> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Sakarya İlitam > Ders Notları ve Özetler > Kelam 10.Hafta
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kelam 10.Hafta  (Okunma Sayısı 1717 defa)
30 Nisan 2010, 22:25:05
zahdem

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2.060


Site
« : 30 Nisan 2010, 22:25:05 »



HÜKÜMLER

Hüküm, zihnin yönelmiş olduğu bir konuda, olumlu olumsuz karar vermek, onaylamak anlamında olup, bir sonuç bildirgesidir.  Dini bağlama ise, aklı yerinde olup, ergenlik çağına ulaşmış kimselerin, farz, vacip, sünnet, haram gibi kategorilere ayrılan dini yükümlülüklere muhatap olması durumudur.

Dini hükümler, itikadî, ahlakî ve amelî olmak üzere üç alanda işlenmektedir. Dinin kaynakları olan nasslardan hareketle ortaya konulan hükümler, ALLAH’ın varlığı gibi aklın kavrayabileceği bir alanda olabileceği gibi, Kur’an’da geçen kesin farzlar gibi de olabilir.İtikadî hükümlerle akaid ve kelam ilmi, amelî hükümlerle de İslam hukuku ve fıkıh ilmi meşgul olmaktadır.

Dinî hükümlerin kaynağı dinî deliller olup bunlar ilâhî esasa dayanırlar. Naklî olan bu delillere “Edille-i Şer'iyye” denir.

İslâm Dini'nde asıl olan iki kaynak vardır: Kitap ve Sünnet. İcmâ ve kıyas gibi diğer dinî deliller bu iki asıl kaynağa dayanmaktadırlar.

İtikadi hükümler Aynı zamanda imanın şartları olarak da nitelendirilmiştir. İtikadî hükümler, bazen doğrudan aklın çalışma alanına girebileceği gibi bazen de sadece teslimiyet ister.İtikadî hükümlerin temeli, ALLAH’ın varlığı ve birliğidir. Ardından Hz. Muhammed’in ALLAH’ın elçisi ve kulu olduğunu kabul etmek gelir.

Katiyet İtikadî bir konunun hüküm haline dönüşmesi için, mutlaka Kur’an’da sarih bir şekilde belirtilmesi zorunludur. Sahih hadislerle teyit edilmesi de beklenir.

Bedahet Yine bir hususun itikadî bir hüküm halini alması, ancak belirgin olmasıyla mümkün olup, ezici çoğunluğun ittifakına nail olması gerekir.Batıniyye’nin Kur’an okumaları gibi.

İtikadî hükümler yerel olmayıp evrenseldir. Buna göre bu kategoridekiler, yer, zaman, ortam, birey, toplum ve çağa göre değişmez.

İtikadî hükümler inanılması gereken iman nesneleri olduğu için, üzerinde ittifak edilmiş alandır.Eksilmez veya çoğaltılamaz. Zira bunlar, iman zincirinin inanç halkalarıdır. Biri birisiz olmaz. Mü’min iman alanının tümüne inanmakla yükümlüdür. Çünkü bunlar usulüddindir.

Amelî hükümler. Dinin pratik boyutuna hitap eden amelî hükümler, ibadet, muamelat olmak üzere iki boyutta ele alınmaktadır.Amel için bilmek ve inanmak gerekir.Buna göre iman, inanmak asıl olup, amel etmek ise şu'be, dal, bina hükmündedir.İtikadî hükümlere Ahkâm-ı Asliyye (aslî, temel hükümler), amelî hükümlere de Ahkâm-s Fer'îyye (tâli hükümler) denir.

İbadetler, ALLAH’ın rızasını kazanmak, onun hoşnutluğunu elde etmek amacıyla yapılır.Temel ibadet kural ve şekilleri Kur’an ve sahih hadislerde belirtilmiş olup, bunların şekli, sayısı ve zamanı hakkında herhangi bir beşerî tasarruf kabul edilemez. Zira bunlar üzerinde ümmetin yetkileri icma etmişlerdir. İbadetle ilgili hükümler, farz ve nafilelerdir.

Muamelat, insanlar arasındaki hukukun düzenlenmesi olup, sosyal ilişkilere dayalı hükümleri içermektedir. Bu alandaki temel kabul, adalet prensibinin gerçekleştirilmesi olup, bu da ALLAH’ın sünnetullah prensipleri doğrultusunda genel-geçer kuralların uygulanmasıyla anlamını bulmaktadır.Bu kategorideki hükümler, zaman, zemin ve kültüre göre değişebilir.

Ahlakî hükümler. İnsanlık tecrübesinin ürünü olan Ahlak, aynı zamanda dinlerin de temel umdeleri arasındadır. Nitekim Kur’an’ın büyük çoğunluğu ahlakî kuralları içermektedir. Ahlakın kaynağının din olup olmadığı tartışılmakla birlikte, dinlerin ahlakî kurallara sahip olduğu ve bunun bütün dinler için geçerli olduğu bilinmektedir. Bu ise, Kur’an ve Hz. Muhammed’i rehber edinen bir mü’min için, ahlakî yükümlülüğü de zorunlu kılmaktadır.Ahlakî hükümler, insanî bir boyut olması nedeniyle dinin bütün alanlarıyla bağlantılıdır.

İslâm ahlâkında iki önemli esası vardır, bunlar: ALLAH’ın emirlerine aykırı olmaması,       O’nun yaratıklarına şefkat ve merhamet göstermesidir.
Akli Hükümler
Vâcib

Vâcib: Varlığı zâtının aynı olan, yani varlığı ile zâtı arasında başkalık (muğâyeret) bulunmayan diye tarif edilmektedir. Vâcib, aynı zamanda yokluğu mümteni olan, yani yokluğu kabul etmeyendir. Yokluğu düşünülemeyiş kendinden dolayı ise “vâcib lizâtihi” adını alır. Yukarıda yapılan tanımlar buna aittir, ALLAH'ın zâtı gibi. Şayet vâcibin, yokluğu kabul etmeyişi kendinden değil de başka şeyden ötürü ise “vâcib li-ğayrihi” adını alır, ALLAH'ın sıfatları gibi. Zira ALLAH’ın sıfatları da zâtı gibi yokluğu kabul etmez, ancak bu, kendiliklerinden değil zât-ı ilâhiyeden ötürüdür. Vâcibin nitelikleri şöyledir:

—Varlığına yokluk sebkat etmemiştir, yani varlığının başlangıcı yoktur. Buna göre vâcib için bir zaman tasavvur olunamaz. O halde ALLAH ezeli ve kadîmdir.

—Vâcibin başlangıcı olmadığı gibi, sonu da yoktur. Zira başlangıcı olmayanın sonu da olmaz. O halde ALLAH ebedi ve bâkidir.

—Mürekkep değildir. Yani atomlardan, cevher ve arazdan-veya madde ve suretten oluşmuş değildir.Mürekkep varlık kendisini oluşturan cüz'lere ve bunların birleşmesine muhtaçtır.

—Vâcib varlığında başkasına muhtaç değildir.

—Vâcibin kendine mahsus özel bir varlığı bulunmaktadır.
—Mümkin, caiz
Ne varlığı, ne de yokluğu zâtından kaynaklanmayan, zâtına nispetle varlığı da yokluğu da müsâvî olandır. Mümkin, varlığı da yok-yokluğu da vâcib (zorunlu) olmayan veya varlığı da yokluğu da mümteni (olamazlık) olmayandır. Mümkünün özellikleri şunlardır:

—Mümkinin varlığı da yokluğu da müsâvî (eşit) bulunduğundan, var olmak için mutlaka bir başka varlığa muhtaçtır. Bu onu gerektirici sebep (müreccih), onun varlığını, yokluğuna tercih eder. Buna mukabil yokluğu için sebebe ihtiyaç yoktur.

—Mümkün varlık, sebebinden önce veya sebebiyle birlikte var olamaz. Mutlaka sebebinden sonra vücut bulur. Bunun içindir ki mümkün, hâdiştir, yani sonradan olmadır. Eğer mümkün, sebebiyle beraber var olsaydı onun özelliğini taşıması gerekirdi. Hâlbuki kendisi sebep değil, sebep sonucu ortaya çıkandır. (müsebbeb)
—Mümteni, muhal, müstâhil

Aynı anlamları taşıyan muhal, mümteni ve müstahil, yokluğu zâtının muktezâsı olan olup, varlığı aklen düşünülemeyendir. ALLAH yoktur, güneş mevcut değildir, iki beşten büyüktür gibi. Bu terimlerin temel özelliği, hiç bir suretle var olmamaktır. Bu, onun mahiyetinin gereğidir. Mümteniyi, aklen var olan bir nesne gibi tasavvur etmek dahi mümkün değildir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 01 Mayıs 2010, 01:12:53 Gönderen: Neslinur »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kelam 10.Hafta
« Posted on: 28 Mart 2024, 22:15:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kelam 10.Hafta rüya tabiri,Kelam 10.Hafta mekke canlı, Kelam 10.Hafta kabe canlı yayın, Kelam 10.Hafta Üç boyutlu kuran oku Kelam 10.Hafta kuran ı kerim, Kelam 10.Hafta peygamber kıssaları,Kelam 10.Hafta ilitam ders soruları, Kelam 10.Haftaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes