๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 14:55:39



Konu Başlığı: Nevbahar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 14:55:39
Nevbahar

İçimden geçenleri bir bilsen.

Alışamadım bir türlü baharsız yaz aylarına. Bu da nereden çıktı demeyin. Benim kadar sizinde bahar takıntınız vardır. Geride bıraktığınız miras baharı anımsatmıyorsa benden erken başlamışsınızdır yaz-baharı yaşamaya. Mevsimler küçülüyor desem yerinde olmaz ama, kimi yörelerde kayboluyor. Çiçekler ne zaman açar, ağaçlar ne zaman tomurcuklanır, toprak ne zaman buharlaşır. Dört mevsim yaşamışsanız bunları bilirsiniz de, sanal geçişler yapan mevsimler yaşamışsanız diyecek bir şeyim yok.

Kardelenleri görmeden, gün doğumuna ve batımına tanıklık etmeden bahara tanıklık etmek zor.Toprağın buharlaştığı demlerde bulanık suların, ısınan taşların ve toprağın halini müşahede etmeden büyüyenlerin de halini düşünün. Oyun sahaları iskan için ellerinden alındığında baharları kışa dönen çocuklar gibi.

Bunları çoğaltarak yazmak istiyorum ama, bilinmeyen şeyler değil ki.! Bendeki kayıpta onları aratmıyor. Hüzün taktiği verse de içinde bulunduğum mekan, dağarcığımda birikenler değil, hal beni üzüyor.

Nevbahar.

Balkonda hüzün çardağı var sanki.

Onbeş yıldır uzaktan seyrettiğim bir iki adacık ve sıra sıra evler. Aynı uzaklıkta orman ve yeşili gözlerime çalan siluet. Hemen karşımıza dikilen binanın her katına beton atıldıkça bende kaybolmaya yüz tutuyor bir şeyler. İnşaatın her katı yükseldikçe görüntü kayboluyor ve ben her akşam sadece seyrediyorum. Son beton atıldığında artık bakacak bir şey yok, sağımız ve solumuzda olduğu gibi karşımızda aynı manzara. Her katın betonu benden neleri alıp götürüyor bir bilseniz. Uzak yok artık, ufuk olmadığı gibi.

Nevbahar.

Mevsimler zihnimi kurcalarken, bahar gelmeden yaza erişiyoruz diye düşünürken tabiatı temaşa etme imkanı da yok oluyor. Yeni bir kalıp, beton arabalarının gece vardiyaları önümüzü kesmek için gece gündüz gayret ediyorlar sanki. Hüzün çardağı bizim balkonda ve ben gün gün takip ediyorum. Son katın betonu atılmadan o gece elimdeki kitabı bırakıyor, ertesi gün bir daha göremeyeceğim manzaraları uzun uzun seyrediyorum. Hüzün çardağı dediysem alışıncaya kadar herhalde.

Nevbahar

Yeni binanın her katına taşınacaklar için öyle ama, benim için hiçte öyle değil. Artık sokak lambalarını balkondan seyretme imkanım yok. Sıra sıra evler ve uzaktan da olsa gözlerimin aşına olduğu orman ve çok uzakta olsa adalardan yansıyan ışıklar yok. Sonsuzluk baştacım olsa da, balkonda yalnızlık ser verip sır almasa da, gözlerimi yummaya alışmalıyım artık. Alıştırmak bu çağın bir başka vebası.

O gece zaman tüneline girişim ve son betonu atılan binayı seyredişim, şehirli yaşamın bir gerekliliği karşında hüzünlenişim, uykusuz kaldığım gecelerin farklı bir versiyonuydu. Alışkanlıklarınızı siz terk etmiyorsunuz, terk ettiriliyorsunuz. Gidebildiğiniz kadar uzağa gidin, doğup büyüdüğünüz yerlerde gezinin, sonra suyu-yolu olmayan bir semtte ikamet ederken beton yığınlarının arasına sıkışıp, modern yaşamın daralttığı ufku teknolojik edavatla geçiştirmeye çalışın ve baharın kokusunu bulursanız ciğerlerinize kadar çekin.

Top koşturdukları alanlara kat kat binalar yapılırken seyretmekten başka çaresi olmayan çocuklar gibiyim. Hüzün çardağı alışkanlık moduna girmem yönünde telkine devam ededursun, gözlerim bende değil.

 Balkonda nefes alan bakışlarım perdelenirken, şair Erdem Bayazıt’ın şiirini terennüm etmek düşüyor bana “sebep ey”..

Nevhabar.

Oysa ben hep üşüyorum.


Şeref AKBABA