> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > On İkiye Bir Kala
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: On İkiye Bir Kala  (Okunma Sayısı 1075 defa)
28 Mart 2010, 04:00:27
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 28 Mart 2010, 04:00:27 »



On İkiye Bir Kala

Milletler arası üstün zekâlılar topluluğuna üye arkadaşımın anlattıklarıyla ruh hâli arasında bir irtibat kuramamanın şaşkınlığını yaşıyordum. Arkadaşımın, konuşması bittiğinde şaşkın ve biraz da mahcup, söylediklerinin gerçek olup olmadığını sormuştum. “Dokuz yaşımda ‘deha’ olmadığımı anladığım zaman, üç gün yemek yememiş ve gözlerim kan çanağına dönünceye kadar ağlamıştım.” diyordu arkadaşım. İlgi ve iltifatlarla yetiştirilen bu insan ‘deha’ olduğu telkinleriyle büyümüş, dokuz yaşında okulda kendisinden daha başarılı biriyle karşılaştığında, çevresinin ve özellikle öğretmeninin ilgisi o arkadaşına yönelince, büyük bir hayal kırıklığı; psikolojik bir yıkım yaşamıştı...

Anlatılanlar, bir çocukluk hâtırâsı olsa da ciddi meselelerin kapısını aralıyor, ona “Ahsen-i takvîm sırrına götüren yol nedir?” gibi zorlu soruların cevabını düşündürüyordu: İnsan nasıl bir varlık, gerçekten bir meçhul mü? “İnsan olmasaydı kâinat olmazdı.” sözü, insanın ulviyetini, canlılar içindeki farklılığını vurguluyor. “İman, insanı insan eder; belki insanı sultan eder.” sözüyse, bu üstünlüğün hangi değerlerle gerçekleşeceğini işaretliyor. Üstün vasıflara sahip insanın imtihanı da, kendisine verilen üstünlükleri nispetinde zorlu mu, zorlu geçiyor. İhtirasları, beğenilme arzusu, farklı olma gayreti ve şöhret gibi duyguları, yaratılış gâyesinin önünde olunca, bakışları tamamen dış dünyaya çevriliyor, “kalû belâ”daki sözünü pek hatırlayamıyor insanoğlu. Bu ruh hâliyle de ihtiraslarının ateşinde yaktığı cevherini tükettikçe tüketiyor, “Kalabalık da olsa sevilmeyen caddede yalnızsın.” sözünü tasdik edercesine 21. yüzyıl caddesini bütün imkânlarına rağmen pek sevemiyor. Bu vetirede hayat âdeta bu söze şahitlik ediyor; insana tepeden bakan siyah camlı yüksek binaların, kalabalıkların, korna seslerinin arasında, huzurun sesini ararken huzur bulmak, huzur vereni bulmak zorlaşıyor; gittikçe daha da yalnızlaşıyoruz.

Medyanın meşhur ettiği bir gencin hazin ölümü, cenazesine gelenlerin onun dışındaki her şeye ve herkese ilgisi ve en kötüsü de bundan ibret almayan insanlar, kalabalıklardaki yalnızlığın belgesidir âdeta:

“Bütün insanlığı dövsen havanda,
Zerre zerre herkes yine yalınız
Boşlukta yol alan uçsuz kervanda
Her şey tek başına, dağ, taş ve yıldız.”
(NFK)


“İnsanın insan olmaktan başka gâyesi yoktur.” sözünden bir hayli uzaklaşan günümüz insanına, insan gibi insan olmaktan önce, “başarılı insan” olma, başarının üstünde bir değer tanımama, para kazanma, üstün olma, şöhret gibi değerler hedef gösteriliyor. Bu zor ve yanlış hedefin her basamağını kendisine yabancılaşarak çıkıyor insanoğlu. Zâtına hoşça bakma, varlığı Var Eden’den dolayı sevme düşüncesinden uzaklaşan insan, hayatı bir arena, diğer insanları da birer gladyatör gibi algılıyor. Yaşadığı stres dolu hayatın yükünü hafifletmek içinse, önüne çözümsüz reçeteler sunuluyor: Kişisel gelişim kitaplarındaki huzur reçeteleri, sportif faaliyetler, ruhu dinlendiren, insanı stresten uzaklaştırdığına inanılan bazı meditasyonlar…

Peki, ekseriyetle Batı kaynaklı bu eserler, bir kısmı Uzakdoğu ve Hint kökenli bu usuller, insana huzur yolunu gösterebiliyor mu? Bu düşünce sistemleri, gerçek mânâda ruhu doyuracak değerlerle insanın karşısına çıkabiliyor mu?

İnsanları, hayatı sevmeye davet eden, bazen mutluluğu içimizde aramamızı tavsiye eden bu öğretiler, insanı bir bütün olarak ele alıp, ruhunu kanatan sorularına cevap verebiliyor mu?

“Çocukken haftalar bana asırdı
Derken saat oldu derken saniye
İlk düşünce beni yokluk ısırdı
Sonum yokluk olsa bu varlık niye?”
(NFK)


İnsanlara, “iyilik yapın, güne güzel başlayın, insanları sevmeye çalışın, kendinizle barışık olun...” gibi tavsiyelerde bulunan öğretiler; hayata, ölüme ve sonrasına dâir bilgileri sunup, aslî vazifemizi gösterip, insanı hangi kılavuzla huzur sahillerine ulaştıracak?

“Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekûn?
Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez.

Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi
Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez.”
(NFK)


Yoksa bu Usta Kılavuz Kaptan’dan (sas) nasipsiz öğretiler, fikir ve his dünyamızı gerçek mânâda tatmin edemeyecek, kalıcı olmayan çarecikler mi üretiyor? Son din ile şereflenmeden önce ‘Nirvana’ya ulaşma yolunda olan Yusuf İslâm: “Denizde bacaklarıma kramp girdiğinde, ölümle yüz yüze geldiğim çaresizlik anlarımda, insanın ilâh olamayacağını da anladım!” cümlesiyle insana kulluk pâyesinin dışında pâyeler, unvanlar arayan düşünce sistemlerinin boşluğunu itiraf ediyordu.

Var oluşun gâyesi ve ölüm sonrası için yeterli olamayan cevaplar sunan düşünce sistemlerinin, birkaç güzel öğüt ve bedeni yorgunluğumuzu alan çeşitli egzersizlerle insanı tatmin etmesi, eşya ve hâdiselerin hakikatini göstermesi mümkün mü?

“Nesin sen nesin hakikat olsan da çekil!
Yetiş körlük yetiş takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!”
(NFK)


Evet, takma göze takılan camla; eşya ve hâdiselerin gerçek yüzü nasıl görülebilir ve ne derece idrak edilebilir! Hakikate ulaştırmayan öğretiler, ruhu sonsuzla, mâverayla irtibatlandırmayan düşünceler, hangi hakikatlere pencere açabilir? İnsanoğlu zaman ne kadar ilerlerse ilerlesin; teknik gelişmeler hayatı ne kadar değiştirirse değiştirsin, ruh dünyasından ve mâveranın bestesinden kopuk bir dünya kuramıyor. Fıtratın sesi, her zaman asıl yurdunu soruyor:

“Sırtımı uykuda dürtüyor bir el;
Fırla yatağından koşar adım gel!
O bir minicik zar kabuğunu del!
Seni çağıran var tâ mâveradan!”
(NFK)


Mâveradan habersiz kalan, var oluş gâyesini idrak edemeyen insan, müspet şartlarda bile depresyonlar, ruhî bunalımlar yaşayabiliyor. Gazeteler uzun süre psikolojik tedavi gören şöhretlerin, alkol ve uyuşturucu tedavisi gören insanların haberleriyle doluyor. Madalyonun bir yüzü böyle iken 2000’i aştığımız günümüzde insanoğlu, maddenin bütün kesafetine rağmen mâveranın sesini arıyor, vicdanının sesine kulak veriyor. Bugün sathî bakışlarla dahi olsa, Batı’ya göz gezdirdiğimizde milyon dolarlar harcanarak yapılan dinî ve metafizik konulu filmleri, insanların inanç arayışlarını görüyoruz. Bu çileli fikir seyahatleri, Martin Lings ’te ve Yusuf İslâm’da olduğu gibi çoğu defa, araya araya Âlemlere Rahmet’in silinmez izini bularak sona eriyor, o izde huzur buluyor.

Kur’ân, Hz. İbrahim ’i (as) anlatırken, bir boyutuyla da insan ruhunu anlatıyor. İnsan her devirde Var Eden’ini ve varlığının gâyesini arıyor. Müslüman İngiliz Martin Lings, “on birinci saat” sembolüyle insanlığa zamanının azaldığını, özüne dönmesinin, kulluğa dönmesinin aciliyetini anlatıyordu.

Bu sembol 21. asra bir uyarı olmakla beraber, fert olarak da hepimizi yakından ilgilendiriyor. Birçok filozof ve Lings’e göre de 21. asır ya mistik bir asır olacaktır, yahut insanlığın sonu. Çünkü her insan, ilerleyen zamanla ömür sermayesinin son saatine doğru yol alıyor. Belki bizim saatimiz de ‘on ikiye bir var’ diyor. İnsanlık, kendisini en güzel ve en üstün mahiyette yaratan Yaratan’ından uzak düşmenin, kendisine nelere mal olduğunun, her geçen gün biraz daha farkına varıyor. Ve insanlar “şaşkınlık batağında usta kılavuz kaptanlar” arıyor. İnsanlık sevgiyi, hoşgörüyü, huzuru arıyor. Teknolojinin bir köy kadar küçülttüğü dünyamızda, Hakk’ı temsil eden sevdalılar sâyesinde, on ikiye bir kalsa da, insanlığın, sevgi, inanç ve hoşgörü ışığını bulacağı ümidini taşıyoruz.

Tahir TANER

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: On İkiye Bir Kala
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:45:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: On İkiye Bir Kala rüya tabiri,On İkiye Bir Kala mekke canlı, On İkiye Bir Kala kabe canlı yayın, On İkiye Bir Kala Üç boyutlu kuran oku On İkiye Bir Kala kuran ı kerim, On İkiye Bir Kala peygamber kıssaları,On İkiye Bir Kala ilitam ders soruları, On İkiye Bir Kala önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes