> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Yolları rahmet kesti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yolları rahmet kesti  (Okunma Sayısı 992 defa)
02 Ağustos 2010, 12:55:47
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Ağustos 2010, 12:55:47 »



Yolları Rahmet Kesti

DİBACE

Merhum Kemal Tahir, bir vakitler Türkiye'nin püsküllü belası olan eşkıyaları ve eşkıyalığı zemmetmek, onların gerçek yüzlerini hayatın diliyle resmetmek için yazdığı romana 'Rahmet Yolları Kesti' adını münasip görmüştü Günahın ve hicrin aktığı şehrahları, yağmurun bir 'merhamet isyanı'yla kesişi 'Gidiş nereye? Dur ve düşün!' diyebilmek için, teselli haliyle yüreklere inmeden evvel, bütün ama bütün yolları bir su hanumanına teslim edişi Türkiye, Nurettin Topçu'nun çilekeş ruhlara has bir i'cazla ifade ettiği 'müspet isyan ahlakı'na ıztırar derecesindeki ihtiyacım günbegün daha fazla hissetmekte: "İsyan, aşk ile merhametimizi ezerek mahkum edecek kuvvetlere karşı olursa ahlak hareketidir, nefsin şahlanmasına karşı gelmek şartıyla meşru ve insanidir, sonsuzluk yolunu tıkayan, bütünü yok eden ferdi hırs ve iradelerin karşısına dikildiği ve hepsinde de ilahi merhamet kaynağından hayat aldığı takdirde ahlaki harekettir" Evet, yekdiğerine merhamet etmek ve merhametin katili olan nefsi hırs ve arzuları terketmek ve bunu menfi iradelerin beyabanında bir gönül hamulesi olarak taşımaktan öte, bir isyan, bir çığlık halinde 'her zaman ve her bar' ifadelendirmek


TÜRK MÜNEVVERİNİN DÜNKÜ HİKAYESİ VE BUGÜNKÜ MACERASI

Yalnız Yıldızlar

Türk münevverinin son yüzelli yıllık macerasında her kesimden, vatanın hasta haline tiryak olabilecek fikirler gösterebilir ve hepsini 'sarf-ı has amellerdir, teftişe hacet yoktur' diyerek, baştacı edebiliriz Bu tabloda eksik olan, münevverlerin, her ne kadar kendileri aydınlanmış olsalar da, birbirlerini aydınlatamamalarıdır Herkesin 'nefsi' çektiği bir meydanda, 'milleti' nidasını en günahkar addedilenine değin hiç kimseyi istisna etmeden çekecek ve 'meşrebim değil, Türkiye' diyebilecek babayiğitlere ihtiyaç vardı Evet Türk münevverinin yüzelli yıldır kurtulamadığı kendi meşrep ve mesleğinin beka ve temadisi için Türkiyeli'nin arasına ekilen nifak tohumlarını gözardı edişi, malum olduğu üzere nice 'düşman kardeşler' doğurmuş ve nice vatan evladının 'hun-u hederine badi olmuştu '


1930'lu yıllarda genç Türkiye'nin düşünürlerinden Ahmet Ağaoğlu 'Serbest İnsanlar Ülkesinde' adını verdiği adeta bir 'muhayyelat-ı Ahmet Efendi' denilebilecek ütopyasında, Topçu'nun bahsini ettiği 'nefisperestliğe' bir başka zaviyeden yaklaşır Onu rüyasında alıp bir muhayyel kıt'aya götüren feriştehler, çok acip ve çok garip bir hayat tarzını ve bir devlet siyasetini, bu mevzuda oldukça bilgisiz olan roman kahramanına anlatmaya ve öğretmeye çalışırlar Bir aralık, kahramana 'Serbest İnsanlar Ülkesinin Düsturları' başlığını taşıyan bir levha gösterirler Levhadaki ikinci düstur: 'Nefislerine hakim olamayanlar, hür olamazlar' demektedir Roman değişik hadiseler ve didaktik malzemeyle sürer-gider ve sonunda roman kahramanının: 'Anladım ki, hürriyet meleğinin aşığı olmuşum' sözleriyle biter


Evet henüz 1930' lu yıllarda Ahmet Ağaoğlu'nun tespit ettiği gibi hürriyetlere darbe-i biamanını indiren 'nefisperesti' aslında Türk münevverinin derd-i biilacıdır da Gayrendişliği tanımayan ve gitgide marjinalleşen, gerek kendi kesimi ve gerek halkının ruhundaki birlik ve beraberlik ümitlerine hep 'bi-vefa nazarlarla gözlerinden ok çeken' münevver, neticede Behçet Kemal'e ait şu beyitteki halin zebunu olacaktır:


"Galat-ı hilkat olduk bizler münevver diye
Halk bir uçtan ermiştir ham-ervah olan biziz"


BİRLEŞEN YOLLAR

Bizim harsımızda cehaletle mücadele bir 'emr-i mutlak' hükmüne geçmiş ve 'cehaleti' bilhassa Yaratıcı'yı tanımama manasına hamleden halk, zeki evlatlarını önce dini ve sonra fenni ilimleri öğrenmeye teşvik etmiştir Hatta Anadolu'da halk arasında kullanılan "Cehalet, günah-ı kebairdendir" sözü, cehaletin cemiyet bünyesinde açtığı onarılmaz rahnelere işaret eder Türk münevverinin gizli cehaleti ise, yek diğerini tanımama cehaletidir ki, bir mevzuda yed-i tula sahibi olması hükmü değiştirmez Çünkü memleketin hizmetine talip olanların kulaklarını, gözlerini ve gönüllerini orada yaşayan diğerlerine kapaması ve hele bunu sabıkan söylendiği gibi hakikat adına değil, nefisleri adına yapmaları davalarının butlanı için yeterlidir 80 öncesinde, ithal tabirlerle düşünen, jargonlarının içine hapsolmuş, halkından kopuk yaşayabileceği ham-hayaline sahip nim-münevverlerin, memleketi ve halkı sürükledikleri uçurumun hatırası henüz tazedir Tanımama cehaletinden mütevellid "O bize gussa, biz ona afet/Mütekeddir biz ondan ol bizden" (Fuzuli) sözleriyle yürüyen hikaye, adeta aynı vücuda ait iki azanın birbirini bükmeye çalışması gibi bir garabete dönüşmüştür Bırakınız, tanışmayı engelleyecek küçük ayrılık sebeplerini, üç kıt'anın tevhidini sağlayabilecek hars ve medeniyet bedialarıyla dolu olan Anadolu'muz, ona 'ayn-ı rıza ve çeşm-i insafla' bakan münevverlerine her meselenin hallini kolaylaştıracak ve vasıta olabilecektir Mesela, Ahmet Rasim'in Romanya Mektupları'nda bahsettiği, Rumen halk türkülerinden, armonisini Türkçeye yakın bulduklarım tercüme ettirmesi ve neticede Anadolu' nun öz malı türkülerle karşılaşması enteresandır Hal Romanya için böyle olunca yüzyıllarca hem-kıble ve hem-iman olduğumuz, adeta kucak kucağa yaşadığımız Orta Asya ve Orta Doğu coğrafyası için artık nice olur, 'fehm oluna' Türk münevverine düşen, karşısında yeralan ufka doğru 'son hadd-i cenaha' kadar kanatlarını açıp, uçabilmek

--------------------------------
Türk münevverinin son yüzelli yıllık macerasında her kesimden, vatanın hasta haline tiryak olabilecek fikirler gösterebilir ve hepsini 'sarf-ı has amellerdir, teftişe hacet yoktur' diyerek, baştacı edebiliriz Bu tabloda eksik olan, münevverlerin, her ne kadar kendileri aydınlanmış olsalar da, birbirlerini aydınlatamamalarıdır
----------------------------------

Edepli Edipler

Bir de, 'hakikati sunma edebi' eğer bilinmiyorsa kişiyi müdafaa ettiği hakikata karşı bir gizli ihanete götürebilir Nitekim adabınca sunulmayan en bakir hakikatlerin, usulünce arz edilen hakikat-alud yalanlar kadar hüsn-ü kabul görmediği bedihidir Edep, vicdanın vergisi ve onun ince nakışlar ve küçük pırıltılar halinde bir başka dilde ifadesi olarak sanattan siyasete kadar herşeyi güzelleştiren bir haslettir


Saib-i Tebrizi'nin dediği gibi: Ab-ı ru netuvan beray-ı ab-ı heyavan rıhten ' = Ab-ı hayatı elde etmek için yüz suyu dökmek kafi değildir' ab-ı hayatı elde etmenin 'edeb'inde yüz suyu dökmek yoktur demek ki O halde ehl-i tasavvufun 'maksada vusul için edeb şarttır,' kaidesini her meseleye tatbik edebilir ve hakikati sunmak mevzuubahs olduğunda, edeb, nafileden değil, 'farz-ı ayn ve ayn-ı farzdır' diyebiliriz Münevverlerimizin bugün itibarıyla birçoğunu istisna edersek, bir zamanlar ve hala slogandan öteye geçmeyen birtakım hakikat havarileri (!), ne idüğü belirsiz kelimelerden oluşmuş bir garip harharanın esiri olmaktan kurtulamamış ve milleti de bu bozuk latarnayı dinlemek mecburiyetinde hissetmişlerdi O meşhur beyti -'Edep bir tac imiş nur-i irfandan I Giy ol tacı emin ol her hatadan şeklinde değiştirirsek, Türk münevverinin irfanı ve iz'anıyla edepli edipliği tekrar fikir hayatımıza getireceğini ümit ve temenni ediyoruz


LAYİHA

Yukarıdan beri, Türk insanının duygu ve düşüncede temsilciliği vazifesini yüklenmiş münevver kesimin bazı kabahatlerine değiniyor, onun ruh çizgilerini tesbite çalışıyoruz Bu kabahatlar silsilesine her ne kadar bir sıra daha eklenebilirse de iktifa ediyor, onun geleceğinin bugünden daha güzel olacağı ümidini 'can ve baş üstüne' kabul ile, onun şahs-ı manevisinin bu samimi tenkitlerimizden darılmamasını istirham ediyoruz İnanıyoruz ki Türk milleti ve onun münevveri yüz elli, belki üç yüz yıllık tozlarını silkinecek, kendini gelenek-gelecek ekseninde yeniden idrak edecek ve yüce himmetiyle kürenin asabına kalbindeki ahengi verebilecektir' Fakat yazımızın dibacesinde belirttiğimiz üzere bizim millet olarak, 'Rahmete' ve onun bencilliğe, tanı(ş)mamaya ve yol yordam bilmezliğe karşı isyanı demek olan 'yolları kesmesine' ihtiyacımız var Günahın ve hicrin aktığı şehrahları, yağmurun bir 'merhamet isyanı'yla kesişi 'Gidiş nereye? Dur ve düşün!' diyebilmek için teselli haliyle yüreklere inmeden evvel, bütün ama bütün yolları bir su hanümanına teslim edişi

MAsım Yıldız
 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yolları rahmet kesti
« Posted on: 19 Nisan 2024, 16:45:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yolları rahmet kesti rüya tabiri,Yolları rahmet kesti mekke canlı, Yolları rahmet kesti kabe canlı yayın, Yolları rahmet kesti Üç boyutlu kuran oku Yolları rahmet kesti kuran ı kerim, Yolları rahmet kesti peygamber kıssaları,Yolları rahmet kesti ilitam ders soruları, Yolları rahmet kestiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes