๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 25 Mart 2010, 14:44:00



Konu Başlığı: Tek Boyuttan Çok Boyuta
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 25 Mart 2010, 14:44:00
Tek Boyuttan Çok Boyuta Sıçrayış 

Heyecansız bir kalp, düşüncesiz bir dimağ, fikirsiz bir beyin tek boyutta yürüyen bir böcek gibidir. Evet tek boyut, insanın çevresindeki her şeyi satıh endeksli görme yanlışlığına getirir. Hiçbir derinlik yoktur ona göre eşyada.. İnsanlar cisimden ibarettir. Mânâ diye bir şey aramak beyhudedir. Hele hele hâdiseler tesadüfî şeylerdir. Onlar da bir anlam aramak, kör kuyudan su beklemek kadar abesle iştigaldir..

Bu bakış açısıyla görür çevresini tek boyutlu gözler... Onlara göre yemek, içmek bile sadece vücuda enerji depolamaktan başka bir şey değildir. Hiçbir düşünce buudu, tefekkür yönü, ibret alınacak bir ciheti yoktur bu nimetlerin.. Sanat, edebiyat dünyasına da yansır bu tek boyut felsefesi.. Derinlik istenmez o eserlerde.. Hâdiseler anlatılır, belli bir sıraya göre sunulur o kadar.. Mesaj kaygısı, ahlâk ve millî dinamikler adına bir şeyler sunmak sancısı yok.. hiç biri görülmez, görülmek de istenmez. Bazen nefret edilir... Yapanlar da paylanır ve toplum dışına itilmeye zorlanır...

İşte bu pranga ve zincirler ile kaplı zindan hücresi, handikaplar silsilesi tek boyutlu yaşayanların bütün hayat damarlarını, kalp ve kafa ufuklarını esir etmiştir.. Asla bir nokta kadar başka buutlara sıçrayacak menfez bulma imkânı tanımaz.. Dıştan içe akseden ve gayri ihtiyari hücreden içeri sızan minik ışıklar da, tıpkı çöpçülerin temizlediği kirli paslı eşyalar gibi, bu tek boyut dünyasından süpürülür ve yokluğa atılır...

Kimdir bu zincirleri kıranlar.. kimdir bu tek boyut felsefesinin hücresini tarumar edenler.. kimdir bu zindanlık ortamı aydınlık bir dünyaya çevirenler.. Gönüllerindeki tek boyut karanlığına birkaç boyut lutfedecek ışığı bulanlar, farklı bakma ve derinlik kazandırma mumunu yakanlar, kandilini sunanlar.... Kimdir bu satıhta yaşamak bıkkınlığına ve tek düze ömür sürmek zavallılığına "dur!" diyenler.. boşuna çekilen çilelere, tadılan acılara "artık yeter!" deyip mahkumiyet zindanından kutlu fecre sıçrayanlar ve hakikat güneşiyle tanışanlar. Onun her ışığının bir boyut olduğunu fark edenler ve bir zindandan bir ummana kanatlandığını fark edenler. Bir çölden bir vahaya hicret ettiğini bilip, duyup hissedenler...

Bana göre bunlar iç ve dışın fatihleridirler... Öz kaynağını kaza kaza (tıpkı bir Ferhat gibi) ortaya çıkanlardır. Kapı ve pencerelerini sımsıkı kapatmış, kalp hücresinde mukassi bir iklim örme sevdasında olanlar değil, bütün his ve duygu menfezlerini her cihet ve yöne ama fıtrî bir açılışla açanlar ve sonsuzluğa kanatlananlardır...

Evet fatihtirler onlar... Özlerini kaşfetmiş, bütün paslı kilitleri ve küflü anahtarları bir anda pırıl pırıl bir şifreye çeviren ve o şifrelerin de hakikat iklimine kodlu olduğunu bulup, bilip, çözenler...

Evet içimizde bir dünya var.. Farkında olanların sonsuzluk yolculuğuna çıkar gibi çıktıkları ve keşfe koyuldukları bütün kıtaların keşfinden daha mühim keşfedilmeye her şeyden daha lâyık bir dünya.. Yine içimizde bir âlem var. En güzel şehirlerin fethinden daha fethe muvafık bir âlem.. Fikir ve his füzelerimizi bilseydik işte o aydan daha parlak ve aydınlık, hayat dolu âlemlere gönderirdik..

Tek boyutlu yaşamanın ne kadar zor ve keder yüklü olduğunu ancak bu sıçrayış ile keşfedebileceğimizi bir anlayabilseydik, bir an dahi boş durmazdık ve başımızı bir anahtar gibi secde kilidine koyup o kapıyı, sonsuzluk kapısını açmayı denerdik.. Evet bir elem ve acılar yumağıdır tek boyutlu yaşamak. Bir sefalet ikliminde duman ve sisler ortasında berraklık edebiyatı yapmaktır tek boyutlu yaşamak. Bir kaos zindanında fıtrat damarlarını tek tek kesip intihar etmektir tek boyutlu yaşamak..

Her gün biraz daha batmaktır bencillik ve egoizm bataklığında.. Her gün biraz daha gömülmektir nefis ve iblis vakumunda.. Her gün biraz daha eriyip gitmektir düşünce ve his felciyle.. her gün biraz daha tükenmektir sevgisizlik ve hoşgörüsüzlük kanseriyle...

Tek boyutlu yaşamak insanı perişan eden bir hastalıklar silsilesi, genç yaşta solduran bir mikroplar taarruzudur.. Bundan bir küçük gayret sıçrayışıyla kurtulabilir insan. Hiç denemediği bir hareketle.. Bir sadaka.. Bir secde.. Bir ümit soluğu... Bir tefekkür arşiyesi.. Bir hissetme duyarlılığına yürüyüşle tek boyuttan çok boyuta sıçrayabilir.

Öyleyse niçindir bu bekleyiş? Nedendir bu elem girdabında acı çekiş? Haydi ruhun çok boyutlu kanatlarını bir bir açarak, bu iklimler dünyasına ve âlemler iklimine yükselelim...

Şehvet kısırlığından irade harmanına, kin ve nefret susuzluğundan sevgi kaynağına, yeis kemendinden ümit huzur ve hürriyete kanatlanalım.. Ve böyle mükemmel bir dünyanın ötesinde daha nasıl mükemmel buudlar var olduğunu görüp, bilip, tadalım...

Mehmet ERDOĞAN