๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 22 Eylül 2010, 14:21:03



Konu Başlığı: Ömür ağacı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 22 Eylül 2010, 14:21:03
Ömür ağacı


Şu dünya denen mekana yeni bir kök salmıştım. Çok uzak yollardan
gelmiştim. Ellerim bomboştu, yüreğim bomboş, gel gör ki varlığım dopdoluydu...
Ben ise, bi–haberdim. Elinde değildi insanın yaşamak ve ölmek. Hayat çetin
bir cevizdi, kabuğunu kırmak oldukça güçtü. Zaman kökü bir gövdeye, gövdeyi
dallara, dalları yaprağa, yaprak da meyveye ulaştıracaktı. Ağaç yaşken eğilecek,
sonbaharda yaprak dökecekti. Yolcular gölgesinde konaklayacak, buz gibi soğuk
suyu yudumlarken diğer bir taraftan, sımsıcak güneşin ardından vuku bulan terini
silecek bir ‘oh’ çekmeyi de ihmal etmeyecekti. Biraz sonra kalkıp da yoluna devam
edecekti.

Kışın yapayalnız, yapraktan ve meyveden ayrılık... Kışın, ağacın başını eline
dayayıp düşünme mevsimidir. Ansızın kopan büyük bir fırtınada, kendini, ekseninde
çember altına alıp muhafaza edecekti. Başka çaresi ya da alternatifi var mıydı ki,
rüzgar büyük bir azimle onu sarsmaya, yıkmaya uğraşıyor, yoruldukça dinleniyor,
dinlendikçe yeniden başlıyordu. Ama ağaç her şeye rağmen sükut içinde direniyordu.
Sükut içinde direniyordu, çünkü o bir yaratılış gerçeği olduğuna inandığı gibi, rüzgarın
da bir yaratılış gerçeği olduğunun farkındaydı. O yüzden de serzenişsiz direnişi.

Rüzgar artık ağacın idaresine dayanamayıp toparlanıp, derin bir ağırbaşlılıkla yola
devam ediyor. Ağaç hafif bir tebessümle rüzgara ‘hoşçakal yine beklerim’ diyor.
Zorlukları böylesi bir metanetle karşılayabilmek ve tebessümle uğurlayabilmek,
ne mükemmel bir hadise... Bu hadise karşısında bazı kavramlar sükut-u hayale
uğruyor... Çocuklar geçerken ağacın yanından, meyvelerine takılıyor gözleri, bir
tilki bakışı ile karşılaşıyor iki afacanın gözleri şöyle bir etrafa bakınıp taş arıyorlar,
nihayet taş bulup uygun bir pozisyon alıyorlar. Kollar hafifçe arkaya doğru gerilip
taş üç dört parmak arasında uçmaya hazırlanıp hedefine yollanıyor. Taş hedefine
ulaşır ulaşmaz, bir kaç meyve düşüyor toprağın sinesine. Afacanlar savaştan
zaferle çıkış komutanlar gibi... Aralarında gülüşüyorlar. Bu arada ağaç kendini
hazırlayıp siper pozisyonunu almıştır bile. Afacanlar meyveleri avuçlarında ovalayıp
yola devam ederken, ağaç yine yeni bir tebessümle oluşturacağım diyerek uğurluyor.
Yağmur hafif çiselemeye başladığında ağacın halini görmeliydiniz. Gökyüzünde ilk
kez kanat çırpan bir kuş kadar heyecanlıydı. Yağmur hızlandıkça heyecanı artıyor,
heyecanı artıkça hayatın çetinliğine, zorluğuna rağmen sırf bu anı yaşamak adına
“kök salıp yeşerdiğim için sana şükürler olsun” diye mırıldanıyordu. Demek iyi ki
yaratıldık diyebileceğimiz bir gerçek mutlaka vardır.

Yağmur diniyor, güneş doğuyor, ağaç ise hüzünkar bir hal içinde yağmuru ALLAH’a
ısmarlıyor, “seni daha büyük bir ümitle bekleyeceğim” diyor. Güneş ağaca hafif bir
göz kırpmayla teselli ifadesi arzeden bir tebessüm sunuyor ve “seni anlayabiliyorum,
ALLAH kavuştursun” duasında bulunuyor. Ağaç ise bir mukabele sözüyle karşılık veriyor.
Kuşlar ağacın dallarında muhabbet ederken, arada bir ötmeleri ağaca derin bir haz
veriyor. Gerçi küçücük kuşların ayakları dalları biraz gıdıklıyordu, ama olsun
gıdıklanma da bir gülümseme oluştururdu sonuçta.

Akşam olunca ay ışığı nasihat eder o da ay’ı büyük bir sabırla dinlerdi. Ağacın
gölgesinde çok farklı bir görünüm arz ederdi ay ışığı. Sonra yıldızlar, gece şiirleri
okurdu ağaca. Ağaç tarifi imkansız bir huzur içinde yaslanırdı boşluğa. Geceler onun
için ifadesi zor bir duyguydu. Tan yeri ağarırken bulutların hali ağaca imrenir gibiydi.
 “Ağaç da aynı mütevazilik içinde, ne kadar hoş bir görünümünüz var, keşke ellerimi
uzatıp dokunabilsem pamuk teninize”...

Zaman olur günler geçer yıllar eriyip biter, bizim ağacın hayata veda etme vakti
gelir. Kalbinde kendini ötelere salmış bir burukluk olsa da, gerektiği ölçüde zaman
sürecini geçirmenin rahatlığıyla dünyaya elvedasını çeker. Hangimiz böyle bir
rahatlıkla hayata elveda diyebiliyoruz. Ey güzel ağaç, sen tatlı bir örnektin,
hikayemi renklendirdin, sana teşekkür ederim.


alıntı