildi.
Trakyada da saldırı hazırlıklarına girişen Yunan ordusuna karşı TBMM’de büyük bir tepki oluştu. Bu arada Doğu Anadolu’da Ermenistan devleti TBMM açılınca geniş kapsamlı bir saldırıya başlamıştı.

Ayaklanmalar:
TBMM’nin açılmasından önce damat Ferit’in kışkırtmalarıyla başlayan ayaklanmalar Nisan sonlarında doğru daha da arttı. Daha önce Düzce ve Bolu’da çıkan ayaklanmalar şiddetlendi. Yozgat’ta, Zile’de, Viranşehir’de ve Konya’da olumsuz hareketler görüldü. Marmara bölgesinde ise Anzavur ve Kuvayi İnzibatiye birlikleri eylemlerini sürdürüyorlardı. Çerkez Ethem’inde yardımıyla bu ayaklanmalar Ağustos ayı başlarında bastırıldı. Ama Sevr Barışı’nın imzalanmasıyla ayaklanmalar yeniden başladı.
Ayaklanmalar 1920 yılının sonlarına doğru kesin olarak etkisiz hale getirildi.

HATIRLATMALAR
TBBM’yi, Osmanlı Meclisi Mebusan’ından ayıran en önemli özellik ulusal bir nitelik taşıması.
TBMM yazılı bir anayasaya dayanmadığı dönemde meşrutiyetini ulusun kendisinden alıyordu.
TBMM 20 mayıs 1920’de Frans...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Eylül 2009, 22:24:59
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #8 : 16 Eylül 2009, 22:24:59 »

ÜNİTE 9.

Ulusal ordunun kurulması ve kurtuluş savaşı;
Bir devletin geleceğini güvenlik altına almak, ulusal çıkarları savunmak amacıyla başta askeri güç olmak üzere devletin ve ulusun maddi – manevi bütün olanaklarının ve kaynaklarının kullanılmasını gerektiren silahlı mücadeleye savaş denir.
TBMM kuruluncaya kadarki direnme hareketlerini ve Kuvayi Milliye etkinliğini savaş olarak nitelemek mümkün değildir. Bir devlet tarafından yönetilen, düzgün bir savaş durumunun alınması TBMM’nin kurulmasıyla mümkün olmuştur.
TBMM nin bir devlet olarak varlığı işgalci güçler tarafından hemen tanınmadı. Onlar için görüşülebilecek tek siyasi güç Osmanlı devleti idi.
TBMM’nin açılmasıyla yeni bir türk devleti kurulmuştu.
Ulusal egemenlik ilkesini her dönem savunan TBMM, aldığı çeşitli kararlar ve çıkardığı yasalarla Yunan tehlikesi karşısında yeni bir ordunun kurulması yolunda yoğun bir çaba içine girmişti.
22 haziran 1920’de Yunanlılar Milne Çizgisini aşarak, Batı Anadolu’da ilerlemeye başlamışlardı. Yunanların bu saldırıya iten nedenler şunlardı:
• TBMMnin açılması ile Anlaşma Devletleri ve Yunanistan kesin tavırlarını artık koymak gereğini duymuştu.
• San Remo’da imzalanacak barışla ilgili taslağa karşı direnişi kırmak
• Türk ulusuna direnmenin anlamsız olduğunu göstermek.
Planlı yunan saldırısı ile, Kuvayi Milliye birliklerini dağıtıp kısa zamanda Alaşehir, Balıkesir, Bursa ve Uşak’ı ele geçirmişlerdi. Bu arada bütün Doğu Trakya da Yunan kuvvetlerinin eline geçmişti.
Yunan saldırısının tepkileri;
Kuvayi Milliye birliklerinin Yunan ileri harekatı karşısında tutunamayıp başarısız olması, TBMM’de büyük bir düş kırıklığı ve kızgınlık yarattı. Saldırı öncesinde Kuvayi Milliye birlikleri, TBMM Hükümeti Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanmıştı. Ancak Kuvayi Milliye birlikleri, merkezden gönderilen subaylara değil, kendi şeflerine itaat ediyorlardı. Zaman zaman amaçlarının dışına çıkarak suçsuz insanlara zararlar verebiliyorlardı. Bu durumda halktan gelen tepkiler Kurtuluş Savaşı’nın aleyhine bir durum yaratıyordu. Ayrıca Kuvayi Milliye, yurtseverlikleri bir yana, savaş sanatından anlamayan insanlardan kuruluydu.
Aynı dönemde Osmanlı ordusunu canlandırmak da mümkün değildi. TBMM kurulur kurulmaz Kuvayi Milliye birliklerine belli ölçüde çeki düzen vermek için Milli Savunma ve Genelkurmay işlerini düzenlemeye başlamıştı. Ancak bu çabalardan sonuç alınamamış ve Kuvayi Milliye birlikleri Yunan saldırısı karşısında tutunamamıştı. Bu saldırının kolay gelişmesi Anlaşma Devletleri’ni de umutlandırmıştı.
Ulusal ordunun kurulmaya Başlaması; Kuvayi Milliye’nin Yunan saldırısı karşısında tutunamaması düzenli bir ulusal ordunun kurulmasının şart olduğunu ortaya çıkarmıştı. TBMM’nin ikna edilmesinden sonra hızla ordunun kurulmasına geçildi. Batı cephesi, bu yeni oluşturulmaya başlanan ordunun ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlendi. Ordunun kurulmasıyla Mustafa kemal mücadeleyi halka mal etmek yolunda çok önemli bir adım atmış oldu.

Kaynak Sorunu; ordunun kurulması kolay degildir. Orduyu savaş için donatmak beslemek ve yönetmek daha da zordur. Oysa Osmanlı devletinde bırakınız Birinci Dünya Savaşı’nın gerektirdiği askeri teknolojiyi daha basit savaş ihtiyaçlarını giderecek hiçbir sanayi kuruluşu yoktu. Halkın eğitim düzeyi düşüktü. Ülkede doğru dürüst bir ekonomik etkinlik yoktu. Ulaşım büyük ölçüde yabancıların işlettiği demiryollarından ibaretti. Sağlık işleri içler açısıydı.
Tanzimat döneminden itibaren aydın meslek sahipleri yetiştirilmeye çalışılmış, yüksek okullar açılmıştı. Bu okullardan mezun olan üst düzey bürokratlar hekimler öğretmenler subaylar ülkenin geleceği üzerinde etkili olmaya başlamışlardır. Ancak hala bilgi üretilemiyordu. Aydınların büyük bir kısmı Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarında askere alındılar ve çoğu bu savaşlarda yaşamını yitirdi. Buna karşılık çok iyi yetişmiş türk subayları için bütün bu savaşlar deneyim kazanmalarına neden olmuştu. Kurtuluş savaşı sırasında yeni kurulan ordunun insan kaynakları açısından sorunu vardı. Halk uzun süren savaşlardan bıkmış ve yılgın bir durumdaydı. İkinci sorun orduyu donatmak sorunuydu. Askere alınacak insanların silahını cephanesini giysisini ve besisini sağlamak büyük sorundu. Ayrıca Osmanlı yönetiminin kışkırtmalarıyla çeşitli direnişler ortaya çıkmıştır. TBMM’nin kurulmasından sonra askere alma işleri sert önlemlerle hızlandırıldı ve istiklal mahkemeleri yoluyla başı bozukluk giderilmeye çalışıldı. TBMM’nin korkunç bir para sıkıntısı içinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu parasal sıkıntıyı atlatabilmek için; halktan bağış toplamak, bankaların elinde bulunan paralara el koymak, posta havalelerini geciktirmek gibi uygulamalara gidildi. Ayrıca İtalyanlardan ve Fransızlardan borç bile alındı. Yine İslam cemaatleri özellikle Hindistan Müslümanlara önemli miktarda paralar göndermişlerdi.

Siyasal Gelişmeler;
Genel Olarak; TBMM’nin açılışını önleyemeyen Damat Ferit, bu olaya tepkisini 10 ağustos 1920’de Sevr Barışı’nı benimseyerek ortaya koydu. SEVR BARIŞI; Paris Barış Konferansı’nda, Anlaşma Devletleri’nin Osmanlı ülkesini paylaşma kararlarında olduklarının farkında olmayan Osmanlı yönetimi, barış çabalarına devam etmekteydi. Hatta sadrazamlığa getirilen Damat Ferit, Paris’teki barış görüşmelerine katılmışsa da bunda başarı sağlayamamıştı. Ancak TBMM’nin açılması için yapılan hazırlıklar gerek Damat Ferit’i gerekse Anlaşma Devletleri’ni harekete geçirmiş ve barış çalışmalarına hız verilmişti.
19 nisan 1920’de San Remo’da yapılan toplantıda Barış Taslağı hazırlandı. San Remo’da alınan kararlar Paris’e çağrılan Osmanlı temsilcisi Tevfik Paşaya sunuldu.
Tevfik Paşa’nın tepki gösterdiği bu taslak üzerinde görüşmelerin yapıldığı bir sırada Yunan saldırısı başladı 22 haziran 1920 Anlaşma Devletleri bu yolla hazırlanan taslağın kabul edilmesi için baskı yapıyorlardı. 10 ağustos 1920’de direnme gücü kalmayan Osmanlı, Padişahın yolladığı Saltanat Şurası tarafından, Paris’te, Sevr Barış Antlaşması’nı onayladı.

SEVR Antlaşması’na göre sınırlar;

• Barış, Osmanlı devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polonya, Yugoslavya ve Çekoslavakya arasında imzalandı. bu barışa gore;
• Irak, Lübnan ve Suriye bölgeleri Osmanlıdan ayrılıyor ve buralarda İngiliz ve Fransız manda yönetimi kuruluyordu.
• Doğu anadoluda bir ermeni devleti ve bir özerk bölge kuruluyordu.
• Batı Anadolu ve Doğu Trakya Yunanistan’a veriliyordu.
• Boğazlar Anlaşma Devletleri’nin ortak yönetimine bırakılıyordu.

Egemenlik haklarını kısıtlayan hükümler;
***Osmanlı ordusu 50700 kişiyi geçmeyeçekti.*** Zorunlu askerlik uygulaması kaldırılacaktı. ***Azınlıklara çok geniş haklar verilecek ve bu konuda hükümet denetlenecekti.***Ekonomik, yönetsel ve yargısal kapütilasyonların kapsamı genişletilmişti. ***Osmanlı, savaştan zarar görenlere tazminat ödeyecekti.
İç anadolunun güney yarısı, Akdeniz Bölgesi ve yunanlılara bırakılan ege kesimi dışında bütün Anadolu İtalyanların,
Silifke, Kayseri, Tokat, Mardin çizgisi içinde kalan bölge Fransızların,
Mardin’in doğusu da İngilizlerin nüfus bölgesi olacaktı.

Sevr Barışının Değerlendirilmesi;
Sevr Barışı’nda Misakı Milli’ye hiçbir biçimde saygı gösterilmemişti. TBMM’nin anlaşmaya tepkisi çok sert oldu. Anlaşma tümüyle reddedildi. Barışı imzalayanlar ve onaylayanlar vatan haini ilan edildi. Böylesi ağır bir barış, türk ulusunun direnme bilincini artırmıştır.

SEVR BARIŞINDAN SONRAKİ GELİŞMELER;
İç Durum;
Sevr Barışı’nın imzalanması TBMM üzerinde olumsuz etki yapmadığı gibi mücadele hırsını ve azmini şiddetlendirmişti. Ancak Barış sonrasında Damat Ferit’in kışkırtmalarıyla ayaklanmalar yeniden başladı. Düzce, Yozgat ve Konya’da yeniden ayaklanmalar başladı.
Diğer yandan ulusal orduya katılmak istemeyen Kuvayi Milliyeciler sorun çıkarmaya başlamışlardır. Kuvayi Milliyecilerin çıkardığı en önemli ayaklanma Demirci Mehmet Efe’nin başkaldırısıydı . Diger yandan bazı Kuvayi Milliyeciler halka sert davranıyorlardı.
Bütün bunların yanında doğuda Ermeni ilerleyişi devam ediyordu. Ayrıca Güney’de Fransızlara karşı yürütülen direniş sürüyordu.

DIŞ İLİŞKİLER;
TBMM hükümeti 1920 sonbaharına kadar batılı devletlerle ilişki kurmadı bu süre zarfında Rusya’daki yeni yönetimle ilişkiye geçilmişti. Çarlık taraftarlarını destekleyen Anlaşma Devletleri’nin, boğazlara ve İstanbul’a egemen olmasını çıkarlarına uygun görmeyen Sovyet Rusya da TBMM hükümeti ile ilişkilerini geliştirmeye başladı.. Bunun sonunda iki yeni rejim kadrosu arasında yakınlaşma başladı. TBMM Dışişleri Bakanının Moskova’da yaptığı görüşmeler sonrası Sovyet Rusya Misakı Milli’yi tanıdığını açıkladı. TBMM ordularının Ermenistan üzerinde sağladığı zaferden sonra ilişkiler iyice gelişti.

Ermeni Sorunu;
Ermeniler, Kafkasya’nın güneyinden başlayarak Çukurova’ya kadar uzanan geniş bir bölgede dağınık bir şekilde yaşamaktaydılar. Osmanlı sınırları içinde yıllarca huzur ve barış içinde yaşayan Ermeniler 19. yüzılın sonlarına doğru Ruslar ve İngilizlerin kışkırtmalarıyla Osmanlı yönetimine baş kaldırmaya başladılar.
Rusyanın amacı, Osmanlı devletini zayıflatarak boğazlar yoluyla Akdeniz’e, Doğu anadoluya ve oradan da Basra körfezine inmekti.
İngilizler ise Rusya’yı yalnız bırakmamak ve Ermenileri kendi taraflarına çekmek için müdahale etmeye başlamıştı. 20. yüzyılın başlarında İngiliz-rus yakınlaşması s...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Eylül 2009, 22:34:06
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #9 : 16 Eylül 2009, 22:34:06 »

ÜNİTE 10.


1920 YILININ BİTİŞİNE DOĞRU SİYASAL GELİŞMELER;

1920 yılının son ayının başında imzalanan Gümrü Barışı, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktasıdır.
İtalyanlar ve Fransızlar, Sevr Barışı’nın uygulanabilirliği konusunda kuşku duymaya başladılar. Bu kuşkunun nedenleri özetle;
Sevr Barışı, Osmanlı parlementosu tarafından onaylanmadığı için hukuksal açıdan yürürlüğe girmemişti.
• TBMM ordusunun doğuda Ermenileri durdurması ve güneyde Fransızlara karşı zafer aşamasına gelmesi, yurtlarından oldukça uzakta savaşan Fransız ve İtalyan askerlerin durumu sorgulamalarına yol açmaktaydı.
• Anadolu’da oluşan güç İtalyan ve Fransız diplomatlarınıda düşündürmeye başlamıştı.
Bütün bu gelişmelerin karşısında Damat Ferit’in başarısız olduğuna karar verildi. Ankara inandırılmadan ve Sevr Barışı’nın uygulanamayacağını anlayan İngilizler bile daha ılımlı bir kişinin sadrazam olmasını düşünüyorlardı. Sonuçta Damat Ferit, 16 ekim 1920’de istifa etti ve yerine daha ılımlı bir devlet adamı olan Tevfik Paşa getirildi. İkinci kez hükümet kuran bu kişi, Osmanlı devletinin son sadrazamıdır.
Yeni kurulan hükümet TBMM ile anlaşmak için eski sadrazamlardan (başbakan) ve yeni kabinenin bakanlarından Ahmet İzzet Paşa ve Salih Paşa’yı Mustafa kemal ile görüşmek için Anadolu’ya gönderdi. 5 aralık 1920 de Bilecik Görüşmesi yapıldı. Ancak toplantıdan sonuç çıkmadı.
1920 yılı sonlarında İngilizler TBMM hükümetini zorlayabilmek için hazırlıklara başladılar. Yine aynı dönemde Batı Cephesi’nde Çerkez Ethem de ayaklanmaya hazırlıklarına başlamıştı.

GÜNEY CEPHELERİ;
Fransızlarla Çarpışmalar; Güneyde Fırat Nehri’nin doğusunda kalan bölgeye İngilizler yerleşmişti. Fırat’ın batısında Fransızlara bırakılan bölgelerde 1919 yılı başlarında Kuvayi Milliye etkinliği başlamıştı. Fransızlar daha TBMM açılmadan 11 şubat 1920’de Maraş’tan, 10 Nisan 1920’de ise Urfa’dan kovulmışlardı. Antep şehri ise Fransızlara 11 ay kadar direndikten sonra 9 şubat 1921 de kurtulmuştu.

İtalyanların Durumu; İtalyanlar, Güneybatı’da, Antalya’dan Milas’a kadar olan bölgeye yerleşmişlerdir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında tüm Ege Bölgesi’nin İtalyanlara verilmesi kararlaştırılmıştı. Ancak Ege Bölgesi, Yunanlara verilince, İtalyanlarda İngiliz siyasetine karşı büyük bir tepki doğdu. Bu nedenle İtalyanlar işgal bölgelerinde Türklere kötü muamelede bulunmadılar. Yunanlara karşı direnen Kuvayi Milliye’ye sempati ile bakıyorlardı. Sakarya Zaferi’nin kazanılmasından sonra İtalyanlar işgal bölgelerinden kendi istekleriyle çekildiler.

İç Cephe; 1920 yılı sonlarına doğru iç cephe kapanmıştır. Çerkes Ethem’in ayaklanması hem iç cepheyi hem de Batı Cephesini ilgilendirmektedir.

Doğu Trakyada Durum; Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra Doğu Trakya’daki türk birlikleri her açıdan desteksiz kalmışlardı. İngilizlerin işgalinde bulunan boğazları geçip yardım ulaştırmak imkansızdı. 1920 yılında Yunan işgaline uğrayan Doğu Trakya’daki türk birlikleri Bulgaristan’a sığındı.

BATI CEPHESİ;

Çerkes Ethem Olayı ve Birinci İnönü Savaşı;
Kurtuluş savaşının bunalımlı dönemlerinde Heyeti Temsiliye’ye katılan Çerkez Ethem kısa zamanda gösterdiği başarılarla TBMM’nin vazgeçemediği bir güç haline geldi. Ancak düzenli ordunun kurulması, Çerkes Ethem’in hoşuna gitmedi. Yetkilerini kaybetmek istemeyen Çerkez Ethem, düzenli ordunun kuruluşu tamamlanınca üstü konumundaki komutanları dinlememe ve onları saymama yoluna gitti. Demirci Mehmet Efe’yi kışkırtarak ayaklanmaya sürükleyen Ethem, bir ara Mustafa Kemal’i de tutuklamaya kalktı. 27 aralık 1920 de Kütahya yöresinde TBMM’ye karşı isyan bayrağını açtı.
Aralık ayı sonunda Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe ayaklanmaları sürerken Yunanlılar, Batıda ilerlemeye başladılar. Batı cephesi komutanı İsmet Bey, Yunan saldırısının durdurulmasına öncelik verdi. 6-11 ocak 1921 tarihleri arasındaki çarpışmalarda ,Yunan ordusu İnönü’de durduruldu.(1. İnönü Zaferi)
Ardından Ethem’in kuvvetleri üzerine yüklenen birliklerimiz Ethem’in kuvvetlerini dağıttı ve ayaklanmayı bastırdı. Ethem ve kardeşleri Yunanlılara sığındılar.

Birinci İnönü zaferinin sonuçları; ***Yunan saldırısının durdurulması TBMM hükümetinin otoritesini ve saygınlığını arttı. ***Anlaşma devletleri arasındaki çekişmeler de iyice su yüzüne çıktı. ***Özellikle Fransızlarla İtalyanlar, yeni türk devletini, artık görüşülmesi gerekli bir siyasal varlık olarak kabul etmeye başlamıştı.

LONDRA KONFERANSI;

1.İnönü zaferi sonrasında TBMM hükümetinin Londra konferansına çağırılması önemli bir aşamadır. Anlaşma Devletleri, her iki hükümeti birbirine düşürmek için Osmanlı hükümetini de davet etmişlerdi. 23 şubat 1921’de başlayan görüşmelerde ilk söz Osmanlı Sadrazamı Tevfik Paşa’ya verildi. Ancak Tevfik Paşa ‘’-Söz ulusumuzun asıl temsilcilerine aittir.’’ diyerek sözü TBMM hükümeti temsilcisi Bekir Sami Bey’e verdi . Tevfik Paşa bu tutumu ile Anadolu hareketinin yanında olduğunu kabul ediyordu. Konferansta sunulan öneri, Sevr Barışının ufak bazı degişiklerini içeren bir metindi. Bu nedenle öneri reddedildi.
TBMM temsilcisi Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, İngiliz Fransız ve İtalyan temsilcileriyle görüşmeleri sonunda TBMM, eşitliğe dayanmayan bu anlaşmaları onaylamadı.
Başarısızlığa rağmen Londra konferansı önemli bir siyasal aşamayı oluşturdu. Anlaşma devletlerinin Sevr Barışı’nın bazı hükümlerinin artık tartışma konusu edilebileceğini ve bu gibi konularda TBMM hükümeti ile görüşmeyi kabullenmelerini göstermesi açısından bir diplomatik başarı olarak değerlendirilebilir. Ayrıca bu şekilde Anlaşma Devletleri, TBMM hükümetini, konferansa çağırmakla siyasal bir varlık olarak tanımış oldu.


Moskova Antlaşması; Daha sonra Rusya’ya giden TBMM kurulu 16 mart 1921’de Sovyet hükümeti ile tarihe adı Moskova Anlaşması olarak geçecek bir belge imzaladı. Ermenilere karşı kazanılan zafer ve Birinci İnönü zaferi Ruslardaki tereddütleri ortadan kaldırmıştı. Bu anlaşmaya gore; Sovyet Rusya Sevr Barışı’nı kesinlikle tanımıyor ve TBMM hükümetine her türlü maddi ve siyasi destek vermeyi yükleniyordu. Bu durumda tbmm hükümeti kendisine güçlü bir bağlaşık bulmuş oluyordu.

TBMM’nin İlk Anayasası; TBMM kurulduğu günden itibaren ulusal eğemenliği vazgeçilmez bir ilke olarak kabul etmiş ve meclis hükümeti sistemini benimsemişti. Meclis, kuruculuk yetkisini kullanarak 20 ocak 1921 de ulusal egemenliğe dayanan ilk anayasamızı yaptı. Bu anayasa ile TBMM daha düzgün bir hukuksal-siyasal yapı kazanmıştı.

2.İnönü Savaşı; Londra konferansında reddedilen barış tasarısının kabulünü sağlamak için Yunanlıların daha geniş çaplı bir saldırı yapmaları gerekmişti. İnönü Yöresine doğru 23 Mart’ta başlayan Yunan saldırısı, 31 Martta yine durduruldu. Yunanlılar, Afyon-Bozüyük çizgisinin gerisine çekilmeye başladılar.Yunan ordusunun dağıtabilmek için Aslıhanlar ve Dumlupınar yörelinde çarpışmalar devam etti.

Yunanların yeni saldırısı ve Kütahya- Eskişehir savaşları;
İkinci İnönü Savaşı sonunda istedikleri sonucu elde edemeyen Yunanlılar, Türklere karşı Aslıhanlar ve Dumlupınar’da saldırı gücüne sahip olmadıklarını anlamışlardı.
Yunan ordusu, İngilizlerin de verdiği bol miktarda silah, cephane, araç ve gereçle çok güçlü bir duruma geldi. 10 temmuz 1921’de Yunan saldırısı başladı. Saldırı karşısında tutunamayan türk ordusu daha fazla kayıp vermemek için Sakarya Irmağı’nın doğusuna çekildi. 24 temmuza kadar devam eden çatışmalarda, Kütahya, Afyon ve Eskişehir Yunanlılar tarafından işgal edildi. Yunanlılar biraz daha takviye alıp son darbeyi vurmak için hazırlıklara başladılar.

Yunan Saldırısının iç Siyasete Yansıması; Yunanlıların kazandıkları başarı İngilizleri Sevr Barışı’nın uygulanması konusunda, Yunanlıları ise Ankara’ya ulaşma konularında bir hayli umutlandırmıştır.
Ankara’da bir panik ve telaş vardı. TBMM’nin Kayseri’ye nakledilmesi, ordunun dağıtılıp tekrar Kuvayi Milliye’ye dönülmesi gibi öneriler yapılıyordu. Komutanlar sert bir biçimde eleştiriliyordu.
Başkomutanlık; Yunan saldırısı sonrasında Ankara’da ortaya çıkan olumsuz havada Mustafa Kemal’in olağanüstü yetkilerle donatılması gündeme geldi. Eğer olağanüstü yetkilerle donatılırsa verdiği kararlar hemen uygulanır ve işler daha çabuk yürürdü. Görüşmeler sonunda 5 Ağustos 1921’deTBMM, Mustafa kemal’e kendi yetkilerinin bir bölümünü üç ay süreyle devretti. Mustafa kemal bu yasa ile Başkomutan olarak atandı. Bu yetkiyle Mustafa Kemal’in verdiği kararlar kanun sayılacaktı.

SAKARYA SAVAŞI;
Başkomutanlığa getirilen Mustafa Kemal’in tek amacı; Sakarya ırmağı’nın doğusuna çekilmiş olan türk ordusunu en kısa zamanda yeni yunan saldırısına karşı koyabilecek duruma getirmekti. Bunun için ilk olarak 7-8 Ağustos’ta ulusu özveriye çağıran Tekalif-i Milliye Emirleri’ni yayınladı. Başkomutan ulustan özetle şunları istiyordu:
***Halkın ve tacirlerin elinde bulunan yiyecek ve giyecek maddelerinin %40‘ı, bedelleri sonradan ödenmek üzere orduya verilecekti. ***Öküz ve at arabalarının %10’unu, binek ve taşıt hayvanlarının %20’sini, teslim edeceklerdi. ***Halkın elinde ne kadar silah ve cephane varsa üç gün içinde orduya verecekti.***Yurttaki bütün teknik araç ve gereçlerinde de %40’ına el konulmuştu.***Teknik elemanlarımızın hepsi ordunun buyruğuna alınmıştı. ***Her aile bir takım çamaşır ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2] 3   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes