> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Güncel Meseleler > Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) > Yarası olmayanın kelimesi de yoktur
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yarası olmayanın kelimesi de yoktur  (Okunma Sayısı 824 defa)
30 Mayıs 2009, 01:51:13
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 30 Mayıs 2009, 01:51:13 »



Geçenlerde okuduğum bir dil analizi beni oldukça şaşırttı. Şöyle deniliyordu: Arapça'da "kelime" kelem kökünden gelir ve kelem ise "yara" demektir. Yani kelime yaradan neşet ederdi, lügat analizi bunu apaçık gösteriyordu.

Demek, kelimeler yaralardan doğuyordu, öyle ise insan ne kadar yaralıysa o kadar çok kelimesi vardı. Acısından kelimeler devşiriyordu Âdemoğlu. Kalp toprağı yarıldıkça, yaralandıkça içine Hayy'dan gelen tohumlar ekiliyor, ve kelimeler buğday başakları gibi zuhur ediyordu. Allah'ın Mütekellim ismi bu şekilde mahall-i tecelli buluyordu. Kalp toprağı acıyla sabanlanır, İsm-i Hayy ile tohumlanırsa Kelam ortaya çıkıyordu. Yara öyle bir sırdı ki, bizi ilk yaratılana, Logos'a, Söz'e bağlıyordu. Seleflere kimine göre ilk yaratılan Nur-u Muhammedi iken, kimine göre de Kelam'dı. Öyleyse yara bizi ontolojik kökenimize, aslımıza, mebde-i hilkatimize götürüyor olmalıydı.*

Kendisine El-Kelim denilen Musa (as)'ın hayatına baktığımızda daha doğumundan başlayan acılara şahit oluyorduk. Nehre bırakılışı, annesinin kaygısı, bebeğin korkusu, bulunuşu, Firavun'un onun sarayda muhafazasına ikna edilişi, annesine yeniden kavuşana dek süt içmeyecek kadar sıkıntıya sokuluşu, ardından kendisi ve yaşadığı yerle ilgili sorgulamaları, kaçışı, Medyen'deki 7 yıllık çilesi, çölde bir meded arayışı, Firavun karşısında dilindeki aczi ile konuşamama endişesi, İsrail oğullarına Mısır'da çektirilen eziyetler, elinden bir şey gelmeyişi, sonra doğdukları topraklardan çıkışları, İsrail oğullarının ihaneti. Apaçık ki Hz. Musa'nın tüm hayatı yara bere içinde geçmişti. Va'dedilen toprakları dahi görememiş, kavminin kırk yıl çöle mahkumiyeti sırasında aralarından ayrılmıştı. Ödülü neydi? Yarası vardı, ama görünürde merhemi yoktu Musa'nın. Yara Tevrat'ı netice verdi. Ne büyük bir ikramdı bu! Tevrat en büyük ödüldü, her yaraya değerdi! Yara aynı zamanda merhem olmuştu. "Derman arardım derdime, anladım ki derdim bana derman imiş" sözü ancak böyle anlaşılabiliyordu. Demek merhem yaradan ötede değil onun hemen içinde gizli bir sırdı.

Şairlere, ediplere, büyük filozof ve mütefekkirlere kelimelerini veren yaraları değil miydi? Hepsi çileli hayatlardan geçmişti. Bunun istisnası yoktu. Kimi bir uzvunu yitirmiş, kimi bu yolda hapsedilmiş, kimi delirmiş, kimi ise hayatını feda etmişti kelimeler uğruna. Bu büyük adamlar artlarında bırakacakları kelimelerin onların hayatlarının biricik meyvesi olduğunu idrak etmişlerdi. Bir kelime daha söyleyebilmek, bir gün daha yaşamaya bedeldi. Kelimeler devanın ta kendisiydi, üstelik hem söyleyen için hem de dinleyen. Kimbilir, belki de insan ancak söyleyecek sözü olmadığında ölür giderdi. Yahut söyleyecek sözü olmayana yaşıyor denilebilir miydi? Öyleyse acı çekmek bizzat bir hayat alametiydi. Ve Allah'ta olduğu gibi halifesinde de Hayat sıfatını, Kelam sıfatı takip ediyordu.

"Kelime" ıstılahi manada bir hakikate işaret eder. Kur'an'da "kelime" daima hakikat anlamında kullanılmıştır. Bir ağaca benzetilmiş, hakikatle bağı nispetinde kökleştirilmiş ve dalları intişar edip aleme meyve vermiştir. Allah'ın "kelime" si yücedir. Allah Rasul'ü bizi bir kelime'ye davet etmiş ve icabetimizle kurtulacağımızı vaat etmiştir "La ilahe illallah" o kelimedir. Mübarek Kitap bizi ehl-i Kitab'a şöyle davette bulunmaya teşvik eder "aramızda bulunan ortak bir kelimeye gelin". Ve Allah İbrahim'i (as) "kelimeler"le sınamış ve o bu sınavı başarıyla itmam etmiştir. İbrahim makamı kelimeler yani hakikatler makamıdır, bu yüzden o makama giren "emin" olur. Hakikat ehlinin yegane sığınağı kelimelerdir. Bir merhametli kalpten çıkan kelimeler tesellimiz olmasa hangi yara iyileşir, hangi sızı dinerdi ki?

Üstadımızdan öğrendiğimiz güzel bir salavat vardır. Bununla Efendimiz'e (sav) "Dertler ve devalar adedince sana salat-u selam ederiz" deriz. Hep düşünmüşümdür, deva için tamam da dert için neden salat ederiz? Ya da derdin neresi övülesi neresi esenlik veresi olmalı ki onu çağırır ve ondan Nebi'ye bir yol açarız? Öyle ya, salatın bir manası da duadır ve dua bir şeyi davet etmektir. Hiç dert davet edilir mi? Bu nasıl iştir?

Artık anlıyorum ki dertler bizim vesilelerimizdir, ve Allah'a vesile ile varılır. Dertler bizim aczimizin zikridir. Aczimiz ise bizi Rauf ve Rahim olan Nebi'ye Rahman ve Rahim olan Allah'a bağlar. Hatta öyle bir bağdır ki bu devadan ziyade şükredilesidir. Dert celal tecellisi, deva cemal tecellisidir. İkisinden de Sure-i Rahman'daki iki güzel cennet devşirilir. Bu yüzden dert de, deva kadar başımızın üstündedir, bu yüzden biz Celal ve İkram sahibi bir Rabbe intisab ederiz. Niyazi-i Mısri gibi Allah dostlarını dertle gelen Celal'e sevindiren coşturan sır bu olmalıdır. Üstad'a çileli hayatında her hapse bir risale ile karşılık verdiren, her zehirlenmeye bir evrad tesisini eşlik ettiren sır da bu olmalıdır. Cümle zalimlere haklarını helal ettiren de. Zira yara açan yaraladığına iyilik etmiş, yalnızca kendine zulmetmiştir.

İnsan da manen ikili bir yapıdadır; nefis ve ruhtan tertip edilmiştir. Ruh cemali esintilerle vecde gelse şükür makamında dursa, nefis onu çelmeler de gaflete atar. Nefis celal makamında şefkat ve zecr tokatları yese, ruh ona ümit ve tevbe kapısı aralar. Nefis bizi toprağa, ruh ise göklere cezp eder. Nefisler cisimlere, bedenlere, suretlere, ruhlar hakikatlere, isimlere, kelimelere aşık olur. Nefsimize celal, ruhumuza cemal tesir eder. Bu yüzden nefsin her yara alışında, ruh yeniden doğar. Fakat ruh nefse bir efendi gibi şefkat eder de onu düştüğü ve yaralandığı yerden tutar kaldırır. Her derdin ardından bir deva çiçeği açar. Her yarada bir hakikate yol alırız. Bir kelimeye daha gebe kalırız. Öyle ki ""oh" nefisten "ah" kalpten gelir" denir. Zira kalp toprağı yarıldıkça, yaralandıkça insan yüzünü Hakk'a çevirir. Nazarı mülkten melekuta çevirmek için insana ızdırap lazımdır. Izdırap insanı velud (doğurgan) hale getiren şeydir. Yoksa hangi sazende bir sese vuslat için saatlerce günlerce ellerini sazının tellerinde gezdirir. O sesi yakaladığınız an bilirsiniz tüm sıkıntılara değmiştir.

Öyle ya, "Yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin Allah'ın vechi oradadır". Ama yüz dönmek için Efendimiz (sav) gibi "Yüzünü bir arayış içinde göğe kaldırdığını görüyoruz" hitabına mazhar olmak gerekir. Ona kıblesini semada aratan şey derdidir. Aramak yara iledir, arayan evvelce yanlış vadilerde seyretse de, sonunda hakikatin kelimelerine vasıl olacaktır. Hakikat için denilir ki, "aramakla bulunmaz ancak onu yalnız arayanlar bulur". Buna bir ilave de biz yapalım, "arayanlar yalnız yaralı olanlardır". Bizim payımıza sadece sorular düşer, cevaplar ise Rahman'dandır. Öyleyse hayat durmaksızın soru sormaktan ibarettir. Sorularımız, sorunlarımız, bizi O şefkat sahibi Rabb-i Rahim'e ulaştırır. Mekanı bir sınıfa, zamanı ise bir hikaye anlatısına çevirir. Hikayenin sonuna kadar sabretmek, sorulara verilecek doğru zamanı beklemek, hikmete itimat etmek üzerimize bir vecibedir. Sonunda kitap dürülür ve herkes her şeyin neticesini görür.

Rabb yaralarımızla yollarına sevk etsin, her kan damlasından birer gül, her günahtan bir ibret yaratsın, her sızımızı, her ahımızı bir musikiye çevirsin, Mütekellim ismiyle bize kelimelerini bahşetsin. Hakikate ilişkin şarkta ve garpta ne söylendiyse kuşkusuz onlar Allah'ın kelimeleridir. Ağızlardan çıkan, kalemlerden akan, kulaklardan giren, kalpleri yeni bir varoluşa tebdil eden, hava zerrelerine binip etrafımızda bizi kuşatarak gezinen her söz O'nundur. Şüphesiz Allah'ın kelimeleri en yücedir...

*Not: Logos diğer deyişle söz ilk yaratılandır. Bu Tevrat'ta da İncil'de de böyle olduğu gibi kimi büyük İslam Alimleri de bu görüştedirler. Onlara göre "kün" emri ilk yaratılanın söz olduğuna işaret eder. Derler ki "her şey bu kehf ve nun arasındadır". Kimi alimlerimiz ise ilk yaratılanı Nur-u Muhammedi olarak tarif ederler. Dolayısı ile Logos (kelam) sadece İsrailiyat kaynaklı bir kavram değildir. Tartışmaya ne taraftan bakarsak bakalım, ilk veya ikinci olup olmaması fark etmeksizin "Kelam" yaradılışın mebdeinde bulunan hakikatlerden biridir.

Mona İslam

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yarası olmayanın kelimesi de yoktur
« Posted on: 27 Nisan 2024, 01:49:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yarası olmayanın kelimesi de yoktur rüya tabiri,Yarası olmayanın kelimesi de yoktur mekke canlı, Yarası olmayanın kelimesi de yoktur kabe canlı yayın, Yarası olmayanın kelimesi de yoktur Üç boyutlu kuran oku Yarası olmayanın kelimesi de yoktur kuran ı kerim, Yarası olmayanın kelimesi de yoktur peygamber kıssaları,Yarası olmayanın kelimesi de yoktur ilitam ders soruları, Yarası olmayanın kelimesi de yokturönlisans arapça,
Logged
08 Kasım 2012, 21:01:12
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 08 Kasım 2012, 21:01:12 »




     Kalbin Zümrüt Tepelerinde kısa bir yolculuğa vesile oldu inşaallah..Rabbim burada edilen duaları hakkımızda kabul buyursun..Kelimelerinin hakikatlerine gönüllerimizi açsın inşaallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes