> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Aöf İlahiyat Programı > İlahiyat 2.sınıf > Ders Özetleri ve Notları > Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti
Sayfa: [1] 2 3   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti  (Okunma Sayısı 13028 defa)
16 Eylül 2009, 19:31:09
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 16 Eylül 2009, 19:31:09 »



ÜNİTE 1

İlk toplumlarda bireylerin mülkiyet kavramı gelişmemişti.
Bireylik bilinci oluşmamıştı.
Devlet kurma aşamasına gelemeyen toplulukların en belirgin özelliği “insan birey olarak gerçek yerini henüz bulamamıştır.
Devletin belirmesindeki ilk toplumsal öge bilinçlenme aile kavramının ortaya çıkmasıyla başladı.En güçlü ailenin reisi gittikçe zenginleşti ve aile ve mülkiyet kavramı gelişti.Mülkiyeti çok olan reislere herkes itaat etti ve böylece devlet oluştu.

Kültür: Bir insan topluluğunun belli bir zaman içinde her alanda ürettiği maddi manevi bütün değerlerin toplamıdır. Ekonomi, bilim, sanat, din vs.her türlü değer kültürdür.

Medeniyet –Uygarlık: Eğer kültür yerleşik düzene geçerek kentleşmiş topluluklar tarafından üretiliyorsa ve belli toplulukların bu tür kültürler arasında büyük benzerlikler varsa o takdirde uygarlık söz konusudur.

Bir devletin en önemli işlevi: Devlet kendisine güvenen insanları ancak hukuk kuralları koyarak yönetebilir.Hukuk kuralları devletin üstün gücünü gösteren en önemli kanıtıdır.

İlk anayasa İngiliz kolonisi olan Kuzey Amerika’dan geldi. İngiliz kralına karşı ayaklandılar ve ilk yazılı anayasayı yazdılar. 18.yüzyılın sonlarında yazıldı ve insanlığın yazılı en eski anayasası oldu.Bu ayrıca tarihteki ilk ihtilal ve daha sonra yapılan tarihteki ilk devrimdir.

İhtilal: Mevcut siyasi düzeni bazı güçlü önderlerin öncülüğünde halkın zorla başından atması demektir.
İnkılap: Toplumdaki düzenin kısa sürede ve belli bir zorlama ile değiştirilerek, yerine yeni bir sosyal yapının kurulması demektir.

İhtilal ile ortadan kalkan düzenin boşluğunu yeni esaslara dayanarak bir devlet kurarak kapattılar işte bu ikinci aşamaya devrim veya inkılap denir.Yani eski düzeni bir takım geçici zorlamalarla yıkmaya ihtilal, ihtilal sonucu yeni bir düzen oturtmaya inklap ya da devrim diyoruz.
Aydınlatma çağına en büyük katkı Amerikan Devrimi ve ondan sonra gelen Fransız Devrimi’dir.Daha sonra bir çok ulus bu ihtilal ve devrimleri takip etmiş eşitlikçi toplum olma yolunda önemli adımlar atmıştır.
Devrim devrilmişin yerine konan demektir. Fransada 1879 yılındaki ihtilalle krallık ve soyluluk kalktı ve laiklik ilkesi devlete temel oldu.
* Din ve ahlak devrim dışı kalmak zorundadır zorlanamaz.
Evrim (Evolution) toplumsal kurumların kendiliğinden hissedilmeden ve zamanın koşullarına uyarak değişmesidir.
Devrim (Revolution) ise öyle değildir.Eski düzene yeni kadrolarla gidilmesidir. Devrim de darbe yapılmaz.Devrim bütün siyasal, hukuksal, eğitsel, bilimsel konuları kapsamına alırken, din ve ahlak gibi manevi değerlere dokunmaz.
George Kohler bugünkü Avrupa birliği düşüncesinin Amerikan ve Fransız devrimlerinin ortak düşüncesinden ortaya çıktığını söyler.
Fransız düşünürleri aydınlanma çağına katkısı olmuştur**Türk inkılabında egemenlik ve bağımsızlık mücadelesi birlikte yürütülmüştür.**Türk inkılabı bağımsızlık için mücadele verilmesinden dolayı Fransız inkılabından farklıdır.** Bir toplumdaki kurumların köklü ve hızlı bir biçimde zorla değiştirilmesi inkılaptır.**Zorlayıcı baskıların kısa tutulması devrimin başarısını büyük ölçüde etkiler.**Tarihte bilinen ilk devlet Sümerlerdir.**ilk çağ uygarlıklarından Mısırda hükümdarlar kendini tanrı olarak gösterirlerdi.** Reform: Bazı toplumlarda devlet yapısının çeşitli alanlarda işlerliğini yitirmesi sonucu düzeltmelere gidilmesine Reform denir.**Koydukları hukuk kurallarını egemen olduğu Avrupa ve kuzey Afrika ülkelerinin çoğunda uygulayabilen devlet Roma imparatorluğudur.** Batıda ortaçağın sonlarına doğru bir uyanış başlamış ve bu uyanış sonucu aydınlanma çağı açılmıştı.
Bu uyanışın nedenleri:
Kapalı ve içine dönük ekonomik yaşamın kırılması
ilkçağın büyük düşünürlerinin yapıtlarının yeniden değerlendirilmesi
Aklın giderek özgürleşmesi
Coğrafi keşiflerin etkisidir.
Bütün yurttaşların devlet gücü üzerinde hakkı olduğu yolundaki görüşlerin belirlenmeye başladığı dönem Aydınlanma Çağı’dır./
Avrupa kıtasını derinden etkileyen ve bütün 19.yüzyılda getirdiği yenilikler Avrupa toplumları tarafından benimsenen devrim Fransız devrimidir.

Türk devriminin sosyolojik ve hukuksal açıdan tarihte eşi görülmemiş bir devrim olmasının nedeni diğer devrimlerde görülen özelliklerin ulusal kalıba dökülüp kendine özgü bir model oluşturmasıdır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti
« Posted on: 20 Nisan 2024, 16:23:48 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti rüya tabiri,Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti mekke canlı, Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti kabe canlı yayın, Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti Üç boyutlu kuran oku Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti kuran ı kerim, Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti peygamber kıssaları,Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özeti ilitam ders soruları, Atatürk ilkeleri ve inklap tarihi Arasınav Özetiönlisans arapça,
Logged
16 Eylül 2009, 19:32:52
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 16 Eylül 2009, 19:32:52 »

ÜNİTE 2


Eski Türkler kurdukları devletlerin başına Kaan veya Hakan adını verdikleri lideri getiriyorlardı. Türk inanışına göre Gök Tanrı, Kaan ailesine devleti yönetme yetkisi veriyordu.Türkler Orta Asya’da göçebe kabileler birliği biçiminde yapılanıyorlardı. Dinamik bir yapıları vardı ,çok hareketliydiler.
İslamiyet 7.yy’da Arap Yarımadası’nda belirdi. Hz Muhammed Arap kabilelerini birleştirip islamiyete geçirdi.Peygamberimizin ölümünden sonar ilk dört halife döneminde İslam Devleti dört bir yana hızla yayıldı.Dört halife devrinden sonra iktidarı ele alan Emeviler İslamiyeti türklere zorla yaymaya çalıştı.Emevi saltanatı yıkılıp Abbasi Devleti kurulunca bu zorlama siyaseti bırakılıp ticari ilişkiler ile birlikte Türkler kendiliğinden İslamiyeti seçti.Bu andan itibaren türkler islamiyetin en büyük yayıcısı ve kurtarıcısı oldu.İslamiyetin kabulü ile türkler İran ve Ortadoğuya yerleştiler.Bu bölgelerde Türk-İslam devletleri kurdular.Bunlar arasında en önemlisi Selçuklu Devleti oldu.
Selçuklular 1057 yılında Abbasi halifesini Şiilerin elinden kurtarınca onlardan ‘’Doğunun ve Batının Hükümdarı’’ sıfatı aldılar.Böylece İslam dünyasının siyasal egemeni oldular.
Moğollar bir süre islamiyete direnip Selçuklu Devleti ile büyük savaşlar yaptı.Bunun sonucunda Anadolu Selçuklu Devleti’ni ortadan kaldırdılar ve dağılan devlet beyliklere ayrılmak zorunda kaldı. Bu beyliklerden en küçüğü ve en batıda olanı Osmanlı Beyliği Bizans’ın güçsüz düşmesinden faydalanarak sınırlarını batıya doğru genişleterek git gide güçlendi .Moğol istilasını (Timur istilası) savuşturdu. Büyük bir imparatorluk haline geldi. İstanbul fethedildi.

Osmanlı padişahının vekiline Sadrazam veya Vezir-i Azam denirdi.Padişah mührünü taşır ülkeyi onun adına yönetirdi.Bunların bir can ve mal güvenliği yoktu.Ulemalar (din adamları) din adına adalet dağıtıp yargıçlık yapardı.Padişah kendi işlerini yaptırabilmek için onları hoş tutardı.Bu da ulemaları git gide ayrıcalıklı konuma soktu. Sipahiler elde edilen toprakları yönetmekle görevlendirilirdi.Sipahiler devletin temsilcisiydi.Toprağı halka bir seferliğine satar sonra nesilden nesile toprak işlendiği sürece belli bir vergi alırdı.Alınan verginin geri kalanı köylünün olurdu.
Erkek gayrimüslimler cizye adında vergi verirlerdi.Devlet yönetimine katılamazlardı.Ancak Eflak ve Boğdan (Romanya) yöneticileri gayrimüslimlerden seçilirdi.

Osmanlının gerileme Nedenleri; yapısı gereğince denizlere açılabilecek konumda olmaması nedenle büyük coğrafi keşiflere katılamayıp denizaşırı ülkelere yerleşemedi.Avrupadaki denizaşırı ticaret Anadolu ve Rusya üzerinden yapılan ticareti çökertti.Böylece ekonomisi tarıma dayalı Osmanlı’nın tarım ürünleri batıdaki pazarlarını yitirdi.Doğa bilimlerinde ardı ardına yapılan buluşlar, baskı tekniğinin bulunması, kralların eğitim işine eğilmeleri, bireylerin bilinçlenmeleri batıda yeni bir girişimci ortam yarattı. Böylece ekonomik gelişmelerin yanında bilim alanındada geri kaldı Osmanlı.
Avrupa ise 1648 tarihinde mezhepler arası savaşı (Otuz Yıl Savaşları) Vestefalya Barışı ile bitirdi. Rusya hızla gelişmeye başladı ve Osmanlı üzerinden sıcak denizlere açılmak istiyordu. Osmanlı savaşmak için vergileri artırdı dirlik adı verilen yeni peşin vergiyi çıkardı halk dahada ezildi. Rusya, Avusturya, İran ve Venedik’le savaşarak zayıfladı ve Fransız ihtilali’yle gerileme tam bir çöküş durumuna geçti. Fransız ihtilalinin saçtığı demokrasi ve ulusçuluk akımları bağrında pek çok ulusu barındıran Osmanlı için bir yıkım oldu.Avusturya parçalandı.Sırplar ve Yunanlılar bağımsızlık kazandı. Araplar Vahhabi Ayaklanmalarını çıkardı. Ekonomik sömürme, düşmanlarla savaş, ulusal ayaklanmalar ve iyice gerileyen kültürel düzey Osmanlıları kötü sona yaklaştırdı.
Çöküşü gören Osmanlı ıslahatlar yapmaya başladı.ilki 1727 de matbaa’yı kabul ederek basım tekniğini kullanmaya başladılar. (Avrupa 1454 ‘ten beri kullanıyordu) 2 Mühendislik Okulu kuruldu.Ordu yeniden düzenlenmeye çalışıldı.Ulusçuluk akımı ile ayaklanan gayrimüslimleri devlete kazandırmaya çalıştılar.Bu arada aydınlar; islam içinde kalmak isteyen islamcılar,batıyı taklit etmek isteyen batıcılar olarak ikiye ayrıldılar..
Namık kemale göre Osmanlının ıslahatlarının sebebi zayıflayan devleti kurtarmaktı kesinlikle insanları önemsemiyordu ıslahatla devleti eski gücüne getireceği sanılıyordu.
III Selim devletteki bozuklukları iyi teşhis etmişti.ulaşmak istediği düzene Nizamı Cedid “ Yeni Düzen” adını verdi.ilk diplomatik temsilciliği o kurdu. Padişahla ayanlar arasındaki yetki bölünmesi anlaşmasına senedi ittifak adı verildi.II. Mahmut 1826 da yeniçeri ocağı kaldırıldı.Merkez örgütüne yeni bir biçim Verdi.ilk kez devlet işlerini birbirinden ayırdı ve bakanlıklar kurdu. İlk kez İtfaiye, polis ve askeri okullar,tıbbiye vs.kurdu.Memurların haklarını yasalarla güvece altına aldı.II Mahmut yaptıklarıyla Osmanlı tarihinin en büyük reformcusu ünvanını aldı.
Abdulmecit 3 kasım 1839 da Tanzimat fermanını ilan etti.Tanzimat Fermanı ile eşitlikçi yasalar getirilip hukuk devleti kurulmaya başlandı.Yargılamalar halka açık ve bağımsız yargıçlarca yapıldı.Vergi adaleti sağlanması ve askerliğin kısalması gibi konularda düzenlemeler getirildi.
Hukuk Devleti; Yurttaşını rahat ve huzur içinde yaşatan, onun malını canını ve onurunu koruyan,eğemenliğin kaynağını yurttaşa dayandıran onu bütün özgürlüklerle donatan devlettir. Hukuk devletinin en önemli varlık temeli bütün insanlara can güvencesi vermesidir.
1856’da Abdulmecit Islahat Fermanı’nı yayınladı böylece Müslüman ve gayrimüslimler eşit haklara kavuştu.
Osmanlı tarihinde ilk kez siyasal özgürlükler uğruna mücadele eden Genç Osmanlıların tek istediği padişahın yanında halkın temsilcilerinin bulunduğu bir meclisin bulunması idi.
II.Abdulhamit tarafından 23 aralık 1876 da ilan edilen anayasa ‘Kanuni Esasiye’ ile meclis kuruldu.
1876 yılında silahlı kuvvetler ile sivil aydınlar birleşerek Sultan Abdulaziz’i tahttan indirdiler.Ordunun ilk kez siyasal yaşama müdahalesi de bu olayla başladı.
1787-1878 tarihlerinde Türk-Rus savaşı başladı istanbulu Ruslara bırakmak istemeyen İngilizlerin baskısı sonucu Ruslar bizimle Ayastefenos Barış Antlaşmasını imzaladı daha sonra bu anlaşmayı Berlin de biraz değiştirildi. Kars, Ardahan, Batum Ruslara verildi. Sırbistan, Romanya, Karadağ bağımsızlıklarını ilan etti.Bosna Hersek, Avusturya,Macaristan imparatorluğuna bırakıldı.Bulgaristan hemen hemen tam bağımsız oldu. Kıbrıs adası İngilizlere bırakıldı.
İstibdat dönemi : kaybedilen topraklar nedeniyle mecliste ağır eleştirilen 2.abdulhamit meclisi tatil etti.ve tam 30 yıl onları toplamadı. Devleti tekrar kurtarmaya çalışmışsa da Doğu Rumeli, Mısır, Girit gibi yerlerin yitirilmesine engel olamadı. Dış borçları ödemeye çalıştı.
II.Abdulhamit alacaklı devletlerin Duyuni Umumiye adında bir (Genel borçlar Yönetimi) örgüt kurarak devlet gelirlerine el atmalarını önleyemedi.
Cumhuriyet dönemine kadar en fazla okul II.Abdulhamit tarafından kuruldu. Ancak II.Abdulhamid’in kurduğu bu okullarda yetişen genç subaylar durumu pek beğenmiyor ve padişaha karşı halkı aydınlatmaya çalışıyorlardı, gizli dernekler kuruyor ve yeraltından özgürlük mücadelesi yürütüyorlardı.Bu aydınlara genç Jön Türkler adı takılmıştı. Bu dernekleri tek çatı altında önce Osmanlı terakki ve ittahat cemiyeti daha sonradan adı ittahat ve terakki olarak değiştirildi.
1866 yılında Avusturya’ya karşı ayaklanan Macarlar bağımsızlıklarını kazandılar. 1867 de ise tekrar Avusturya ile birleşerek Avusturya Macaristan adını aldılar.
İkinci Meşrutiyet.: Abdulhamidin ürkek ve ihtiyatlı siyasetini yetersiz bulan genç subaylar yeniden anayasal bir monarşiye dönülmekle yurdun kurtulacağına inanan ittihat ve terakki derneği subayları 1908 temmuz ayı içinde saraya baş kaldırdı. Padişah bunu bastıramadı sonunda meclisi 23 temmuz 1908’de tekrar açma kararı aldı.Böylece 2. Meşrutiyet dönemi başlamış oldu.İttihatçılar padişaha sempati duydular ve mesrutiyeti yeterli görüyorlardı.Meşrutiyet Sözcük anlamı bakımından “Şarta Bağlanmış’demekti. Hükümdarın siyasal yetkilerini demokratik bir anayasa ile şarta bağlamak yani halkla hükümdar arasında bir yetki paylaşımına gidilmesi demekti.
Seçimler yapıldı ve yeni parlomento kuruldu ancak Meclisi mebusan’ın hiçbir yetkisi yoktu. Derviş vahdeti adındaki kıbrısta yetişen bir İngiliz casus Volkan adıyla yayınladığı gazetede şeriat çığırtkanlığı yapmaya başladı.13 nisan’da istanbul’da büyük bir gerici ayaklanma başladı.Bu olay İttahat ve Terakki’nin Selanik’teki merkezinden duyuldu ve hareket orduları bu ayaklanmaları bastırdı. Meclis yeniden toplandı ve suçlu gibi görülen 2. Abdulhamit tahttan indirildi. Yerine 5. Mehmet Reşat geçirildi. Bu dönemde Siyasal örgütlenme ve toplantı hakkı yurttaşlara verildi. Böylece türkiyede ilk siyasal partilerin kurulması yolu açıldı. Meclisi mebusanın yetkileri artırıldı.Hükümetin meclise karşı sorumluluğu kabul edildi.Padişahın yasama yetkisi daraltıldı.Yargı güvensizliği yaratan 113. madde kaldırıldı.
Osmanlı 1912 yılının ekim ayında isviçredeki Uşi kentinde İtalyanlarla Uşi Barış Antlaşması imzalandı.Libya italya’ya verildi. Rodos ve 12 ada ise Balkan Savaşı sonunda Osmanlı’ya geri verilecekti. İtalyanlar bu adaları 1947 yılına kadar ellerinde tuttular ve ikinci dünya savaşını yitirdikleri için Yunanistan’a bıraktılar.
1913 yılının mayıs ayında imzalanan Londra Barış Antlaşması ile batı sınırımız çizildi.midye enez çizgisine çekildi.imroz ve Bozcaada dışındaki bütün ege adaları yunanistana verildi.
Ünlü ittihatcı Enver bey 23 ocak 1913 tarihinde başbakanlığı basarak harbiye nazırını öldürdü bu olay Babali Baskını adıyla anılır.

Önemli Notlar

Islahat hareketleri başlayıncaya kadar Osmanlıda en çok ihmal edilen kurum eği...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Eylül 2009, 19:34:42
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #2 : 16 Eylül 2009, 19:34:42 »

ÜNİTE 3

İttahat ve terakki; Türk ulusçuluğunu bir ideoloji haline getirmeye çalışmışlardır. Ziya Gökalp (1876-1924) ittahat ve terakkinin en önde gelen ideoloğudur. Türkçülük bilincini yerleştirmeye çalışmışlardır.Bunu yaparken islamcılık ve Osmanlıcılık ilkelerini de yaşatmaya çalışmışlardır.Türkçülük İlk önce dil ile başlamıştır.

Başlıca düşünce akımları;
İslamcılık; Bütün felaketlerin islamdan uzaklaşmadan dolayı geldiği ve yeniden islama dönülmesi gerektiğini savunuyorlardı.
Osmanlıcılık; Dinleri ulusları inançları ne olursa olsun herkes Osmanlı çatısı altında toplanıp çok uluslu bir devlet olma düşüncesindeydi.Ama çok uluslu imparatorluklar yerine dünyada yavaş yavaş ulusal devlet anlayışı hakim olduğundan bu akımın tutması zordu.
Kişisel Girişim ve Yerinden Yönetim; Saraya mensup Prens Selahattin (1877-1948) adlı bir aydının başlattığı bu hareket kişisel girişime değer veren ilk akılcı akımdır.yapılan bütün reformların kişiye değil devlete dönük olduğunu anlayan selahattin insana geniş özgürlüklerin tanınması ve çeşitli etnik grupların federasyona benzer bir şekilde yaşamalarını öneriyordu.
Yukarıdaki akımların en tutarlı olanı Türkçülük ve İslamcılıktı ittahatçılar Türkçülüğe önem verdiler ve bu amaçla türk gençlerini yetiştirmek türk kadınlarına bazı haklar tanımak ulusal bir burjuvazi yaratmak için ellerinden geleni yaptılar.
İttihatçıların Hataları
1.Babali Baskını’ndan itibaren iç siyasette tam bir parti hegemonyası kurarak demokratik gelişmenin önünü kestiler.
2.Dış siyasette yakında çıkacak kanlı savaşta yansız kalmayı ve bundan yararlanarak reformlar yapmayı başaramadılar.
Almanya’ya Yanaşma
Almanya içinde dağınık halde yaşayan küçük devletler 19.yy’da birleşme duygusu içindeydi.Bu devletlerden en büyüğü Prusya’yı lider seçerek Rusya’nın da desteği ile Avusturya ve Fransa ile savaşarak bağımsızlıklarını kazanıp Birleşik Alman İmparatorluğu’nu kurdular.(1871)
Bu yıllarda İngiltere denizlerde çok büyük bir sömürge imparatorluğu kurmuştu.O dönemde en büyük sömürgeci ülkeler sırasıyla; İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda ve Belçika idi. O dönemde Almanya kralın yetkisiyle Bismarck yönetimindeydi.Bismarck sömürgecilik yerine sanayiye yönelip ordusunu güçlendirdi. Almanya imparatoru I.Wilhelm ölünce yerine geçen II.Wilhelm savaşçı bir politika takip ettti.
II.Wilhelm şu sebeplerle Osmanlı üzerinde egemenlik kurmak istedi.
1 – İngiliz sömürgelerindeki müslümanları kışkırtmak
2 – Mısır’ı da alan İngilizlerin Süveyş kanalı yoluyla yaptıkları ulaşımın önünü Osmanlı yardımıyla kesmek
3 – Fazla nüfuslarını Batı Anadolu’ya yerleştirmek.
Not:1868 yılında Süveyş kanalını Fransızlar açtı ama İngiltere satın aldı.
II.Wilhelm Osmanlı Devletini 1898 yılında ziyaret etmiş burada müslümanların tek dostunun Almanya olduğunu dile getirdikten sonra ilişkiler gitgide gelişmiştir. Osmanlı bu ziyaretten sonra Almanya’ya imtiyazlar vermiş bunlar arasında en çarpıcı olanı Avrupayı Basra Körfezi’ne bağlayacak olan Bağdat Demiryolu Hattı’nın yapımını vermesi olmuştur.
İngiliz, Fransız, ve Rus politikaları Osmanlı Devleti’ni çökertmek istediğinden Osmanlı, Almanlarla yakınlık kurmuştur.
Balkan Savaşları bitiminde Almanya ile Askeri Yardım Antlaşması imzalanmıştır.Antlaşma gereği büyük türk birliklerinde Almanlara komuta yetkisi verilmişti.Ordu bu sayede iyi hale geldiyse de Almanlar bizim ordumuzda her zaman baskın çıktılar.

I. DÜNYA SAVAŞI

Birinci Dünya savaşının nedenleri ;

1914-1918 emperyalist devletler alman imparatorluğunun kurulmasıyla dengeyi yitirdiler.çekişen ekonomik çıkarların yol açtığı gerginlik müthiş bunalıma yol açtı, İngiltere ve fransanın çok pazarını kapan Almanya gerginliğin artmasına neden oluyordu.balkan yarımadasında Osmanlı eğemenliğinden çıkan devletler arasında kıyasıya bir rekabet başladı.
Birarada yaşayan islavların (Slavlar) en büyükleri Ruslar, Polonyalılar (Lehler) Çekler, slovaklar, Slovanler, Hırvatlar, Bulgarlar ve sırplar belli başlı ıslav uluslarıdır.Slavlar bağlı oldukları Avusturya-Macaristan’ı yıkmak amacındaydılar. Ortoks ruhu taşıyan Yunanlılar, Bulgarlar ve Sırplar ise Osmanlı egemenliğine son vermek istiyorlardı.
Berlin barışına göre Bosna Hersek, Avusturya Macaristan imparatorluğuna verilmişti. İngiliz ve Almanların çekişmesinden dolayı Balkanlar karışıktı. Sırp ulusçular Bosna Hersek’i kendi toprakları içine almak için ayaklanmalar yapıyor Rusya’da kışkırtmalarıyla buna destek veriyordu.Rusya ile Avusturya’nın arası bu kışkırtmalardan dolayı çok gergindi.
İngiltere Rusya’yı Osmanlı Devleti üzerinde serbest bırakmıştı.Bu da Almanya’nın emellerini tehlikeye atıyordu.
İtalya kendi çıkarları doğrultusunda Almanya’nın tarafındaydı.
Birinci Dünya Savaşını başlatan kıvılcım:
Bosna Hersek’in merkezi olan Saraybosna’ya gezmek için gelen Avusturya Macaristan imparatorluğu veliahtı ve eşi gezi sırasında sırp teröristlerce 28 haziran 1914 te öldürüldü.bu olay büyük yankı yaptı Avusturya Macaristan hükümeti kendi güvenlik güçlerinin sırbistana giderek bu katilleri yakalamasını istedi bunun üzerine Sırplar kabul etmedi.ve 28 temmuz 1914 te Avusturya Macaristan Sırbistana savaş ilan etti.
Rusya, Avusturya-Macaristan’a karşı ayaklanıp Sırpların yanında yeralınca, 1 Ağustos’ta Almanya Rusya’ya savaş ilan etti. Almanya bu olayı değerlendirmek isteyen Fransa’ya karşı da savaş açtı.
Almanya, Belçika üzerinden Fransa’ya ordu gönderince daha önceden Belçika’nın yansız olduğuna dair antlaşmayı Almanya’nın bozması
İngiltere’yi harekete geçirdi ve 4 ağustos’ta Almanya’ya karşı savaş ilan etti.
Almanların Rusya İngiltere ve fransaya karşı açtığı savaşa 12 ağustos’ta Avusturya Macaristan imparatorluğu’da katıldı.
Savaşın tarafları belirlendi:
İttifak (Bağlaşma) Devletleri ; Almanya, Avusturya-Macaristan
İttifak (Anlaşma) Devletleri ; Rusya, İngiltere, Fransa
İlk önce İttifak devletlerine katılan İtalya önce yansız olduğunu ilan edip sonra İtilaf Devletlerine katıldı.Bu olay cepheleri Kuzey İtalya’ya da taşıdı.
Batı Avrupa cephelerinde Fransa’yı işgal edeceği ümidiyle saldıran Almanya, Fransız ve İngiliz direnişi ile karşılaşınca başarılı olamadı.Anca Doğu Avrupada Almanlar ve Avusturyalılar Ruslar’a karşı başarılı oldular.
Osmanlı Devletinin savaşa girişi
Enver Paşa savaşa Almanların yanında girmeyi kurtuluş ümidi olarak görüyordu.Osmanlı savaştan istifade ederek 2 Ağustos 1914’de kapitülasyonları kaldırdığını açıkladı.İtilaf Devletleri (Rusya, İngiltere, Fransa) Osmanlının savaşmayacağı düşüncesiyle bu kararı onayladılar. Almanya ve Avusturya ise bu karara uzunca bir sure dirense de sonunda kabul ettiler.Bu dış politikada dostluk denen kavramın çıkarlar üzerine kurulu olduğunu gösterdi.
Almanlar Osmanlıyı savaşa çekerek İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki milyonlarca müslümanın kutsal cihat ruhu ile ayaklanacağını sanıyordu.
Alman gemisi Goeben ve Breslau Osmanlı limanlarına sığındı ve Osmanlı bu iki gemiyi satın aldığını bildirdi ve gemilerin mürettabatını Osmanlı emrine aldığını duyurdu.28-29 ekim 1914 gecesi bu gemiler Enver paşanın buyruğu ile Rus limanlarını bonbalamaya başladı. Ve anlaşma devletleri sırasıyla Osmanlıya savaş ilan ettiler. Doğu cephesinde Rusya ile savaş başladı. Erzurum, Erzincan, Muş, Bitlis, Trabzon Rusların eline geçti.
Bu durum karşısında Enver Paşa Kars, Ardahan ve Batum’u geri almak için Sarıkamış’ta Rusların karşısına ordu gönderdi.Ancak soğuk karşısında 100bin askerimiz Allahuekber dağlarında soğuktan donup şehit düştü.

1917’de Rusya’da ihtilal çıktı ve Rusya savaştan anlaşma yaparak çekildi.
3 Mart 1918 Brets Litovsk anlaşması. Anlaşma gereğince Berlin Anlaşması’nda bizden aldıkları Kars, Batum ve Ardahan’ı geri verdiler.

Çanakkale cephesi; İngiliz ve Fransız donanmaları direnci çok zayıflayan Rusya’ya yardım götürebilmek ve Almanya’nın harekatını daraltmak için Boğazları ele geçirmek düşüncesi ile 19 şubat 1915 de Kumkale ve Sebdulbahir mevkilerini bombardımana tuttu.Daha sonra ilerleyen gemiler Nusret mayın gemisinin önceden kurduğu mayınlara düştüler.9 ocak 1916 tarihinde gizlice boğazları terk ettiler.Ruslara yardım imkansızlaştı.İstanbul kurtuldu.
Irak Kanal ve Filistin Cepheleri: İngilizler ve Araplarla savaşıldı. Irak Cephesi: İngilizlerle savaşıldı Osmanlı bu cephede yenildi.İngilizler Bağdat’a kadar ilerlediler. Kanal ve Filistin Cephesi: İngilizlerle Cemal Paşa komutasındaki birliklerimizle savaşıldı.İngilizler Suriye’ye kadar geldiler ve savaş bitti. Ayrıca birliklerimiz Galiçya Cephesinde Ruslar’a karşı başarılı savaşlar verdi.
Osmanlının savaşa girmesi sadece Rusyayı çökertti.
Doğu cephelerinde İngiltere’ye yardım götüren gemileri batırmak için Almanya denizaltılar üretti ve gemileri birer birer batırdı.Alman gemilerince yanlışlıkla batırılan Amerikan gemileri yüzünden Amerika 1917’de İtilaf Devletlerine savaş ilan etti.Anca bir sure sonra Amerika Cumhur Başkanı Wilson insaoğlunun bird aha savaşmaması için gerekli gördüğü koşulları Wilson ilkeleri adı altında belirledi.Tüm devletler Kabul ettiler ve savaş sona erdi.

Wilson ilkeleri; Savaşı kazansa bile hiçbir ülke toprak alamayacak. Başka devletlerin eğemenliği altındaki uluslara kendilerini yönetme imkanı verilecek. Yenenler yendiklerinden savaş tazminatı almayacaklar. Bütün bu işleri düzenleyen bir uluslar arası örgüt kurulacaktı. İlk önce Bulgaristan anlaşma devletleriyle anlaştı ve savaştan çekildi.Sonra Osmanlılar çekildi.30 ekim 1918 de.
NOTLAR
Türk inkılabının hazırlık evresi Birinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle başlar. Ziya Gökalp Türkçülük bilincini yerleştirmeyi hedefleyen ideologlard...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Eylül 2009, 19:36:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #3 : 16 Eylül 2009, 19:36:25 »

ÜNİTE 4

SAVAŞ SONUNDA

Rus Çarlığı yıkıldı. Bolşevik ihtilaliyle sosyalist bir devlet kuruldu.
Alman imparatorluğu yıkıldı. II:Wilhem in yurdu terk etmesinden sonra Alman Cumhuriyeti kuruldu.Yeni yönetim anlaşma devletleriyle Versay Anlaşması imzaladı.Antlaşma sonunda Almanya’da eşi görülmemiş bir enflasyon ve işsizlik yaşandı,yenen devletlerce ekonomisi ve sanayisi kısıtlandı,yenildiği devletlere onarım adı altında paralar ödettirildi.(Wilson ilkesine göre yenilen devletlerden tazminat alınmayacaktı ancak adı onarım bedeli olarak değiştirilerek yenen devletlere paralar ödettirildi.) Sıkıntıya düşen Almanya’da 1933 yılında faşist bir rejim kuruldu.
Avusturya Macaristan imparatoru I.Karl ülkesini terk etti. Macaristan ve Avusturya ayrı birer devlet haline geldi. Avusturya Cumhuriyet ilan etti ve Saint Germain antlaşması imzalandı. Yugoslavya ve Çekoslavakya yeniden kuruldu. Polanya kuruldu. Yenilenler arasında Bulgaristan ise Neuilly(Nöyi) Anlaşması imzaladı ve savaştan kurtuldu. Osmanlı imparatorluğu da çöktü 10 ağustos 1920 de imzalanan Sevr Antlaşması imparatorluğun çöküş belgesi olmuştur ve topraklarının paylaşılmasını kabul etmiştir.
Yeniden hatırlamak için tekrarlayalım.
Almanya ile Versay Antlaşması
Avusturya ile Saint Germen Antlaşması
Macaristan ile Trianon Antlaşması
Bulgaristan ile Neully(Nöyi) Antlaşması
Dağılmış Osmanlı ile Sevr Antlaşması
Yenenlerin Durumu: Birinci dünya savaşı yenen ülkelere de büyük yarar sağlamadı. İngiltere bir ekonomik bunalıma sürüklendi. Fransa da ağır ekonomik bunalımların etkisiyle demokraside istikrarsızlıklar başladı. Yine ekonomik sıkıntılar yüzünden italyada faşizm iktidar oldu. ABD’nin ekonomik durumu bozuldu.

OSMANLI DEVLETİNİ PAYLAŞMA ANLAŞMALARI:

19. yüzyılın sonlarında kadar Osmanlı ülkesini parçalamak isteyen tek güç Rusya idi. Çünkü boğazları ele geçirmek istiyordu.Açık denizlere ancak bu yolla çıkabilecekti. Fakat Rusyanın bu politikasına Akdenizde çıkarları olan İngiltere karşı çıkıyordu. İngiltere Ortadoğudan İngiliz sömürgelerine uzanan yolun Rusya’nın denetimine geçmesini istemiyordu.Benzer bir politika izleyen Fransa da İngiltere gibi rus saldırıları karşısında zaman zaman Osmanlı yanında yer alıyordu.Durumun farkına varan Rusya; Almanya ve Avusturya’ya yanaştı. Bu üç devlet arasında 18 haziran 1881 yılında üç imparator Antlaşması imzalandı. Ancak 19.yüzyıl sonlarında Almanya’nın önce siyasal birligini kurup sonra sömürgeciliğe yönelme düşüncesi, Fransa İngiltere ve Rusya arasında bir yakınlaşmanın başlamasına yol açtı.
Asıl büyük rakibin Almanya olduğunu anlayan İngiltere, Rusya’yı kendi tarafına çekebilmek için bu devlete Osmanlı ülkesini vermeyi kabul etti.Bu nedenle Osmanlı üzerindeki geleneksel İngiliz politikası değişti.8-9 haziran 1908 de Reval’de İngiliz kralı ile Rus çarı arasında yapılan görüşmede iki hükümdar Osmanlı üzerinde tam anlaşmaya vardılar ve Rusya Osmanlı ülkesi üzerindeki politikasında serbest kaldı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında ; Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasından ve Osmanlı devletinin savaşa katılmasından bir süre sonra anlaşma devletleri Osmanlı ülkesini paylaşmak için ilk planı 18 mart 1915 te imzaladılar.bu anlaşmada Rusya nın alacağı yerler belirlendi İtalya’nın savaşa katılması ve pay verilmesiyle ilgili 26 nisan 1916 da Londra’da yeni bir sözleşme imzalandı.
16 mayıs 1916 da ise Sykes-Picot Antlaşması’yla Arap toraklarının İngiltere ve Fransa arasında pay edilmesi kararlaştırıldı.
18 mart 1917 deki Saint Jean De Maurienne Anlaşması’yla İtalya’ya verilecek yerlerde karara bağlandı. Bu durumda devletlerin Osmanlı ülkesinden alacakları topraklar şu şekilde belirlendi.

Rusya’nın payı; Midye – Enez çizgisinin doğusu, Doğu Trakya, İstanbul ve Çanakkale Boğazları, İmroz ve Bozcaada, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz.

İngiltere’nin payı: Irak’ın büyük bir bölümü , Basra Körfezi kıyıları, Ürdün.

Fransa’nın payı: Çukurova bölgesi, Sivas’a kadar uzanan iç Anadolu, iskenderun’dan Lübnan’a kadar uzanan sahil şeridi, Irak ve suriyede bazı topraklar.

İtalya’nın payı : Ege Bölgesi, Akdeniz bölgesinin Silifke’ye kadar uzanan kısmı. Ege’den Bursa’ya kadar uzanan bölge.

1917 yılında Rusya’da Bolşevik ihtilalinin çıkması ve bu ülkenin savaştan çekilmesi paylaşma planlarında değişiklik olmasına yol açtı. Anlaşma devletleri Rusya nın payına düşen boğazları kendi ortak yönetimlerine almayı kararlaştırdılar. Doğu Anadolu’yu ise ikiye bölerek güneyinde İngiliz koruyuculuğunda bir bölge ve kuzeyinde bir Ermeni Devleti’nin kurulmasına karar verdiler.
Barış görüşmelerinin savaş devam ederken sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi için belli bir süre silah bırakılır.Buna ateşkes denir. Mondros ateşkes anlaşması, ittihat ve Terakki hükümetinin sadrazam Talat paşaya ateşkes imzalama yetkisini vermesinden kısa bir süre sonra Talat paşa istifa etti ve yerine Ahmet izzet paşa sadrazam oldu.Yeni hükümetin kurulmasından sonra ateşkes görüşmelerine başlandı. Limni adasının Mondros limanında yapılan görüşmelerde Osmanlı devletini Bahriye Nazırı Rauf Bey, Anlaşma devletlerini ise İngiliz amiral Calthorpe temsil etti. 5 gün süren görüşmeler sonunda 30 ekim 1918 de Mondros ateşkes anlaşması imzalandı.25 maddelik bu ateşkesin önemli hükümleri şunlardır; **Boğazlar derhal açılacak ve müstahkem mevziler işgal edilecek, **Anlaşma devletleri güvenliklerini tehdit eden bir duruma düşerlerse Osmanlı ülkesinin diledikleri stratejik noktasını işgal edebilecekler ,** Doğu Anadolu’da bulunan altı ilde karışıklık çıkarsa Anlaşma devletleri buraları işgal edebilecekler (bu bölgenin Ermenilere verilmesi düşünülüyor), **bütün haberleşme anlaşma devletlerinin denetimine bırakılacak, **Osmanlı orduları terhis edilecek, bütün savaş gemilerine, cephaneye ve diğer silahlara el konulacak, **Anadolu dışında kalan Osmanlı birlikleri bölgedeki Anlaşma devletleri komutanlarına teslim olacaklar, ülkenin bütün limanlarından anlaşma devletleri yararlanacak, demiryolları anlaşma devletlerinin denetimine bırakılacaktır. Bütün bu hükümler Osmanlı devletinin daha barış yapılmasını bile beklemeden Anlaşma Devletleri tarafından parçalanıp paylaşılacağını göstermektedir.
Rauf bey ateşkes görüşmeleri sırasında yunan ordusunun işgal eylemlerine karışılmaması konusunda hassasiyetini dile getirmiş ve bu konuda Amiral Carthorpe den güvence almıştır. Gerçekten de Yunanistan anlaşma devletleri tarafına geç katılmakla birlikte türk topraklarında gözü olduğunu her fırsatta dile getiriyordu.ancak Carthorpe’un verdiği güvencenin bir bağlayıcı niteliği olmayacak ve yunanlılar türk topraklarına gireceklerdi.

PARCALANMA SÜRECİNİN BAŞLAMASI VE İŞGALLER:

Ateşkes antlaşmasının uygulanması sorunu; ateşkes hükümlerinde yer alan ordunun terhisi, silah ve cephanenin teslimi ve 7.maddede yer alan işgal hakkı Osmanlı devletinin hareket edemeyecek duruma getirmişti. Anlaşma devletleri hiç vakit kaybetmeden ateşkes koşullarını uygulamaya başladılar. 13 kasım 1918 de İngilizler, Fransızlar , İtalyanlar ve yunan gemilerinden oluşan bir filo İstanbul boğazına demir attı ve şehri kontrolü altına aldı. Bu gelişme calthorpe nu İstanbul ve izmire girilmeyecek şeklinde verdiği sözü geçersiz olduğunu gösteriyordu. Amiral Calthorpe boğazların kontrolü sırasında yunan gemilerinden yararlanılmayacağı konusunda güvence vermişti.
İşgaller; boğazların anlaşma devletlerinin kontrolüne girmesinin yanı sıra Fransızlar Dörtyol, Mersin, Adana ve civarını, Afyonkarahisar istasyonunu İngilizler Batum, Antep, Maraş, Urfa ve Kars illerini, Konya istasyonunu İtalyanlar ise Antalya, Kuşadası, Fethiye, Bodrum, Milas ve Marmaris ile yakın bölgeleri işgal ettiler.
İngilizler daha sonra Urfa, Maraş ve Antep’i Fransızlara bıraktılar.aynı tarihlerde ermeni faliyetleri de yeniden başladı. Ermeniler bir yandan türk ordusunun kafkasyayı boşaltmasından yararlanarak doğu anadoluda toprak elde etmeyi hedeflerken diğer yandan Fransızlardan aldıkları destekle Çukurova bölgesinde Türkler üzerinde baskı kurdular.
Yunanistan ise anlaşma devletlerinin yanında savaşa katılmasının karşılığı olarak doğu Trakya’yı ve Batı Anadolu bölgesini istiyordu.

Paris Barış Konferansı ve Yunanistan: konferans savaşın galip devletlerinin katılmasıyla ocak 1919 da toplandı . Görüşmelerde İngiltere, Fransa, ABD ve İtalya’nın etkinliğinde geçti. Wilson ilkelerine açıkça karşı çıkamayan Antlaşma Devletleri bu ilkeleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştılar. Bu nedenle manda ve himaye yönetimleri gündeme getirildi. Bu arada italya’nın karşı çıkmalarına karşın İzmir ve çevresinin Yunanistan a verilmesi kararlaştırıldı. İngiltere İzmir gibi önemli bir limanın İtalya gibi güçlü bir devletin kontrolünde olmasını kendi çıkarlarına aykırı görerek bölgenin yunanistana verilmesini savundu. Almanya ve ortadoğudaki emellerinin gerçekleşmesi için İngiliz desteğine ihtiyaç duyan Fransa’da istemeyerek de olsa İngiliz görüşünü destekledi. Amerikalılar ise Ege Bölgesinin Yunanistan a bırakılmasını uydurma belgelere inanarak kabul ettiler. Sonuçta karar kesinleşti. Bu kararın iki sonucu oldu. Birincisi Anadolunun bölüştürülmesine yunanistanın da ortak edilmesi ve ikincisi ise İtalya ile müttefiklerinin arasının açılmasıdır. Paris barış konferansında alınan karar kısa bir süre sonra uygulandı . yunanlılar 15 mayıs 1919 da izmiri işgal ettiler.

İŞGALLERE KARŞI İLK TEPKİLER:

Azınlıkların olumsuz tepkileri; 1918 yılına gelindiğinde Osmanlı ülkesindeki azınlıklar şöyle sayabiliriz. Doğu Trakya, Ege ve Marmara Bölgelerinin bazı kesimleriyle Doğu Karadeniz kıyılarında sayıları kesin olarak bilinmeyen Rumlar, Doğu Anadolu ve Çukurova bö...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Eylül 2009, 19:37:49
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #4 : 16 Eylül 2009, 19:37:49 »

ÜNİTE 5

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE MUSTAFA KEMAL:
Birinci Dünya Savaşı sırasında Mustafa Kemal Sofya’da askeri ateşeydi. Enver paşa ile anlaşmazlığa düşen Mustafa Kemal Bey, Balkan Savaşlarından sonra Sofya’ya komutan olarak atanmıştı. Aynı dönemde yakın arkadaşı Fethi Okyar Bey’de Sofya’da büyükelçiydi.
1 mart 1914’te yarbaylığa yükseltilen Mustafa kemal Bey I.Dünya Savaşı çıktığı sırada Sofya'daki görevini sürdürüyordu. Savaşın başlamasıyla birlikte cephelerde görev isteyen Mustafa kemal in bu isteği Enver paşa tarafından bir süre engellemişse de daha sonra Tekirdağ’da bulunan 19. Tümen Komutanlığına atandı. Yarbay Mustafa Kemal burada düzenlediği birliklerle 25 nisan 1915 te Arıburnu’na asker çıkaran Anlaşma devletleri birliklerini durdurdu. Ünü yurt içinde ve dışında yayılmaya başlayan Mustafa Kemal Bey 1 haziran 1915 te Albaylığa yükseldi.
14 ocak 1916’da Edirne’de 16. kolordu komutanlığına getirildi. 1 nisan 1916’da ise Tuğgeneralliğe yükseltildi.6 temmuz 1916 da Bitlis ve Muş’u Rusların elinden kurtaran Mustafa kemal paşa 18 mart 1917 de 2. ordu 5 temmuz 1917 de ise 7. ordu komutanlığına komutanlığına atandı.
Alman subaylarının kendi istekleri doğrultusunda birliklerimizi kullanmalarından rahatsız oldu ve bu koşullar altında savaşı sürdürmenin anlamsız olduğunu belirterek ekim ayında istanbul’a döndü.
15 aralık 1917- 5 ocak 1918 tarihleri arasında Velihaht Vahdetin’e Almanya ziyareti sırasında refakat eden Mustafa kemal paşa bir süre için Viyana da tedavi gördü. Tedavi dönüşünde tekrar Filistin’de bulunan 7.ordu komutanlığına atandı.
Burada İngilizleri Halep yakınlarında durdurdu.Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından hemen sonra Suriye’deki yıldırım orduları komutanı olan Alman General Von Sanders’ın görevi bırakması üzerine 31 ekim 1918’de istanbula döndü.

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN İSTANBULDAKİ ÇALIŞMALARI:
Osmanlı hükümetinin durumu; Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı sırada sadrazam olan Ahmet izzet Paşa’nın baskılar karşısında istifa etmesinden hemen sonra yerine Tevfik Paşa atandı.(Sadrazam padişah vekili yani onun işlerini yürüten kişidir.) İngilterenin dostluğunu kazanma politikası izleyen Tevfik Paşa zamanında 21 aralık 1918’de Meclis-i Mebusan padişah tarafından feshedildi. Meclisten güven oyu almış olan Tevfik Paşa bir süre sonra padişahla anlaşmazlığı düştü.3 mart 1919’da görevi bırakmak zorunda kalan Tevfik Paşa’nın yerine İngiliz hayranı ve Padişahın eniştesi Damat Ferit sadrazamlığa getirildi.
Damat Feritin sadrazam olmasıyla İngiliz koruyuculuğuna girme girişimlerine hız verildi. Hatta hükümet direnmenin boşuna olduğunu anlatmak ve bu yönde halkı ikna etmek için Anadoluya nasihat heyetleri “öğüt Kurulu” gönderdi. Bu heyetler gittikleri yerlerde halka padişah ve hükümete bağlı kalmalarını, bozgunculara inanmamaları gerektiğini öğütlüyorlardı.
Bu arada Damat Ferit hükümeti İzmir’i gözden çıkarmış ve yurtsever bir kişi olan İzmir valisi Nurettin Paşa’yı görevden alarak yerine İzzet Paşa’yı getirmişti. Sonuçta bu girişimler İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini kolaylaştırmış ve toplumun direniş gücünü kırmıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbuldaki Çalışmaları: Mustafa Kemal Paşa 13 Şubat 1918’den itibaren İstanbul’da görevi bulunmayan bir general olarak yaşamaya başladı. İttihatçıların savaş suçlusu sayıldığı ve tutuklandığı bir dönemde Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarıyla toplantılar yapıyor ve ne yapılması gerektiği konusunda görüşlerini öğreniyordu.
Damat Ferit, sadrazam olmasından sonra işbirliği ortamının kalmamasıyla Anadolu’ya geçmekten başka çıkar yol olmadığını görmüştü.
Mustafa Kemal Paşa, padişahı düşmanları ve Damat Ferit’i ürkütmeden kafasındaki tasarıyı uygulama fırsatı kolluyordu. Anadolu’ya geçecek ve orada mücadeleye başlayacaktı. Bu arada Kazım Karabekir Paşa Erzurum’daki 15. kolordu komutanlığına, Ali Fuat Paşa ise Ankara’daki 20. Kolordu Komutanlığı’na atanmıştı. Artık sıra Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesine gelmişti.
Mustafa Kemal Paşanın Samsuna Çıkmasını hazırlayan Olaylar;
Doğu Karadeniz bölgesindeki Pontuslu Rum’ların saldırılarına karşı Türklerin de kendilerini savunmaları Anlaşma Devletleri tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Bu nedenle 1919 yılı şubat ayından itibaren İngilizler giderek sertleşen bu mücadeleyi Osmanlı hükümetine şikayet ettiler. Damat Ferit bu sorunu çözmek için yetenekli ve temiz bir askerin varlığına ihtiyaç duydu. Mustafa kemal paşa harbiye nezaretindeki arkadaşlarını da devreye sokarak bu işin üstüne gidilip sorunu çözebileceğini anlatmış olmalıdır ki, o bölgedeki 9. ordu müfettişliğine atanmıştır.
30 nisan 1919’da bu göreve atanan Mustafa kemal Paşa’dan şu görevleri yerine getirmesi istendi; yetki bölgesindeki huzurun sağlanıp sürekli kılınması, ordu ve halkın elinde bulunan silah ve cephanenin güvenli depolarda koruma altına alınması, Türklerin kurduğu direnme örgütlerinin ortadan kaldırılması. Bu görevle 16 mayıs 1919 günü Bandırma gemisiyle İstanbul’dan ayrılan Mustafa kemal Paşa, 19 mayıs 1919’da Samsun’a ulaştı.
19 Mayıs 1919 a kadar Yurttaki Direniş Hareketleri; Birinci dünya savaşı sona ererken Osmanlı devletinin parçalanacağını anlayan bazı yurtsever subaylar gizli komiteler kurmuşlardı. Bunların en önemlisi Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan hemen sonra Rumlarla Mücadele etmek için kurulan İslam İhtilali Komitesi’dir Mondros sonrasında Mustafa Kemal henüz İstanbul’a ulaşmadan Kars’ta ulusal bir örgütlenme başlamış ve burada Ermeni tehdidine karşı koymak amacıyla Kars İslam Şurası toplanmıştı.(5 kasım 1918) Kısa bir süre sonra Edirne’de Trakya –Paşaeli Müdafaa Heyeti Osmaniyesi kuruldu. İstanbul’da ise Vilayeti Şarkiye Müdafai Hukuki Milliye Cemiyeti kuruldu.
Ardından büyük İzmir kongresi toplandı bu kongrede “REDDİ İLHAK” düşüncesi belirdi.Bu arada siyasal faaliyetlerin yanı sıra askeri açıdan direnişler de ortaya çıkmıştır. ilk olarak Fransızlara karşı Kurtuluş Savaşı’nın ilk cephesi aralık 1918’de Mersin Tarsus Osmaniye yöresinde açıldı. Yine izmirin işgali’nden sonra batıda ilk direniş, Ayvalık’ta ilk savunma denemeleri yapılarak gösterilmişti.

Mustafa Kemal Paşanın İlk Çalışmaları; Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktıktan sonra düşüncelerini gerçekleştirmek için çalışmalara başladı. Ancak kentte sembolik de olsa İngiliz birlikleri vardı ve bundan dolayı rahat çalışması mümkün değildi. Bu nedenle 25 mayıs 1919’da Havza’ya geldi ve askeri alanda önlemler aldı ve yurtta direniş azmini yaygınlaştırmak için emirler verdi. Askeri önlem olarak öncelikle komutanlardan ateşkes hükümlerine uyulmasını ve askerin terhisinin önlenmesini istedi. Ayrıca ulusa çağrılar yaptı ve askeri sivil yöneticilere telgraflarla Anadolu’da neler yapabileceği konusunda ipuçlarını verdi. Bu arada İngilizler durumdan şüphelendiler ve 6 haziran’da harbiye nezaretine başvurarak Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a geri çağırılmasını istediler. Harbiye nezaretinin çağrısına Mustafa kemal uymadı. Amacı bir an önce 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile buluşmaktı. Çünkü Osmanlı devleti sınırları içinde toplu askeri güç olarak sadece 15. kolordu kalmıştı. Mustafa Kemal karargahı Erzurum’da olan bu kolordunun merkezinde çalışmalarını daha güvenli ve sağlıklı olarak sürdürebilirdi. Bu nedenle 13 haziran da Havza’dan ayrıldı.

Amasya Genelgesi : 13 haziranda Mustafa kemal Amasya’ya geldiği sırada ülkede durum iyi değildi.Yunanlılar Ege bölgesi’nin hem kuzeyinden hem de güneyinden ilerliyorlardı. 25 Mayısta Manisa’yı, 27 Mayısta Aydın’ı işgal etmişlerdi. Bu arada silahlı direnişler de artmıştı. Kuvayi Milliye adı verilen birlikler düzenli ordu kuruluncaya kadar askeri faaliyetlerde bulunacaklar ve yararlı olacaklardı. Mustafa kemal ilk iş olarak birbirinden habersiz çalışan Kuvayi Milliye birliklerini ve diğer direniş örgütlerini tek çatı altında toplamayı düşünüyordu.
Bu çalışmalar içinde olduğu günlerde Ali Fuat Paşa ve Rauf Paşa da Amasya’ya gelmişlerdi. Rafet bey ise zaten kendisiyle birlikteydi. Mustafa Kemal 21-22 haziran gecesi hazırladığı belgeyi bu üç şahısla tartıştı ve imzalamalarını istedi. Ali Fuat Paşa hemen imzaladı. Rafet ve Rauf Beyler ise isteksizce imza koydular. 22 haziranda yayınlanan Amasya Genelgesi özetle şöyle diyordu. ( Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir. Osmanlı hükümeti sorumluluğunun gereklerini yerine getirememektedir. Bu tutumu ise ulusumuzu yok olmuş tanıttırmaktadır. Ulusun bağımsızlığını gene ulusun azmi ve kararı kurtaracaktır. Ulusun bu işi yapabilmesi ve halkın sesini dünyaya duyurabilmesi için her türlü etkiden uzak bir ulusal kurul oluşturulmalıdır. Bu kurul Sivas ta toplanacaktır. Her livadan ulusun güvenine sahip üçer temsilci sessizce ve gizlice Sivas’a gönderilecektir. Bu ulusal bir sır gibi saklanacaktır ayrıca İstanbul Hükümeti ulusal derneklerin telgraflarını çektirmeme kararı almıştır. Bu karar dinlenmeyecektir. Komutanlar birliklerini terhis etmeyeceklerdir) dendi.
Osmanlı hükümetine başkaldırı niteliği taşıyan Amasya Genelgesi’nin (tamimi’nin) içerik açısından üç temel ögesi vardır. Birincisi Osmanlı hükümetinin kararlarının geçersiz sayılması . ikincisi ulusun kurtuluş kararının kendisinin vermesi ve üçüncüsü ise bunu sağlamak için bütün ulusu temsil eden kişilerden uluşan bir kurulun toplanmasıdır.
Amasya genelgesi “ Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” cümlesiyle ulusal egemenliğe doğru giden yolu açan belgedir.
Ayrıca Amasya Tamimi, bir ihtilal bildirisi olarak da değerlendirilmektedir. Amasya Tamimi İstanbul’da tepkiyle karşılandı. Dahiliye Nazırı, Mustafa Kemal’i görevden alındığını bildirdi. Mustafa Kemal ise bu görevin kendisine Savunma Bakanlığı ve Padişah’ın onayı ile verildiğini söyley...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2 3   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes