> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Sakarya İlitam > Ders Notları ve Özetler > İslam Felsefesi 5.hafta
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslam Felsefesi 5.hafta  (Okunma Sayısı 2108 defa)
11 Mart 2010, 11:22:19
zahdem

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2.060


Site
« : 11 Mart 2010, 11:22:19 »



İBNÜ'R-RÂVENDÎ

Ebü'l-Hüseyn Ahmed b. Yahya b. Muhammed b. İshak er-Râvendî (Ö. 301/913-14) Mülhidce fikirleri yansıtan eserleri ve müfrit Şiîliğiyle tanınan kelâm âlimi ve filozofudur. Hayatının en önemli dönemini Bağdat'ta geçirdi. Buraya gelişinde Mu'tezile fikir çevreleriyle yakın temas kurduysa da daha sonra bu çevreyle arası bozulunca bir kısmı Şiî karakterli, bir kısmı mülhidilik sayılan görüşleri yüzünden  İslâm düşünce tarihinde İbnü'r-Râvendî adının ilhâd kavramıyla âdeta özdeşleşmiş olduğu görülmektedir.

Genç yaşta Bağdat'a gelen İbnü'r-Râvendî buradaki Mu'tezile kelâmcılarıyla önceleri iyi geçinmiş, hatta eleştiri ve tartışma yeteneğiyle onlar arasında saygın bir yer edinmiştir. Fakat daha sonra Mu'tezile aleyhine tavır koymasında, Câhiz'in Fazîletü'l-Mutezile adlı eseriyle âdeta resmîleştirdiği bu mezhepteki Şiî aleyhtarlığının rolü olmuştur.

 İbnü'r-Râvendî ise Bağdat'ta bir Mu'tezile kelâmcısı olarak isim yaptığında bile Şiîliğe sempati duyuyordu. O dönemde Horasan yöresinin Tâhirîler'in yönetimi sebebiyle Şiî fikirlerin gelişmesine uygun bir ortama sahip olmasına karşılık Bağdat hilâfetinin Şiî-Rafızî aleyhtarı bir tavrı benimsemiş olması, iki bölgenin ilim ve fikir adamları arasında bir kutuplaşmaya yol açmış ve başlangıçtaki Mu'tezile-Şîa uzlaşmasını zedelemiştir.

İbnü'r-Râvendî Kitabüt Tac adlı eserinde cisimlerin hudûsunu reddetmiş, âlemin ezelî olduğunu ve bir yaratıcısının bulunmadığını ileri sürmüştür. Kitâbü't-Ta'dîl ve't-tecvîr başlıklı eserinde ilâhî hikmeti, Kİtâbü'z-Zümürrüd'de peygamberlerin mucizelerini inkâr etmiş, ayrıca sonuncu kitabında Kur'an'da çelişkilerin yer aldığını ileri sürmüştür. Kitâbü'l İmâme'de ise önde gelen sahâbîlere dil uzatmış ve Hz. Muhammed'in kendisinden sonra bir halef belirlediğini, fakat bazılarının buna muhalefet ettiğini yazmıştır. Buna göre ALLAH eşyayı ezelden beri bilmektedir; ancak bu bilgi eşyanın olduğuna değil olacağına dair bir bilgidir. Onun Kitabü'l-Kadib adlı eserinde ise ALLAH'ın ilminin hadis olduğu ve eşyayı yaratmadan önce onun hakkında bir bilgi sahibi olmadığı fikrini savunduğu kaydedilmiş.

İbnü'r-Râvendî özü itibariyle şu tezi savunmaktadır: Kadîm olan ALLAH ezelden beri bilen bir varlıktır. O'nun tek tek nesne ve olayların olacağına dair bilgisi kadîm, olduğuna dair bilgisi hadistir. İlâhî ilim zaman içindeki olayları böyle iki şekilde kuşatır. ALLAH cismanî âlemdeki değişme ve hareketliliği ezelden beri veya ezelî bir bilgiyle bilmektedir. Şu halde cisim ezelden beri vardır ve hareket halindedir. Cismin bu ezelîliğiyle cismanî hadiselerin hudûsu birbirini tamamlayan kavramlardır. Kısacası cismin hareketinin hadiseler planındaki vukuu ilâhî ilimde vâki olanla aynıdır. Gerek Tanrı-âlem ilişkisini cisim kavramı temelinde monist bir telakkiye bağlaması, gerekse ilâhî ilim ve faaliyetin ezelîliğiyle cismin ezelden beri vâki olan hareketliliği arasında paralellik görmesi İbnü'r- Râvendî'ye nisbet edilen dehriliğin kaynağıdır.

 

İbnü'r-Râvendî'ye nisbet edilen Kitâbü'z-Zümürrüd'den günümüze ulaşan bazı parçalar gerçekten peygamberlik müessesesine tam bir saldırı niteliğindedir. Kitâbü'z-Zümürrüd'ü nakledilen telakkilere göre akıl ALLAH'ın en büyük nimetidir. Rab onunla tanınır, nimetleri onunla bilinir, doğru ve yanlış onunla ayırt edilir. Vahyin bildirdikleri aklî hükümlerle aynı ise ikisinden birine gerek kalmayacaktır. Eğer nebevî mesaj akla aykırı ise nübüvvet saçmadır. Hz. Muhammed'in şeriatı da akla aykırıdır. Eserde ayrıca namaz, oruç, şeytan taşlama, tavaf, sa'y gibi ibadet ve dinî merasimlerin akla uygun şeyler olmadığı, mucizelerin birtakım hilelerden ibaret bulunduğu iddia edilmiş, eğer meleklerin müslümanlara mucizevî bir destek vermesi mümkün olsaydı bunun Bedir'deki gibi Uhud'da da gerçekleşmesi gerektiği, Kur'an'ın fesahatinin mucizevî değil itibarî olduğu ileri sürülmüştür. İbnü'l-Cevzî de Kitâbü'z-Zümürrüd'den yaptığı alıntılara dayanarak İbnü'r- Râvendî'nin peygamberlerle müneccimleri bir tuttuğunu, Eksem b. Sayfî'nin belagatini Kevser süresindeki belagatten daha üstün gördüğünü bildirmiştir.

İbnü'r-Râvendî'nin Kitâbü'd-Dâmigde ileri sürülen fikirleri de İslâm'ın kutsal kitabını aşağılayan, muhtevasıyla alay eden, ilâhî kelâm kavramını hiçe sayan iddialardan oluşmaktadır. Eserde ulûhiyete dair âyetler arasında çelişkiler bulunduğu, ALLAH hakkında ahlâkî ilkelerle bağdaşmayan tanıtımlar yapıldığı ve Kur'an'daki cennet tasvirlerinin yeterince çekici olmadığı öne sürülmüştür.

İbnü'r-Râvendî'nin Kitâbü'l-Ferid'de Hz. Peygamber'in masumiyetini sorgulayan ifadeler kullanması, onun risâlet görevini yaparken beşerî zaaflarının tesiriyle nebevî şahsiyetini zedeleyecek biçimde hata ve kusurlar işlediği fikrini öne sürmesi izahı güç bir tutumdur. Ayrıca Kitâbü'l-Ferîd'de ismet sıfatını sorguladığı düşünülen İbnü'r-Râvendî'nin Şiî imamlarının masumiyeti fikrini neye dayandırdığını açıklamak güçtür. Onun, Hz. Ali'nin imamete tayini hususunda nas bulunduğu yönündeki iddiası bilinmektedir. Eş‘arî'ye göre Şiî siyaset düşüncesini aşırı fikirlerle yönlendirenler Ebû îsâ el-Verrâk ile İbnü'r-Râvendî olmuştur. Eş'arî'nin vurguladığı bir başka husus da İbnü'r-Râvendî'nin Mürcie akımının önemli simalarından Bişr b. Gıyâs ile fikrî paralelliğidir.

Sonuç olarak İbnü'r-Râvendî'nin düşünce grafiğini iniş ve çıkışlarıyla kesin şekilde belirlemek güçtür. Ancak fikirlerinin ana hatlarıyla daima Şiîlik yönünde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca onun Mu'tezile geleneğiyle bazan uzlaşma, bazan çatışma halinde bulunduğu görülür. İbnü'r-Râvendî'nin İslâm dünyasında yazılı veya sözlü, gizli ve açık şekilde dile getirilen ilhâdcı görüşlere ileri derecede ilgi gösterdiği muhakkaktır. Çeşitli eserleriyle bu aşırı düşünceleri bir literatür haline getirmişse de kullandığı üslûp bunları ne ölçüde benimsediğini kolayca tesbite imkân vermemektedir. Bu yüzden Mu'tezile'nin onun aleyhinde başlattığı kampanyaya katılarak İbnü'r-Râvendî'nin gerçek bir mülhid olduğu sonucuna varılabilir; fakat başta Mâtürîdî'nin Kitâbü't-Tevhid'inde yer alanlar olmak üzere yukarıda zikredilen birçok veri bu hükmün ispatına imkân vermemektedir. Çünkü bir başka açıdan bakarak onun ilhâd fikirleri içeren eserlerinin tasvirî olduğu, bu fikirlerin hiçbir şekilde kendisine nisbet edilemeyeceği sonucuna ulaşılabilir.

 

Zekeriyya Razi

Ortaçağ İslâm dünyasında yetişen en ünlü hekim, tabiat felsefesi akımının kurucusu ve en başarılı temsilcisi olarak bilinmektedir. İslam toplumunda dine karşı özgür düşünceyi savunmuştur ve felsefe din ilişkilerinde çok farklı bir model sunmuştur. Son derece iyi yetişmiş bir hekim filozof olan Razi tabiatçı felsefe akımının temsilcisi kabul edilir.

Razi Ortaçağ’da adet olduğu üzere ilim ve kültür merkezlerini dolaşmış, Yunan, Hint, İran ve yeni oluşmakta olan İslam tıp bilgilerini kendisinde toplamıştır. Tıpta döneminin zirvesi kabul edilir. Matematik dışında tüm felsefi disiplinlerle ilgilenmiştir.

Zekeriyya Razi varlığın meydana gelişini "beş ezelî ilke" (el-kudemâtü'l -hamse) adını verdiği yaratıcı (Tanrı), nefis (ruh), heyûlâ (madde), halâ (mekân) ve dehr (zaman) kavramlarıyla açıklar. Aristo'nun tabiattaki her türlü oluş ve bozuluşu (kevn ve fesâd) dört unsur ve onun sahip olduğu dört özellikle (tabiat) açıklayan statik madde anlayışını reddeder. Bununla birlikte Râzî, yaratan bir Tanrı'nın varlığını kabul ettiği halde dine ve peygamberlere gerek olmadığını söyleyerek İslâm dünyasında deist görüşü savunan bir filozof olarak tanındı ve bu yüzden de gelenek kuramadı.

Eserlerinden bazıları şunlar olup çalışma alanını yansıtmaktadır.Kategoriler,  El-Havi,  Fizik,  Nefs Hakkında, Filozofça Yaşam, Tıbbur-Ruhani

Nübüvveti ALLAH’ın adaletine aykırı olduğu gerekçesiyle red etmesidir. Onun metafiziği diğer filozofların anlayışlarından açık bir şekilde farklıdır. Razi öncelikle Aristo’ya son derece eleştirel yaklaşmaktadır. Onun tabiatı bir canlı ve insan gibi tasavvur edişini güçlü bir şekilde eleştirmektedir. Böylece Aristo’nun sebeplere dair teorisinin belli kısımlarını da reddeder. Razi’nin ana referans kaynağı ve otoritesi Eflatun’dur. Razi Eflatun’un görüşlerine Galen’in Timaus’a yazdığı özetin arapçası vasıtasıyla ulaşmıştır.

Ona göre beş ezeli varlık bulunmaktadır: Tanrı, nefs, zaman, mekan, ve madde. Başlangıçta bu beş varlık aynı anda mevcuttu ve hareket söz konusu değildi. Tanrı ve nefs ilk başlangıçta zaman ve mekanın ötesinde idi. Madde onlara imtidad etmiş, ama tamamına yayılmamış, boşluk bir alan bırakmıştı.  

Tanrı: ALLAH mükemmelidir. Ona hiçbir eksiklik yüklenemez. Işık nasıl güneşten çıkıyorsa Ondan hayat öyle taşar. O yetkin ve saf akıldır. Tanrı herşeyi yaratır. Hiçbir şey Onun kudretinin dışında değildir. Ve hiçbir şey Onun iradesine karşı koyamaz. ALLAH şeyleri tam olarak bilir. Fakat nefs yalnızca tecrübe ettiği şeyleri bilir. Tanrı nefsin maddeye yöneleceğini ve maddi hazlara istek duyacağını biliyordu.

Nefs: Tanrı’nın zorunda kalmadan kendiliğinden alemi yaratması için Razi’nin başvurduğu ezeli ikinci ilkedir.

Madde: Madde, boşluk sebebiyle ayrılmış, görünmeyen parça veya atomlardan meydana gelmiştir. Her bir atomun hacmi vardır. Madde ezelden beri mevcuttur, zira bir şeyin yoktan meydana geldiğini kabul etmek mümkün değildir. Bu atomların sıklık ya da seyrekliği yahut onları ayıran boşluğun hacmi, cisimlerin hafiflik ve ağırlık, katılık ve yumuşaklık gibi birinci niteliklerini belirler. Ağırlık, hafiflik, karanlık ve aydınlık gibi nitelikler maddenin içinde bulunduğu boşlukla izah edilebilir. Nitelikler maddeye yüklenen arazlardır.

Mekan: Razi’ye göre atomlardan oluşan madde ezeli olduğuna göre ve madde de bir mekan işgal ettiğine göre, mekan ezeli bir şeydir. Mekân maddenin bulunduğu yerdir. Razi iki çeşit mekan ayrımı yapar: Birincisi Külli...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 11 Mart 2010, 11:28:49 Gönderen: Neslinur »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslam Felsefesi 5.hafta
« Posted on: 26 Nisan 2024, 12:17:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslam Felsefesi 5.hafta rüya tabiri,İslam Felsefesi 5.hafta mekke canlı, İslam Felsefesi 5.hafta kabe canlı yayın, İslam Felsefesi 5.hafta Üç boyutlu kuran oku İslam Felsefesi 5.hafta kuran ı kerim, İslam Felsefesi 5.hafta peygamber kıssaları,İslam Felsefesi 5.hafta ilitam ders soruları, İslam Felsefesi 5.haftaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes