๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ => Ders Notları ve Özetler => Konuyu başlatan: zahdem üzerinde 07 Mayıs 2010, 14:56:37



Konu Başlığı: din eğitimi5-8.hfta özeti
Gönderen: zahdem üzerinde 07 Mayıs 2010, 14:56:37
5. HAFTA - TÜRKİYE’DE DİN EĞİTİMİNİN TARİHSEL SÜRECİ
* Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında eğitimde > 3 çeşit okul vardır. >medrese, mektep ve yabancı okullardır.
* Medrese >en eski ve din eğitimi ağırlıklı bir eğitim kurumudur.
* Cumhuriyet dönemi mekteplerinde eğitim >din ağırlıklı değildir. Bu okullarda genelde “İlmihal” ve “Tecvid” adlarında dersler okutulmuştur.
* 1856 yılında Islahat Fermanı ile gayrimüslimlere >özel okullarını açabilme imkânı tanınmıştır.
* Cumhuriyetteki i  İmam Hatip ve İlahiyat Fakültelerinin kökleri>Osmanlı’nın son dönemlerinde görülür.
* 1913’te İmam Hatip yetiştirmek üzere açılan ve sonra >“Medresetü-l Vaizin” ile birleştirilerek “Medresetü-l
İrşad” adını alan “Medresetü‐l Himmeti ve Hutaba” bugünkü İmam Hatip Liseleri’nin kökü olarak kabul edilir.  
* Cumhuriyet döneminde İlahiyat Fakültelerinin temeli olan Osmanlı’nın son dönemindeki kurum > 1 Eylül 1900’de açılan İstanbul'da açılan Dârülfünûn-ı Şâhâne'deki Ulûm-i Âliye-i Dîniyye Şubesi’dir. 4  yıl süreli idi.
> 1913 yılından itibaren >İstanbul Dârülfünunu'na dönüştürülmüş, Ulûm-i Âliye-i Dîniyye Şubesi'nin adı da Ulûm-i  Şer'iyye olarak değiştirilmiştir.
* Bu okullar ömürlerini > Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na kadar sürdürmüşlerdir.
   1923-1946 YILLARI ARASINDA (TEK PARTİ) DİN EĞİTİMİ ve ÖĞRETİMİ
   İmam Hatip Mektepleri ve Yüksek Din Öğretimi
* Saruhan mebusu Vasıf Çınar ve arkadaşları tarafından >2 Mart 1924’te sunulan Tevhid-i Tedrisat kanunu 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile tüm eğitim kurumları >Maarif Vekâleti’ne bağlandı.  
* Yasayla Maarif Vekili Vasıf Çınar >16 Mart 1924 tarihli telgraf emriyle tüm medreselerin kapatılmasını istedi.
> Tümü yedi maddeden oluşan kanunun 4. maddesiyle >İmam-Hatip Okulları ve yüksek din uzmanı için İstanbul’da İlahiyat Fakültesi açılması kararlaştırılmıştır.  
* İmam Hatip mekteplerinin 1930 da kapatılmasından >1949 yılında açılan imam hatip kurslarına kadar ortaöğretim düzeyinde bir okul kalmamıştır.
* İstanbul Darülfünunu 31 Mayıs 1933'te çıkarılan kanunla kapatılarak >İstanbul Üniversitesi kurulunca İlahiyat Fakültesi de ortaöğretim kurumlarından din derslerinin kaldırılması, Diyanette kadro bulunamaması sebebiyle kapatılmış, yerine İslâm Tetkikleri Enstitüsü açılmıştır.
   Okullardaki Din Dersleri
* Cumhuriyet döneminin ilk programı >1924 tarihli "İlk Mekteplerin Müfredat Programı"dır. Bu programla ilkokul süresi  6  yıldan 5 yıla indirilmiştir. 1924 te >Kur'an-ı Kerim ve Din dersleri 2, 3, 4 ve  5.  sınıflarda haftada  ikişer saat yer almıştır. 1924’te toplanan “II. Heyet‐i İlmiye” kararlarına göre >lise programlarının 1. devresinin 1. ve 2. senelerinde Din Bilgisi" adıyla birer saat din derslerine yer verilmiştir. Lise 2. devre programında ise din derslerine yer ayrılmamıştır.
* 1926 yılında >5 yıllık ilkokullar >ilk üç yılı 1. devre, son iki yılı 2. devre  olarak eğitim vermeye başlamıştı. Din  dersi 3. sınıftan itibaren haftada birer saat olarak yer almıştır. Din derslerinin hedefi, “çocuklarda Cenab-ı Hakka  karşı şükran ve muhabbet hisleri uyandırmak, İslamı sevdirmek ve vahdetin faydasını bildirmek” tir.
* Şehir ilkokullarındaki din dersleri 1927-1928 yılından itibaren >3, 4 ve 5. sınıflarda birer saat yer almıştır. Köy  ilkokullarında ise Din Bilgisi dersi 3. sınıfta Perşembe günleri yarım saat olarak 1939 a kadar devam etmiştir.
* Ortaokullardaki Din Bilgisi dersi, 1927 de >program dışı bırakılmıştır. Böylelikle din öğretimi 1933’ten itibaren  1939’a kadar köy okulları hariç öğretimin hiçbir kademesinde 1949 yılına kadar yer almamıştır.
   1946-1980 YILLARI ARASINDA DİN EĞİTİMİ ve ÖĞRETİMİ
   Okullardaki Din Dersleri
* 1946’da çok partili demokratik sisteme geçişle birlikte >okullarda din derslerinin okutulması teklif edilince, itiraz üzerine, Fransız örneğine uygun "Muhasebat-i Ahlakiye" dersinin konulabileceği kararlaştırılmıştır.  
* 1948 tarihinde ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına isteğe bağlı olarak program dışı >Din Bilgisi dersi  konulmuş  ve 1949 da da öğretimi başlamıştır.
* 1 Şubat 1949 Milli Eğitim Bakanlığı genelgesi ile >ilkokul 4 ve 5. sınıflara isteğe bağlı olarak program dışı  (11) konulan Din Bilgisi dersi, 1950 eğitim-öğretim yılından itibaren de program içine alınmıştır.
* Ortaokulların 1 ve 2. sınıflarında 1956 yılında >isteğe bağlı olarak din derslerine yer verildi.
* Ayrıca 1949’dan beri seçmeli olan din derslerine karşılık 1974 yılında >CHP-MSP koalisyon döneminde ilkokul 4. sınıftan liselerin 10. sınıfına kadar program içerisinde haftada birer saat zorunlu ahlak bilgisi dersi konulmuştur.
   1946‐1980 Arası İmam Hatip Okulları ve Yüksek Din Öğretimi  
* CHP 10 Şubat 1948 toplantısında >din eğitimi konularını araştırıp rapor hazırlaması komisyon kuruldu. 15 Ocak  1949 tarihinde önce İstanbul ve Ankara, daha sonra da Afyon, İzmir, Isparta, Kayseri, Kastamonu,  Adana, Trabzon  ve Urfa’da 10 ay süreli İmam Hatip Kursları açılmıştır.
* 14 Mayıs 1950 yılında Demokrat Parti’yle birlikte >din eğitimi alanında sağlanan kazanımlar devam etmiştir. 13  Ekim 1951 tarihli kararla İmam Hatip Okulu açılmasına karar verilmiştir. Adana, Ankara, Isparta, İstanbul  Kayseri, Konya ve Maraş'ta 7 İmam Hatip Okulu açılmış ve 17 Ekim 1951 tarihinde eğitime başlamışlardır.  
* 12 Mart 1971 askeri müdahalesi sonrasında >İmam Hatip Okulları için iki değişiklik olmuştur. İlk olarak >1951-1971 döneminde orta kısmı 4, lise kısmı 3 yıl olmak üzere 7 yıl eğitim veren  İmam Hatip Okullarının, M.E. B  tarafından 22 Mayıs 1972’de yayımlanan yönetmelikle orta kısımları kaldırılmıştır.  
> 2. değişiklik ise >1973 tarihli Milli Eğitimin Temel Kanunu ile yapılmıştır. Bu yasayla İmam Hatip Okulları İmam Hatip Liselerine dönüştürülmüş ve üniversiteye geçişte üniversitelere girmeleri sağlanmıştır.
* 1974’teki CHP-MSP hükümeti aynı yıl İmam Hatip liselerinin >1972’de kapatılan orta kısımlarını  yeniden  açmıştır. 12 Mart 1971 askerî muhtırası sırasında sayısal artışı duraklayan İmam Hatip Okulları 1974'den  itibaren hızlı şekilde  yükselmiş ve 1980 yılına kadar 374’e ulaşmıştır.
* 1948 de CHP grubunda kurulan komisyon >İlahiyat fakültesinin açılmasını da teklif etmiştir. 4 Haziran 1949 da kanunla Ankara Üniversitesi’ne bağlı >İlahiyat Fakültesi açılmasına karar verilmiştir.
* 1951 yılında açılmasına karar verilen imam hatip okullarının artması > M.E. B’e Yüksek İslam Enstitüleri açılmıştır.  İlki 1959 yılında İstanbul’da açılan bu enstitüler Konya, Kayseri, İzmir, Erzurum, Bursa,  Samsun ve Yozgat’ta açılmıştır. Yüksek İslam Enstitüleri lisansüstü  öğretim yaptıramıyorlardı. Erzurum’daki fakülte  lisansüstü öğretim  imkânı da sağladı.
   1980’DEN GÜNÜMÜZE DİN EĞİTİMİ ve ÖĞRETİMİ
   Okullardaki Din Dersleri
* 12 Eylül 1980 Askeri yönetim >ilk ve ortaokullarda “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” adıyla zorunlu okutulması  öngörüldü. Bu düzenleme 1982  Anayasası’nın 24. maddesinde de zikredilmiştir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi  Dekanı Prof. Hüseyin Atay, din eğitimi konusunda raporlar sunmuştur.
* Önceleri herkes için zorunlu olan DKAB dersleri >1990 da alınan bir kararla Hıristiyanlık-Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin DKAB derslerine girmelerinin zorunluluğu kaldırıldı.
* AİHM, 9 Ekim 2007 de verdiği kararda >DKAB derslerinin Aleviliğe yeterince yer verilmemesini eleştirmiştir.  
* Türkiye’deki DKAB ders programlarında >2000 yılındaki İlköğretim DKAB programındaki değişiklik öncesine kadar “ilmihal merkezli” anlayışın hâkimdir. 2005 ve 2006 yıllarında hazırlanan yeni programlarda vardır.
*İlköğretimin  4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflarında haftada ikişer saat >ortaöğretimde ise tüm sınıflarda haftada birer saat  olarak devam etmektedir.
   1980’den Günümüze İmam Hatip Liseleri - Yüksek Din Öğretimi
* 12 Eylül 1980 askeri darbesi dönemine  gelindiğinde >İmam Hatip okul sayısı ise 374’e ulaşmıştır. 12 Eylül  yönetimi İHL statüsüyle ilgili bir değişikliğe gitmemiştir.
* 1989 yılına kadar Tunceli ilinde açılan İmam Hatip Lisesi hariç >hiçbir okul açılmamıştır. Ancak 1985 te ilk  defa İstanbul Beykoz’da >Almanca dil ağırlıklı bir Anadolu İmam Hatip Lisesi açılmıştır. 1997 yılı kırılma noktası oldu.
* 16 Ağustos 1997 de çıkarılan >8 yıllık kesintisiz eğitim yasası İmam Hatip Liselerin orta kısımlarının kapanmasına   neden olmuş ve MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nun kararı ile İmam Hatip Lisesi, 4 yıllık liseler oldu.
* YÖK, 30 Temmuz 1998 de >meslek liselerinin alanları dışındaki fakültelere yerleşmesini zorlaştırdı. Ancak YÖK, 21 Temmuz 2009 tarihinde aldığı kararla katsayıyı kaldırmıştır. Aralık 2009’da Danıştay, YÖK kararını iptal  etmiştir.
* 12 Eylül 1980 askeri harekâtından sonraki gelişmelerden yüksek din öğretimi >olumlu etkilendi. 6 Kasım 1982 de 2547 sayılı Kanunla MEB'e bağlı Yozgat Yüksek İslam Enstitüsü kapatılıp Erzurum Yüksek İslam  Enstitüsü ne dâhil  edilerek Yüksek İslam Enstitüleri İlahiyat Fakültesine dönüştürüldü.
* 1982 de 8 tane olan İlahiyat Fakültelerine 1997 yılına kadar >15 fakülte eklendi. 1992’de yürürlüğe giren  kanunda yer almasına rağmen Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi henüz açılmamıştır.  
* 1989-1990 da İlahiyat Fakültesi bünyesinde >iki yıllık İlahiyat Meslek Yüksek Okulları açılmıştır.
* YÖK, 11 Temmuz 1997 tarihinde aldığı kararla >sürdürülen tek programlı öğretim yapısı  terk edilmiştir. Bunun  yerine İlahiyat Fakülteleri biri İlahiyat lisans bölümü, diğeri İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü olarak iki programlı hale getirilmiştir. Ayrıca hazırlık sınıfı kaldırılarak 4 yıl olarak belirlendi.  
* 1997’den itibaren İlahiyat Meslek Yüksek Okullarına öğrenci alımı durdurularak >fiilen kapanmaları      (12) sağlandı ve Anadolu Üniversitesi A.Ö.F'ye bağlı yüksek okul açılmıştır.
* Ayrıca 1998-1999 da İlahiyat Fakülteleri >2. öğretimine öğrenci alınmasına son verildi.
* YÖK, DKAB öğretmenliği bölümünü 26 Mayıs 2006 tarihli kararıyla >Eğitim Fakültelerine bağlamıştır.
* Ankara İlahiyat Fakültesi bünyesinde >Dünya Dinleri Bölümü ve Yaygın Din Öğretimi ve  Uygulamaları  Bölümü adıyla yeni bölümler açılmıştır.
   6. HAFTA - DİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNİN HUKUKİ TEMELLERİ
   BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ
* 10 Aralık 1948 de >kabul edildi. Türkiye >6 Nisan 1949 da onayladı.
* Beyannamenin 18. maddesi >din öğretimi özgürlüğünün ve hakkının tanınmasını emretmektedir.  
* Beyanname’nin 29. maddesi > Tanınan bu hak ve özgürlüklerin kullanılması ve sınırlandırılması ile ilgilidir.
*16 Aralık 1966 da BM Genel Kurulunda “Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme” ile >“Ekonomik,  Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşme” adları ile iki sözleşme daha onaylanmıştır. Bu sözleşmeler, 23 Mart 1976’da yürürlüğe giren, Türkiye tarafından onaylanmış ilgili 18. maddedir.
   Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme
* Avrupa Konseyi’nin insan hakları alanındaki ilk belgesi >1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir.  
> Bu sözleşmeyi benzerlerinden ayıran en önemli özellik > haklar katalogu oluşturmakla yetinilmeyip, taraf devletlerin yükümlülüklerin hayata geçirilmesi için etkin bir sistemin oluşturulmasıdır.
> Bu amaçla sözleşmenin ihlal edilip edilmediğini denetleyen >1 mahkeme kuruldu. AİHM ismini alan bu mahkeme dünyadaki ilk insan hakları mahkemesidir. AİHM’in tazminattan başka karar verme yetkisi olmamakla beraber, verdiği kararları Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi denetlemektedir. Bakanlar Komitesi bu bağlamda, yeni bir ihlale yol açılmaması için ilgili devletten gerekli adımların atılmasını istemektedir.
* Türkiye, Sözleşmeyi >18 Mayıs 1954'de onayladı. Din özgürlüğü ile ilgili 9. maddesi; “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak din ya da inancını değiştirme özgürlüğüyle, din ya da inancını tek başına veya topluca ve açık ya da özel olarak ibadet, öğretme, uygulama ve gözetme yoluyla açıklama özgürlüğünü de kapsar. Din ve inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu düzeninin, genel sağlık ve ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olan ve yasayla konulan sınırlamalara bağlıdır.”
* İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine 1952 yılındaki ek protokolün 2. maddesi >“Kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, anne-babaların çocuklarına kendi dini ve felsefi inançlarına uygun olan bir eğitim ve öğretimin verilmesini isteme haklarına saygı gösterir.”
> Türkiye, ek protokolün 2. maddesini 430 sayılı ve 3 Mart 1924 tarihli > Tevhid-i Tedrisat kanunu hükümlerine aykırı olmamak çekincesiyle kabul etmiştir.
   Devlet Okullarında Dinler ve İnançların Öğretimi Hakkında Yol Gösterici Toledo Prensipleri
* 1975 yılında 35 ülkenin Devlet Başkanları tarafından imzalanan >Helsinki Nihai Senedi ile başlayan sürecin günümüzde vardığı aşama olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Türkiye’nin de üyesi olduğu bir kuruluştur. 2007 Mart ayında toplanan AGİT İnanç ve Din Özgürlüğü Danışma Konseyi’nin çalışmaları sonucunda yayınlanan “Devlet Okullarında Dinler ve İnançların Öğretimi Hakkında Yol Gösterici Toledo Prensipleri” isimli raporla >Dinin okullarda öğretimine olumlu bakan rapor, çeşitli önerilerde bulunur.
   Söz konusu raporda sonuçlar olarak şu maddeler sıralanır:
1-Dinler ve inançlar hakkında bilgi sahibi olmak herkesin din ve inanç özgürlüğü hakkına saygı duymanın önemini takdir etmeyi güçlendirebilir.
2-Dinler ve inançlar hakkında bilgi sahibi olmak, “diğerleri”nin inançlarını anlamamaya dayanan çekişmeleri azaltma üzerine önemli bir potansiyeline sahiptir.
3-Dinler ve inançlar hakkında bilgi sahibi olmak nitelikli bir eğitimin önemli bir bölümüdür.
4-Dinler ve inançlar hakkında öğretim, dinler ve inançlar arasında anlaşmazlıklar bulunduğunda bile diğerlerinin haklarına saygı duyma telkin edilerek verildiğinde oldukça etkili olmaktadır.
5-Kişilerin dini ya da dini olmayan şahsi kanaatleri bu kişileri dinler ve inançlar hakkında öğrenim görmekten dışlamak için yeterli sebebi oluşturmaz.
6-Ayırt edici dini ihtiyaçlara cevap olarak uygulanan mantıklı adaptasyon politikalarının din ve inanç özgürlüğü haklarını ihlal etmekten kaçınması gerekir.
7-Din ve inançlar hakkında öğretimin zorunlu dersler halinde verildiği durumlarda bunlara katılması gerekenlerin din ve inanç özgürlüğünü ihlal etmeyecek biçimde tarafsız ve objektif olması gerekir.
   DİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNİN ULUSAL HUKUK METİNLERİNDEKİ TEMELLERİ
* Türkiye’deki din eğitimi ve öğretiminin hukuksal metinleri olarak > 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 1982 tarihli Anayasanın 24. maddesi, 14 Haziran 1973 ve 1983 tarihli değişiklikle yürürlükte olan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 32. maddesi ile 12. Maddesi sıralanabilir.
   TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU:
* 3 Mart 1924’de çıkarılan 430 sayılı bu kanun, eğitimin >temel kanunu olarak kabul edilen, halen yürürlükte olan ve 1982 Anayasasının 174. maddesi ile de güvence altına alınan kanundur. 7 maddeden oluşan kanunla mektep medrese ikilemine son verilmiş, Eğitim, Milli Eğitim Bakanlığı çatısı altında bir elden yönetildi.
* Kanun orta ve yüksek öğretim düzeyinde mesleki din eğitimi >yapılmasını emreden hükümler içermesiyle de Türkiye’de din eğitimi için bir yasal dayanak oluşturur.                                                                                         (13)
   Bu kanunun ilk dört maddesi şu şekildedir:
* Madde 1-Türkiye dâhilindeki tüm müessesat-ı ilmiye ve tedrisiyye >Maarif vekâletine merbuttur.
* Madde 2-Şer’i ye ve Evkaf Vekâleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekâleti’ne devredilmiştir.
* Madde 3-Şer' iye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde mekatip ve medreseye tahsis olunan mebaliğ maarif bütçesine nakledilecektir.
* Madde 4- Maarif Vekâleti, yüksek diniyyat mutehassısları yetiştirmek üzere > Darulfununda ilahiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidemat-ı diniyyenin ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşat edecektir. Bu kanun mesleki din eğitimi kurumları olan İmam Hatip liseleri ve İlahiyat Fakültelerinin günümüzde de en büyük yasal dayanağı konumundadır.
   ANAYASA’NIN 24. MADDESİ:
* 1982 anayasanın 24. maddesi >temel haklar kısmının din-vicdan hürriyetini düzenleyen maddesidir. İçerisinde ilk ve ortaöğretimde zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerini içermesi bakımından ayrı öneme sahiptir.
   1739 SAYLILI MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNUNUN 112 VE 32. MADDELERİ:
* 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunun 12. maddesi de >Anayasanın 24. maddesi gibi Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığını belirtir.
* Madde 12: Milli eğitimde laiklik esastır. Din kültürü öğretimi ilköğretim ve liselerde zorunludur.  
* 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesi ise >imam hatip okullarını ortaöğretimde yer alan hem mesleğe hem de yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumları olarak tescil etmektedir.
* Madde 32: İmam Hatip Liseleri >İmamlık, Hatiplik ve Kur’an Kursu öğreticiliği gibi din hizmetlerinin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere, Milli Eğitim Bakanlığınca açılan orta öğretim sistemi içinde, hem mesleğe hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır.
   7. HAFTA - İNSAN HAKLARI KAVRAMI
* Hukukun koruduğu menfaat olarak tanımlanan >“hak” kelimesinin insana nispeti ile meydana gelen “insan hakları” kavramı; hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün insanların yalnızca insan olmalarından dolayı, sahip olmaları gereken hakların tümüdür.
* İnsan Hakları” kavram olarak Günlük kullanımda aktif biçimde kullanılmaya başlanması >2. Dünya Savaşı sonrasında olmuştur.
* 1945’te Kurulan Birleşmiş Milletler’in çalışmalarıyla birlikte doğal hukuka dayalı >“doğal haklar” (natural rights) kavramının yerine kullanılmaya başlanmıştır.
* İnsan haklarının kapsadığı hak demeti >birinci, ikinci ve üçüncü kuşak haklar olarak ayrıma tabi tutulmuştur. Buna göre insan hakları 1. kuşak (sivil ve politik), 2. kuşak (sosyal ve kültürel) ve 3. kuşak haklar (solidarite - dayanışma) olarak ayrılır.
a)1. kuşak insan hakları: ilk ve en elzem hakları ifade etmektedir ki; hayat hakkı, düşünce ve inanç özgürlüğü, yasal eşitlik, kişi güvenliği, bireysel özgürlük, siyasi haklar ve mülkiyet hakları bu haklardandır.
b)2. kuşak haklar: 1830’lardan sonra Proletarya’nın bir sınıf olarak tarih sahnesine çıkışıyla ekonomik, toplumsal ve kültürel haklar: sendika, çalışma, adil ücret, sosyal güvenlik, grev, sağlık ve eğitim hakları gündeme geldi.
c)3. kuşak haklar ise; “dayanışma hakları”dır. 2. Paylaşım savaşından sonra yükselen haklardır.
* Not: Son çeyrek yüzyıldaki hızlı bilgi üretiminin getirdiği sıkıntıların fark edilmesiyle birlikte Uluslararası alanda 2000’li yıllardan bu yana bilimin kötüye kullanılmasını engelleyecek 4. kuşak haklar demeti de dile getirildi.
* İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 29. maddesinde >“…bireyin içinde yaşadığı topluma karşı görev ve sorumlulukları vardır” denilerek görev ve sorumluluk arasındaki sıkı ilişkiye dikkat çekilmiştir.
   İNSAN HAKLARININ TARİHİ
* İnsanla var olmaya başlayan insan hakları >sosyal gelişimle birlikte bazen geri dönüşleri de içinde barındıran bir gelişim süreci izleyerek günümüze gelmiştir.
* Çin’de Konfüçyüs, tüm insanların >eşit olduğunu belirtmiş ve geliştirdiği özel eğitim yöntemleriyle insanları uyumlu bir şekilde bir arada yaşatabilecek yöntemler için çalışmıştır.
* Hindistan’da diğer dinlere karşı >hoşgörü ve şiddete başvurmama gibi yüksek ahlaki ideallere sahip olmakla birlikte, kast sistemi de vardır.
* Mezopotamya uygarlığının eseri olan Hammurabi kanunlarında kral >ülkede adaleti sağlayacağını söylemiştir.
* Eski Yunan’da doğrudan demokrasi nispeten gerçekleştirilmiş olsa dahi >kişi hürriyetlerinin dolayısıyla insan haklarının varlığından söz etmek pek mümkün değildir. Çünkü Eski Yunan’da hürriyet sadece özgür vatandaşların siyasal faaliyetlere katılabilme hakkı olarak vardı. Bu dönemde Stoacılığın kurucusu Zenon dışında tüm insanların eşitliğini, doğuştan sahip olunan insani hakları savunanların etkin olduğunu söylemek güçtür.
* Stoacıların Önemi > bütün insanlar arasında eşitlik ve kardeşlik fikrini yaymaları açısından insan hakları düşüncesinin ilk habercisi olmuşlardır.
* Orta çağ Avrupa’sında insanlar >derebeyinin ve kilisenin baskısı altında idiler.
* Ortaçağ boyunca süregelen çatışmalar kilise, kral ve halk arasındaki ittifak ve ihtilaflar sonucunda >kral, halk ve derebeyleri arasında yapılan antlaşmalar insan haklarının sonraki yüzyıllardaki gelişimine kaynak oldu.       (14)
* İnsan hakları tarihinde milat olarak görülen >1215 tarihli İngiliz Büyük Şartı (Magna Carta Libetatum) bu döneme aittir. 63 madde içeren Şartta, kişinin can ve mal güvenliğine sahip olduğu belirtilerek, bunlar kralın keyfi müdahalelerine karşı korunmuştur.
* Tarihte yerel insan hakları hareketlerini aşan ve insan hakları düşüncesine gidişte sonraki çalışmalara da referans olan ilk çalışma sayılan >Thomas Jefferson’un kaleme aldığı Amerikan Bağımsızlık Bildirisi 4 Temmuz 1776’da Kongre tarafından kabul ve ilan edildi.
* Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ile >insanların doğuştan birtakım haklara sahip oldukları inancı ve demokrasinin temel ilkeleri Fransız Devriminden önce ilk kez bir belgede dile getiriliyordu.
* 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi >Amerikan ve İngiliz belgelerinden sonra olmasına rağmen bütün insanlığı kucaklaması ve gelecekteki dünyanın şekillenmesinde daha tesirli olması nedeniyle insan hakları denince akla gelen ilk belge olmuştur.
* 1945’e kadar insan hakları > ulus devletlerin iç meselesi olarak kabul edilmiş ve devletler birbirlerini örnek alarak vatandaşlarına yeni haklar tanımışlardır. 1945 yılında Birleşmiş Milletler ile başlayan süreç insan haklarının hukuksal olarak küreselleşme sürecini ifade eder.
* 1990’lı yıllardan sonra >BM Güvenlik Konseyi, AİHM ve NATO eliyle devletlerin içişlerine yönelik gerçekleştirilen çeşitli insan hakları müdahaleleri ile yönetsel alanda da küreselleşme göstermiştir.
   İNSAN HAKLARININ TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİMİ
* Osmanlının gerileme döneminde >Batı’dan ithal fikirler ve metinlerle görülmeye başlanmasını sağlamıştır.
* Osmanlı’da hak-özgürlüklerden söz eden ilk belge >1808 yılında Padişahla feodal beyler arasındaki Sened-i ittifak’tır.
* 1839’da II. Mahmut, tarihimizde anayasa niteliğinde ilk belge sayılan >“Tanzimat Fermanı” olarak da anılan Gülhane Hattı Hümayunu’nu ilan etmiştir. Türkiye’de din ve vicdan hürriyetinin devlet sisteminde yer edinmeye başlaması  > Gülhane Hattı Hümayunu’na dayandırılır.
* 23 Aralık 1876’da tarihimizin ilk yazılı anayasası olan >Kanun-i Esasi ilan edilmiş ancak bu anayasa 13 Şubat 1878’e kadar uygulamada kalabilmiştir. Kısa süre kullanımda kalan bu anayasa 1908 yılında tekrar yürürlüğe konuş ve 1909’ da önemli değişiklikler görmüştür. Kanun-i Esasi’de kişi hak ve hürriyetlerine ilk defa geniş biçimde yer verilmiştir. Hak ve hürriyetler 8. madde ile 26. madde arasında sıralanmıştır. Sıralanan özgürlükler arasında kişi güvenliği, ibadet özgürlüğü, basın özgürlüğü, dilekçe hakkı, konut dokunulmazlığı, eğitim özgürlüğü, kanun önünde eşitlik gibi haklar bulunmaktadır.
* Cumhuriyet döneminin ilk anayasası olan >1921 anayasası Kurtuluş Savaşı’nın verildiği olağanüstü şartlarda olduğu için hak ve özgürlüklere dair hükümler içermemektedir.
* 1924 Esas Teşkilat Kanunu >temel hak ve özgürlükleri klasik anlayışa uygun olarak düzenlemiştir. “Her Türk hür doğar, hür yaşar” denildikten sonra klasik hak ve özgürlükler kısa birer cümle ile sıralanır.
* 1924 Anayasası’nın uygulama süreci >Türkiye’nin tam demokrasiye geçişte sıkıntılı dönemlerden birini ifade eder.
* 1961 anayasası temel hak ve özgürlükleri yalnızca saymakla yetinmemiş >ek güvencelerle donatmıştır. Bunda 2. dünya savaşı sonrası yaşanan vahşetin etkisi de görülebilir.
* 1982 Anayasasının ikinci kısmı >“temel hak ve ödevler” e ayrılmıştır. Temel hak ve hürriyetlerin niteliğini açıklayan 12. Madde “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. ” demektedir.
* 1954’te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni onayan Türkiye, bu sözleşmenin denetimcisi olan AİHM’ye bireysel başvuru hakkını >1987’den itibaren vatandaşlarına tanımıştır. Mahkemenin Türkiye`ye yönelik kararlarını kabul etmeyi ve bedelini ödemeyi ise >Eylül 1989’da kabul etmiş ve Ocak 1990’dan itibaren yürürlüğe koymuştur. 1990’da kurulan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Anayasanın 74. maddesinde vatandaşa tanınan dilekçe hakkının kullanılmasını sağlayan TBMM Dilekçe Komisyonu vardı.
* 2001’de Başbakanlık merkez teşkilatı bünyesinde >İnsan Hakları Başkanlığı, İnsan Hakları Yüksek Kurulu, İnsan Hakları Danışma Kurulları, Taşra da ise >İnsan Hakları İl Kurulları ve İnsan Hakları İlçe Kurulları oluşturuldu.
* Katılımcısı olduğumuz uluslararası anlaşma ve belgeler >1982 Anayasasının 90. maddesine göre kanun hükmündedir ve uluslararası anlaşmaların anayasaya aykırılığı iddia edilemez. 90. maddede 7 Mayıs 2004’te yapılan değişiklik “usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınması” ilkesini getirmiştir.
   DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ
* İnsan haklarının din öğretimi ile doğrudan ilgili kısmı >din-vicdan özgürlüğüdür. Din özgürlüğü: “bireysel boyutuyla kişinin dine entelektüel anlamda katılımını, kolektif boyutuyla da; ibadet ve eğitimin serbestçe ifasıdır. Vicdan özgürlüğü; dini olsun olmasın her türlü kanaatin koruma altına alınmasını gerektirir.
* Din ve vicdan hürriyeti >inanma ve inandığını dışa vurma şeklinde iki yönlü bir özgürlüktür. Bu hakkın 3 şekilde tezahür etmesi beklenir:
1-Bir dine veya inanca sahip olma hürriyeti,
2-Dini inanç veya kanaatlerini açıklama ve yayma hürriyeti,
3-İbadet etme, itaat, uygulama ve öğretme hürriyetleri.
* Bu özgürlük, günümüzdeki anlamıyla ilk kez >1776 tarihli Amerikan Virjinya Haklar Bildirisinde: “Yaradanımıza borçlu olduğumuz din ve inanç, zorlama ve kuvvetle değil, akıl ve inançla belirlenebilir. Bu nedenle, bütün insanlar dinin icrasını vicdanlarının emirlerine göre yerine getirmekte eşit hak sahibidirler” ifadeleriyle yer almıştır.      (15)
* Din özgürlüğünün uluslar arası hukukta izlediği süreci 3 bölümde inceleyen Şafak (2005) >Milletler Cemiyeti öncesinin Avrupa toplumlarında mezhep savaşlarıyla anılan dönemler olduğunu buna karşılık özellikle Osmanlı’da gayr-i Müslimlerin korunması adına oldukça iyi durumda bir hukuk sisteminin bulunduğunu belirtir.
* 1. Dünya Savaşı sonrası dönemi ifade eden Milletler Cemiyeti Döneminde >Versay, Polonya ve Sevr gibi anlaşmalarda din özgürlüğü çoğunlukla galip devletlerin siyasi beklentilerine hizmet eder tarzda dile getirilmiştir.
* Din ve vicdan özgürlüğünde ciddi adımların atılabilesi ancak >2.Dünya Savaşından sonraki süreci temsil eden BM ve Avrupa Konseyi gibi kurumlara kalmıştır.
   ULUSLARARASI HUKUKTA DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ
   BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
* Uluslar arası arenada insan hakları ile ilgili en etkili çalışmalar >BM tarafından yürütülmüştür.
* BM Genel Kurulu 10 Aralık 1948’de insan hakları dendiğinde ilk akla gelen belge olan >“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ni ilan etmiştir. Beyanname Türkiye tarafından >6 Nisan 1949 tarihinde ve 9119 Sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanmış, 27 Mayıs 1949 tarih ve 7217 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Söz konusu beyannamenin din eğitimi ile ilişkili maddeleri şunlardır: “Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına-topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve âyinlerle izhar etmek hürriyetini gerektirir.” Madde:18, Madde: 26, Madde: 29…
* 16 Aralık 1966 tarihinde BM Genel Kurulunda >Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşme adları altında iki sözleşme daha onaylandı.
   AVRUPA KONSEYİ:
* 1949’da kuruldu. Demokratik vatandaşlık ve insan haklarında çalışmalar yapar.
* Avrupa Konseyi’nin insan hakları alanındaki ilk belgesi >1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Bu Sözleşmeyi benzerlerinden ayıran en önemli özellik >haklar katalogu oluşturmakla yetinilmeyip, taraf devletlerin taahhüt ettikleri yükümlülüklerin hayata geçirilmesi için etkin bir sistemin oluşturulmasıdır.
* Bu sözleşmenin ihlal edilip edilmediğini denetleyen bir de >mahkeme kurulmuştur. AİHM ismini alan bu mahkeme dünyadaki ilk insan hakları mahkemesidir. AİHM’NİN tazminattan başka bir hükme karar verme yetkisi olmamakla beraber, verdiği kararları >Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi denetler.
* Türkiye, Sözleşmeyi >18 Mayıs 1954'de onayladı. Sözleşme 1 Kasım 1998’de 11 numaralı Protokol ile son halini almıştır. Sözleşmede din eğitimi ile ilgili maddeler şunlardır: “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.” Madde: 9
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.” Ek Protokol 1952 Madde: 2
* İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi temel hakları sıraladıktan sonra >30. madde de hakların kötüye kullanımının mümkün olmadığını açıkça dile getirmiştir.
* Din öğretimi; dini kanaatlerin >inanç, ibadet ve eğitim olarak sınıflanan üç önemli tezahüründen birisidir.
   4 temel noktada dini kanaatlerin tezahürünün sınırlandırılabileceği ifade edilir:
1-Kamu güvenliğinin sağlanması,
2-Kamu düzeninin devamı,
3-Genel ahlak veya genel sağlığın korunması,
4-Başkalarının hak ve özgürlüğünün korunmasıdır.
   DİN VE İNSAN HAKLARI
* Teorik açıdan insan haklarının felsefi temelinde var olan >doğal (tabii) haklar anlayışının dini düşünceye uyumlu olduğunu söylemek de güçtür. Dini düşüncede insanın kendisi gibi haklarının da kaynağı ilahi kabul edilirken; doğal haklar, yazılı hukuktan önce gelen ve ondan üstün olan, insana hiçbir güç tarafından bahşedilmediğine inanılan, doğuştan sahip olunan haklardır.
* Tarihi ve teorik olarak dini düşünce ve insan hakları fikri arasında olan >çatışma alanı ile birlikte; bireyin doğuştan gelen, dokunulamaz ve devredilemez doğal haklarını kanun güvencesi altına almak fikrinde dini düşüncenin önemli bir payı olduğu da görülmektedir.
* İnsan hakları söyleminin dini düşünceye karşı bir söylem olarak çıkmış gibi addedilmesi >Fransız devriminin laik bir karakter taşıması ve bu devrim ardından siyaset sahnesine çıkan çeşitli jakoben uygulamalardan kaynaklanır. Oysa bu bildirinin de temelinde Protestan reformunun bir ürünü olan Amerika devriminin meyvesi Virginia Haklar Bildirisi (1776) vardır ve devrimin aktörleri arasında Rahip Sieyes gibi din adamları bulunur.
* Günümüzde insan hakları olarak kavramlaştırılan değerler, >insanların düşünsel birikiminin bir sonucudur. Bu nedenle insan haklarını “fazilet fikrinin siyasi alana yansıması” olarak tanımlayan düşünürler de vardır.
* Dinin toplumsal hayatta sağladığı en temel değer >adalet ve ahlak değerleridir.
* İslam düşüncesinde insan hakları ile kesişen bir nokta da >Cüveynî, Gazzalî ve Şâtıbi gibi usulcüler tarafından geliştirilmiş ve dar anlamda dini emirlerdeki maslahatlar, geniş anlamda ise dinin gayeleri olarak yorumlanan “makâsıdü-ş şerîa” düşüncesidir. Bu düşünce İslami nasların yorumlanmasında her zaman öncelik olarak, hayatın, neslin, aklın, malın ve dinin korunmasını gerekli kılar.                                                                                          (16)
   DİN EĞİTİMİ VE İNSAN HAKLARI
* Eğitim olgusunun sosyal amacı >bireyin içinde bulunduğu çağa, topluma, kültüre uyumlu ve dengeli bir şekilde adapte olmasını sağlamaktır.
* Din öğretimi ile insan hakları arasında >üç yönlü bir ilişki bulunmaktadır. İlk olarak din eğitiminin yapılıp-yapılmaması çeşitli durumlarda bir insan hakları problemi oluşabilmektedir. Bu durum bazen din eğitiminin zorunlu yapılmasından, bazen de hiç yapılmamasından kaynaklanabilir. 2. olarak din eğitiminin insan haklarına saygılı bir biçimde yürütülmesinin şartları, 3. olarak ise din eğitimi yoluyla diğerlerinin haklarına saygılı olunmasının öğretimi din eğitimi ile insan haklarının kesiştiği noktaları oluşturmaktadır.
   DİN DERSLERİNİN HUKUKİ STATÜSÜ VE İNSAN HAKLARI
* Ülkemizde DKAB dersleri Anayasa gereği >ilk ve ortaöğretimde zorunlu olarak okutulmaktadır. (1982, md: 24)
* Ayrıca 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu >“Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır’’ (1973, md:12)
* 1990 yılına kadar zorunlu olarak okutulan DKAB dersleri aynı yıl alınan kararla >Hristiyan veya Musevi olduğunu belgelendirenler için zorunlu olmaktan çıkartılmıştır. Ders, halen aynı statüde 4. sınıftan Ortaöğretim 12. sınıfa kadar okutulmaya devam etmektedir.
* 5 ülkede (Finlandiya, Yunanistan, Norveç, İsveç ve Türkiye) din eğitimi > zorunludur.
* Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın 2007’de yayınladığı >Devlet Okullarında Dinler ve İnançların Öğretimi Hakkında Yol Gösterici Toledo Prensipleri din öğretiminde tüm süreçler objektif ve tarafsız hale getirilmek şartıyla din dersinin zorunlu olabileceğini ifade eder.
* Muafiyete dayalı din öğretimi vermek > hukuki ve toplumsal olarak arzu edilen sonucu vermez.
   8.HAFTA - DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
* Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi olarak >2 aşamada inceleyebiliriz.
* Osmanlı’da dini ve ilmi örgütlenmeyi temsil eden kurum >“Şeyhülislamlık” makamıdır.
* Cumhuriyet döneminde İlk kurulduğunda >“Diyanet İşleri Reisliği” idi.
   Osmanlı Dönemi Şeyhülislamlık
* Şeyhülislam kavramı 10. Yüzyılın ortalarından sonra çıkan >şeref unvanıdır. Bu kavram yalnızca âlimler ve sufiler için kullanılmıştır.
* Osmanlı’da ilk olarak resmi anlamda Şeyhülislam unvanı >Fatih döneminde kullanıldı.
* Ulemanın reisi olarak başkent müftüsü anlamında >şeyhülislam unvanı kullanılmıştır.
* İlk olarak Şeyhülislamlık kurumunun başına >Molla Fenari atanmıştır. 16. yüzyılda Kemalpaşazade ve Ebussuud Efendi’nin atanmasıyla şeyhülislamlığın etkinliği arttı. Protokolde sadrazamdan sonra gelir.
* Şeyhülislam >padişah veya sadrazam tarafından atanırdı.  Modernleşmeyle birlikte Şeyhülislamın başında bulunduğu ilmiye teşkilatı zayıflamıştır.
* İsmail Kara: “Osmanlı Devleti yapılanmasında din ve siyaset alanının temsilcisi, bizzat halife (din alanı) ve padişah (siyaset alanı) vasıflarını birlikte taşıyan sultandır.
   Şeriye ve Evkaf Vekâleti
* Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920'de >TBMM'yi kurdu. 3 Mayıs 1920'de oluşturulan ilk İcra Vekilleri Heyeti'nde
Şeriye ve Evkaf Vekâleti adı altında bir bakanlık da yer aldı. Bu bakanlık Milli Mücadele dönemi boyunca öne çıktı ve Başbakan ve Meclis Başkanı’nın yokluğunda TBMM'ye başkanlık ederdi.
* 1922 yılındaki bütçe görüşmelerinde vekâletin asli görevlerinin >ifta, kaza ve tedrisat olması kararlaştırıldı. Bu kapsamda dini meseleleri halletmek için “Fetva heyeti” oluşturuldu. Medreselerin ve din işlerinin idaresi için de “Tedrisat ve Teftişat Heyeti” oluşturuldu.
* Şer’iye ve Evkaf Vekâleti, >Şeyhülislamlık Kurumu ile Diyanet İşleri Başkanlığına geçişte köprü görevi gördü ve 3 Mart 1924’de kaldırıldı.
   Cumhuriyet Dönemi
* 3 Mart 1924'te çıkarılan 429 sayılı >Şeriye ve Evkaf ve Erkan-ı Harbiye Umumiye Vekâletlerinin İlgasına Dair Kanun ile Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırılarak, yerine Diyanet İşleri Reisliği ve Evkaf Umum Müdürlüğü kuruldu.
> Milli Mücadelede bakanlık düzeyinde temsil edilen din işleri bu yasayla >Başbakanlığa bağlı idari kurum oldu.
   Diyanet İşleri Reisliğinin kuruluşu, görevleri ile ilgili kanunun maddeleri:
Madde 3- Diyanet İşleri Başkanı, Başbakanın önerisiyle Cumhurbaşkanı tarafından atanır.
Madde 4- Diyanet İşleri Başkanlığı, Başbakana bağlıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi, Başbakanlık bütçesi içindedir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluşu hakkında bir tüzük düzenlenecektir.
Madde 5- camiler ve mescitler ve tekkeler ve zaviyelerin yönetimine, imam-hatip-vaiz-müezzin ve kayyumların atama ve azillerine Diyanet İşleri Başkanı yetkilidir.
Madde 6- Müftüler, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlıdır.
Madde 7- Vakıf işleri, ulusun gerçek yararına uygun bir şekilde çözümlenmek üzere, bir genel müdürlük olarak şimdilik Başbakanlığa bağlanmıştır.
* Diyanet İşleri Reisliğinin kuruluşunu öngören yasanın gerekçesi: “Din-ordunun politika akımlarıyla ilintili olmasının birçok sakıncası vardır…                                                                                                                          (17)
* Şeyhülislamlık kurumu ile Diyanet İşleri Reisliği arasında > varlığını sürdüren Şeriye ve Evkaf Vekâleti ile Diyanet arasındaki farkı İsmail Kara şu şekilde açıklar: “...Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin statüsü, görev ve yetkileri şeyhülislamlığa göre sınırlı bir hale gelmiş olmasına rağmen yine de bakanlık düzeyinde bir kurumdur. Şeriye Vekâleti’nin başında bulunan kişiler de >Mustafa Fehmi Efendi (Gerçeker), Mehmet Vehbi Efendi (Çelik) gibi ilmiye sınıfına mensup İttihat-Terakki içinde aktif ve etkin görevler üstlenmiş milletvekilleridir.
* Ali Fuat Başgil'e göre, Diyanet İşleri Reisliği'nin kurulması >diyaneti bütün personeliyle birlikte Başbakanlığa bağlı, hükümetin emri altında bir teşkilat haline getirdi. Bu önemli bir gelişmedir.
* 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı Kanun gereğince >tekke ve zaviyelerin kapatılması sonucu, Diyanetin bu yerlerin yönetimi ve buralarda görevli şeyhler ve diğer hizmetlerle ilgili yetkileri kalkmıştır.
* 8 Haziran 1931 tarih ve 1827 sayılı Evkaf Umum Müdürlüğü'nün 1931 Malî Senesi Bütçe Kanunu ile >cami ve mescidlerin idaresi ve İmam, hatip, müezzin-kayyim ve diğer hizmetlilerin tayin, nakil, emeklilik ve azillerine dair bütün yetkiler Vakıflar Umum Müdürlüğü'ne devredildi.
* 1960 İhtilâli'nden sonraki 1961 Anayasasında, Diyanet İşleri Başkanlığının yeri >muhafaza edildi.
* 22 Haziran 1965 tarih ve 633 sayılı > Kanun ile daha önceki 13 kanunda dağınık halde olan hükümler yürürlükten kaldırılarak başkanlıkla ilgili mevzuat tek metinde toplanmıştır.
> Bu kanunun içerdiği en önemli yenilik, >bütün görevler için belli nitelik ve tahsil şartı getirilmesidir. Düzenlemede Diyanet'in görevleri “İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” olarak belirlendi. Önceki hukuki statüden farklı olarak İslam dininin “ahlak” konularında da toplumu aydınlatma görevi Diyanete verilmiştir.
> Bu yasa 26 Nisan 1976 tarih ve 1982 sayıyla yasalaştı. Ancak Cumhurbaşkanının başvurusu üzerine, Anayasa Mahkemesinin 18 Şubat 1979 tarihli kararıyla, biçim yönünden iptal edildi.
* 1982 Anayasası, Diyanet İşleri Başkanlığı'na >"Yürütme" bölümünde yer verdi. Anayasa'nın 136. Maddesi, ek olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na "milletçe dayanışma ve bütünleşme" görevini de yükledi.
   DİYANET TEŞKİLATI
* Diyanet İşleri Başkanlığı’nın teşkilatlanmasını >Merkez, Taşra ve Yurtdışı teşkilatı olarak 3 grupta ele alınır.
   1-MERKEZ TEŞKİLATI
* Başkanlık makamının yanı sıra >ana hizmet birimleri, danışma ve denetim birimleriyle yardımcı birimlerden oluşur.
* Başkanlık makamı Başkan ile 5 başkan yardımcısından oluşur.
   Başkanlığın ana hizmet birimleri:
1-Din İşleri Yüksek Kurulu: En yüksek karar ve danışma organıdır. Kurul başkanı, başkan vekili, 14 üye ve uzmanlardan oluşur. Başkanlığın ana hizmet politikasını tespit eder, dinî soruları cevaplandırır; dinî konularda inceleme ve araştırmalar yapar; başkanlıkça yayımlanacak yazılı, sesli ve görüntülü yayınların neşrine karar verir.
2-Mushafları İnceleme Kurulu: bastırılacak olan Kuran-ı Kerim’leri inceleyerek hatasız basımlarını sağlar.
3-Din Hizmetleri Dairesi: İrşad Hizmetleri, Din Hizmetleri ve Vakit Hesaplama Şube müdürlüklerinden oluşan bu daire, toplumu din konusunda aydınlatmakla ilgili hizmetleri yürütür. Kamerî aybaşlarını, dinî günleri ve namaz vakitlerini belirler. Gerektiğinde kıble tespitlerini yapar.
4- Din Eğitimi Dairesi: Kur'an kurslarının ve eğitim merkezlerinin açılış, eğitim öğretim, denetimiyle ilgili işleri yürütür. Kur'an kursları, Hizmetiçi Eğitim ve Program Geliştirme şube müdürlüklerinden oluşur.
5- Hac Dairesi: Hacca ve umreye gideceklerin bu seyahatlerle ilgili her türlü muamelelerini planlar ve yürütür.
6- Dinî Yayınlar Dairesi: Derleme ve Yayın, Süreli Yayınlar ve Kütüphane şube müdürlüklerinden oluşan bu daire başkanlığın yazılı, sesli ve görüntülü yayım işlerini yürütür. Ayrıca dinî yayınları derler ve başkanlık kütüphanesini yönetir.
7- Dış İlişkiler Dairesi: Dış İlişkiler, Yurtdışı Din Hizmetleri ve Yurtdışı Din Eğitimi şube müdürlüklerinden oluşur.
   Danışma ve Denetim birimleri
1-Teftiş Kurulu Başkanlığı, 2- İç Denetim Birimi, 3- Hukuk Müşavirliği, 4- Strateji Geliştirme Başkanlığı.
   Yardımcı Birimler:
1-Personel Dairesi, 2-İdari ve Mali İşler Dairesi, 3- Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü, 4- Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü, 5- Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, 6- Savunma Uzmanlığı
   2- TAŞRA TEŞKİLATI
* Müftülükler ve eğitim merkezlerinden oluşur. İl müftüleri doğrudan Diyanete, ilçe müftülükleri ise il müftülüklerine bağlıdır. Eğitim merkezleriyse, personelin mesleki konularda iyi bir seviyeye getirilmesi amacıyla hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerinin sağlandığı hizmet birimleridir. 11 Eğitim merkezi vardır. Eğitim merkezleri: Antalya, Bolu, Elazığ, Kastamonu, Konya, İstanbul, İzmir, Manisa, Trabzon, Tekirdağ ve Erzurum illeridir.
   3-YURTDIŞI TEŞKİLATI
* 13 Ağustos 1984 tarihinde 3860 sayılı Kararname ile >"Dış İlişkiler Dairesi" kurulmuştur.
* Diyanet İşleri Başkanlığı yurtdışındaki Türk vatandaşlarına hizmet götürmeye >1971’de başlamıştır.
* Diyanet İşleri Başkanlığı yurtdışında Büyükelçilikler bünyesinde >Din Hizmetleri Müşavirlikleri, Başkonsolosluklar nezdinde ise Din Hizmetleri Ataşelikleri şeklinde örgütlenmiştir.
* 2008 yılı itibariyle Din Hizmetleri Müşavirlikleri bulunan ülkeler: Almanya, ABD, Avusturya, Belçika,   (18) Bulgaristan, Danimarka, Fransa, Hollanda, İsveç, İsviçre, İngiltere, Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Makedonya ve KKTC'dir.
* Din Hizmetleri Ataşeliklerinin bulunduğu yerler >Almanya (Berlin, Düsseldorf, Essen, Frankfurt, Hamburg, Hannover, Köln, Karlsruhe, Münih, Nürnberg, Stuttgart, Münster, Mainz), Avustralya (Sidney, Melburn), Hollanda (Deventer), Fransa (Lyon), ABD (New-York), Suudi Arabistan (Cidde), Nahcivan, Romanya (Köstence)'dir.
* Din Hizmetleri Ateşelerinin ve din görevlilerinin en çok bulunduğu ülke >Almanya’dır.
   Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülen hizmetler:
1- Fetva Hizmetleri: Dinî konularla ilgili olarak yurt içi-yurt dışından sorulan hususlar merkezde Din İşleri Yüksek Kurulu, taşrada ise il ve ilçe müftülükleri tarafından cevaplandırılır.
2- İrşad ve Tebliğ Hizmetleri: Yurt içinde Din Hizmetleri Dairesi, yurt dışında Dış İlişkiler Dairesi'nce planlanmakta olup yurt İçinde müftü, vaiz ve cami görevlileri, yurt dışında müşavir, ateşe tarafından yürütülür. Bu hizmetler vaaz, hutbe, konferans, seminer, kurs, panel vb. yollarla yapılmaktadır.
3- İbadet ve Cami Hizmetleri: İmamet, hitabet, ezan, ikâmet, mukabele, dinî gün ve gecelerde mevlid okunması ve özel program düzenlenmesi, cemaatin din konusunda aydınlatılması, isteyenlere Kur'ân-ı Kerîm ve ilmihal bilgilerinin öğretilmesi yanında camilerin bakımı gibi işlerdir. Bu hizmetleri imamlarla müezzinler yürütür.
4- Eğitim Hizmetleri: Din Eğitimi Dairesi'nce yürütülmekte olan bu hizmetler eğitim merkezleriyle Kur'an kurslarında gerçekleştirilir. Kur'an kurslarında Kur'an'ı yüzünden okuma ve gerekli ilmihal bilgileri öğretilir. Daha sonra isteyene hafızlık yaptırılır.
* Toplumu din konusunda aydınlatmak üzere yazılı, sesli ve görüntülü yayımlar yapılır.
* Diyanet İşleri Başkanlığı personeline 633 sayılı Kanunun 25. Maddesinde >“siyasetle ilgilenme yasağı” bulunur.