> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler >  Hüzün yüklü güneşler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hüzün yüklü güneşler  (Okunma Sayısı 929 defa)
22 Eylül 2010, 20:33:31
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Eylül 2010, 20:33:31 »



Hüzün Yüklü Güneşler




İnsanlığı yükseltenler, ufkumuzu genişletenler, insanca yaşamaya daha müsait bir dünyanın kurulmasına katkıda bulunanlar “Olan, olması gerekendir.” diyenler değil, daha güzel dünyaların hasretiyle yanıp tutuşanlardır. Bu hüzün yüklü güneşlerin duygusal dünyalarından bazı kesitler sunuyorum:

(Yakub) onlardan (oğullarından) yüz çevirdi: “Ey Yusuf’un üstünde (titreyen) tasam, (gel, şimdi tam senin gelmen zamanıdır)” dedi ve hüzn-ü kederinden iki gözüne ak düştü (Bununla beraber) o, artık gam ve kederini tamamen yutmakta idi.” (12/Yusuf, a. 84)

“İnâbeleri (ALLAH’a yönelmeleri) çok olsun, her zaman O’na dönsünler, O’nunla beraber olsunlar, mâsivâ ile alâkalarını kessinler diye enbiya hazerâtı için gam ve gariplik takdir buyrulmuştur.”

Rasulullah s.a.v. Hz. Ömer’in omuzuna elini koyarak: “Dünyada ya garip bir insan gibi, ya da bir yolcu gibi ol.” buyurmuştur. (1)

“Tevratta şöyle yazılıdır:

Mü’minin kalbinde kendi haline ağlayan bir ağıtçı vardır. Münafığın kalbinde ise devamlı teganni ile meşgul bir şarkıcı vardır.

Bayram gününde insanlar sevinip ferahlandılar. Ben ise ALLAH bilir ki bayrama sevinemedim. Seni göremeyeceğimi iyice anlayınca gözlerimi kapadım ve hiçbir kimseye bakmadım.” (2)

“Dante cehennemi anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlıyamamak, cehennem çöl değil kuyu: sularında yıldızlar parıldamayan kör bir kuyu cehennem. Çölde yıldızlar konuşur, rüzgar konuşur.

Görmek yaşamaktır. Vuslattır görmek. Her bakış dünyaya atılmış bir kementtir. Bir kucaklayıştır. Bir busedir her bakış. Göz bebeklerimizden fırlayan seyyâle mekan canavarını bir anda ehlileştirir. Görmek sahip olmaktır. Gören hangi hakla yalnızlıktan şikayet edilebilir? Mevsimler bütün işveleriyle emrindedir. Renkler bütün cilveleriyle hizmetindedir. Çiçekler onun için açılır. Şafak onun için parıldar. Gutenberg matbaayı onun için icat etmiştir. Hugo o okusun diye yazmıştır şiirlerini. ..... çocukların tebessümü onundur.” (3)

“Kan deryasına dönmüş çölde yalnızlık, sürgün, yenilgi, umutsuzluk ve acının sureti görünecekti. Kıpkızıl şehadet ummanından başını yükseltti, sessiz ve yalnız öylece durdu.” (4)

“Ölüm yatağında kızlarına, ölümünden sonra okuyacakları ağıtları hemen okumalarını emreden ve hepsini hazır bulan  büyük baba Abdülmuttalib’i altı kızıyla beraber unutabilir miyiz?” (5)

“Dünyada gerçi olmadı bir şeyde kârımız

Ukbada (ahirette) belki olsa gerek itibarımız

Ağyar (başkaları) gül kopardı dikenden demet demet

Har (diken) oldu bağrımızda çiçek yüzlü yarimiz

Yükseldi arşa neşvesi dûnu esâfilin (seviyesiz insanların)

Toprakta gizli kaldı bizim ah-u zarımız (feryad-u figanımız)” (6)

“Aşk ile enis oldu gönül geçti sivadan

Ben sohbet-i nas ülfet-i yârândan usandım

Çün zerre vefa görmedim ihvan-ı zamandan

Şol yüzleri dost, kalpleri düşmandan usandım.” (7)

“Her ne yana gittimse, korkumdan, dehşetimden başka bir şey artmadı.

El aman bu çölden, el-aman bu sonu olmayan yoldan

Şu karanlık gecede amacımın yolu kayboldu.

Ey hidayet yıldızı bir köşeden çıkıver

Duyduğum her haber, hayrete düşürdüğü için

Bundan böyle işte ben, işte rintlik, işte habersizlik hali.” (8 )

“Ötmeyi, uçmayı unutmuş

Kuşlar gibiyim.

Yürek diplerinde birikmiş

Bütün kederler bendedir.” (9)

“Ne zaman bir aşk şarkısı bestelemeye kalksam mutlaka bir ızdırap şarkısı oluyor.” (10)

“Demokritos gülerek çıkarmış her sabah evinden, bu yüzden ona gülen filozof derlermiş. Heraklitos ise ağlayarak başlarmış gününe.

Montaigne: Gülen filozof insanlıktan umudunu kesmiş, bu yüzden işi gülmeye vurmuştu.

Ağlayan ise insanlıktan umudunu kesmemişti, “Neden hâlâ bu çığlık” diye ağlardı.” (11)

“(Yine perişan, yine perişanız) Bütün ümitler Adl-i Mutlaka kalmıştır. Mahkeme-i Kübra’da hakkımızı alacağız. Bu ümid dünyalara değmektedir.” (12)

İnsan ruhu, insan gönlü bazen acılarını, gam ve kederini unutamıyor. Gam ve keder, uzun yıllar, içine çöküp kalıyor. O artık sürekli “içindeki ağıtçı”yı dinler hale geliyor. Dünyayı etrafındaki insanların gördüğünden başka türlü görüyor.

Olanla olması gereken arasındaki farkın şuurunda olmak, aradığını bulamamak, bulduğuna ısınamamak hüzünlerin dinmeyen kaynağıdır diye düşünüyorum. İşte tam bu noktada, insan ruhunun nasıl bir mahiyet taşıdığı gündeme geliyor ve bir sır yumağıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Zaten daha güzel mekanlardan, daha bolluk mahallerden sürgün yerlerine düşenlerin, bulundukları yere ısınabilmeleri, içlerindeki gariplik duygusunu atabilmeleri ne kadar mümkün olacaktır? Onlar hep ilk mekanı özlemeyecek midir?

Herşeye rağmen “yaşama sevincini” saadet denilen ruh halini muhafaza etmek, gözlerimize siyah gözlük takmamak güzel ama, bu da “işi deliliğe vurdurmadan” pek mümkün olmuyor galiba.

Şartlar ne olursa olsun, ahiretin varlığı insana derin bir nefes aldırıp denge kazandırıyor. Varlıksa varlık, yokluksa yokluk, doğumsa doğum, ölümse ölüm, başarıysa başarı, başarısızlıksa başarısızlık... Hepsi geçici değil mi? Dünya yolculuğunun sonucu, sonsuz derecede güzel, sonsuz derecede uzun bir ha-yata açılmıyor mu? Dünya fani, ahiret baki değil mi?

Umutlarımız bir bir ölse, “düşlerimizi hayra yoracak” kimseler kalmasa, yüzümüzdeki son tebessümde kaybolsa, mademki bir Adil-i mutlak’a (adaletini tam gerçekleştirecek ALLAH’a c.c.) inanıyoruz, madem ki O’nun saadet yurduna inanıyoruz ...
ne gam.

İdris Arpat


Kaynaklar:

1) Osman Nuri Topbaş’ın yazısı, Altınoluk, Mayıs, 1998

2) Ahmet er Rifai, Delilleriyle Marifet Yolu, Terc. Dr. Kamil Yılmaz, s. 82

3) Cemil Meriç, Dergah Dergisi, Temmuz 1992

4) Hz. Adem’in Varisi Hz. Hüseyin, s. 16-17, Ali Şeriati

5) Kısakürek Necip Fazıl, Çöle İnen Nur, s. 442, İst., 1972

6) Osman F. Sertkaya, Nihal Atsız, s. 106, Kültür ve Turizm Bak. Yayınları, 1987

7) Ali Nar, İslami Edebiyat, sayı: 25, Temmuz-1994

8 ) Hafız, Mustafa Kanat’ın yazısı, Yeni Şafak, 19.08.1995, 10 sayfa

9) A. Vahap Akbaş, Yağmur Dergisi, Temmuz-Ağustos, 1999

10) Franz Şubert (1797-1818) Ergun Göze, Meşhurların Son Sözleri, s. 73, İst, 1967

11) Emin Özdemir, Düşüncenin Toprağı, Kültür Bak. Ankara 1997, s. 185

12) Hekimoğlu İsmail, Tefekkür ve Edebiyat, Türdav, İst. 1977, s. 64

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hüzün yüklü güneşler
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:38:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hüzün yüklü güneşler rüya tabiri, Hüzün yüklü güneşler mekke canlı, Hüzün yüklü güneşler kabe canlı yayın, Hüzün yüklü güneşler Üç boyutlu kuran oku Hüzün yüklü güneşler kuran ı kerim, Hüzün yüklü güneşler peygamber kıssaları, Hüzün yüklü güneşler ilitam ders soruları, Hüzün yüklü güneşler önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes