> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Söğüdün Bağrındaki Diriliş
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Söğüdün Bağrındaki Diriliş  (Okunma Sayısı 909 defa)
17 Mayıs 2010, 16:05:19
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 17 Mayıs 2010, 16:05:19 »



Söğüdün Bağrındaki Diriliş

Dünya kuruldu kurulalı gündüzler geceleri, ışık da karanlığı adım adım takip etmekte; yok olmaları varolmalar, ölmeleri de dirilmeler kovalayıp durmaktadır. Toprağın sinesinde kendini çürümeye salmış bir tohum, sümbül hayatını netice vermekte; kayaların bağrını döl yatağı edinmiş minik çam çekirdeği, şartların müsamahasızlığına rağmen salkım salkım boy atıp gelişmekde ve tıpkı hasmını yenmiş bir gladyatör havası içinde dalların diliyle gerilip, varlığını haykırmaktadır. Nice dev çağlayanlar vardır ki, menba�arı küçük birer sızıntı, nice bitip tükenme bilmeyen ışık kaynakları vardır ki, esasları birer zerreden ibarettir. Tomurcuk dudaklarını açıp varlığını haykıracağı, güller, çiçekler yüzümüze gamze çakacakları güne kadar onların varlıklarından haberdar bile olamayız. Oysaki onlar, İsrafil�n Sûr�nu çoktan duymuş ve belli bir tempo ile dirilişe geçmişlerdir bileâ�

Cihanı üst üste karanlıkların sardığı bir dönemde, âdeta kehkeşanlardan yıldızlar derip, bununla her gün ayrı bir donanma gecesi teşkil ederek, bununla kendi ülke ve kendi insanına hep başka başka bayram şenlikleri yaşatanlar, üstûreleşen koca bir tarihin ilk rüyalarını cılız bir söğüt ağacının dalları altında görmüşlerdi.

Mütevazı bir toprak parçası üzerinde, oldukça basit bir hayat yaşayan bir avuç insanın, hayallere sığmayan bir müthiş patlamayla, denizlerin dev dalgaları gibi birdenbire belirip ortaya çıkmaları, hangi sebeplerle izah edilirse edilsin, katiyen inandırıcı olamayacaktır.

Acaba, yağmur yüklü bulutlar gibi ellerinde ışıktan kamçılarla, kıyametler koparak dört bir yanı tutan bu heyecanlı sîneler, akıllara durgunluk veren bu hareket ve bu hızı nereden alıyorlardı? En sağlam manevralarla kitlelere hükmedip, onları arkalarından sürükleyerek, cihan çapında meydana getirmeyi başardıkları bir büyük diriliş ve bir büyük inkılâpla, hâdiselerin akışını, tarihin çehresini değiştiren onlardaki bu müthiş güç nereden kaynaklanıyordu? Dostların vefâ bilmediği, düşmanların cefâdan yılmadığı, handikapların handikapları takip ettiği çalkantılı bir devrede, her türlü imkânsızlığı aşarak cemiyetin bütün müesseselerine galebe çalmaları; yâni "bir sineğin bir kartalı sallayıp yere vurması" nasıl mümkün olmuştu? Rica ederim, olup biten bunca şeye (ganimet tutkusu, şöhret hissi, kavga hırsı, cihanı istîlâ etme arzusu) dememiz mümkün müdür?

Hayır hayır! Bu âteşîn ruhları harekete geçiren, bu çelik iradeleri dünyanın hâkimi kılan sır, ne bunlarda ne de bunlar gibi şeylerde kat�yen aranmamalıdır. Bence bu sır onların sağlam inançlarında, tarih şuurlarında ve mukaddes ideallerinde aranmalıdır.
Uzun yıllar, sağda â� solda bitkin, yorgun ve tutarsız bir hayat yaşadıktan sonra, onu, yepyeni bir güç, taptaze bir kuvvet ve apaydın bir millet olarak cihanın karşısına çıkaran bu inanç ve bu ideal, onun için âdeta ölümsüzlük kevseri olmuştu.

Baharda erimeye başlayan karın-buzun zayıf noktalarını kollayıp da, oralara diriliş mesajları sunan toprağın, kendini bir mübarek çimlenmeye terk etmesi gibi.. birkaç yüz çadırdan ibaret bu kutlu aşiret de, ona baştan başa bağrını açan yeryüzü meşcereliğinde tıpkı kar çiçekleri gibi her yanı sardı ve dünyanın üç kıtasında cihangirâne bir devlet kurmaya muvaffak oldu.
Artık söz onun devran onundu; atını en karanlık noktalarına kadar sürecek; her uğradığı yere gönlünün ilhamlarını boşaltacak; mazlum ve mağdurların âhını dindirerek, sivri süngüsü ve keskin kılıcıyla bütün zalim ve müstebitleri zapt ü rapt altına alacak ve dünya devletleri seviyesinde cihan sulh ve muvazenesinin en gür sesi haline gelecekti.. Ve geldi deâ� Tarihin tespit ettiği en utandırıcı zulümlerden en iğrenç tecavüzlere, en kanlı ihtilâllerden en ümit kırıcı çalkantılara kadar, binbir gâilenin kol gezdiği, hezeyan ve çılgınlıklara alkış tutulduğu, yangınların şehrâyin sayılıp vahşetlere yahşî çekildiği alabildiğine karanlık bir çağı, ense kökünden yakalayıp derdest ederek zamanın bağrından söküp attı.

Evet o, bütün bunları yaptı. Ve, yüksek inanç sistemi, rûhundaki fazîlet aşkı; herkesi hayran bırakan güzel seciye, üstün ahlâk, disiplin rûhu, itaat şuuru ve hayatı hakir görme gibi eşsiz meziyetleri sayesinde, dünyanın üç kıtasında yaşayan insanların hemen ekserisinin gönüllerini fethederek arkasına almasını bildi. Böylece, bir kudsînin uğurlu elleriyle temelleri atılan bu yüksek mefkûrevî devlet, arkadan gelen hayırlı mîrasçılarla da devam ettirilince, bir cihan hâdisesi haline geldi. Sonra da parlaklık ve ihtişamından hiçbir şey kaybetmeyerek bugünlere kadar gelip ulaştı. O, Sezarların, Napolyonların saltanatlarından daha parlak, daha şa�aalı ve daha uzun ömürlü olmuştu; olmalıydı daâ� zira, bir yanda altın-gümüş, şan-şeref üzerine kurulmuş bir saltanat, diğer yanda, ahlâk, fazîlet, inanç üzerine kurulmuş ve insânî ağırlıklı bir hükümrânlık..! Şöhret ve servet, hiçbir zaman inanç ve yüksek ideallere bağlılık kadar insanlık üzerinde tesirli olamamıştır ve olamazdı da. Geçmişteki Fransa, İngiltere cumhuriyet ve hükûmetleri gibi, bugünkü süper güçler de dış yüzlerindeki ihtişâma rağmen, hiçbir zaman gerçek nizam ve âhengi idrak edememiş çürük sistemlere dayalı istikbâl vaat etmeyen kuvvetlerdir. İskender ve Napolyon�n kandan seylâplarla kurup çevirdikleri imparatorluk değirmenleri, arkada bir sürü inilti, bir sürü lânet bırakarak kurucularıyla beraber yıkılıp gitmesine karşılık, Söğüt çevresindeki saf tohumlar üzerinde kanatlanan papatyalar, hâlâ salınıp durmaktadır.

Bir gökkuşağı gibi daima onların düşünce ufkunu tutan ve bir bayrak gibi hep başlarının üzerinde dalgalanıp duran bu yüksek inanç ve "devlet-i ebed müddet" idealinin, onlar üzerinde tesiri o kadar büyük olmuştu ki, daha o ilk kıpırdanış dönemlerinde, altı-yedi yüz senelik muhteşem bir milletin düşünce hareketinin, teşkilât ve idaresinin plân ve programlarının mevcud olduğu hemen sezilebilir. Bir de bu yüksek ideal; sağlam bir dînî duygu, dupduru bir heyecan, her işte sıkı bir disiplin, fevkalâde yiğitlik ve civanmertlik; herkesi memnun edecek ölçüde bir idare, iyi işleyen bir adliye, cesaret ve hak ölçüsüyle gürül gürül bir askerî teşkilâtla da bütünleşince çarçabuk dünyanın efendisi oluvermişlerdi.

Aslında bu tarih felsefesine göre tabiî bir netice idi. Zira, bir tarafta; kin, nefret ve türlü türlü ihtiraslarla, durmadan bir cadı kazanı gibi kaynayan, çevrede çapulculuk yaparak zayıfları ezen millet şeklindeki yığınlar, beri tarafta, insanlık ve mürüvvet adına mazlumların imdadına koşan, dünyayı yeni baştan hak ölçüsüne göre plânlayan; camileri, çeşmeleri, sebilleri, hastaneleri, vakıf ve imaretleriyle yüzlerce insânî müesseseyi gergef gibi işleyen incelerden ince ayrı bir dünyaâ� Bu dünya, insanlık çapında, hayata yeni bir mânâ, yeni bir tefsîr getirme düşüncesiyle ortaya çıktığı ve yeryüzünü saran bütün şirretliklere rağmen, kendine has bu yüksek hayat felsefesini insanlığa kabul ettirmesini bildi.

Dostların vefâsızlığına, düşmanların ardı arkası kesilmeyen istila ve ifsatlarına uğramasaydı, kimbilir daha neler yapacaktı?!
Keşke, bu mübarek dünya; duygu, düşünce, anlayış ve hayat felsefesiyle hiç değişmeseydi! Keşke, onun yiğitliği, sadeliği ve mertliği bugüne kadar dipdiri kalabilseydi! Keşke o, muhteşem saray ve yüksek kasırların altın yaldızlı kubbeleri altında, aygın ve mahmûr dolaşan hasım dünyanın, talihsiz insanlarının durumuna düşmeseydi..!

Âh, o zevke dalıp özden uzaklaşmalar; fîruze ve zeberced yaldızlı tavanlar altında çalım satmalar; zümrüt gibi bağ ve bahçelerde, lâle ve zambaklar arasında mest ü mahmûr rahata ve rehavete teslim olmalar..!
Eyvah ki, bütün bunların hepsi oldu!!! Ne çıkar..! Söğüdün gök rengi tomurcuklarının dudaklarında yeni bir günün muştusu var..!

* Yitirilmiş Cennete Doğru kitabından

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Söğüdün Bağrındaki Diriliş
« Posted on: 29 Mart 2024, 16:14:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Söğüdün Bağrındaki Diriliş rüya tabiri,Söğüdün Bağrındaki Diriliş mekke canlı, Söğüdün Bağrındaki Diriliş kabe canlı yayın, Söğüdün Bağrındaki Diriliş Üç boyutlu kuran oku Söğüdün Bağrındaki Diriliş kuran ı kerim, Söğüdün Bağrındaki Diriliş peygamber kıssaları,Söğüdün Bağrındaki Diriliş ilitam ders soruları, Söğüdün Bağrındaki Dirilişönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes