> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Sakarya İlitam > Ders Notları ve Özetler > İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8  (Okunma Sayısı 54145 defa)
24 Aralık 2009, 07:53:38
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 24 Aralık 2009, 07:53:38 »



(1.Hafta Ders Notları)

__Felsefe hangi eylemleri gerçekleştirir?

Akli kanıtlar sunmak, eleştirmek, kavramları analiz etmek, üretilen bilgilerde bir bütünlük inşa etmek.

 

__Felsefenin faydaları nelerdir?

Anlama yetisini güçlendirir, sorgulama ve eleştirme kabiliyetini geliştirir, tutarlı düşünebilmeyi öğretir, insana aklını kullanma zevkini verir.

 

__Felsefe tarihi öğrenmenin gereği nedir?

Felsefe yapmaya bir giriştir, felsefe bir yönüyle birikimseldir, filozoflar kendinden öncekilerin teori ve görüşleriyle hesaplaşarak ilerlerler, insanın düşünme serüvenini öğrenmek entelektüel bir keyif verir.

 

__İlkçağ felsefesi tarihi öğrenmenin ilahiyat öğrencisi için önemi nedir?

*İslami düşünce yunan düşüncesi ile helef-selef olma bakımından ilişki içerisindedir.

—    Eflatun → Yeni-Eflatunculuk, Tasavvuf

—    Aristo → Meşşai okul

—    Atomcular → İslam kelamının atomcu varlık anlayışı
*Düşünce geleneğinin süreklilik içerisinde bir bütün halinde kavranması
*Felsefenin evrensel boyutlarının idrak edilmesi
*Farklılıkların kavranılması ve sebeplerinin anlaşılması
*Aydınlanma sonrası batı düşüncesinin daha iyi anlaşılması

 

__Yunan felsefesinin doğuş şartları nelerdir?

Yunan toplum yapısı şehir devletidir. Nüfus 300.000 kişidir. 100.000’ni köle, kadınlar ve çocuklar dışarıda bırakıldığında 40.000 özgür erkek vatandaş vardır. Şehir merkezi ile çevresi arasındaki mesafe bir günlüktür. Yunan şehir devletleri coğrafi olarak dağlar ve denizlerle birbirinden ayrılır. Şehir devletleri tarım, ticaret ve zanaatla uğraşıyor. Elolialılar: köylü, Dorialılar (Ispartalılar): Tarım ve askerlik İyonyalılar: Denizci ve ticaretle meşgullerdik. → Felsefe için gerekli olan merak ve birikim

 

__Yunan felsefesinin dönemleri nelerdir?
Sokrat öncesi dönem: Tabiata dair konular arkhe sorunu
Sokrat’çı dönem: Sofistlerin belirleyiciliği, insana dair konular, doğru yaşama sanatı, doğru bilgi niteliği hakkında soruşturma, ahlak ve siyaset konuları, mutluluk nedir, erdem nedir?
Helenistlik felsefe: Siyasal değişim, şehir devletinden imparatorluğa geçiş, bireyin yeri ve anlamı, bireyin devletle olan ilişkisi, din ile felsefe arasındaki ilişkiler, okullar: Platonun – Akademyası, Aristo’nun  - Peripatetic okulu, Stoa ve Epikürcüler.
Roma imparatorluğunun felsefesi: Felsefe doğu mistik unsurlarıyla ve dini unsurla etkileşim halindedir. Yeni-Platoncu ve yeni-pythogarasçı okullar bu dönemin önde gelen okullarıdır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 24 Aralık 2009, 08:02:04 Gönderen: Neslinur »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8
« Posted on: 29 Mart 2024, 01:03:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8 rüya tabiri,İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8 mekke canlı, İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8 kabe canlı yayın, İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8 Üç boyutlu kuran oku İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8 kuran ı kerim, İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8 peygamber kıssaları,İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8 ilitam ders soruları, İlk Çağ Felsefesi Ders Notları 1-8önlisans arapça,
Logged
24 Aralık 2009, 08:26:47
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 24 Aralık 2009, 08:26:47 »

(2.Hafta Ders Notları)

                                                                      İyonya Okulu


         Thales MÖ. 625/4- 54

Yunanlıların ilk filozofudur. Yetiştiği ortamı Ege bölgesindeki Milet şehridir. Thales sebebiyle Milet felsefesinin başlangıç noktası kabul edilir.

            Thales’in kendisinden elimize geçen bir metin yoktur. Kendisiyle ilgili bilgilere Herodotos, Aristo, Teophrastus ve Diogenes Laertius kanalıyla ulaşırız. Thales yunanlılara kanunları hediye eden Solon ve ünlü Lidya kralı Krezus veya Karun ile çağdaştır. Kendisi Karialı bir baba ile Yunanlı bir annenin çocuğudur.

            Siyasetle ve siyasetin sorunlarıyla ilgilenmiştir. Lidya istilasına karşı koyabilmek için, iyonya yurttaşlarını başkent Teos olacak şekilde federasyona gitmelerini önerir. Yine Lidyalıların Medlere karşı yaptığı savaşta Kızılırmak’ı rahat geçebilmek için bir kanal vasıtasıyla nehri ikiye bölmeyi tavsiye ettiği ve böylece su seviyesini alçalttığı nakledilmektedir. Bu anekdot da Thales’in geometri ve siyasetle olan ilgisini göstermektedir.

            Kendisiyle ilgili aktarılan anekdotlarda güneşin tutulmasını önceden haber verdiği aktarılmaktadır. Bu haber astronomik gözlem cetvel sonuçlarına sahip olması gerektiğini bildirmektedir. Thales denizcilere küçük ayıyı takip etmelerini tavsiye etmiştir. Geometriye dair teoremler ileri sürer: ikiz kenarın karşılıklı açılarının eşit olduğu veya dairenin çapla iki eşit parçaya bölündüğü bunlardan bazılarıdır.

            Thales’in nesnenin gölgesiyle eşit olduğu zamanı tespit ederek piramitlerin boyunu ölçtüğü aktarılmaktadır. Yine O’nun zeytinin bolluk ve darlık zamanını hesaplayarak zeytin ezme aletlerine yatırdığı aktarılmaktadır. Bu anekdot da onun astronomiye olan ilgisini göstermektedir. Ayrıca Thales dünyayı suyun üzerinde duran bir tepsi gibi tasarlamaktaydı.

            Bütün bunlar Thales’in astronomi ve geometride gelişmiş olan Babil ve Mısır medeniyetleriyle doğrudan veya dolaylı ilişki halinde olduğunu göstermektedir. Aristo’nun öğrencisi Eudemos Thales’in Mısıra gittiğini ve oradan geometri bilimizi ilk kez yunana getirdiğini bildirir.

            Arkhe sorunu Antik Yunan felsefesinin en önemli sorunlarındandır.(Not: eski yunanlılar evrenin tümünü canlı kabul ederler). Thales ‘su her şeyin arkhesi, ilkesi, doğası, nedeni veya tözüdür’ diyerek arkhe sorununu cevaplar. Thales suyun katı, sıvı ve buhar olmak üzere üç hali oluşunu ve evrendeki her şeyin bu üç hal etrafında sınıflanabildiğini düşünmüş olmalıdır. Böylece evrendeki nesnelerin dönüşümüne dairde dolaylı cevap vermiş olmaktadır.

            Thales ayrıca ‘Her şeyin tanrılarla dolu olduğunu’ ifade etmektedir. Yine o ‘Mıknatıs canlıdır çünkü demiri kendine doğru çekmektedir’ bu ifadeleri iki şekilde anlaşılabilir. 1.evrenin ruhunun varlığını kabul ettiğini ve onun sudan hayatı başlattığı anlamına gelebilir. 2.maddeyi canlı olarak kabul ettiği ve var oluşu yalnızca madde ile izah ettiği anlamına gelebilir.

 

                        Anaksimandros (MÖ 610–547) 

         Antikçağ tarihçisi Apollodor’a göre 42. olimpiyatın 3. yılına denk gelen M.Ö 610 Milet’te doğmuş ve 64 yaşındayken, 58. olimpiyatın 2. yılına denk gelen 546 yılında ölmüştür. Diogenes Laertius’dan edinilen bilgilere göre Milet okulunun kurucusu olan Thales’in öğrencisiydi. Başarıları Anaksimenes ve Pythagoras’ı da etkilemişti.

            Anaksimandros Thales’in çağdaşı, öğrencisi ve dostudur. Onun hakkındaki kaynaklar: Aristo, Theophrastus, Diogenes Laertius ve Aristo şarihi Simplicus’tur.

            Matematikçi, politikacı, astronom, doğa bilimcisi ve haritacısıdır. Yunanlılarda ilk defa harita çizen kimse olduğu söylenilmektedir. Güneş saatini getiren kişidir. O, doğa üzerine kitap yazıp da kitabı bize gelen ilk adamdır. Ve bir tür evrim kuramı ileri sürmüştür: Hayatın sudan karaya geçtiğini ifade etmektedir.

            Anaksimandros sonsuz sayıda evren olduğunu kabul etmektedir. Bu evrenlerin aynı zamanda mı yoksa peş peşe zamanlarda mı olduğu ise pek açık değildir.

             Dünyayı genişliği yüksekliğinin üç misli bir silindir gibi tasarlamaktaydı. Güneş batıdan battıktan sonra bu silindirin altından dolaştıktan sonra ertesi günü yine doğudan doğmaktaydı. Dünya evrenin ortasında asılı her yere eşit uzaklıkta olduğu için hiçbir yere gitmesine gerek yoktu. Ona göre dünya tabi mekânında duruyordu. Aristo Anaksimandros’ un bu görüşünü eleştirir. Bu durum yiyeceklere eşit mesafede duran adamın açlıktan ölmesi misaline benzetmektedir.

            Anaksimandros suyun arkhe olarak kabul edilmesini eleştirir. Çünkü su nicelik bakımından sınırlı ve nitelik bakımından belirlidir. Hâlbuki doğada gördüğümüz olaylar böyle değildir. Ona göre arkhe “zaman ve mekânda sınırsız ve belirsiz olan” operiondur. Onun tanımladığı şekilde operion duyusal maddeye eş değildir ve soğut bir ilkedir. Operion görüşü hakkında ondan gelen ifade şudur: Var olan her şeyin arkhesi operiondur. Şeyler ondan meydana gelir ve yine zorunlu olarak onda ortadan kalkarlar. Çünkü onlar zamansal sıraya uygun olarak birbirlerine karşı işlemiş oldukları haksızlıkların cezasını öderler.

            Niteliksel Operion: Ateş, sıcaktır.

                                            Hava, soğuktur.

                                            Toprak, kurudur.

                                            Su ise ıslak ve nemlidir.

            Ve bunlar sürekli olarak birbirleriyle mücadele halindedir. Su toprağı öğütüyor. Dolayısıyla ilkeler bunlar değil fakat bunların arkasındaki basit bir şey olmalıdır. Anaksimandros bu tartışmaları ile doğa felsefesinin ikinci sorunu olan değişim ve dönüşüm sorununa işaret etmiş olmaktadır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

24 Aralık 2009, 12:36:40
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #2 : 24 Aralık 2009, 12:36:40 »


( 4.hafta özeti)

                                             Ksenephones ve Heraklit

Ksenephones

“Eğer öküzlerin, atların ve aslanların elleri olsaydı ve onlar elleriyle insanlar gibi resim yapmasını ve sanat eserleri meydana getirmesini bilselerdi, atlar Tanrıların şeklini atlarınkine; öküzler öküzlerinkine benzer çizerlerdi ve onların her birine de kendi türlerine uygun bedenler verdirirlerdi… Habeşler Tanrılarının kara ve basık burunlu, Trakyalılar ise mavi gözlü ve kızıl saçlı olduklarını söylerler”

            Kendisi gezgin hayatı sürdüren bir şairdir. Aristo ve diğer İlkçağ felsefe kaynakları onu Elea okulunun kurucusu bir filozof olarak kabul ederler.

Doğa ve doğanın ana maddesinin ne olduğu sorunu onun ilgi alanına girmez. O daha ziyade sıkı bir eleştirici olarak kendisini gösterir Ksenephones’in düşüncesinin ana konuları insan ve kültür sorunlarıdır. Bu bakımdan kendisinden sonra gelecek sofistlerle benzeşmektedir. Sofistler gibi içinde yaşadığı Yunan toplum ve kültürünün temel kurum kavram ve değerlerini sorgulamakta ve eleştirmektedir.

Ksenephones’ asıl eleştirilerinin odak noktasını ise Homeros ve Hesiodosçu insan biçimci çoktanrıcı anlayış oluşturmaktadır. Eleştirir çünkü Homeros ve Hesiodos Tanrıları insanlaştırmaktadır. Tanrılara insanların çirkin ve kötü davranışlarını yüklemiştir. Homer’in şiirlerinde Tanrılar aldatır, hırsızlık yapar, yalan söyler kısaca her türlü kötülüğü yaparlar. Ksenephones Tanrı kavramına ahlaki bir içerik kazandırmaya çalışır. Tanrı olumsuz niteliklerden uzaktır. Tanrı birdir, her şeyi görür, her şeyi işitir, hareket etmez, sabittir, değişmez, ölümsüzdür, manevi gücüyle evrendeki tüm davranışları ve değişmeleri düzenler.

“Tanrılar ve insanlar arasında en büyük olan, ne biçim, ne düşünce bakımından

insanlara benzer olmayan tek bir Tanrı”… “O, tümüyle göz, tümüyle düşünce, tümüyle

kulaktır”… “Hiçbir zorluk çekmeksizin her şeyi zihin/akıl gücüyle yönetir”… “En ufak bir

hereket yapmaksızın her zaman aynı yerde durur ve ona bazen bir tarafa, bazen başka bir

tarafa gitmek yakışmaz”

Ksenephones monoteist tektanrıcı bir görüşe sahiptir. Ancak ondaki monoteizm Hristiyanlık ve

Müslümanlıktan farklıdır. Tanrı aşkın bir yaratıcı olmayıp, evren ile aynıdır, özdeştir.

Evren Anlayışı Ksenephones’in evren tasarımının şöyledir: Dünya düzdür, üst tarafında hava küresi alt tarafında ise toprakla çevrelenmiştir. Ayrıca o, güneşin havada bir doğru çizdiği ve her akşam batıda bir çukura düştüğü ertesi günü ise doğudan yeni bir güneşin doğduğu görüşündedir. Yıldızları ise gündüzleri sönen geceleri ise tekrar yanan kömür parçaları gibi tasavvur etmektedir. Ona göre dünya belki başlangıçta bir çamurdu. Zamanla güneşin etkisiyle suların bir kısmı buharlaştı, toprak kurudu ve böylece bugünkü şeklini aldı. Ksenephones’in karada deniz hayvanlarının fosillerini bulduğu bundan dolayı bu görüşü ileri sürdüğü belirtilmektedir.

 Ksenephones insan uygarlığının da evrenin oluşumu gibi, zamanla geliştiği kanaatindedir. “Tanrılar insanlara her şeyi başlangıçtan itibaren vermemişlerdir. İnsanlar araştırma yaparak zamanla en iyiyi bulmuşlardır” Ona göre uygarlık ve kültür zamanla ve insan gayretleriyle gelişmektedir.

 

Heraklit

“Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz, çünkü dün girdiğim nehir bugün artık aynı

nehir değildir, dünkü sular akıp gitmiştir. Bununla birlikte biz dünkü nehri bugünkü

nehir ile aynı sayarız”

“Savaş her şeyin babası ve kralıdır. O bazılarını Tanrı, Bazılarını insan yapar.

Bazılarını köle bazılarını da özgür kılar”

“Uyanık olanların dünyası ortaktır; Ama uyuyanların her bir kendi dünyasına

döner”

 

 

 

 

Heraklit İyonya’nın sonuncu ve büyük filozoflarından biridir. Efesli zengin ve soylu bir ailenin çocuğudur. Efes Heraklit’in zamanında zengin bir kıyı şehri idi. O zamanlar bu tür zengin kıyı şehirlerinde görüldüğü gibi Efes’te de siyasi huzursuzluk vardı. Bu dönemde Batı Anadolu’daki yunan kolonileri İranlıların sürekli tehdidi ve baskısı altındaydı. Kent içinde ise Aristokrat parti ile Demokrat Parti arasında sürekli bir çekişme vardı. Efes bir süre Heraklit’in de yakın arkadaşı olan bir Aristokrat tarafından yönetildi. Bu yönetici

arkadaşının demokratlar tarafından zor kullanılarak devrilmesi onun hayatında derin izler bırakmış gözükmektedir. Bu darbeden sonra Heraklit içine kapalı bir yaşam tarzını seçmiştir

Heraklit eserlerinde kendine aşırı güvenen, insanları küçümseyen gururlu bir tarz sergiler. Yetkin bir kişinin kendisi için on bin kişiden daha değerli olduğunu ifade etmiştir. Heraklit’in demokrasi ve halk yığınlarına olan karşıtlığı onun yazım tarzına da yansımıştır. O geniş halk kitleleri tarafından çok anlaşılmak istemez. Bu kapalı ve geniş kitleler için kötümser olan yazım tarzından dolayı “karanlık” şeklinde anılmıştır.

Heraklit diğer Milet Okulu filozofları gibi doğa üzerine araştırma ve tartışmalar devam eder. Heraklit ana madde/arkhe olarak ateşi esas alır. Ona göre tüm evren ateşten var olmuştur ve yine ateşe dönecektir. Evrenin var oluşu ve yok oluşu sonsuz kere yenilenecektir. Evren belirli zamanda var olmakta ve belirli bir zamanda yok olmaktadır. Heraklit’in kendisinden önceki diğer filozoflardan farklı olarak felsefi tartışmalara getirdiği konu evreni var oluş ve yok oluş süreci şeklinde sunmasıdır. Milet okuluna göre evrenin özü somut olan bir şeyden havadan veya sudan yapılmıştır. Tüm eşyaların özünde de bunlar vardır. Heraklit ise ateşi ana madde yapmakla varlıkları özde bir madde değil bir olgu olduğuna dikkat çekmiştir. Heraklit evreni tek bir ilkeyle yani ateşle açıklaması bakımından monist olduğunu söyleyebiliriz.

Heraklit arkhe sorunun yanına değişim sorununu da yoğun bir şekilde ele almıştır. Heraklit’e göre sabit bir şey yoktur. Her şey aynı ateş gibi sürekli bir hareket ve değişim içindedir. “Bir suda iki defa yıkanılmadığı tüm varlık değişim içerisindedir. Her şey sürekli bir akış ve devinim halindedir. Etrafımızda sabit olarak gördüğümüz şeyler aslında değişim içerisindedir.

Heraklit değişimi zıtların veya karşıtların birbirleriyle çatışması ve savaşı ile açıklar. Ona göre savaş oluşun en temel şartıdır. Her şey karşıtlarıyla beraber vardır. Savaş yaratıcı evrensel güçtür. Zıtlık ve çatışma evrenin her tarafında vardır.

 Heraklit aynı zamanda bu zıtlıklar arasında bir birlik ve uyum olduğunu savunur. Gece-gündüz, yaz-kış, savaş-barış, yaşam-ölüm gibi zıtlıklar birbirleriyle var olurlar.

 Heraklit’e göre bu zıtlar aracılığıyla olan evrendeki sonsuz değişmeler içinde tek sabit kalan şey, bu değişmeleri yöneten yasadır. Her değişme bir ölçüye, bir orana göre olur. Bunun içindir ki evrendeki hiçbir şey kaybolmaz, her şey belli, bir oran içerisinde yeniden var olur. Bu genel yasaya Heraklit logos adını verir. Logos söz, kelime demektir. Kelime harflerin anlamlı bir söz oluşturmasıdır. Yani logos anlamlı ve ilişkili bir söz veya bir var oluştur. Evrendeki tüm olaylara logos (akıl) hükmeder Bu aklın bir parçası da insandaki akıldır. İnsandaki akıl, Heraklit’in Tanrı dediği ve ateş ile eş saydığı, evrendeki oluşu yöneten “tümel aklın” bir parçasıdır.

 O da Ksenephones gibi Tanrıların insana benzetilmesine karşı çıkmıştır ve monoteist bir Tanrı anlayışına sahiptir. Yalnız Ksenephones tüm evrene egemen olan kutsal gücün, sabit ve değişmez bir varlık olduğuna inanır. Tanrı ile evreni aynileştirerek panteist bir görüşün savunucusu olur. Heraklit’te de panteizm olmasına rağmen, Tanrının değişmeyen sabit bir varlık değil, evrendeki tüm değişmelerin düzenleyici yasası olduğunu savunur. Böylece daha manevi bir Tanrı anlayışına sahiptir.

            Monoteist: Tek tanrıcı

            Panteist: Tanrı ile evreni aynı ve özdeş kabul eden görüştür. Panteizme göre tanrının evrenden ayrı ve bağımsız bir varlığı yoktur. Tanrı doğada nesnelerde insan dünyasında vardır. Her şey tanrıdır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

24 Aralık 2009, 12:38:59
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #3 : 24 Aralık 2009, 12:38:59 »

İlkçağ felsefe tarihi(5. Hafta özeti)

                               Elea Okulu; Parmenides ve Elealı Zenon

Elea Okulu è değişme ve değişmezlik tartışmaları= oluş ve bozuluş

Yunan Felsefesinin diğer bir okulu Güney İtalya’nın Elea kentinde Parmenides tarafından kurulan Elea okuludur. Elealılar duyu bilgilerimizin bizi asla hakikate götüremeyeceğini düşünmekteydiler. Elea okulu doğru bilgiye ulaşmada akıl yürütmeye ve diyalektiğe verdikleri önemle öne çıkmaktadırlar. Elea okulu ve Heraklit’le beraber değişim sorunu felsefi spekülasyonların konusu olmaya başlamıştır. Parmenides ile Heraklit karşılıklı olarak bu sorun üzerinde farklı açıklamaları savunmuşlardır. Parmenides ve Melissos tümden gelimsel bir metafizik anlayışı içerisinde oluş ve değişmeyi inkâr edip varlığın özü bakımından değişmediğini ve aynı kaldığını savunmuştur.

Parmenides

Kendisi filozof, devlet adamı ve aynı zamanda kanun koyucudur. Siyasi görüşleri bakımından aristokrat ve aristokrasinin destekçisi gözükmektedir. İleri yaşlarında öğrencisi Zenon ile Atina’ya gittiği ve henüz genç olan Sokrat’la tanıştığı nakledilmektedir. Parmenides’in öğretilerinde Pythogarasçı etkilerin bulunduğu dillendirilmiştir.

Parmenides Homeros gibi lirik bir tarzda yazmaktadır. Ama buna rağmen fikirlerini takip ve temellendirme bakımından oldukça akılcıdır. Görüşlerini şöyle sunar:

Varlık-olan vardır.                            Varlık-olmayan yoktur.

Varlık olan düşünülebilir.               Varlık-olmayan düşünülemez.

Parmenides akla dayanıldığında varlık alanında ve evrende değişmenin ileri sürülemeyeceğini belirtmektedir. Akıl, yukarıdaki akıl yürütme takip edildiğinde değişimin mantıksal olarak imkânsız olduğunu söylemektedir. Öte yandan duyularımız ise bize evrende değişim ve dönüşümün olduğunu bildirmektedir. Parmenides’in buradaki seçimi bellidir. Akla uyulmalıdır. Akıl doğrudur ve doğruyu gösterir. Duyularımız ise bizi aldatabilir. Bu açıdan bakıldığında Parmenides’in ilk akılcı/rasyonalist filozof olduğu söylenebilir.

Parmenides’in akıl ile duyular arasında yapmış olduğu ayrımı şematik olarak şöyle gösterebiliriz:

 

    Akıl           Varlık          Sabite                  Birlik

_______=________=___________=____________

Duyular       Yokluk         Değişim              Çokluk

 

Ona göre Varlık vardır, yokluk yoktur. Bu kurala karşıt bir düşünceye yer veren her felsefe yanlıştır ve mantıksal bir hata yapmaktadır. Var olmayan bir şeye var demeye kalkışmak çelişkidir. Her çelişkili düşünce ise yanlıştır. O halde doğru düşünmek istiyorsam çelişkisiz düşünmeliyim. Çelişkisiz düşünmek var olanı düşünmektir. Var olmayanı düşünmek ise çelişkinin tam kendisidir.

Böylece Parmenides felsefesini bir tek ilkeye bağlar. Değişmeyen, hareket etmeyen, bölünmeyen “Bir” varlıktır ve Tanrı ile özdeştir. Onun dışındaki her şey yalnızca aldatmacadır.         

Parmenides’in sabit gerçeklikler üzerindeki açıklamaları ve spekülasyonları kavramsal olarak öz, cevher kavramının içeriğinin oluşmasına etkide bulunmuş gözükmektedir. Aristo bu kavramsallaştırmayla yoğun bir şekilde uğraşacaktır. Aristo'da ay üstü ay altı alemi ayırımı bunun izlerini taşır. Yine onun değişen dünyayı görünüşler dünyası ve bunun arkasında bir değişmeyen gerçeklikler dünyası tasavvur etmesi Eflatun’un ikili gerçeklik ayrımına katkıda bulunmuş gözükmektedir

Zenon

Parmenides’in öğrencisidir. Yeni bir öğreti savunmaktan ziyade ustasının öğretilerini yeni argümanlarla ve paradokslarla savunmuştur. Bu savunmalarında mantığı ve cedeli ustaca kullanmıştır. Bundan dolayı Aristo onu cedelin kurucusu olarak yâd eder.(Cedel: tartışma, münakaşa )

“Gerçekte benim bu düşüncelerim Parmenides’in öğretisi için, onunla alay etmeye kalkışanlara ve yalnız bir şey var ise, bundan pek çok gülünç ve öğretinin kendisine karşıt sonuçlar çıktığını söyleyenlere karşı bir yardımdır.şimdi, benim bu yazım nesnelerin çokluğunu ileri sürenlere karşı konuşuyor ve onlara aynı şeyleri fazlasıyla geri veriyor, çünkü şunu açık olarak göstermek istiyor: iş gerektiği gibi baştan sonuna kadar geri alınırsa, onların temel düşüncesinin başına –çok şeyler varsa- bir şeyin var olmasından çok daha gülünç şeyler gelir.”

Zenon, Parmenides’in Bir Olan’ın biricik gerçek varlık olduğu öğretisini, çokluğu ve hareketi varsaymanın düşünülemeyeceğini, böyle bir düşüncenin çelişmelere sürükleyeceğini göstermeye çalışmakla desteklemiştir. Bunu da o, çokluğa ve harekete karşı ileri sürdüğü pek ün salmış olan kanıtlarıyla yapmıştır.

Hareketin gerçekliğine karşı Zenon’un ileri sürmüş olduğu kanıtları Aristoteles’ten öğreniyoruz. Bunların arasında en çok bilineni, Aşil ile kaplumbağa arasındaki yarış kanıtıdır. Bu yarışta, kendisinden biraz önce yola çıkan kaplumbağaya Aşil hiçbir zaman yetişemeyecektir, çünkü başlangıçtaki kaplumbağa ile kendi arasındaki mesafeyi koşmak için geçen zaman içinde kaplumbağa, az da olsa, biraz ilerlemiş olacaktır. Aşil’in bir de bu aralığı koşması gerekecektir, ama bu arada kaplumbağa, pek az da olsa, yine biraz ilerlemişti; bu böylece sonsuzluğa kadar gider.

Varlığın İlkeleri hususunda Çoğulcular. Plüralistler

Doğanın kendisinden yapıldığı ilk ilke konusunda şimdiye kadar gördüğümüz bütün filozoflar tek bir

şeye başvurmuşlardı. Empodekles ise bu soruna cevap olarak birden fazla ilkeye başvurmaktadır.

Bundan dolayı çoğulcular şeklinde de anılmaktadır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

24 Aralık 2009, 12:39:52
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #4 : 24 Aralık 2009, 12:39:52 »

İlkçağ felsefe tarihi 6. hafta özeti
                                         Empedokles ve Anaksogoras

Empedokles


Empodekles yaklaşık M.Ö. 492-432 yılları arasında yaşamıştır. Sicilya’nın güney kıyılarında Akragas şehrinde yaşadığına ve kendi şehrinin demokratik bir hükümete kavuşması için mücadele ettiğine inanılmaktadır. Kendisinden bahsedilirken kullanılan üslubu dikkate alırsak bir doğa filozofu olduğu kadar bir peygamber olarak da kabul edildiği dikkate alınmalıdır. Kendisi ayrıca hekimdi. Bazı yönleriyle Pythogaras’a oldukça benzemekteydi. O da ruh göçüne inanmaktaydı. Aynı şekilde bedenin ruh için bir zindan olduğuna inanırdı. Ruh göçüne inandığı için et yemeye ve kanlı kurbanlara da karşıdır.

Empodekles dönemi üçüncü kuşak yunan filozofları Heraklit ve Parmenides’in kendilerine bıraktıkları sorunlarla yüzleşmek durumundaydılar. Her şey sürekli değişim halindeyse (Heraklit) hem de değişim imkânsız (Parmenides) ise bu iki çelişik gibi gözüken iki iddia nasıl uzlaştırılmalıdır. Sorunların tespiti açısından baktığımızda arkhe sorunu ve evrendeki değişim veya sürekliliğin izahı zorunu Empedokles’in doğa felsefesinde devir aldığı temel meselelerdir.

Empodekles evrenin kendinden oluştuğu dört temel element varsayar: toprak, hava, su ve ateş. Ona göre bu dört temel element evreni tamamıyla doldurur, evrende boş yer yoktur. Dört temel element nicelik ve nitelik olarak değişmez. Ayrıca bu dört temel element sahip oldukları sıfatları, nitelikleri sürekli olarak korurlar. O halde evrendeki bu dört temel elementin dışındaki varlıklar ve bunların değişimi nasıl açıklanacaktır? Empedokles bu açıklamayı birleşme ve ayrışma ile izah eder. Bu dört temel elementin farklı miktarlarda olmasından dolayı varlıklar farklılaşmaktadır. Mesela insanın yaratılışındaki katı yanı olan et ve kemiğin aslı topraktır. İnsanın sıvı yanı olan kanın aslı ise sudur. Sonra solunum yoluyla hava katılır. İnsanın bedeninde bulunan ısı ise onda ateşin de bulunduğunu bize göstermektedir.

Empodekles toprak, hava, su ve ateşin birleşme ve ayrışmalarını sağlayan iki güç tasavvur etmektedir. Birleşmeyi sağlayan sevgi ve ayrışmayı sağlayan nefret gücüdür. Sevgi elementleri birleştirir ve nefret ise ayrıştırır. Empodekles doğa olaylarını açıklamada sevgi ve nefret gibi iki psikolojik unsuru felsefi sistemine ekler. Anlaşılan odur ki, Empodekles Yunanda yaygın olduğu üzere evreni canlı gibi tasavvur etmiştir.

Empodekles’e göre evren başlangıçta böylesi bir birlik hali sergilemekteydi. İşin içine nefretin girmesiyle her şey birbirinden ayrılmaya başladı. Böylece başlangıçta bir arada olan dört temel element birbirlerinden ayrıldılar. Nefretin egemenliği tamamlanınca bu sefer de sevgi yavaş yavaş evrene hâkim olmaya çalışır. Sevgi ile nefretin hâkimiyeti böylece nöbetleşe olarak devam eder. Empodekles’le beraber doğa sorunlarının üstünde metafizik sorunlar da felsefenin ilgi alanına girmiş olmaktadır.

Empedokles’in Aristo üzerindeki etkisi gözükmektedir. Aristo evreni oluşturan ilkeleri açıklamada Empodekles gibi dört temel ilke olan toprak, hava, su ve ateşe başvurmuştur. Yine evrende boşluğun bulunmadığı konusunda Aristo Empodeklesi takip etmektedir. Hem de oluş ve bozuluşu izah ederken karışım ve birleşim kavramlarını Empedoklesçi bir etkiyle kullanmaktadır. Bu etkiler Aristo üzerinden Müslüman Meşşşai filozoflara taşınacaktır.

 

Anaksogoras

Anaksogoras’da Empodekles gibi Heraklit ve Parmenides’in değişim ve süreklilik sorununa ara bir çözüm üretmeye çalışır. Anaksogoras da arkhe ve evrendeki değişim veya sabitlik sorunu uzlaşıyla çözümlemeye çalışır.

Anaksogoras’da temel olarak evrende bazı şeyler değişirken bazı şeylerin değişmediğini sabit kaldığını düşünüyordu. Anaksogoras elementlerin sınırsız sayıda olması gerektiğini düşündü. Sınırsız sayıda nitelik olduğuna göre elementler de sınırsız olmalıdır. Böylece Anaksogoras evrendeki farklı varlık ve nitelikleri arkheyi sınırsız kılmakla çözmeye çalışmıştır. Evren sonsuz derecede küçük parçacıklardan oluşmuştur. Yani ateş ateş atomlarından, et ise et atomlarından vb. oluşmuştur. Nitekim Anaksogoras şöyle der: Her şeyde her şeyden bir parça vardır.

Anaksogoras’a göre evrenin başlangıcına kaos ve karmaşa vardı. Bu küçük parçacıklar dağınık halde bulunmaktaydı. Evrende oluşun ortaya çıkması için ise bu atomların/parçacıkların bir araya gelmesi gerekiyordu. Anaksogoras evrendeki bütün bu oluşumların düzenleyicisi olarak ise sadece “akıl/nous” adını verdiği ilkeyi kabul eder. Bu ilke ya da akıl belli bir amaca uygun olarak evrendeki değişimi yönetmektedir. Onunla beraber doğa tartışmalarına gaye sorunu da dâhil edilmiştir.1

Anaksogoras’ın felsefi fikirlerinin Aristo üzerinde ciddi etkileri olmuştur. Onun gaye sebep, evrendeki oluş-bozuluşu izah için fail nedene ihtiyaç duyulması, evrenin teolojik yorumu gibi konular Aristo’nun felsefi araştırmalarında devam ettireceği hususlardır. Yine Anaksogoras’ın nous/akıl kavramsallaştırma çabalarının etkisini Aristo’nun ilk akıl kavramının içeriğinin oluşumunda görmekteyiz. Bu görüşler daha sonra Müslüman Meşşai filozoflar üzerinden İslam Felsefe geleneğine aktarılacaktır. Yine niceliksel olarak farklı bölünemez parçalara dair tartışmasının bir benzerini daha sonra İslam Kelam geleneğinde Eşari âlem tasavvurunun ilk tartışmalarında görmekteyiz.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes