๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 20 Mayıs 2010, 16:44:22



Konu Başlığı: Tez Dönsün Gurbet Kuşları
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 20 Mayıs 2010, 16:44:22
Tez Dönsün Gurbet Kuşları

Gurbette yediyim her yumruk neden
Seni hatırlatır mene veten
Rasim Karaca

Kara suların ötesine gitmek midir gurbet? Hemen yanı başında yaşayıp da görüşememek midir? Şairin “gurbet benim içimde” dediği gibi midir yoksa? Bir gurbet gerçeği var ki, onu gözardı etmek mümkün değil. Dostlar bir yanda vatan bir yanda… Yârânlar bir bir diyâr-ı bekâya göç ediyor. Sen dayan dayanabilirsen.

Ağaçlar, kuşlar, mimarî güzelliği yerinde binalar, sıra sıra çiçekler önüne dizilse; ziyaretçinin biri gelip biri gitse; devletlerarası ilişkilerde sözlerin denge unsuru olsa; bir sözünle kalkan, bir sözünle oturan insanlar olsa, hayranların dünyanın dört bir yanından selâm gönderseler... Bunların dahaları olsa, senin gurbetlik hâlini değiştiremezler. Vatanın illerinden getirilen toprakları gözüne sürme diye çeksen, suyunu zemzem niyetine içsen gurbetliğin yine değişmez.

Sen hayâllerinle yaşarken gönüllülerin de burada, vatanda gurbet yaşıyorlar. Tabiat, insanla anlam kazanır, der sanatkârlar. Bu vatan da seninle yücelmiş, anlam kazanmıştı. Sen yoksun, hiçbir şeyin tadı yok. Buradakiler de sana karşı gurbetteler. Pergelini çevirirken bir ayağını hep burada tutarsın diye ümit etmiştik. Ama kışlar, şubatlar boyu kırağı çaldı ümitlerimize, bekleyişlerimize.

Koyu karanlığı ateşe verdin. Işığına koştuk. Kınalı kuzularındık. Gönülsüz dağlardan, dilsiz ovalardan bile sakınırdın bizi. Şimdi, tenhada kalmış bir hikâye kahramanı gibi, okuruna ulaşamamış bir kitap gibi garibiz. Senin konuşmalarını dinlediğimiz günlere gurbet sohbetleri adını verdik. Baharlar geldi geçti. Sen olmadığın için hiçbirine bahar demedik. Şu eski şehrin sokaklarında, caddelerinde başı dönük dolaştık. Her dışarı çıkışımızda kâinat korosunun gurbet türkülerini ezgin ezgin söylediğini duyduk. Senin son karakol dediğin iç kalende bir sığınak bulma gayretiyle başımızı oraya buraya vurduk. Anladık ki sığınaklar sensiz güven vermiyor. En büyük, yegâne sığınağınız Allah, derdin. Gecenin kara yüzünde açıp elimizi O’na sığındık, O’ndan medet umduk, O’na yakardık. Parklarda, meydanlarda, evlerin odalarında, alış-veriş merkezlerinde, gazete sayfalarında senden söz ediliyordu ama sen gurbetteydin.

Sen orada kaldıkça biz de gurbetteydik. Gurbet bizdik. Sen sılaydın. Sensizliğimizde bulutlar küstü, yağmurlar gelmez oldu. Sen gittikten sonra, bu yakada binler can rahmana kavuştu. Sen gittikten sonra çöllerde tanklar, çöllerde ateşler tebelleş oldu insanlara. Sen gittikten sonra burayı bir yangın alazı sardı. Sen olsaydın beraber el açar, senin garipler dediğin günahsızlar yüzü suyu hürmetine af dilerdik. Sensiz beraberliğimiz bile bir hoş.

Gurbet oldu hayatımız. Öz yurdumuzda garip kaldık. Sakarya’sı misali şâirin. Kimsesizler kimsesine sığının, demiştin. O da olmasa nefes alamayacaktık. Sen buradayken başımızda bir rahmet bulutu olurdu. Akşamda sabahta tanelerini gönderir bizi serinletir, dünyamızı sulardı. Senden sonra o bulut gitti. Küresel ısınma dediler, buzulların erimesi dediler, kimyasal gazların atmosferi delmesi dediler. Ama rahmet gelmeyişinin, bereketsizliğin duasızlıktan olduğunu fark etmediler bile.

Nuh kavminin, Lut kavminin, Musa kavminin günahları katbekat işlendi. Allah, bu ümmeti topyekûn helâk etmeyeceğine söz vermişti. Mahlûkat bunca şenaate katlanamıyor, “Kıyamet ne zaman Allah’ım!” diyor.

Kıyamet mi geliyor yoksa! Dünya gurbetinden kıyametle mi kurtulmayı bekliyoruz? Şen kahkahalarla kıyamet mi bekliyoruz? Senin gurbette olduğunu gördükçe, düşündükçe içimde ekşi bir yangın hissediyorum. Bazen sen varmışsın gibi gecenin bir vakti uyanıp diğer odaya giriyorum. Ama sonra mükedder, odama dönüyorum. Aslında biz senin sılan, kendimizin gurbetiyiz. Sana bir daha bir daha seslensem, bir daha bir daha büyür gurbet. Simurg misali dönsen yurduna, gurbet bitse, hasret bitse. Son söz olarak şunu söylüyorum: Gurbet kuşları tez dönsün diye, bir vatan kadar hür umudumu çiçekleyip duruyorum.

 Recep Şükrü Güngör